Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama
MADDE 301. – (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. (4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz
Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak MADDE 302. – (1) Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. (2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur. (3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur
Düşmanla işbirliği yapmak
MADDE 303. – (1) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile savaş halinde olan devletin ordusunda hizmet kabul eden, düşman devletin yanında Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı silâhlı mücadeleye giren vatandaş, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Düşman devlet ordusunda herhangi bir komuta görevi üstlenen vatandaş, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur. (4) Savaş zamanında düşman devlet toprağında bulunup da bu devlet ordusunda hizmete alınmak mecburiyetinde kalan vatandaş hakkında, bu nedenle cezaya hükmolunmaz
Devlete karşı savaşa tahrik
MADDE 304. – (1) Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması için yabancı devlet yetkililerini tahrik eden veya bu amaca yönelik olarak yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği yapan kişi, on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Tahrik fiilinin n basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. (2) Bu madde uygulamasında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvenliğine karşı suç işlemek üzere oluşturulmuş örgütlerin doğrudan veya dolaylı olarak desteklenmesi, hasmane hareket olarak kabul edilir. (3) Bu maddede tanımlanan suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
Temel millî yararlara karşı hareket MADDE 305. – (1) Temel millî yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası için maddî yarar sağlayan vatandaşa, üç yıldan on yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir. Yarar sağlayan veya vaat eden kişi hakkında da aynı cezaya hükmolunur. (2) Fiilin savaş sırasında işlenmiş ya da yararın basın ve yayın yoluyla propaganda yapmak için verilmiş veya vaat edilmiş olması halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. (3) Suç savaş hâli dışında işlendiği takdirde, bu nedenle kovuşturma yapılması Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır. (4) Temel millî yararlar deyiminden; bağımsızlık, toprak bütünlüğü, millî güvenlik ve Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel nitelikleri anlaşılır”.
Yukarıda Türk Ceza Kanunu’nun tartışmalı 301-305. maddeleri alıntılanmıştır. Şimdi kendisine aydın adını veren kalabalık bir zevat bu maddelerin demokratik bir hukuk devletine yakışmadığını söyleyip duruyor. Sâdece söylemiyor, kaldırılması yönünde imzâ da topluyor. Çetin Altan, Adalet Ağaoğlu, Jale Parla, Mehmet Ali Birand, Murat Belge, Yaşar Kemal, Toktamış Ateş, Süleyman Çelebi, Yılmaz Erdoğan gibi tanınmış isimlerin imzâ attığı bildiride Adalet Bakanı Cemil Çiçek davaların açılmasına neden olmak; İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da saldırganları cesaretlendirmekle eleştiriliyor. Yukarıdaki maddelerde ne deniyor, dikkatle okumak, ardından da bu zât-ı muhteremler ne istiyor bu okumaya göre yorumlamak gerekiyor. Bakalım, ülkenin “Tanzîmât-ı Hayriye”den (!) bu yana alışkın olduğu geleneksiz, ahlâksız, inançsız, bağımlı aydınlarının ardılları ne istiyor Türkiye’den?
* * *
301. madde ne diyor: Türklüğü, cumhuriyeti, meclisi aşağılamak suçmuş. Tabiî ki böylesi ahmakça bir suç insanlık onuruna sığar mı? Olur mu? Ne güzel ki bu türden yanlış yasa ve uygulamaların önünde duracak gerçek düşünce sâhipleri ülkemizde hâlâ soluk alıyor. Onlar olmasa bu zavallı milletin gözü hiç açılmayacak; Türklüğü yüceltmek gibi saçma ve hamasî işlerle meşgûl olanların nobran söylemleriyle, yazdıkları kitaplarla, sıra sıra düzdükleri yazılarla, köşe başlarında îrâd ettikleri nutuklarla halkımızın parlak dimağı iyice kirlenecek. Doğrusu Türklüğe, cumhuriyete ve meclise en galiz sövgü kelimeleriyle sövmek değil de tam tersine bunları sâhiplenip el üstünde tutmak suç sayılmalı değil mi?
O perişan yasa koyucuların 302. maddesi ne diyor peki? Gözleriniz yuvalarından uğramasın. Devletin bağımsızlığını zayıflatmanın suç olduğunu söylüyor. Hafazanallah, karşılıklı bağımlı ilişkilerin, daha doğrusu tek tarafın bağımlı diğer tarafın güdücü olduğu ilişkilerin çağında böylesi primitif bir yasa maddesi nasıl olmuş da Avrupa Birliği eşiğindeki Türkiye’nin kanun kitabına girebilmiş?! Devletin egemenliğindeki topraklardan bir kısmını devlet idâresinden ayırmak suç kabûl edilirse nasıl olacak da Asurluların, Medlerin, Perslerin kahraman fakat devletsiz torunu Kürtler’e nasipleri verilecek? E peki bizim Hırant Dink bir garip Agos gazetesinin köşesine sığabilecek kadar küçük bir adam mı? Böylesi bir yasak yürür ve işlerse ona da şöyle babalarımızın “elviye-i selâse”sinden bir dağ gölgesi veya olmuşken bu elviyenin tamamı verilemez mi?
O bu değil de, insan şu 303. maddeye bakıp bakıp kendini gülmekten alamıyor. Yâhu düşman devletin ordusunda hizmet eden vatandaşa cezâ mı verilir be yüksek akıllılar? Hem bu çağda şunu bunu düşman bellemek kadar sakat bir fikir hangi insan evlâdının kafasında yer tutabilir? Globalizmin, dünya vatandaşlığının, ağaçlı, börtülü böcekli bir insanlık barışının egemen olduğu çağımızda nasıl bu görüşü savunur, savunmakla kalmaz bir de yasalaştırırsınız?! Hem bu ordu bağnazlığı da ne? Artık ordular da kalkmalı. Hadi en fazla şöyle esaslı bir çoban devletin ordusu olmalı o da bizi Marslılar’a ve sâir uzaylı yaratıklara karşı korumalı o kadar.
304. madde de diyor ki “başka devletleri Türkiye’ye karşı kışkırtmak, ülkeye düşmanca davranışlarda bulunmaya sevk etmek suçtur”. Tabiî bir de olağanüstü durumlar hesâba katılmadığı için bu madde yazıldı sanırım. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti düşünce özgürlüğüne köstek olan böylesi yasalar çıkartmayı sürdürürse veya kanlı alışkanlıkları bir gün depreşip de memleket dâhilinde hâlâ yaşadıkları en bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış olan feşmekan ırkına karşı baskıcı politik yaklaşımlar sergileyecek olursa bizi böylesi bir karanlıktan kim çıkaracak? Tabiî ki uygar devletler! E onları da dâvet hakkı ayın on dördü gibi parlak dimağlı insanların elinden bu men buyruğuyla alınırsa ne yapacağız? Güler misin ağlar mısın? Akıl var, mantık var!
Bakın şu 305. maddeye. Nasıl da yüksek perdeden, nasıl da yukardan konuşan buyurgan bir ağızla yazılmış. “Temel millî yararlara karşı…” diyor. Kelimeler harflerden oluşan âlelâde iletişim araçları olmaktan çıkmış, ağızda ezile ezile, müteselsil darbeler hâlinde kâğıda vurulmuş gibi. A kuzum millî yarar nedir ki? Hasan Hastürer kardeşimiz Kıbrıs gazetesinde yazmıştı(15.09.2004); ama Avrupalıların gözü hâlâ açılmamış. Niye böylesi bir çarpıklığa izin verdiler ki? Şimdi bunu yazıp söylemek de 304. maddenin şümûlüne girmesin? Yahu millînin ne idüğünü şu milliyetçilere bir türlü öğretemedik! Anlatıyoruz anlatıyoruz ısrarla anlamıyorlar. Herhâlde akıllarını Asya steplerinde bırakmış olduklarından böyle olmuşlar. Şimdi efendim târih dosdoğru bir çizgidir. İktisâdî ve sınıfsal ilişkiler belli başlı dönemlerde türlü kavramlar ortaya çıkarmıştır. Avcı-toplayıcı, komünal, yerleşik, feodal ilh. Milliyetçilik de Fransız İhtilâli’nden yâni burjuvazi yâni aristokrat kalıtçılığına kafa tutan, sosyal hayatta doğuştan gelen ayrıcalıklarıyla değil çalışarak yer edinmiş ve artık söz söylemek isteyen, güdülmekten sıkılmış orta çapta sermâyedarların hükûmetinden doğmuştur. Şimdi 200 yıl önceki sınıfsal ve ekonomik ilişkiler yok ki, o ilişkilerin hâkim olduğu hayatın bir yaratısı olan milliyetçilik, millî yarar vs. gibi kavramlar olsun. Josephe De Guignes, Leon Cahun, Vambery gibi adamlar bize “siz büyük ve savaşçı bir kavimsiniz” demiş ama kardeşim mâzi de tatlı bir rüyadır..Uyanmak lâzım. Hem bakın büyük Kemalist Toktamış Ateş gibi bir adam bile bu yasaklar aleyhindeki bildiriyi imzaladığına göre tedirgin olmaya gerek yok. Kendisi sıkı bir cumhuriyet savunucusu olduğu için imzâsı Gâzi’nin (bu da pek barbar bir unvan ya neyse) imzâsı sayılsa yeridir.
Efendiler kendinize gelin. Orhan Pamuk’la çağcıl dünyâya girebilirsiniz. Başka edîbiniz mi var, bilin kıymetini! Utanmasanız özgürlükler eşekler içindir diyeceksiniz. Öyle mi yoksa?