Ana Sayfa 1998-2012 "Ülkem'de Oynanan Dil Oyunu"

“Ülkem’de Oynanan Dil Oyunu”

Dil duygu ve düşüncelerin açıklanmasında kullanılan yegane araçtır; dil bir milletin kültürünü geçmişteki kuşaklardan gelecek kuşaklara aktarmasını sağlayan böylece kültürün unutulmamasını sağlayan kıymeti ölçülemeyecek kadar önemli bir husustur. İnsanların farklı farklı kavimler halinde yaratılmaları şüphesiz her kavmin bir kültür,örf-adet ve bir de dil geliştirmesi sonucunu doğurmuştur.

“O sudan bir beşer yaratıp da onu soy sop yapandır.”1 “Onun ayetlerinden biri de göklerin ve yerin yaratılması,dillerinizin ve renklerinizin değişik olmasıdır.Kuşkusuz bunda bilenler için ibretler vardır.”2

Yeryüzünde var olan bir çok kavimin de bu bağlamda kendilerine ait dilleri vardır.Herhangi bir coğrafyadaki tüm gelişmeler,ilerlemeler diğer coğrafyalarda yaşayan insanların kendi dilleri dışında bir başka dili de öğrenmelerini gerektirmiştir. Bir millet için yaşanabilecek en büyük mutluluk, şüphesiz onlara ait dil’in başka çoğafyalarda da kullanılması, bilinmesidir. Bunun faydalarını nicel açıdan artırmak mümkün olmakla birlikte bence en önemli faydası herhangi bir millete mensup insanın duygu ve düşüncelerini başka coğrafyalarda kendi diliyle anlatabilmesi bunun rahatlığını yaşayabilmesidir. Bu husuta Fransızca’nın Cezayir ve Tunus’ta kullanılması; İngilizce’nin dünyanın her yerinde kullanılıyor olması ,sonuç açısından, önemli bir örnektir.

Tarih göstermiştir ki milletler dilleriyle doğmuş ve varlıklarını kabul ettirmişlerdir. Dil yok olursa millet de yok olur.Dolayısıyla kon u aynı zaman da bir “beka” konusudur.3

Nitekim bugün siyasî bir akım olarak belirlenen Türkçülüğün kökleri Bilge Kağan’a dayanmasına karşın daha 1880’lerde bilimsel nitelik kazanması bundandır. Dil bir ülkenin devleti için hükümranlık alanının sınırlarını belirleyen egemenlik kaynağıdır da; konuşulan tek bir dil o ülke sınırları içerisinde hangi milletin yaşadığını devletin kimin devleti olduğunu belirten en önemli kanıtıdır da.

Genel itibarla var olan devlet şekillerine baktığımızda dünya genelinde en sık rastlanan devlet şekli üniterliktir. Üniterlik tekliğin ifadesidir;üniter devlet tek devletli milleti ifade eder.Bununla beraber federasyon vb. şekiller de mevcuttur. Tek milletli devlet olmanın sonuçları tek bir dilin kullanılması, tek bir bayrağın esas alınmasıdır ve bunlar o devletin üniterliğinin güvencesidir.Eğer bir federasyondan bahsediyorsak o halde birden çok dil veya bayrak söz konusu olabilir.

Açıklamakta yarar gördüğüm bir diğer husus özerklik kavramıdır.Özerklik, üniterlik içerisinde ayrı bir statüyü; genişletilmiş bir özgürlük alanını ifade eder. Aynı haklardan yararlanamayan topluluklara aynı hakların verilmesi yerine hakim olan milletin sahip olduğu haklar kadar olmasa da o haklara yakın hakların verilmesidir.

Özerklik aynı topraklarda yaşayan insanlar için söz konusuysa bu demek oluyor ki o insanlar anayasal anlamda eşit değiller.

Aynı haklara sahip değiller ve hakları sınırlı olan bu insanlar Anayasal olarak ikinci sınıf vatandaş statüsündedir ve bu tür durumlarda bu ülkeler için özerklik statüsü verilmesi gündeme gelebilir. Bu statü eşit haklardan aynı derecede yararlanan insanlar için söz konusu olamaz, eğer olursa o zaman bu o devletin dağılmanın parçalanmanın eşiğinde olduğunun bir göstergesidir.

Milleti aslinin sahip olduğu haklardan daha çok hak talep eden, özerklik talep edenler kendi devletlerini kurmayı hedeflemekte bunun için gerekli alt yapıyı hazırlamaktadırlar.İlerleyen zaman içinde bu haklardan da memnun olmayacak ve bir adım ötesi olan bağımsızlık talebinde bulunacaklardır. Bugün Dünya arenasındaki devlet incelenecek olursa bazı devletlerin özerklikten bağımsızlığa geçtiğini görebiliriz. Tarih sahnesindeki büyük imparatorlukların hemen hemen hepsinin sonu bu şekilde gelişmiştir.

Self determinasyon, kendi geleceğini belirleyebilmek hakkı olarak tanımlanabilir.Üniterlik açısından çok tehlikeli olan bu hak yukarıda belirttiğim özerklikten bağımsızlığa geçiş süreci içerisinde gündeme gelip kabul ettirilerek ileride talep edilecek bir takım taleplere zemin oluşturmaktadır ve özerklikten bağımsızlığa süreci içerisinde en önemli mihenk taşıdır.

Self determinasyon sözleşmesinin yapılmasından önce ya da sonra buna ilişkin bazı konular gündeme gelecektir şüphesiz;Aynı haklardan eşit şekilde yararlanılmasına karşın, farklı kültürlerin yaşandığı,farklı tarihlerin olduğu,sömürünün işgalin söz konusu olduğu, farklı dillerde eğitimin olması gerektiği vb. bir çok temelsiz iddialar gündeme getirilerek önce insanların birbirlerine karşı bilenmesi sağlanır, daha sonra üniter devletin dostu görünen fakat aslında olmayan diğer devletler benzer söylemlerle devlete baskı yapmaya başlar ve olmayan bir ayrımcılığı, farklılığı olgusallaştırmaya resmileştirmeye çalışırlar.Son aşama olarak da özerlik statüsü verilmek suretiyle devletin bölünmesinin temelleri atılır. Bundan sonraki süreçleri normal şartlar altında anlatmaya gerek yok fakat bazı devletler için olağan dışı gelişmeler yaşanır savaş gibi.

Burada benim üzerinde dikkatle durmaya çalıştığım husus, devletleşme süreci ve bunun en önemli unsurur olan dil olgusudur. Devlet kurucu milletin dili,edebiyatı,musikisi, adet ve ananesini velhasıl o milletin maddi manevi değerlerinin tamamını ifade eder.Bir devletin hudutları içinde yaşayan ve bu ülkenin bütün nimetleriyle perverde olan insanlar hangi etnik gruba dahil olurlarsa olsunlar mensubu oldukları devletin asli sahibi olan milletin ve devletin tüm değerlerine mutlak suretle saygılı olmak ve bu değerleri benimsemek durumundadırlar aksi halde bu durum müsamaha ile karşılanamaz ve cezasız bırakılmamalıdır.

Dil’in yozlaşıyor olması veya çift resmi dil uygulaması da birbiriyle aynı sonuçları doğuracaktır. Milletlerin varlığı dillerinden ayrı düşünülemez. Devlet idaresine talip olan tüm insanlar da etnik köken fark etmeksizin idaresine talip oldukları devletin tüm gelenek görenek ve değerlerine sahip çıkmak zorundadırlar, aksi takdirde bunun bedeli çok ağır olacaktır.

 

Orkun'dan Seçmeler