Birbirlerine rakip olmalarına rağmen, Türkiyenin parçalanması görüşünde birleşen ABD ve AB devletleri, bu hedeflerine varmak için, öncelikle Türk milletinin, gençliğinin fikir yapısını, düşünce sistemini tahrip etmek için, Türkiye mozaiktir inancını beyinlere kazımaya çalışmaktadırlar. Bu fikre bir defa inanan insanın, bunun devamı olan “O halde bu mozaik içinde benim veya bizim etnik kökenimiz nedir? Türkiye’de hangi ırklar çoğunluktadır?” gibi bakış açısı tamamen değişecektir.
İşte bundan sonradır ki, bunun da devamı olan, etnik kökene bağlı milliyetçilik kendini hissettirmeye başlar. Bu sistematik menfî propaganda sayesinde Batı emparyalizmi, hedef aldığı devletleri içinden çökertmek taktiğini ustaca uygular. Bu sistematiği uygularken de, sıkıştığı veya tökezlediği yerde, insan hakları, demokrasi şemsiyesinin altına sığınır. O da yetmezse, Kurt kuzu oyunu oynar. Meselâ: sen nükleer silâh yapıyorsun. Sen kitle imha silâhları üretiyorsun vs. gibi iftiralar ve ithamlarla dünya kamu oyunu yalanlarla iknaya çalışır. Baktı ki, o da olmuyor, Birleşmiş Milletleri çiğner geçer. Ve Irak’ta olduğu gibi işgal eder. Girdiği topraklara zulüm, kan, gözyaşı ve insanlık dışı işkenceler ihraç eder. Bu rezalet nedir derseniz, cevap hazırdır. “Demokrasi ve insan hakları getiriyorum.” İşte MOZAİK madalyonunun arkasındaki gerçek niyet böylece hedefine varmış olur.
Büyük devletler için yalan söylemek mübahtır. O halde bir millet ayakta kalmak ve başka devletlere yem olmamak için büyük olmak mecburiyetindedir. Rahmetli Nihâl Atsız’ın dediği gibi, büyümek istemeyen milletler, küçülmeye ve yok olmaya mahkûmdurlar.
Bugün Türkiye’de oldukça yoğun bir propaganda ile Türk milletinin beynine, gençliğinin düşüncesine “Türkiye mozaiktir” fikrini sokmaya çalışıyorlar. Ne yazık ki, bazı safdiller bu fikre adapte olmuş görüntüsü veriyorlar Bu elbette çok üzücüdür. Çünkü Türkiye’de mozaik bir millet yoktur. Büyük millet oluşunun verdiği hoşgörüsü vardır. Azınlıklara karşı müsamahası vardır, misafirperverliği vardır.
Şimdi Türkiye’nin mozaik olduğunu iddia eden büyük terörist ABD’nin sahtekârlığını açıklayarak yalanını yüzüne tokat gibi indirelim. ABD yardakçısı bir kısım medya ve beyinlerini kiraya veren satılmışların iddiaları da bu şekilde yüzlerine çarpılmış olacaktır.
Merkezi Amerika’da olan “Ethnologue Data From Longuages Of The Word” kuruluş P.A. Andrews’e bir rapor hazırlattırıyor. Bu raporda, “Türkiye’de etnik Dağılım” başlıklı sınıflandırma yapılmıştır. Buna göre kendilerini “TÜRK” diye bilenlerin oranı çok yüksek durumdadır. Şöyle ki:
Türkler : % 86.21 / 60.347.000 kişi
Kürtler : % 8.36 / 5.852.000 kişi
Zaza’lar : % 0.53 / 371.000 kişi
Çerkezler : % 2.14 / 1.520.000 kişi
Araplar : % 1.63 / 1.141.000 kişi
Lazlar : % 0.0.02 / 14.000 kişi
Diğerleri : % 1 / 700.000 kişi
Bu cetvele göre oranlarsak %86.21’e karşı, %13.79 kişi eder ki, 9.653.000 kişiye karşı, 60.347.000 kişi Türk, ezici çoğunluktur. Yani Türklerin sayısı “Altmış milyon üçyüz kırkyedi bin” kişi olarak karşımıza çıkar.
“Türkiye “Türklerindir” sözünü kabullenmeyenlerin, Amerika’daki bir kuruluşun açıkladığı bu tespitler karşısında ne diyeceklerini merak ediyorum doğrusu. Türkiye’yi kozmopolit ve mozaik olarak gören şaşı gözlere ithaf olunur.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!