Ana Sayfa 1998-2012 Türkçülük yolunda harcanan bir ömür

Türkçülük yolunda harcanan bir ömür

ONU 1951’de, genç ağabeylerden biri olarak, Türk Milliyetçiler Derneği’nde tanımıştım; uzun boylu, esmerce, yakışıklı… Doğduğu yerin şivesinden izler taşıyan bir aksanla konuşurdu. Konuşurken birikimli, toplum sorunları ile ilgili bir aydın olduğunu hemen anlardınız. O sırada T.M.D.’nin kurucu ‘umumî reis vekili’ idi. Derneğin gelişmesi, büyümesi için özveri ile çalışırdı. 1952’deki ilk genel kurulda yönetim görevini bıraktı, fakat özverili çabalarını, Derneğin iktidar zoru ile kapatıldığı 4 Nisan 1953’e kadar, yönetimde imiş gibi sürdürdü. Türkçülük dâvâsına büyük darbe indiren bu kapanıştan sonra çıkarılan Gurbet dergisi de derde derman olamadığı, 6. sayısında kapatılmak zorunda kaldığı için, ülküdeşleri ile birlikte, 1954 yılında Ankara Türk Ocağı’na girdi. Orada da yönetim görevi üstlendi. Merkezinin Ankara’ya alınmasından sonra ise, 1960-61 döneminde, Türk Ocakları Merkez Heyeti üyesi ve ‘Umumî Reis Vekili’ oldu. Bu görevin ardından, yıllarca Ocağın Hars Heyeti’nde, düşünce ve görüşlerinden yararlanılan biri olarak hizmet etti. Türkçülük çabaları ve çalışmaları, ömrünün son yıllarına doğru kendisini pençesine alan ‘alzheimer’ hastalığının ilerlemesine kadar aralıksız sürdü.

•••

O, Muş’lu bir Türk ailesinin çocuğu olarak, 1923 yılında doğmuştu. Altı erkek kardeşin en büyüğü idi. İlk ve orta okulu doğduğu şehirde okuduktan sonra, o yıllarda Muş’ta lise bulunmadığı için, öğrenimini Diyarbakır’da gördü. Lisenin ardından da iş hayatına atıldı (1943). Bir yıl Ergani Maden İşletmesi’nde ücretli olarak çalıştı. Ertesi yıl Toprak Mahsulleri Çermik Ofisi şefliğine atandı. 1947’de yüksek öğrenim için Ankara’ya gelerek Hukuk Fakültesine yazıldı; Adalet Bakanlığında da bir göreve girdi. Aynı zamanda Ankara’daki gönüllü, özellikle Türkçü kuruluşlarda çalıştı.1 Önce Türk Millî Oyunlarını Derleme ve Yayma Derneği’nde, ardından da onun yerini alan Türk Kültür Derneği’nde yönetim görevleri üstlendi. 1951 yılında ise, bu Derneğin öteki dört milliyetçi dernekle birleşerek oluşturduğu Türk Milliyetçiler Derneği’nin kurucu Genel Merkezinde ‘Umumî Reis Vekili’ olarak hizmet etti. Bu ülkücü çalışmaları Van’da askerlik görevini yaptığı 1954 yılına kadar sürdü. Daha sonra Muş’a giderek Şark telgraf adlı bir gazete çıkardı. 1957 yılında da CHP’de siyaset hayatına girdi.2 Orada kısa zamanda il başkanı oldu ve 1961’de Kurucu Meclis Muş temsilciliğine seçildi. O Meclis’teki Anayasa çalışmaları sırasında yasaya ‘milliyetçi’ hükümlerin konulması için kıyasıya mücadele etti. 1963’te Muş Belediye Başkanlığına seçildi. Bu görevde bir dönem hizmet ettikten sonra, 1967-76 arasında Elazığ ve Erzincan illerinin yazı işleri müdürlüklerini yaptı. Ardından Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı’nda görev alarak Ankara’ya yerleşti. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’ne dönüştürülen o kurumun APK uzmanlığından, 1987 yılında, emekli oldu.

Yoğun iş, ülkü ve siyaset etkinlikleri yüzünden bir türlü zaman ayıramadığı yüksek öğrenimini, ancak Ankara’daki son ikamet dönemi sırasında, 1986’da tamamladı. Böylece, 1947’de girdiği A.Ü. Hukuk Fakültesi’ni, 39 yıl sonra, 63 yaşında iken bitirmiş oldu. İlerlemiş yaşına rağmen okulunu bitirme konusunda gösterdiği azim ve kararlılık her türlü takdire değerdi. Hemen başladığı stajını da 1987’de tamamlayarak avukatlık bürosu açtı. Fakat yakalandığı korkunç hastalığın ilk belirtileri yüzünden o girişime kısa sürede son vermek; MHP’de yeniden girdiği, Merkez Yönetim Kurulu üyeliğine yükseldiği siyaseti de, bu yüzden bırakmak zorunda kaldı.

Emeklilik hayatını okuyup yazarak geçirmek, yeni eserler yayınlamak isteğine her geçen gün ilerleyen hastalığı izin vermedi. Oğullarından ziraat yüksek mühendisi olan Gökhan’ı talihsiz bir olay sonunda yitirmesi de hastalığın ilerlemesini çabuklaştırdı. Belleği giderek güçsüzleşti; yakınları da içinde, kimseyi tanıyamaz, evinden çıkamaz oldu. Hayatının son yıllarını evindeki veya zaman zaman hastanedeki bir odaya bağlı olarak geçirmek zorunda kaldı. Belleğini henüz tümüyle yitirmediği sıradaki bir ziyaretimde, “kendimi yaşarken mezara konmuş gibi hissediyorum” diyerek dert yanmıştı. Son zamanlarda bellek yitimine başka hastalıklar da eklendi. İyice zayıfladı. O iri yarı adam 48 kiloya kadar düştü. Hayatı, Yahya Kemal’in “Müşkül odur ki ölmeden ölür kişi” mısraına anlam kazandıran çetin, üzücü bir süreç sonunda, 07 Ekim 2004 Perşembe günü son buldu. Cenazesi, ertesi Cuma günü TBMM’deki saygı töreninin ve Kocatepe Camisinde kılınan cenaze namazının ardından Gülveren’deki Asrî Mezarlıkta, babasının yanında vatan toprağına emanet edildi.

•••

Altı erkek çocuğu bulunan bir ailenin bireylerinden biri olarak varlıklı bir hayat sürdüremedi. Hayatının büyük bir bölümü ‘yâd ellerde’, sıkıntılar içinde geçti. Geç evlendi. Üç çocuğu vardı. Evdeşi ev hanımı idi. Onları olabildiğince mutlu yaşatmak için çırpındı, durdu. 1976’da Ankara’ya gelişine vesile olmuştum. Birkaç yıl da aynı mahallede komşuluk yaptık. O sıralarda, o ‘ağadan’ dostumun nasıl maddî sıkıntılar çektiğine, evdeşinin aile bütçesine katkıda bulunabilmek emeliyle gece-gündüz demeden nasıl oya işi yaptığına tanık oldum (O bu durumu tevekkülle karşılar, hiç yakınmaz, vakur halini hep muhafaza ederdi). Fakat ben, “acaba Ankara’ya gelmesine vesile olmakla Ona ve ailesine kötülük mü ettim?” düşüncesinin üzüntüsünü ve ezikliğini uzun süre yaşadım. Kurucu Meclis üyelerine de milletvekili imkân ve ayrıcalıklarının tanınması ile malî durumlarının düzelmesi benim için avunma kaynağı oldu.

•••

O, birikimini kendi çabaları ile, okuyarak ve tartışarak elde etmiş bir aydın kişi idi. Yazardı. Şairliği de vardı. Gazete ve dergilerde zaman zaman ekonomi, toplum, kültür ve siyaset konulu yazılar yazmış, şiirler yayınlamıştı. Bazı yazılarında Topallıoğlu iğreti adını kullanırdı. Son posta, Ulus, Ankara akşam, Yeni Istanbul, Savaş, Mefkûre, Van 2 Mayıs, Şark telgraf, Erzincan, Ankara ticaret gazeteleri yazı ve başyazılarının; Türke doğru, Ülkü, Filiz, Orkun, Devlet, Türk yurdu dergileri ise yazı ve şiirlerinin yer aldığı yayın organları idi. Ayrıca gazetecilik de yapmış, Muş’ta çıkardığı Şark telgraf ile Ankara ticaret gazetelerinin yazı işlerini yönetmişti. Üç de önemli kitabı yayınlandı: Türk milliyetçiliği ve karşı ideolojiler (1972, 1976), Anayasa’da milliyetçilik mücadelesi : 27 Mayıs ve Kurucu Meclis’in perde arkası (1976) ve Tarih içinde Anadolu sakinleri ve isyanlar-ayaklanmalar (1996). Çıkarmayı plânladığı öteki kitaplarını müzmin hastalığı yüzünden tamamlayamadı. Hıçkıran kalb adını verdiği şiir kitabı da yayınlanamadı.

Türkçülük yolunda bir ömür harcayan, yurdu ve milleti için mücadele etmekten en zor durumlarında bile geri kalmayan bu vefakâr, fedakâr, feragat sahibi, ülkücü dost, Abdülhâdi Toplu Beğ idi.

Durağı uçmak olsun; Tanrı onu yarlıgasın!

DİPNOTLARI

1- Türkçü çalışmalara lise öğrencisi iken başlamıştı. Diyarbakır Lisesi’ndeki bazı arkadaşları ile, ses getiren etkinlikleri ile ilgi çeken bir Türkçü topluluk oluşturmuşlardı. Bundan dolayı Ankara’daki Türkçüleri ve çalışmalarını biliyordu. Ankara’ya gelince hemen onlara katıldı. Ayrıca genel yönetim kurulu üyesi olarak Çocuk Esirgeme Kurumu’nda da görev aldı.

2 -Bu tercihi DP’nin Türk Milliyetçiler Derneği’ni kapattırmış olmasına ve kendi il örgütlerine yönelik baskı ve müdahalelerine tepki olarak yapmıştı.

 

Orkun'dan Seçmeler

Söyle ona…