Ankara’da, Beytepe civarında bir kurum var. Adına YÖK diyorlar, ama pek çok kişi “Yok” olması için dua ediyor. Her ne hikmetse sağcı ve solcu büyük bir çoğunluk bundan memnun değilse de, kimsenin gücü yetmemektedir. İşte bu YÖK denilen kurumun idarecileri arasında çok çok değerli, bilgili, âlim insanlar bulunuyorlar. Onların en başındaki kişi, bir zamanlar Türkçenin ilim dili olmadığını iddia etmişti, hatırlarsınız! Onlar her şeyi çok iyi bildiklerinden kimseye bir şey sormadan, üniversitelerden ve fakültelerden görüş almadan kendi başlarına iş yaparlar. Onların yaptığı her şey doğrudur. Kimse hesap soramaz. Halk tarafından seçilen Büyük Millet Meclisi bile ona bir şey yapamaz. O, her şeyin üzerindedir.
Bundan birkaç yıl önce de “YOK” biliyorsunuz, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ndeki Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü’nü kapatmaya kalkışmıştı. Şükür ki, o zaman bazı sağ duyulu siyasetçilerimiz devreye girip yanlış bir iş yapıldığını söyleyerek bunu önlemişle rdi. Bu kurum son zamanlarda bu büyük işlerine bir yenisini daha kattı. Mustafa Kemal Atatürk’ün kuruluşuna bizzat vesile olduğu Umumî (Genel) Türk Tarihi Kürsüsü’nü kapatmak üzereler! Bunun için düğmeye basılmış durumda.
Bilindiği gibi Genel Türk Tarihi Kürsüsü, Mustafa Kemal Atatürk’ün bilgisi dahilinde, komünizmden kaçarak Avrupa’ya giden Zeki Velidî Togan’ın Türkiye’ye getirilmesiyle kurulmuş bir tarih-bilim dalıdır. 31 Temmuz 1925’te bizzat Atatürk’le konuşan ve direktifler alan Zeki Velidî, 1927-1928 eğitim-öğretim yılından itibaren Umumî Türk Tarihi derslerine başladı. İşte o günden bu zamana kadar var olan Genel Türk Tarihi Kürsüsü, YOK’taki bazı âlimler tarafından bu sene doçentlik sınavlarından kaldırıldı. Bunun ikinci adımı, fakültelerden bu kürsüyü kaldırmaktır. Çünkü buradaki büyük bilginler, Atatürk’ten daha iyi düşündüklerinden böyle bir ilim dalına ihtiyaç duymuyorlar. Aslında burada gözden kaçan bir durum daha var: Bazı yerlerde, bazı insanlar Atatürk’e ve Türk milletine karşı olan kinlerini, onların kurmuş olduğu kurumlara ve değerlere saldırarak, yok ederek almaktadırlar. Bu YOK denilen kurumdaki sosyal bilimler temsilcisi malûm şahsın da nasıl biri olduğu çok iyi biliniyor. Ağzı güzel lâf yapan ve her fırsatta Türklere eşek diyen, kendisini bir türlü Türk milletinin bir ferdi olarak samimiyetle ifade edemeyen bir kişi! Bu malûm şahsiyet ve onun yanındakiler Türkiye Cumhuriyeti’nin parasını yeyip, Atatürk’ün kurduğu devlette günlerini gün ederken, bir yandan da gizliden gizliye ona hücum ediyorlar.
Günümüz Türkiye’sinde Batı anlayışına uygun olarak tarih çağlara bölünmüştür ki, bütün tarihçiler aşağı-yukarı buna karşıdırlar. Çünkü en basit anlamıyla Türk tarihinin ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Genel Türk Tarihi bir ihtiyaçtır. Bu kürsüyü kapattığınız takdirde, Orta Asya Türk Tarihini nereye koyacaksınız? Eski Çağa mı, Orta Çağa mı, Yeni Çağa mı, Yakın Çağa mı, bu kürsüyü kaldırmak isteyenlere sormak lâzım. Bugün Türkiye’de hangi Eski Çağcı Hun tarihini, hangi Orta Çağcı Gök Türk, Uygur tarihini, hangi Yeni Çağcı Türkistan Hanlıklarını, hangi Yakın Çağcı Çağdaş Türk Cumhuriyetleriyle topluluklarının tarihini ve kültürünü iyi biliyor?
Bütün yukarıda belirtmeye çalıştığımız hususlar Genel Türk Tarihçisinin işidir. O bütünüyle Türk tarihini inceler. Türkiye’de bir Eski Çağ âlimi sadece Sümer, Hitit ve Asur gibi Türklükle en azından şimdilik doğrudan bir bağı olmayan kavimler üzerinde durmaktadır. Yani ondan bu saydığımız kavimleri bilmesini isteyebilirsiniz, ama onları ne Orta Asya Türk Tarihi dersleri vermeye sokabilirsiniz, ne de sınavlarını yaptırabilirsiniz, çünkü bu bir uzmanlık işidir!
Netice olarak; insanlara fark ettirmeden bazı yerlerde bazı oyunlar oynanmaktadır. Bu oyunlar genellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına darbe vurma temelindedir ki, gizliden gizliye birtakım kişiler Türkiye Devleti’ni dinamitliyorlar. Yetkilileri her zaman olduğu gibi uyarıyoruz!