Ana Sayfa 1998-2012 Türk milliyetçiliği yükseliyor mu?

Türk milliyetçiliği yükseliyor mu?

Ne demek? “Türkiye’de Türk milliyetçiliği yükselişe geçmiş” sözü, bazı köşe yazarlarının yazılarında, malûm üniversitelerdeki panellerde, büyük tehlike imiş gibi ballandıra ballandıra tartışılıyor. Sanki bu topraklar, bu devlet Türklerin değil de, başkalarınınmış ve burada da Türk milliyetçiliği yükseliyormuş.

Hakkı olmayan ve tarihin hiçbir döneminde de olmamış olanların art düşünceleri, eylemleri sonucu bölge halkını olmayan hayâllere sürüklemişler, kalkınmasını önlemişler ve siyasî iktidarın yarattığı boşluktan yararlanarak baklayı ağızlarından çıkarmışlar. Biz siyasî çözüm, demokrasi, daha fazla hak istiyoruz diyerek, yıllardan beri Türkün hoş görüşünü kullanarak, yaptıkları yetmiyormuş gibi, ülkeyi, Türkün kanı canı ile kurulan devletimizi kan gölüne çevirme küstahlığında bulunmuşlar, bulunmaya devam etmektedirler. Arkasından da Türk milliyetçiliği uyandı, yükseliyor diye uşaklık ettikleri Avrupalı âmirlerinin talimatları doğrultusunda söylemeye ve bazı gazetelerde yazmaya, TV kanallarında isteklerini korkmadan dile getirmeye başlamışlar.

Osmanlı Devleti Türkler tarafından kurulmuş, dünyaya adalet, insanlara eşitlik sağlayarak hükümranlığını asırlarca sürdürmüş. Kutsal bayrağımız altında sonsuza dek yaşayacak olan Cumhuriyetimizi de Türk milliyetçisi şuuru ve bilinci içersinde olan ATATÜRK’LERİN kurduğunu unutuyorlar.

Kerkük bizimdir, yalan yanlış, belgesiz yüzlerce uyduruk kitapta, sıkılmadan bu topraklar da bizimdir, diye yazabiliyorlar. TV kanallarına çıkıp söyleyebiliyorlar. Öyleyse Zana ve şürekâsının, askerimiz vatan hainlerinin peşindeyken, ABD’nin dışişleri Bakanı Ankara’da iken, Barzanî’nin yanında ne işi olabilir. Devletini, toprağını seven, bağlı olan, şanlı bayrağına tapan Türk insanı diyor ki, benim de köyüm Türkiye’min şartlarına göre geri kalmış, ama ben elektiriği suyu kaçak kullanmıyorum, ikide bir isyan etmiyorum, yasalarıma karşı gelip, yol kesip, soygun yapıp, askeri şehit etmiyorum, bayrak dediğiniz o bez parçalarını taşımıyorum, vatan haini, katili “siyasî irademdir” diye bağırıp, senin malını, mülkünü, emniyetini koruyan fedakâr, şerefli polisi çocukların gölgesine sığınarak taşlatmıyorum.

Neden? Çünkü ben Türk’üm, bu vatanın taşını toprağını bağrına basan, evet Türk milliyetçisiyim. Milletimi, milliyetçiliğimi, hainlerin, nankörlerin hıyaneti sonucu öğrenmedim, milletim de, bunların sayesinde ne uyandı, ne de kendi benliğini öğrendi. Sadece ve sadece, yeter artık, kardeş dedik anlamadınız, yol yaptık tahrip ettiniz, okul yaptık, yıktınız talan ettiniz, elektrik, su getirttik kaçak kullandınız, vatanı, milleti yabancıların gözünde küçültmek için her çeşit pisliği yaptınız, birlik, kardeşlik sağlanır umuduyla bugüne kadar, Türk âlicenaplığı sayesinde hoş görüyle karşılaştınız.

Varlığını yüce soyundan alan Türkler millî duygularını hiçbir zaman yitirmemişler, yitirmeyeceklerdir. Türk milleti kendisiyle yaşayan ve bu milletin bir parçası olmak şuuru içindekilere tarihi boyunca hep sahip çıkmış, ama gel gelelim ki bugüne bakıldığında, ekmeğini yediği, havasından hayat aldığı bu ulu millete ve bu cennet vatana sadık kalmamak sanki onun genine işlenmiş bir dürtü haline gelmiş, yâra değil, hep ağyâra inanmış, çocuklarını bu anlayış içinde yetiştirmiş, PKK’ya destek veren, Abdullah Öcalan’a “Kürt Halk Önderi ve Siyasî irademdir” diyerek referandum yaptıranlar kendilerini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kabul etmiyorlar, bunlar öyle büyütüldü, Türk düşmanlığı işlendi kanlarına. Bu kutsal toprağa bağlı olan, kendisini ayrı tutmayan azınlıkta da olsalar gönül dostlarımız, Türkiye’m sevdalısı, gerçekleri, gerçek olarak görenleri tenzih ederim, zaten onların da bizim gibi düşündüğüne, bizim gibi bu ayırımı yapanların yanında hiçbir zaman yer almayacaklarından eminiz.

Türk milleti bütün bunları sabırla takip etmektedir. Şanlı ordunun şer odaklarının kaynağına gitmesi, millî duygunun şahlanışı, alçakça hıyanetlere dur deme zamanının geldiğini hatırlatmak ve düne kadar kırmızı pasaportlarımızla adam yerine koyduklarımızın Türkmenlere ellerine geçen fırsattan yararlanıp ABD’ye sığınarak yaptıkları haksızlıklar, Telafer’deki soykırım, Türk milletinin sabrının taşmak üzere olduğunun işaretleridir. Ve bilinmelidir ki, çocuk ve kadınların arkasına sığınan bu insanlar karşılarında hakkını koruyan haklıları görünce, demokrasi havarisi kesilip çocuklara zulüm ediyor. Zafer işareti yaparak, feryat ederler, bütün bu hıyanetler karşısında elbette Türk milleti Türk millî davasına, vatanına sahip çıkar.

Türkiye’nin önünde en büyük konu, en tehlikeli sorun “Kürdistan” ve bu topraklar Büyük Kürdistan’ın parçasıdır diye iddia eden Kürtlerin yarattığı sorundur.

Her gün değişik bahaneler bularak, yok 1 Mayıs İşçi Bayramı, yok, 7 Mayıs (Deniz Gezmiş) mitingi, bitmez tükenmez kargaşalık ve bizlerin bütün bunlara seyirci kalmamız isteniyor. Ne âla ki 3.5.2006 Hakkari’de, insanlıktan nasibini almamış hainler okuldan dönen çocuklara alçakça bomba koydular. Vatanını bu hainlerden koruyan askerlerimizin çocuklarını Allah korumuş. Kendi çocukları kaldırım taşlarını söküp askeri, polisi taşlarken, bizim çocuklar vatanına ilerde hizmet edebilmek için okula gidiyor ve onlar çocuklarımıza pusu kurup öldürmek istiyor, doğaldır, beklenilen de budur, Abdullah Öcalan ve şürekâsından ders, öğüt alandan ne beklenilir ki?

Gel de millî duygun kabarmasın, geç kalındı bile.

Nefret ve kinle dolu olarak alenî Kürtçülük ve Türk düşmanlığı yapan “Gündem” gazetesi gibi, ne yazık ki bir çok günlük gazete de bu menfur hadiseye yer vermemiş.

Bu devleti kuran Türklerdir, yaşatan da Türkler olacaktır, elbette yakın zamanda millî şuur içersindeki iktidarımızı göreceğiz ve müjdeler olsun Kıbrıs’ım, Kerkük’üm, Doğu Türkistan’ım, B. Trakya’m ve kutsal vatanım diyeceğiz.

 

Orkun'dan Seçmeler