Ana Sayfa 1998-2012 Terör üretenler ve mağdurlar

Terör üretenler ve mağdurlar

Küresel sömürgeciliğe paralel olarak gelişen küresel terör, dehşet saçmakta, birilerinin kıyamet senaryolarını kuvvetlendirmektedir. Sorularla başlayalım: Uluslararası terörizm nedir? Neden uluslararası? Hangi uluslararası? Uluslararası terörizm mi, dinler arası terörizm mi?

Önce son yıllarda terörizme maruz kalan coğrafyalara bir göz atalım: Lübnan, Keşmir, Moro, Açe, İran, Kuveyt, Irak, Libya, Azerbaycan, Çeçenistan, Arnavutluk. Türkiye, Sudan, Cezayir, Mısır, Yemen, Somali, Bosna-Hersek, Kosova, Filistin, Suudî Arabistan, Suriye, Afganistan ve yine Irak…

Hepsi de Müslüman ülke; büyük çoğunluğu Türkiye, komşuları ve Osmanlı mirası coğrafya. Bu coğrafyada bir taraftan iç ve dış terörist hareketler kışkırtılarak ve körüklenerek oluk gibi kan akıtılıyor; öbür taraftan yer altı ve yer üstü kaynaklar, eski ve yeni sömürgeci vahşi efendiler (!) veya sözde demokrasi getiriciler (!) tarafından yağmalanıyor. Köşeye sıkıştırılmış, canlı bomba olmaktan başka yapacağı hiçbir şey kalmamış, çaresiz, fakir-sefil yığınlar zorla ve ısrarla terörize ediliyor… Bu işten en kârlı kim çıkıyor? Elbette birkaç büyük ülkenin tekelindeki silâh tüccarları, önce yakıp yıkıp sonra yeniden imar etmeye çalışan malûm uluslararası büyük firmalar, yaralılar için seferber olan (!) Kız lhaç arkasında gizli, fırsatçı kızıl misyonerler ve üçüncü dünyanın insan sağlığını avuçlarının içinde tutan ilâç kartelleri…

Yaşadığımız dünyada bugün; bir terör üretenler (terör tüccarları-fabrikatörler) var, bir de geniş mağdur ve mazlum kitleler. Hâl böyle olunca; terör ve zulüm eken, dünyanın her yerinde karşısında terörist bulacaktır. Bir terörizmi besleyen ortam var; bir de terörizmi sulayan, yeşerten, besleyip büyütenler var. Amaçları diyelim ki; Müsmümanı Müslümana, Türk’ü Türk’e kırdırmak… Bu bulaşıcı, alev üstüne alev üreten korkunç ateş, hiç kendi bacalarını sarmayacak mı?..

Artık terörün her türlüsüne karşı olmak yetmiyor. Artık sözde ne idüğü belirsiz bir “uluslararası terörizm” çığırtkanlığıyla terörizmden kazançlı çıkmaya çalışmak, bütün çirkinliğiyle sırıtıyor. Artık soyut bir “uluslararası terörizm”e karşı çıkmak yerine, “uluslararası terör üretenler”e karşı mağdur ve mazlum dünyanın birleşmesinin tam zamanı… Şurası asla unutulmalıdır; hiçbir uluslararası terör örgütü veya bunların bir eylemi yoktur ki, arkalarında bir istihbarat örgütü olmasın! Dünyada hiçbir istihbarat örgütü yoktur ki, belli-başlı dört-beş istihbarat örgütüne bağlı veya onların gölgesinde, onların maşası olmasın! İşte baştacı edilen küreselleşme olgusu budur. Bu olgu interneti üretmiş; küresel terörizmin iletişimine, psikolojik savaşına, desinformasyonuna ve propagandasına-karşı propagandasına inanılmaz zemin hazırlamıştır. Sanal dünyaya bir de bu açıdan bakalım lütfen, porno siteleriyle yaldızlanan sanal ekranın arka yüzünü görelim!.. Burada (yani, sanal ekranın arka yüzünde) hemen hemen bütün terör örgütlerinin aynı merkezlerden yönetilmekte, yönlendirilmekte veya himaye edilmekte olduğunu göreceğiz… O zaman tekrar edelim: Demek ki, terör ürten fabrikatörler aşağı yukarı bellidir. O hâlde karanlığa taş atıp durmanın bir anlamı yok… Şimdi dikkat edin: İstanbul’daki sinagoglara, bankalara, konsolosluklara yönelik insanlık dışı, elim son eylemleri bahane edip bizi de terör üreten fabrikatörlerle işbirliğine zorlayacaklar ya da “destabilize edilirsiniz- istikrarsızlaştırılırsınız” tehdidinde bulunacaklardır. AK Parti iktidarını kanatları altına alacaklardır. Halbuki bize düşen nedir? Terör üreten fabrikatörlerle işbirliği yapmak yerine, onlara karşı işbirliği yapmak. Asıl bu işbirliğini küreselleştirmek…

İstanbul’daki olayda hedef kimdi, neydi? Elbette, yine bir taşla birkaç kuş vuruldu. Ama bana göre hedef, asla Türkiye’de yaşayan Yahudiler veya Musevî ibadethaneleri değildir. Hedef, tek kelimeyle TÜRKİYE idi. Çünkü Türk milletinin tarihte hiçbir zaman ne Yahudi milletiyle, ne de Musevî diniyle bir sorunu, bir çekişmesi, bir çatışması olmadı. Dün de yoktu, bugün de yok. Ama öyle anlaşılıyor ki, birileri artık olmasını istiyor! Asla buna fırsat verilmemelidir…

Bugün dünyada milyarlarca insanın kafasında sadece ve sadece şu soru var: Saddam Hüseyin’in veya Üsame bin Ladin’in henüz işi bitmedi mi ki bir türlü yakalanamıyor! CIA mı, MOSSAD mı ve benzerleri mi çok başarısız; Saddam Hüseyin mi, Üsame bin Ladin mi çok başarılı?.. Hâdise şu: Bir tarafta gizemci Hristiyan-Musevî işbirliğiyle koparılan “kıyamet ve Mesih” fırtınası ve bu fırtınanın karşısında gördükleri İslâm’ı topyekûn bertaraf etme, mahkûm etme çabası; öbür tarafta hırsla bütün dünyayı isteyen kartel ve dev firmaların yeni topyekûn küresel sömürgecilik savaşımı… Şimdi TÜRKİYE’yi kirli, pis emellerine âlet etmek isteyenlere karşı dimdik durmanın ve milletçe kenetlenmenin tam zamanı. Her dinin, inancın, ideolojinin hasta tipleri ve satılmışları vardır, olabilir. Dilerim; bu gerçeği gözardı etmeden, geçmişte çok acı tecrübeler yaşayan milletimiz bu yeni belâ dalgasını da atlatacaktır. Yeni kanlı eylemlere karşı bütün kurumlarıyla uyanık olacak ve anlamsız tahriklere itibar etmeyecek, birbirine düşmeyecektir.
 

Orkun'dan Seçmeler