Ana Sayfa 1998-2012 Tel örgüyle çevrilen şehir

Tel örgüyle çevrilen şehir

Celâl Talabanî, Kürt kimliği ile, bin bir hile içeren sözde seçimle ABD’nin isteği, desteği doğrultusunda ve Türkiye’nin de olumlu bulduğu, hiçbir devlet niteliği taşımayan kukla bir devletin başına getirildi.

Talabanî, “Ben peşmerge (Kürt fedaîsi) sayesinde bu duruma geldim” demekten kaçınmıyor, gizlemiyor da. Düne kadar meşru Irak Hükûmetine o da isyan etmiş, yol kesmiş, Irak askerini öldürmüş, mayın döşemiş, köy yakmış, katliam yapmıştı.

Talabanî bu sözleri ile demek istiyor ki, “Ey Türkiye, siz Abdullah Öcalan’ı İmralı karargâhından militanlarına emir vermekten, yönetmekten, dünya kamuoyuna demeç vermekten men edemiyorsunuz da, benden ve başında Kürt kimliğim ile oturduğum hükûmetten PKK’yı önlememi istiyorsunuz, bilmezlikten geldiğiniz konu şu: PKK ve Peşmerge ikisi de büyük Kürdistan geleceği için çalışan silâhlı güçlerimizdir, bunu sizlere nasıl anlatayım, dünü ne çabuk unuttunuz. Arşivlerinizde Abdullah Öcalan’la çekilen resimlerime hiç mi bakılmıyor?”

Silâhlı gücü olmayan bir toplum ayakta duramaz, hele Irakta Kürtler, Şiîler ve Sünnîler silâhlı, Türkmenler demokrasi, hukuk ve Irak’ın birliğinin hayâli içindeler. İşte Türkmenlerin durumu, işte Telafer gerçeği. Türkmenlerin silâhlı güçleri olsaydı Telafer bu şekilde zincire vurulabilir veya tel örgülerle çevrilebilir miydi? Acımasızca Türkiye’nin ve dünya kamu oyunun gözleri önünde tam anlamıyla “soy kırım” olan bu vahşeti uygulayabilirler miydi? En azından direnir, karşı gelirler, evlerini terk etmezlerdi.

Türkmenlerin ne yazık ki güçleri yoktu, silâhsız idiler, olmayan direnişçiyi var sayarak şehir yok edildi. Teşhir edecekleri direnişçi ortada yok, tıpkı k itle imha maddeleri var diye Irak işgal edildiği gibi.

Telafer’de, 10.000 peşmerge, ABD kuvvetleri eşliğinde etnik çıkarlarını gerçekleştirmek için katliam yapıyor. ABD’ye karşı bir görüntü yaratılmaması için, kimseden ses seda yok, birkaç sesi cılız kişi ve yayından başka.

Tarihi kahramanlıkla dolu “Telafer”, İsrail’in Filistin’de ördüğü duvar misâli tel örgülerle giriş çıkışları kapatılmış, sarılmış, tecrit edilmiş, 4 Eylül’den 24 Eylül’e kadar durmadan gece gündüz içindeki canlılarla birlikte karadan havadan bombalanmış, evler ve diğer yerleşim yerleri peşmergeler tarafından yakılmış, yıkılmış, yağmalanmış. Ya terk et ya öl! Kımıldayan, hareket eden her canlı vurulmuş, kümes hayvanlarının dahi kurşunlandığını kaçan Türkmenlerden üzülerek dinledik.

Halepçe, İran-Irak Savaşı’nda, Irak vatandaşları olan Kürtlerin Irak ordusuna arkadan saldırmaları, İran’ı desteklemeleri sonucu yine de tasvip edilmeyen, çoluk çocuğun ölümüne neden olan Saddam rejiminin sivil halka yaptığı bir saldırı idi. Türkiye basını tarafından dünyaya tanıtıldı, nüfusu birkaç bin olan bu kasabada “5000” insan öldürüldü denilerek Halepçe katliamı diye, haksız, yalan, iftira, uydurma, sözde Ermeni katliamı gibi yanlı devletlerin siyasî alanlarına geçti.

Ya gerçek olan, hiçbir orduya saldırmayan, isyan etmeyen, 2005 yılında ABD, Irak’ı işgal ettiği günden 2004 yılına kadar bir tek kurşun sesi duyulmayan Telafer nasıl oldu da terörist yatağı oldu? Terörist var diyerek yapılan katliamda bir tek teröristi ölü veya diri teşhir edemeyen Kürtler ve ABD, “YAPAY OLARAK YARATTIKLARI TERÖRİST VE DİRENİŞÇİ VAR” bahanesiyle Türk katliamını, Türk soykırımını ne yazık ki Türkiye’nin gözleri önünde yaptılar. Türk hükûmetinin gündemine bu konu ciddî olarak girmedi. Türk soykırımı olduğu için mi yok? Stratejik ortağımız olan ABD’yi karşımıza almayalım mı diye yanı başımızda cereyan eden soykırıma seyirci kalınarak tedbir alınmadı? Yoksa AB’nin Güneydoğumuzun geleceği ile ilgili bilmediğimiz sinsi projeleri var diyemi yok? Her halükârda Türk ve dünya kamu önünde tarihe geçen, sonu daha henüz bitmeyen Türk soykırımı gerçekleşti.

15 gün sonra Kızılay yardımı yetişiyor, tel örgülerle çevrilen Telafer’e sokulmuyor, gördüğü felâketler, halkın perişan hâli karşısında ağlayan ekip sorumlusunun bütün direnmelerine rağmen yardım geri çevriliyor. Tarihin hangi döneminde insanî yardımlar yasak edilmiş, günahsız halka dağıtılması önlenmiştir? ABD ve yandaşları Kürtler, büyük Kürdistan hayâlini gerçekleştirmek, ABD’nin projelerine hizmet için bunu yapıyorlar. Sayın Başbakanım, Talabanî ile el sıkışıyor, Talabanî ise sırıtarak “ABD askeri Irak’tan çekilmemeli, çekilirse Türkiye Türkmenleri bahane ederek Kuzey Irak’a müdahale eder, ama Türkiye’nin başında Tayyip Bey olursa bu yapılmaz” şeklinde demeç vermekten âdeta haz duyuyor. İnsanın aklına, ne dersin, Talabanî ile bir dostluk anlaşmasına mı varıldı ki, tel örgülerle çevrilen, binlerce ölü ve yaralı veren, yıkılmayan evi barkı kalmayan, Kızılay ekip başkanını bile insanlık vahşeti önünde ağlatan “Telafer’deki” vahşet karşısında Dışişleri Bakanının Türkmenleri üstü kapalı olarak teröristle ayni kefeye koyan “terörist nerede varsa askerî operasyon orada yapılır, yapılıyor” katliamı haklı gören demeci.

Telafer katliamı büyük birleşik Kürdistan’ın gerçekleşmesinin Suriye’ye doğru, İsrail’in güvencesi ön planda tutularak genişletilmesini hedef almaktadır. Sünnî Şii ihtilâfı yaratılarak, yapay direnişçi veya terörist varlığı yayarak, Sünnîlerin yerilerini zorla değiştirerek, Şiî Türkmenlerin Arap Şiî bölgelerine göçmeleri teşvik edilerek orada onlara gerekli yardımlar yapılarak, Telafer Kürtleştiriliyor. YARIN TELAFER VİLÂYET OLURSA şaşmayalım. Musul’dan ayrılan Telafer, Erbil veya Kerkük’e benzer, adım adım Kürtleşir, demeyin olmaz böyle şey, işte Diyarbakır, işte Kerkük!

Ve Telafer’de katliam devam ederken Barzanî (yani ABD ve İsrail) Dohuk’ta demokrasi, insan hakları savunucularının bulunduğu konferansta “Araplar, Türkler ve Farslar hangi haklara sahipse, biz de o haklara sahibiz. Biz Kürdistan’ı paylaşmış devletlere dost elimizi uzatıp, artık onların Kürt varlığını kabul etmelerini istiyoruz…. günümüzde şartların değiştiğini ve Kürtlerin bağımsızlık isteklerinden bahis etmelerinin suç olmadığını…” Açık olarak söyledi (26-27 Eylül 2005).

15 Ekim 2005’de Türkmenlere hiçbir siyasî hak tanınmayan Anayasa Referanduma sunulacak, büyük ihtimalle onaylanacak. Daimî anayasada yok sayılan Türkmenler ve Türkiye’nin çelişkiler, kararsızlıklar içersindeki varsa yoksa Talabanî’nin desteğini isteyerek PKK’yı ortadan kaldırma politikası… Türkmenler‘in 1990 yılından 1 Mart Tezkeresi ile karşı karşıya kaldıkları yok olmaları. Güneydoğumuzda Barzanî’nin gölge ağırlığı… Kerkük-Yumurtalık boru hattının sık sık bombalanması ve 40-50 yıldır terk edilen Kerkük-Hayfa boru hattı çalışmalarının hızla devam edişi… Bütün bunlar neyin belirtileri? Türkiyemizi çok zor günler bekliyor.

 

Orkun'dan Seçmeler