Ana Sayfa 1998-2012 Tek Yanlı “Dostluk”

Tek Yanlı “Dostluk”

Türkiye’de bir kesim medya; politikacı, bürokrat, belediye başkanı desteğinde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde hiçbir ölçü ve prensip esas alınmadan, dostluk ve barış sözcüklerinin arkasında Batı Trakya Türklerini, K.K.T.C’i, Kıbrıs Türklerini âdeta yok kabul ederek sürdürülen Yunan politikasıyla uyuşan bir plân, Türk kamu oyuna ısrarla sunulmakta.

Türkiye’nin AB’ne aday ülke kabul edilmesinden sonra Yunanistan’ın K.K.T.C gerçeğini yok kabul ederek sürdürdüğü Türkiye-Yunanistan ilişkisi Sayın DENKTAŞ’ın TV de kendisine verilen ödül töreniyle yeniden gündeme geldi.

1- Kıbrıs konusu şu an ne durumdadır. Bu konu ile ilgili acaba batıya verilmiş bazı tavizler mevcut mudur? Varsa bu tavizler neleri kapsamaktadır?

2- İnsanlar fanidir. Acaba Kıbrıs konusunda Sayın Denktaş sonrası ne gibi uygulamalar olabilir? Soruları cevabını bekliyor.

Bölücü teröre destek veren Yunan hükûmetlerinin unutulduğu Türk kamuoyunda, deprem sonrası dostluk ve barış görüntüsü arkasında başka bir senaryo hız kazandı.

Türkiye’de bir kesim medya; politikacı, bürokrat, belediye başkanı desteğinde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde hiçbir ölçü ve prensip esas alınmadan, dostluk ve barış sözcüklerinin arkasında Batı Trakya Türklerini, K.K.T.C’i, Kıbrıs Türklerini âdeta yok kabul ederek sürdürülen Yunan politikasıyla uyuşan bir plân, Türk kamu oyuna ısrarla sunulmakta.

“Gözünü kapa, sesini çıkarma, oyunumuzu bozma” başlıkları altında, kendisi gibi düşünmeyenlere söz hakkı vermeyen, dış destekli bu plânda, Heybeli Ada Ruhban Okulu’nun açılması hesabındaki, Türk düşmanı Fener Ortodoks Patriği Bartolemeos’un İzmir’deki Aya Vukla Kilisesi gibi, eski kiliselerin yeniden ibarete açılmasını istemesi işi ilerletmekte olduğunun da belgesidir. (Hürriyet Gazetesi 31/5/2000)

Ne yazık k ki, bu senaryonun içinde yer alan belediye başkanları, sözde iş adamları, okul yöneticileri, gazetecilerin hiçbiri Yunanlılar kadar şuurlu değildir, Türk kimliğinden uzak durumdadırlar. (Kendileri için Türk değil, Türkiyeli ifadesi kullanırlar)

1- Adlarının Yunanca yazılması şartıyla, İzmir’e geleceklerini açıklayan Sisamlı yetkililerin isteği, Özel Gelişim Lisesi tarafından kabul edilmiştir.

2- İzmir’de Özel Batı Dershanesi, eski İzmir fotoğraflarıyla hazırladığı takvimde, işgal altındaki İzmir fotoğrafları, “Sarı Kışladaki Yunan askerleri, Yunan bayrağının dalgalandığı İzmir” görüntülerine yer vermektedir. Acaba Yunanistan’da Türk bayrağının dalgalandığı bir fotoğraf yayımlanabilir mi?

3- Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu’na “Bestekâr, siyasetçi ve devlet adamlarımız arasında Yunanistan doğumlular var, hiçbirin adı bir mekâna verilmiş değil, Yunan yetkililere bu durumu hatırlatmanızı bekliyoruz. Bu neticeyi sağladıktan sonra “Seferis” adını sokağa verseniz daha doğru olmaz mı?” diye sormuştuk. Hiç umursamamıştı.

4- Özellikle İzmir basınında 12 adamızın ismi Yunanca söylenişiyle yer almaya başlamıştır. SAKIZ’ı (Chios), SİSAM’ı (Samos), İSTANKÖY’ü (Kos), SÖMBEKİ (Simi) olarak yazmaya kimsenin hakkı yoktur! Kimse olursa ne olur diyemez. Sorumlular, Yunan meslektaşlarına yayın organlarında 12 adamızın ismini Türkçede söylendiği gibi yazılmasını teklif etmişler midir? Yunanlılar böyle bir şartı kabul eder mi?

5- Ankara Valisi Yahya GÜR’ün pasaportunda doğum yeri olan GÜMÜLCİNE’nin adı “Komotini” şeklinde yazılı olmadığı için kendisine vize verilmemiştir. Mevcut sözde dostluk ve barış ortamında Konak Belediye Başkanı Erdal İZGİ’ye de Yunanlılar vize vermemiştir. İZGİ bu konuda nedense açıklama yapmaktan kaçınmıştır!

6- Antik yer isimlerinin Türkçe yer adlarına tercih edilmesi gafleti geçen yıllara göre artış göstermektedir. Atlaslarımızda, turistik haritalarımızda burası Türk ülkesi mi, yabancı bir yer mi? sorusunu akla getirmesi gerekirken umursanmamaktadır.

7- Yunanistan, kendi varlığını Türkiye’de sürdürmeye yönelik hiçbir fırsatı kaçırmamaktadır. Üniversitelerimizin desteklediği bu çalışmalara örnek “Helenistlik çağ seramikleri” sempozyumudur. Bunun karşılığı “Mimar Sinan’ın Yunanistan’daki eserleri veya Osmanlı devri Yunanistan eserleri vs.” olması gerekirken, üniversitelerimizden bu yönde bir isteğin olduğu bilinmemektedir, olsa bile Yunanistan’ın böyle bir çalışmaya destek vereceği şüphelidir.

8- Rumlar “İşgal edilen topraklarını kazanmak isteğiyle” her yıl yeşil hatta gösteriler yapmaktadır. (İşi bayrak direğine tırmanarak bayrağımızı indirmeye kadar vardırmışlardır). Bizde böyle bir anlayış yoktur.

9- Türkiye-Yunanistan 2. Ekonomik zirvesi toplantısında “1920”li yıllarda İzmir’i terk etmiş Yunan vatandaşlarının bir gemiyle İzmir’e getirilmesi kararına karşılık, Yunanistan’ı terk eden Türk vatandaşlarının Yunanistan’a gitme kararı alınmamıştır.

10- Türkiye’de Yunanlılara kültürel toplantılarda söz hakkı verilmesine karşılık, Yunanistan’da Türk azınlığa söz hakkı verilmediği, zorlukla girebildikleri toplantıları ancak arka sıralarda izleyebildikleri, birçok konuda ayrımcılığa tabi tutuldukları ifade edilmiştir.

11- KAYAKÖY örneği gibi, terk edilmiş eski Rum köylerini turizme açma projelerine izin ve destek veren kuruluşlar, Yunanistan’daki eski Türk köylerinden birisini de turizme açmayı sağlayabiliyorsa yetkililerimiz onay vermelidir.

12- Türk-Yunan dostluğunun önemine değinen televizyon programlarının ve gazete yazılarının da Yunan gazete ve televizyonlarında karşılığı olmalıdır. Türk kamuoyunu yönlendiren tek taraflı yazıların yanıltıcı olacağına dikkat çekiyoruz.

Dostluk havası diye ifade edilmek istenen durum, “Yunanistan’ın bizi narkozlaması”, bizim de kendimizi uyutmamızdır. Yunanistan’da Türklere ait vakıf malları devletleştirilmektedir. Türk okullarının eğitim seviyesi bozuktur. Müftülük sorunu çözümlenmemiştir. Nasılsa, Kıbrıs konusunda 2004 yılında istediği kararı AB’nin Türkiye’ye kabul ettireceğinden emin görünen Yunanistan’ın acelesi yoktur. Zaten beşinci kol, KKTC’ nin Türkiye’ye yük olduğunu da zaman zaman işleyebilmektedir.

Bu şartlar altında sürdürülmeye devam eden barış ve dostluk gösterilerinde, ne yazık ki belirtmeye çalıştığımız konular yetkililerimizin, bürokratlarımızın, üniversitelerimizin, belediyelerimizin, ticaret odalarımızın, basınımızın umurunda değildir. Sessiz bir figüran olmayı kendilerine yakıştırmaktadırlar. Böyle bir aldatmacayı kabul etmiyoruz.

Hiçbir kişi ve kuruluş Yunanistan’ın sağlamadığı, destek vermediği bir projeyi tek taraflı olarak sergilemek, Türkiye’nin maddî imkânlarını harcamak yetkisini kendisinde görmemelidir. Türk-Yunan ilişkilerinde mütekabiliyet ölçüsü ortaya konulmalıdır.

Özellikle bazı gazeteciler hiçbir ilke tanımayan özellikleriyle kendilerine şahsî çıkar ve nüfuz sağlama yolunu sürdürmektedirler.

Sonuç: Bürokrasinin desteğini almış, Yunan 5. kolu rolüne soyunmuş kesim, gaflet, dalâlet ve hiyanet içerisinde, dostluk ve barış görüntüsü arkasında Türk-Yunan ilişkilerinde milletin savunma mekanizmasını tahribe vardırmışlardır.

İnsan hakları sorunu yaşamakta olan Kıbrıs Türklerinin, Batı Trakya Türklerinin durumunu gözardı eden bir anlayış gerçekçi değildir.

Bulunduğunuz sorumlu konum, yetkili figüran olmamanızı gerektirmektedir.
 

Orkun'dan Seçmeler