Ana Sayfa 1998-2012 Tebaa-i Sadıka

Tebaa-i Sadıka

Gerçekten uzağı görme kabiliyetimiz ne kadar? Günlük olaylara bakış açımız ile uzak görüşlülüğümüz karşılaştırıldığında karşımıza ne çıkıyor?

Stratejik düşünce ve görüş bize ne kadar yerleşmiş? Bir konu ile ilgilendiğimiz zaman, geçmişini ve geleceğini değerlendirebiliyor muyuz?

Konu yine Ermeniler ve Büyük Ermenistan. Büyük Ermenistan hayâli demiyorum. Zira adamlar adım adım bunu gerçekleştiriyorlar. Ermeniler, Büyük Ermenistan tezini ortaya koyduktan sonra hiç boş durmamışlar. Bu ideallerine ulaşmak için her yolu denemişler.

Günümüzde Osmanlı’nın sadık tebası (Tebaa-i Sâdıka) tabiri kullanılan Ermeniler, bugün de hayatlarının her safhasında olduğu gibi Türk düşmanlığı yapmadan bir saniyelerini bile geçirmiyorlar.

Bakın tebaa-i sâdıka için tarih ne yazıyor?

• Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulan ilk Ermeni örgütü Hınçak Partisi’dir. Türkçe karşılığı “intikam” olan bu parti 1887 yılında Cenevre’de kuruldu. Amacı, Türkiye’nin doğusunda bir Ermeni devleti kurmaktı. Gerginlik yaratma, terör, işçi eylemleri ile hedefine ulaşmayı amaçlıyordu. Nitekim 1890 yılında başta İstanbul olmak üzere birçok şehirlerde kanlı eylemler icra etti.

• 1897’de birbirine düşen Hınçak Partisi önemini kaybederken, yerini 1890 yılında kurulan Troşak, daha sonra Taşnak Sutyan adını alan cemiyet kuruldu. Terör örgütü olarak ortaya çıkan bu grubun bayrağına kin, intikam ve terör sembolü olan hançeri de eklediler. Partinin değişmez özelliği, Türk düşmanlığı ve Anadolu’da bir Ermenistan devleti kurmaktı.

• 1890 yılından 1908 tarihine kadar binlerce masum Türk’ün hayatlarını yok ettiler. 1908 yılında başlattıkları ihtilâl hareketleri, II. Abdülhamid’in tedbirli davranması sonucu bastırıldı.

• 26 Ağustos 1896’da Taşnak Komitesi tarafından gerçekleştirilen Osmanlı Bankası baskınında 753 adet bomba, 800 adet ASD revolveri bulunuyordu.

• 21 Temmuz 1905 tarihinde Cuma selâmlığı sırasında Abdülhamid’e bomba atıp öldürmek teşebbüsünü yine Ermeni Taşnak Komitesi gerçekleştirmişti. Tarihe Yıldız Suikasti olarak geçen bu olayda kullanılan bomba ve silâhlar Yunanistan ve Bulgaristan’dan temin edilmişti.

• 1908-1913 yılları, 23/24 Temmuz 1908 tarihinde ilân edilen II. Meşrutiyet’in bahşettiği hürriyet, adalet ve eşitlikten faydalanan Ermenilerin Hınçak, Taşnak ve diğer komiteleriyle yeniden kuvvet kazanma ve Türklere karşı örgütlenmeleri devam ediyordu. Amaçları Ana dolu’da bağımsız bir Ermenistan devleti kurmaktı.

• 14 Nisan 1909’da başlatılan yeni bir Ermeni ihtilãli, Avrupa devletlerinin dikkatini çekerek müdahalelerini sağlamak ve Adana, Maraş, Mersin ve İskenderun’da bir Ermeni devleti kurmak amacını taşıyordu.

• 8 Ekim 1912’de başlayan Balkan Harbi, Ermenilerin Doğu Anadolu’da bekledikleri Rus ordusu ve silâhlanma gayretleri ile geçiyordu.

• Osmanlı İmparatorluğu’nun 11 Ekim 1914 tarihinde Birinci Dünya Savaşı’na girmesi ile birlikte, Doğu Beyazıt ve Kars-Erzurum istikametinde Osmanlı sınırlarını geçen Rus ordularının ilerlemesini fırsat bilen Ermeni çetelerinin Türklere saldırması, köyleri yakması Türk ordusuna ihanetleri ile doluydu. Eli silâh tutan Türklerin orduda bulunmasından faydalanan asilerin, müdafaasız halkı katliamları olanca hızıyla devam etti. Rus ordusuna yardım eden, yol gösteren, binlerce Türk’ü katleden Osmanlı’nın tebaa-i sâdıkaları idi bunlar.

• Sonuç, 27 Mayıs 1915 Tehcir Kanunu.

• 1916 yılında tebaa-i sâdıka’nın Ruslara yardımı sonucu, işgal edilen Osmanlı topraklarının Ermeniler yerine, Rusya’ya ilhak edilmesi. Ermeni havariliği yapan Bogos Nubar’ın da Fransızlar tarafından iğfal edilmesi ile Ermeniler bir kez daha hırçınlaşıyordu.

• 3 Mart 1918 Rusya ile yapılan Brest-Litowsk Anlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum’un Türkiye’ye verilmesi ve Bolşeviklerin ”Türkiye’de bir Ermenistan devletinin kurulması hayâl bile edilemez” açıklaması ile hayâller suya düşüyordu.

• 14 Nisan 1918 Trabzon Barış Kongresi, Mâvera-i Kafkas Federasyonu’nun dağılması, 26 Mayıs 1918 Ermenistan’ın bağımsızlığını ilân etmesi ile yeni bir sayfa açılıyordu.

• Mondros Mütarekesi, Paris Barış Konferansı’nda bitmek bilmeyen Ermeni istekleri. Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput, Sivas, Trabzon, Maraş, Kozan, Dörtyol, Mersin ve İskenderun’u kapsayan bağımsız Ermeni devleti kurulması istekleri ile doluydu.

• 22 Haziran 1919 Amerikalı uzmanların Barış Konferansı’na sundukları raporda “Ermenilere verilmek üzere 50 bin silâha, Ermenilerin dönmesini sağlamak için 60 bin kişilik kuvvete ve kurulacak bir Ermeni hükûmetine yardım ve âsayişi korumak üzere de yıllarca en az 30 bin kişilik bir kuvvete lüzûm olduğu” belirtiliyordu.

• 10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması’nın 88, 89 ve 93. maddelerinde Büyük Ermenistan’ın temellerinin atılması yer alıyordu.

• 19 Mayıs 1919, Türk İstiklâl Harbi ve 1922’de kazanılan kesin zafer sonucu yapılan Mudanya Mütarekesi ve Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923) ile Batı Anadolu’da Yunan, Doğu Anadolu’da Ermeni, Karadeniz’de Pontus-Rum devleti hayâllerinin suya düştüğü günlerdi.

• Türk Ordusunun 6 Kasım 1920’de Gümrü istikametinde ilerlemesi ve Ermenilerin yakarışları sonucu, 2/3 Aralık 1920 Gümrü Antlaşması ile Kars, Sarıkamış, Iğdır, Kağızman ve Kulp yeniden Türk topraklarına katılıyordu.

• Tanrı’nın çomağı yok ki gözüne soksun. 2 gün sonra Ermenistan Rusların işgaline girerek Sovyetleştiriliyor ve Ruslarla Türkiye arasında yapılan Moskova Anlaşması ile Doğu Anadolu’da yaratılmak istenilen Ermeni devleti tarihe gömülüyordu.

Osmanlı’nın Sadık Tebaası diye adlandırdığımız kitlenin yaptıkları melânetlerden birkaçını yukarda sıralamaya çalıştık.

Yunanlılarla propaganda işbirliği, silâh kaçakçılığı, Zeytun’daki gibi birçok isyanlar, öldürülen bir milyondan fazla kadın, çoluk, çocuk. Cumhuriyet devrinde Türk diplomatlarına yapılan suikastler…

Ermeniler, SSCB’nin kontrolüne girdikten sonra da doğru durmadılar. Özellikle Büyük Ermenistan hayâlini devam ettirdiler. Türkiye’den kaçan, göçen Ermenileri Büyük Ermenistan Devleti olarak adlandırdıkları yerlere yerleştirmeye başladılar. Bunlar arasında Azerbaycan’ın Karabağ, Zengezur ve Laçin bölgeleri ile Gürcistan’ın Ahıska bölgesi, Rusya’nın Krasnador vilâyeti başta gelmekteydi.

Yıllar boyu Büyük Ermenistan hayâli için çalışan Ermeniler, 1828 yılından itibaren Azerbaycan topraklarına Ermeni yerleştirmeye başladılar. Aynı zamanda yerleştirdikleri bölgelerdeki Türkleri katlettiler.

1920’deki ‘“Millî Katliâm”, toplam 9800 m2’lik Azerbaycan toprağının Ermenistan’a verilmesi ile sonuçlanmıştır. Bu topraklar, yeni Beyazıt kazasının Basargeçer mahallini, İreva kazasının Bendibaser mahallini, Gence’nin Zengezur kazasını kapsamaktadır.

Kasım 1921’de Zengezur resmen Ermenilere verilmiş, böylece Azerbaycan Nahçivan’dan sunî olarak ayrılmıştır. 1922’de ise Gökçe ve Dilican Ermenilere terk edilmiştir.

1990’lı yıllarda Ermeniler Azerbaycan’a hücum ederek Karabağ dahil, Azerbaycan’ın 1/5 toprağını işgal etmişlerdir.

Türkiye’ye diş geçiremeyen Ermeniler, Büyük Ermenistan hayâlinin Azerbaycan safhasını tamamladıktan sonra Gürcistan’a ve Rusya Federasyonu’na dönmüşlerdir.

Stalin’in 1944 yılında sürgüne gönderdiği Ahıska Türklerinin yerine yerleşen Ermeniler, son on yıldır Gürcistan’ın başına dert olurken, Karadeniz bölgesindeki Krasnodor’a yerleşen ve “Amşen Ermenileri” adıyla tanınan Ermeniler de Rusya’nın başına belâ olmaktadır.

Gürcistan’ın Türkiye sınırındaki Cahaveti vilâyeti (Ahılkelek ve Ninotsminda ilçeleri) ve Mesket vilâyeti (Ahaltsihe, Adigeni, Aspindza, Borjomi ilçeleri) Ahıska Türklerinin zorunlu göçü ve SSCB’nin yıkılmasıyla burada yaşayan Rusların göçü nedeniyle Ermenilerin nüfus çoğunluğu yönünden eline geçmiş ve akabinde Ermeni milliyetçiliği başlamıştır. Ermeniler, süratle Cavah Hareketini kurmuşlar ve çatışmalara başlamışlardır. Ana amaç, Ermenistan’ın kuzeyinde bulunan bu bölgeyi Ermenistan’a bağlamaktır.

Aynı şekilde Rusya Federasyonu’nun Karadeniz kıyı şeridini oluşturan “Novorosisk, Soçi” gibi iki önemli limanının bulunduğu Kransnador eyaletinde yoğun bulunan Amşen Ermenileri örgütlenerek 1995 sonrasında Krasnodor’a siyasî-kültürel özerklik arayışına girmişlerdir.

Tebaa-i Sâdıka, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra güçlü Türkiye içinde bir şey yapamayacağını anlayınca Azerbaycan, Gürcistan ve Rusya Federasyonu topraklarına saldırırken, Türkiye’yi de “Sözde Ermeni Katliâmı” ile meşgul etmeye başlamıştır.

Gözleri kapalı yıllarca seyredilen Ermenilerin bu oyununu ortaya çıkaran ASAM (Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi)’a ne kadar teşekkür etsek azdır.

ASAM Kafkasya Masası araştırmacılarından Hasan KANBOLAT ve Nazmi GÜL’ün bu araştırması ASAM’IN yayınladığı Stratejik Analiz dergisinin Ekim 2000 sayısında bütün çıplaklığı ile gözler önüne serilmiştir.

Devlet Bakanı Prof. Dr. Abdulhâluk ÇAY’ın dediği gibi “Gerçek olan şudur ki, Ermeniler sadece Van’da 30 bin insanımızı katletmiştir, Adana’da, Gaziantep’te yüzlerce vatandaşımız katledilmiştir. Asıl soykırımı Ermeniler yapmıştır.”

Türkiye, bu konuda polemiğe girmemelidir, meşgul olmamalıdır. Türkiye, Ermenilerin kurduğu bu tuzağa düşmemelidir.

Türkiye son on yıldır giderek artan Azerbaycan, Gürcistan ve Rusya Federasyonu içerisindeki Büyük Ermenistan ideallerini gerçekleştirmeye çalışan Ermeni militanlarına karşı tavrını koymalıdır.

Rusya ve Gürcistan’daki Ermeni adımları başarılı olursa, uygun bir dünya konjonktüründe Ermeniler bir kez daha uluslararası platformdan destek bulduğunda Türkiye’den toprak isteme yüzsüzlüğünü göstereceklerdir.

Moskova ve Tiflis bu oyunun farkındadır.

Ya biz?
 

Orkun'dan Seçmeler