1976 yılında yayımladığım “Mum kimin yanan Kerkük” kitabımızda yıkılışı karşısında kimsenin sesi çıkmadığı Taşköprü’nün hikâyesini anlatmıştım. O günlerde tarihî eserlerimize sahip çıksaydık bugün bunlar olur muydu? Daha sonra yıkılan, tahrip edilen ecdadımızdan kalan eserlerimiz korunabilir miydi?
Ama gel gör ki, ne Ecyad’ı ne de Taşköprü’yü, tarihî kaleyi ve binlerce Türk eserlerinin yıkılışını, Kerkük sarayını bilen yok denecek kadar az, Sivas’ta perişan yıkık bir durumda olan Gök Medrese gibi.
Yıkılış hikâyesini gözlerim yaşararak yazmıştım:
Hasa Çayı Kerkük şehrini ikiye böler, kışın yağan yağmurlardan sonra çay taşar geçit vermez. İşte Hasa çayının gürültüyle taştığı bir günde, çayın kenarında bekleyenlerden birisi, hammal sırtında suyu geçmekte olan bir hanımı görür:
Dal aşağı
Dal bitip dal aşağı
Çerşefuv çek yuharı (yukarı)
Balağuv sal aşağı (balağuv=paçaların)
hoyratı çağırır, duyan hanım:
Dal aşağı
Dal bitip dal aşağı
Sakaluv taraş ele (sakalını tıraş et)
Biğlaruv sal aşağı (bıyıklarını sarkıt)
hoyratla cevap verir.
Olay Kerkük valisi olan Nafiz Paşaya duyurulur. 1870 yıllarında Hasa çayı üzerinde ilk olarak ünlü Taşköprü’nün yapımına başlanır. Babagürgüriyle, kalesiyle, Daniyal Peygamberiyle, Sona gölü ve Abuluk ‘u ile övünen Kerkük bir de kutsal saydığı Taşköprü’süyle övünmekte, bu abideye bakıp gurur duymakta idi. Çünkü baba yadigârıdır Taşköprüsü, dedeler, babalar, zengini fakiri, genci ihtiyarı, 7’sinden 70’ine kadar her Kerküklünün emeği geçmiş, alın teri çamuruna karışmıştır köprünün. Kerkük’ün malı olmuştur.
Taşan Çayı Hasanın kenarında duranlar, köprünün korunması için dua ederek Taşköprü’yü seyrederlerdi, yad elinde kalan baba yadigârlarına bir şey olmasından korkarlardı Kerküklüler.
Yıl 1959, Türk’ün adına bile tahammül edemeyen Türk düşmanları, bir gecede bu kıymetli ata varlığını dinamitlediler. Taşköprü’ye kıydılar. Günlerce elde kazma kürek ebediyyen hâtırası gönüllerde yaşayacak devi yıkmaya çalıştılar, tozu toprağı Kerkük’ün ufkunda Babagürgür’ün aleviyle karıştı, dalga dalga motifler çizerek kayboldu, herkes mahzun ağlamaklı, Bibisu o gün:
Bibisu (1)
Su geti (2)
El yattı
Gün battı
demiyordu. Gün battı, gün battıyı ötmekle yetiniyordu, gerçekten de Kerkük’ün ufkunda 3.000.000 Türk’ün güneşi batmıştı, karanlık günler başlamıştı ve bugün olduğu gibi ne tarihimizin tapularına sahip çıkılmış ne de üzerinde yaşayan insanlarına. İşte Taşköprü’nün öyküsü, Türk’lerin tarihî eserlerine ARAPVARÎ saygı, Türk düşmanlığının tahammülsüzlüğünün o günlerde başlayan bugüne kadar devam eden canlı örneği.
Kerkük’ün Hasa Çayı
Sel gele basa Çayı
Yıktılar Daş Köprüyü (daş=taş)
Soktular yasa Çayı.
Ecyad kadar ihtişamlı olmasa da, Kerkük Sarayı olarak bilinen, Osmanlı döneminin bu görkemli yapıtı 8.5.1971 yılında, yol geçiyor bahanesiyle Fuzulî türbesi gibi yok edildi.
Sıra, tarihi milâttan 587 yıl önceye kadar uzanan, benzerleri Türk Erbil ve Telafer’de bulunan, Topkapı, Yedi Kızlar, Zindan, Demirkapıları ve Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar tarafından birkaç defa tamir edilmiş olan Daniyal Peygamber ile Ulu Cami, Yeşil Kubbe ve Keldanîler kilisesine gelmişti. Bunlar Ağalık, Meydan, Zindan, Hamam mahallelerinde bulunmakta idi. Kale, Ecyad gibi yok edilirken kimsenin sesi yine çıkmadı, doğrusu bu yıkımların ilerideki uzantılarının nerelere varacağının hesapları yapılmadı. Çünkü tarihî varlıkların korunması düşüncesi bizim günlük politikamızda iş işten geçtikten sonra akla gelebiliyordu. Millî dâvâlarımız ve kimliklerimiz, dilimiz gibi.
OHRİ’ kalesinde yıkılmamış caminin yerinde inşaatın üstü örtülüp kilise yapıldığını, iki yabancı devlet adamının oralarda gezdiğini gördük. Türkiye’nin Üsküp’te oturan büyükelçisinin umarım bundan haberleri olmuştur.
Kızıl bir yığın toprak, köhne yıkık bir duvar
Burada her adımda tarihten macera var!
Tek bir mezar görünür asırların ardından
Okunur her taşında elemli bir çok eser
Kanlı çılgın arzular duraklamış üstünde
Kimbilir daha kimler vuslat gününü sayıklar
Sorun demir kapıya neden gamlı söylesin
Hangi zalim el aldı götürdü sevgilisin
Yaralıdır içinden aşinası kim idi
Sorun söyler derdini edemez onu inkâr.
Kerkük’ün bütün sevgililerini şair Sait Bessim Demirci’nin dediği gibi zalim eller aldı götürdü hem de gözlerimizin önünde. Mukaddes yerlerimizin korunması için 3. Sultan Ahmet zamanında yapılan Ecyad, Kerkük Sarayı ve kalesi gibi bir daha ihya edilemeyecek, Türklüğün birer tapusu olan bu yapıtlar elbette sen korumasını bilemezsen, sana yan gözle bakanların, mukaddes toprakları koruyan Ecyad’ın ahfadını fırsatı bulunca, altınları görünce arkadan vurdukları gibi, bu gün de aynı zihniyette olmaları doğaldır.
Taşköprü bir gecede yok oldu. Kerkük’ün o ihtişamlı kalesi yıkıldı. Bunların yazılarını yazdık, resimlerini yayınladık, tedbir alınır diye düşündük, gördük ki yalnız yâd elinde kalan değil, yurt içindeki bir çok tarihî eserlere de sahip çıkılmamış.
Tanrım sen bize yardım et, dilimizin, töremizin, tarihimizin korunmasına ihtiyacımız var.
Dipnot
1. Bibisu = Kerkük’te kumru kuşuna Bibisu denir.
1. Su geti = Su getir.