Ana Sayfa 1998-2012 Tarihte Bu Ay: Muzaffer Özdağ Vefat Etti

Tarihte Bu Ay: Muzaffer Özdağ Vefat Etti

05 Şubat 2002: Devlet ve fikir adamı, kurmay subay ve hukukçu Muzaffer Özdağ Ankara’da vefat etti. Doğumu: Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesi, 1933.

İlk ve orta öğrenimini Kayseri’de tamamladıktan sonra Harp Okulunu bitirdi. Harp Akademisi’nde kurmaylı eğitimi alarak Cumhuriyet döneminin üstteğmen rütbesiyle kurmay sınıfına katılan en genç subayı oldu. Daha sonra da Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 27 Mayıs 1960 İhtilâli’ni gerçekleştiren ekipte ve akabinde kurulan Millî Birlik Komitesi (MBK) bünyesinde Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle yer aldı. Geçici Anayasa’yı ve Meclis İç Tüzüğü’nü hazırladı. Devlet protokolünde, bakanlar üstü bir statü ile görev yaptı.

O dönemde, solcu kalemşörler hayli aktif ve saldırgan idiler. Etkinliklerinden rahatsız olan Merhum Özdağ “Babı Âli’den de geçeceiz!” deyişiyle dikkatleri üzerine çekti. Aynı zamanda da basının boy hedefi oldu. Kızılcıklar, O’nun adını yazdıkları kum torbalarına aylarca yumruk salladılar.

Millî Birlik Komitesi’nde, partiler üstü yönetim fikrinde ısrar eden Alparslan Türkeş dâhil 13 fikirdaşı ile birlikte 13 Kasım 1960 tarihinde tasfiye edildi. Onların isimleri “Ondörtler” olarak anıldı. Muzaffer Özdağ, Japonya’da elçilik Müşâviri olarak görevlendirildi. Orada görev yaptığı iki yıl boyunca, Japon tarihini ve “Japon Mucizesi” olarak adlandırılan hızlı ve dengeli kalkınma programını inceledi.

14’lerin yurda giriş yasağ ğı kalktıktan sonra, merhum Türkeş ile birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi saflarında yer aldı. Partinin tüzük ve program değişikliğini yapan komisyona başkanlık etti. Parti isminin de değişmesi ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olmasını teklif etti. Teklifi oybirliği ile kabul edildi. MHP’nin Genel Sekreterliği’ni ve Genel Başkan Yardımcılığı’nı aşarı ile yürüttü. Partinin yeniden organize olmasından sonraki ilk genel seçimde Afyon Milletvekili seçildi. Bir taraftan parlâmenterlik görevini sürdürürken diğer taraftan yeni kadrolar yetiştiriyordu. O yılların dar ve kısır ortamında, günümüzde aynı hizmeti verenlere oranla daha büyük başarılara ulaştı. Yarınlara güvenle bakmamızı sağlayan sağlam karakterli milliyetçi bir gençlik yetiştirdi. 1971 yılında aktif politikadan çekildi, serest aukat olarak çalışmaya başladı. Aynı dönemde, fikrî çalışmalara ağırlık verdi. Tarih, millî güvenlik, strateji ve jeopolitik konularını Türk Milliyetçiliği açısından inceledi, tebligler sundu, makaleler yazdı, konferanslar verdi. Tebliğlerinden birinde şöyle diyordu: “Özgün ve kültürel varlık ve kimliği ile bağımsız millet ve devlet hayatını, tarihin başlangıcından günümüze sürdüren yegâne millet, büyük Türk Milleti’dir.

Muzaffer Özdağ, 1990 yılının hemen başında, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB)’nin dağılacağını, Kızıl Ordu’nun dağılmayı engelleyemeyeceğini dünyaya ilân eden bir tebliğ sundu. Tebliğde, Millî Savunma konseptimizin ve dış politikamızın, özellikle Türk Dünyası ile ilgili stratejilerimizin bu gelişmelere göre şekillendirilmesi gerektiği belirtiliyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetleri ve Türk toplulukları ile kültürel ilişkilerin geliştirilmesi için çalıştı. Şu cümlesi, O’nun konu ile ilgili görüş ve düşüncelerinin özetidir. “Sovyetler Birliği’nin dağılması ve çözülmesi ile doğan Türk Cumhuriyetleri arasındaki siyâsî sınır çizgileri, Batılı sömürgeci güçlerin Afrika’da, Ortadoğu’da ve Arap coğrafyasında petrol ve nüfuz bölüşüm hesaplarına göre çizdikleri sınır çizgilerinden daha sun’idir. Rusluk, siyâsî-idârî sınır çizmekle yetinmemiş, Türk toplumlarını kolay bölüp yutmak için biri birlerine yabancılaştıracak politikalar da izlemiştir. Eski dönemlerin izlerini silebilmek için Türklüğün yeni dünya nizamında varlığını ve hukukunu koruyabilmesi, saygın bir güce erişmesi ile mümkün olabilir.” Merhum Özdağ bu amaçla Türkiye, Azerbaycan Dostluk Derneği’ni 1990 yılında kurdu ve Hakk’a yürüdüğü güne kadar genel başkanlığı’nı yaptı.

Kendisinden çok milleti için yaşadı. Milleti ile ilgili ne kadar dâvâ – mesele var ise, hepsi aklında, yüreğinde ve sırtında idi. Eşine ender rastlanan bir dâvâ adamı olarak çalıştı, çalıştı. O, misyon adamı değil, bir misyonun adamı idi.

Aile reisi olarak, baba olarak da başarılı idi. Çizdiği yolda ilerleyecek, pırlanta değerinde, Özdağ soyadına kazandırdığı saygınlığı artırarak devam ettirecek evlâtlar yetiştirdi.

Bölücü Kürtçülerin simge olarak benimsedikleri yeşil – sarı – kırmızı renklerin 7. asırdan 11. asra kadar yaşamış Türk beylerinin elbiselerinde ve Osmanlı ordularında kullanılan sancaklarda, bayraklarda ve tuğralarda yer aldığını Türk kamuoyuna duyuran ilk kişi Muzaffer Özdağ olmuştur. Merhum, basılı eserleriyle de hizmetlerini yarınki nesillere ulaştırabilme gayretleri içerisinde oldu. Bu eserlerinden ikisi şunlardır: 1- Türk Dünyası Gerçeği/Türkiye – Azerbaycan Dostluk Derneği Yayını (1997) 2- Türk Aleviliğinin Yükselişi / Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayını (1998) 3- Türkiye ve Türk Dünyası Jeopolitiği Üzerine / Avrusya bir Vakfı – ASAM – Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayını. Ankara – 2001 Merhumun şairlik yönü de vardı. Azerbaycanlı şair Elmas Yıldırım’ın Kara Destan adlı şiirine nazîre yazmıştı. Bu şiiri için 02 Temmuz tarihli bölümün sonuna bakılabilir.

Mümtaz insan Muzaffer Özdağ ile birlikte, Türk Milliyetçiliğinin bir meş’alesi daha söndü. O’nun fikirlerinden oluşan meş’aleler, dünya durdukça Türk Milliyetçilerinin yolunu ve geleceğini aydınlatmaya devam edecek.

Ruhun şâd olsun değerli büyüğüm, aziz dostum. İnancı kavi, mü’min ve aydın bir Türk Milliyetçisi idin. Mekânın cennettir inşallah.

 

Orkun'dan Seçmeler