TAKRİBEN 60 yıl kadar kadar önce ben de üniversite öğrencisiydim. Üniversiteli olarak toplumun bizden bazı beklentileri vardı. Ağırbaşlı, terbiyeli, saygılı olmalıydık. Bizi, uygar ve ileri bir kişi olarak topluma kazandıracak eğitim ve öğretim basamağının son kademesindeydik. “Adam Olmak” için son kademe ve son şanstı üniversite. Toplum üniversiteliye saygı gösteriyordu. Ben şahsen üniversiteli olduktan sonra kendime bir çeki düzen vermem gerektiğini, toplumun bu beklentisinin âdeta bir baskı olduğunu hissettim. Bu tabiî bütün üniversite öğrencileri için geçerli idi. Toplum bizi kâmil (olgun) ve ilim-irfan (bilgi) sahibi olarak kabul ediyordu. Bunun bir sebebi de üniversiteli sayısının çok az olmasıydı. O zamanlar değil üniversite, Anadolu’nun pek çok kentinde lise bile yoktu. Ben taşralı öğrencilerle önce Pertevniyal Lisesi’nde karşılaştım .
O zamanlar fikir cereyanları azdı. Sosyalizm ve hele sosyal demokrasi gibi kavramlar yoktu. Komünistler vardı, benim gibi ırkçı-Turancı formasyonlu öğrenciler vardı. Biz ırkçı-Turancı öğrenciler cumhuriyetin lâik (seküler) sağcı öğrencileri idik. Henüz Demokrat Parti iktidarı yoktu, tavizler de yoktu. Ezan ana dilimizde Türkçe okunuyordu. “Allah”, “Ekber” değil, “Tanrı”, “Ulu” idi. Hele, sonraları Aydınlar Ocağı’nın – referansını hergün biraz daha fazla dinden alan ve Türklük aleyhine gelişen – bir Türk-İslâm-Sentezi hiç yoktu.
Üniversiteli genel olarak olur olmaz sebeblerle nümayiş (gösteri) yapmazdı. Başlangıcındaki konsepti aşan ve çığrından çıkan ve Tan Matbaası’nın vs. tahribi ile sonuçlanan 4 Aralık 1945 nümayişine ben de üniversite öğrencisi olarak katıldım. Bunlar istisna idi.
Yukarki satırları kendi öğrencilik yıllarımı yüceltmek için yazmadım, sadece bir tespit yaptım, o kadar. Şimdi öğrenci olsam saçlarımı uzatır, kot pantolon giyer, çağdaşım kızlarla diskoteğe g der, dans eder, cocacola veya bira içerdim . Ve tabiî Türkçülük anlayışım da çağcıl olurdu, şimdiki gibi… Hiçbir fikirden korkmaz tartışırdım uygarca, hattâ iyi bildiğim Almanca ile icabında Alman televizyonlarında bile…
Yukarki paragrafın son cümlesini kasten yazdım, konuya girmek için. Bu bir narsisizm mi? Hayır kendime, birikimime güven! Ben Orkun’un 53. sayısında “Türkler Korkak mı? Evet ise mesele yok, hayır ise AB’ye neden hayır” diye bir yazı yazdım. Bu yazı Orkun yazı kurulunun başını çok ağrıttı. Anlaşılan “Orkun’dan kovulmam” bile isteniyordu. Ancak sadece resmini gördüğüm Sayın Altan Deliorman ve hiçbirinin resmini dahi görmediğim yazı kurulu bana tahammül etti ve ediyor da… Ama o yazıda ben bir şey söylüyorum daha ikinci paragrafta. Attilâ İlhan’ın efendice üslûbu ile ister misiniz ben o ikinci paragraftan alıntı yapayım: (Eğer “kader”, “kısmet”, ve hattâ “takdir-i ilâhî” diye mücadeleden kaçmak için bahane aramak gibi ruhî bir miskinliğiniz yoksa, aksine tarihte tüm uluslar tarafından biz Türklere mal edilen “cesaret”, “bahadırlık”, “celâdet” gibi bir hasletiniz varsa korkup sinmeyeceksiniz ve korkuyu yenmek için korkunun üzerine gideceksiniz. Bu körü körüne bir gidiş olmayacak, aksine “üstün”ün üstünlüğünü sağlayan özelliklerine ulaşmak şeklinde olacak. Meselâ, o benden bilgili ise ben de onun kadar bilgili olurum, işte bu kadar basit. Ulusumuzu mazlum milletlerden saymak, komplo teorilerine inanmak, herkes bize düşman, gibi saçma sapan klişelere iltifat etmek yok. Bir Batılı yılda (x) kadar kitap okuyorsa ben (x+1) okurum, bir batılı (y) saat çalışıyorsa ben (y+1) saat çalışırım, bir batılı (z) dil biliyorsa ben (z+1) öğrenirim, işte bu kadar basit… Çağdaş Türkçü de böyle olunur zaten, “vur-kır-devir” ile değil, “çalış-öğren-uygula” ile. Yok eğer Yunanın, Kıbrıslı Rumun, Portekizlinin becerdiğini ben beceremeyeceksem ömür boyu aczimden kahrolur, Ayasofya’nın bendeki anahtarını teslim eder çeker giderim, bu kadar basit…)
Türk’ün başının bu bilgi çağında dik olabilmesi için her Türk’ün (x+1) olması şarttır. Bu yazının okuru gençlere özellikle sesleniyorum ve diyorum ki, önce kendiniz (x+1) olunuz! (x) burada ileri dünyanın maddî ve mânevî müktesebatının iyi, doğru ve güzel olan herhangi bir özelliğini temsil eder. Türklük ancak ve ancak (x+1) kuralı ile yücelir. Hamaset edebiyatı ile Türkiye yücelemez.
Şimdi size komünist Türk gençlerinin bir hamaset(!?) hareketini özetleyeceğim. Bilindiği gibi ODTÜ’de eskiden beri komünist öğrenciler faaldirler. Eskilere gitmeye gerek yok. 2001’de McDonald’s’a savaş açmışlardı, onu kampüsten kovacaklardı. Onlarca McDonald’s Amerikan emperyalizminin bir unsuru idi. Ayrıntılar bir yana bunu gerçekleştirdiler. Her sol hareketi göklere çıkaran Cumhuriyet gazetesi de bol bol haber verdi. 27 Aralık 2001 tarihli Cumhuriyet’ten öğrendiğimize göre öğrenciler McDonald’s’ın ruhuna helva yapıp yemişler, halay çekmişler, davullu zurnalı şenlik yapmışlar.
Geçenlerde CIA Millî İstihbarat Komisyonu başkan eski yardımcısı Graham Fuller ODTÜ’de bir konuşma yapmak istemişti. Ancak komünist öğrenciler gösteriler ile bu konuşmayı engellediler. Cumhuriyet gazetesindeki habere göre bu bir “yurtseverlik”miş. Bir hafta kadar sonra Zaman gazetesinde Eyüp Can imzası ile bir yazı çıktı. Eyüp Can Fuller’i iyi tanıyormuş. Ben de Fuller’in yirmi yıl kesintisiz Orta Doğu’da bulunduğunu (bu meyanda 1964-1967’de Türkiye’de de görev yapmış), Çince, Rusça, Arapça, Türkçe bildiğini ve “… Reşat Nuri’den Tarık Buğra’ya, Kemal Tahir’den Yaşar Kemal’e Türk romancılığında siyasal ve kültürel temaları inceleyip kitaplaştırmış…” bir kişi olduğunu öğrendim. Fuller zaten CIA’de operasyonel değil istihbarat analizi (Intelligence Analysis) hizmeti yapmış. Komünist öğrencilerin engellediği konuşmanın konusu da “Irak sonrası siyasal İslâm” imiş. Can’ın dediğine göre “…dinleseler, benim de Amerikan emperyalizmini eleştirdiğimi göreceklerdi…” demiş.
Ben eskiden beri bu ucuz “yurtseverlik”(!?)leri eleştiriyorum. Orkun okurları hatırlayacaklardır, evvelce de dile getirdim ve “…bu solcu tosuncuklar kendilerine güveniyorlarsa ODTÜ’nün ve tabiî kendilerinin yararlandığı Microsoft programlarını kullanmasınlar…” dedim. Son zamanlarda Türkiye’de Amerikan düşmanlığı geçerli olduğundan, ODTÜ’den Amerika çıkarılırsa geriye ne kalır demeyeceğim.
Şimdi geliyorum can alıcı noktaya. ODTÜ’lü komünist öğrenciler hem genel olarak emperyalizmi hem de özel olarak Amerikan emperyalizmini ve de Bush yönetiminin Irak savaşı nedeniyle, yalan argümanlar, hukuksuzluk gibi yaptığı hataları efendi gibi ve bilimsel olarak dile getirselerdi, daha iyi olmaz mıydı? Eyüp Can (Zaman 02.07.2003) Fuller, “…ODTÜ’lü öğrencileri şaşırtacak bir bölge analizi yapacaktı…” diyor. Ben isterdim ki, Graham Fuller de ODTÜ’lü öğrencilerin bilgi birikimi karşısında şaşırsın kalsın “… yeni yetişen Türkler süper bilgili…” desin.
Türkçü Orkun okurlarını pek de ilgilendirmeyen bu konuyu neden ele aldım? Sadece artık bazı zihniyetlerin değişmesi gerektiğini – bir başka kamptan misâl vererek – anlatmak istedim. Aslında Türkçü kamptan da benzer veya eşdeğer misâl verebilirdim, ama Orkun’un başını yine ağrıtmak istemedim…
Sözümü şöyle bağlamak istiyorum. ODTÜ’lü komünist gençlerin hareketi (x-1) hattâ (x-n)’dir. Yurtseverlik ise (x+1), (x+2) hattâ (x+n) gerektirir. Geleceğin Türkçüsü her alanda veya en az kendi alanında (x+1) olmalıdır. Ben Türkçü slogan atana değil, ötekine, yani Alman’a, İngiliz’e, Fransız’a, Amerikalı’ya fark atana (+1) Türkçü derim…