Mart 2002 tarihli Orkun’da yazısı yayımlanan Ertuğrul İmamoğlu ve bu vesileyle Orkun okuyucularına konu hakkında değerlendirme yapmayı kendime vazife addettim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; ben varsam MHP var, ben yoksam MHP yok, anlayışı terkedilmelidir. Arjantin’de krizden sonra kurulan 4. hükûmetin başkanı, benden 20 yıllık sorunları 1 ayda çözmemi istiyorlar diyerek istifa etti. MHP’li hükûmet kurulmadan önceki günlerde İlhan Kesici’nin açıklaması var. Diyor ki; Türkiye çok fazla borçlandırıldı. Osmanlı’nın son zamanlarındaki Düyûn-u Umumiye şartlarından daha ağır şartlardayız. Sayın Ertuğrul Bey de moda olan, 35 yıla yayılan ülkücülüğünü belirtmeden geçemiyor. Kiminle konuşsak 35 yıla yakındır ülkücü, üstelik MHP de yıllardır yüzde 3-5 oy alıyor. Onun için 30-35 yıldır ülkücü olduğunu belirtenlerden artık kurtulmamız gerekiyor. Önemli olan bugünkü MHP’lilik, MHP’yi savunabilmek. Sağın en büyük partisi olarak çıkan MHP diyerek yazısının başında yanlışla başlıyor Ertuğrul Bey. Ben MHP’yi hiçbir zaman sağ parti olarak görmedim. Sağ partileri de sicili bozuk, hortumcu, vurguncu Türkiye’yi batıran partiler olarak görüyorum. Türkiye’yi 50 yıldır sağ partiler yönetmiyor mu? Sağ partiler 1946’dan bu yana toplam 10 yıl iktidarda kalmışlardır. Sayın Ertuğrul Bey MHP’yi sağ partiler kategorisine sokarak mandacı, vurguncu sağın günahlarına ortak etme çabasına giriyor. Türkeş’i savunur görünerek; geçmişte emeği geçenlere saygısızlık yapıldığını iddia ediyorsunuz. Bugün MHP’ye saldıranlar, dün Türkeş’e saldıranlar aynı merkezlerdi. Bugün Türkeş olsaydı diye lâfa başlıyorlar, bizi bizle vurmaya kalkıyorlar. Yazınızın başlığı Ufuk ve Vizyon olduğu hâlde; nasıl da kısır, içe dönük, hizipçi bir yapıda olduğunuz sırıtıyor. Ülkücü camianın yüzde doksanı DSP ile koalisyonun zarar vereceğinde hemfikirmiş. Sağ partilerle örneğin DYP-ANAP veya DYP-FP ile bir koalisyon yapılsaydı; acaba 6 ay dayanır mıydı? Son on yılda 11 tane hükûmet kurulup yıkılmadı mı? Bankalar Yasasını 5 yılda çıkaramayan o istikrarsız hükûmetler değil mi? Sayın Ertuğrul Beyin şeriatçı ve tarik atçı medyanın tesirinde kaldığı anlaşılıyor. Çünkü bu hükûmet kurulduğundan beri DYP ve FP dinlensin sözleri yüreklerine oturdu. Çok doğru bir sözdü. Çünkü iktidar yorgunuydular. Şeriatçı ve tarikatçı medya devamlı MHP yönetimine saldırıyordu. İçeride MHP yönetimini eleştiren Sadi Somuncuoğlu, Ali Güngör gibi dışarıdan da Muharrem Şemsek, 4. sırayı beğenmeyip milletvekili olamayan Ramiz Ongun gibi bir kısım ülkücülerin açıklamalarını, demeçlerini devamlı yayınlayarak MHP tabanını etkilemeye çalışıyorlardı. Bir hareketi zayıflatmak istiyorsan lideri ve çevresini yıpratacaksın, arkası kendiliğinden gelir. Bu din tüccarı ve tarikatçı medya Bizans entrikasını çok iyi biliyor. Ancak taban aynı medyanın Türklük düşmanı olduğunu, mütareke medyası gibi olduğunu, bir Yunan ve Ermeni kadar MHP düşmanı olduğunu kavrayamıyor. Apo’nun idamı konusunu da dinci medyanın iddialarıyla sorguluyorsunuz. Acaba bu dinci medya Apo’nun idam edilmesini istiyor mu ki MHP’yi sorguluyor? İsteselerdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını bekleyeceklerine dair (DYP-FP) hükûmeti imza atmazdı. Onların attığı imza bağlayıcıdır. Devlette süreklilik vardır. Kaldı ki MHP hükûmette olmasa çoktan APO dışarıya çıkmış olurdu. Çin devlet başkanına nişan verilmesinden dolayı Abdulhalûk Çay genel başkanla inatlaşmıştır. Bir acemilik örneğidir. Devletler arasındaki resmî ilişkiler farklıdır. Devletlerin millî hedefleri farklıdır. Çin devlet başkanına nişan vermek Doğu Türkistan’ı unutacağımız anlamına gelmez. Dünyadaki birçok ülke PKK’yı desteklerken resmî açıklamalarda desteklemiyoruz diyor ve desteklemeye devam ediyorlar. Kaldı ki şeriatçı medya Filistin’i düşünmekten Doğu Türkistan’ı hiç gündeme getirmiş midir? Sayın Ertuğrul Bey, MHP’ye dinci, tarikatçı ve kartel medyası yeteri kadar saldırıyor. Amerika, AB-IMF, Dünya Bankası saldırısını da eklersek MHP’nin yeteri kadar düşmanı var. Bugün zor olan MHP’ye sahip çıkmak. Ülkücü, MHP’ye sahip çıktığı ölçüde, MHP’yi savunduğu ölçüde ülkücüleşir. Bu hükûmetin binlerce başarılı icraatı var. Bence, Atatürk’ün ölümünden sonraki geçen 64 yılın en millîci, en anti emperyalist, en muhteşem hükûmeti. Millet ANAP’ta biraz düşünse ve hükûmet MHP-DSP şeklinde olsaydı daha güzel olacaktı. Osmaniye’de haykırdı, Ankara’da susmadı, 7 saat Türkiye’nin kaderini elinde tuttu. Osmaniye’de haykırmak, pazarlık manevrasıydı. Başörtüsü konusunu Türkçü bir dergide sizin de dile getirmeniz irticanın güdümüne girmek üzere olduğunuzu göstermektedir.
Atatürk döneminde çıkan bir yasayla kamu kurum ve kuruluşlarında nasıl kıyafet giyileceği belirlenmiştir. Bugün başörtüsüyle girme girişimi, yarın cüppeyle, kavukla, sarıkla veya aczimendi kıyafeti veya peçeyle okula girme girişimi hâlini alır. Buna tepki duyanlar da örneğin Alevîler de kendilerine göre bir giyim tarzıyla okula girmek isterse ne olacak? Aklıselim düşünülünce bu işin sonu gelmez olduğu anlaşılıyor. Din sömürüsünün sonu gelmez. Melikşah ve Nizamülmülk Hasan Sabbah denen irticacıyı ciddîye almadıkları için canlarından oldular. 28 Şubat bu yönüyle Türkçü bir başkaldırıdır. 28 Şubat olmasaydı; en az 5-10 milyon insan kâfir diye kesilecekti. İrticanın güdümüne girmeyen ülkü ocaklarının kapatılacağı yönünde endişeniz var. Ülkü ocakları sıcak çatışma şartlarının durumuna göre iyi bir organizasyondu. Bugünkü tarikat yurtları, tarikat evleri kuşatmasıyla etkinlik sağlayamayan bir yapısı var. Ülkü ocakları tarikat yurtları ve tarikat evleri gibi yapılandırılabilir. Başka çaresi yok. Cumhuriyet de ancak bu şekilde kurtulabilir. MHP’nin başörtüsü konusunda sıkıştırılması tuzaktır. RP-FP’nin kapatılma sebepleri arasında başörtüsü de vardır. MHP’nin ana sloganı yolsuzlukla ve yoksullukla mücadeleydi. Sanki MHP’nin tek seçim konusu başörtüsüymüş gibi şeriatçı medya pompalama yapıyor. MHP bu tuzağa düşmemeli. İrticacılardan aferin almak, oy almak pahasına kurban olmamalıdır. Başörtüsü de aslında İslâmın emri değildir. Cariye Müslüman hanımlara var olan giyim serbestisi, İslâm’ın giyim konusunda geleneksel davrandığını ortaya koyuyor. Namaza, abdeste, zinaya, kibirliğe, kul hakkına, İslâm daha az mı önem veriyor? İllâ başörtüsü dayatılıyor. İslâm’ın başka konusu yok mu? MHP’nin diğer partileri eleştirmeye hakkı vardır. Çünkü diğer partilerin korkulu rüyâsı MHP’dir. Özeleştiriyi diğer partiler yapmalı; muhalefetin güdümüne giren Sadi Somuncuoğlu, Ali Güngör, Abdulhalûk Çay ve diğerleri de özeleştiri yaparak çok başlılıkla her kafadan bir ses çıkmasıyla bir yere varılamayacağını anlamalıdırlar. Muhsin Yazıcıoğlu’nu da pohpohlayarak lider yaptılar, ne oldu? Farklı bir şey mi yaptı? O nedenle ülkücüler tek ses, tek yürek olmalıdır. Türkeş’in yanlışı benim doğrumdan ileridedir diyen Dündar Taşer iyi değerlendirilmelidir. Koca bir kayayı 5 kişi kaldıramayabilir. 50 kişi birden elini uzatırsa kaldırır. Hissî davranışlardan uzaklaşarak gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor. İçe dönük mücadele, hareketi zayıflatır. Yıldırım Beyazıt’ın oğulları Anadolu’da yıllarca birbirleriyle savaşmadı mı? Timur’la Yıldırım’ın savaşı Türklüğe faydalı mı olmuştur? Türk milletine ihanet cephesi saf tutmuşken; Türk devletine kefen biçilirken, bilumum Türklük düşmanları MHP’ye saldırırken; her yerden cerahat fışkırırken MHP’yi hedef almak, dırar mescitleri inşa etmeye benziyor. Milliyetçi aktivite, millî direnç Tayyip gibi kahramanlar yaratılarak kırılmaya, yok edilmeye çalışılıyor. Tayyip’in Çomişkiye, Verhogen’a, Fog’a, AB’ye bölücülüğe karşı herhangi bir tavrı var mı? Bırakın tavrı, desteği var. Salkım Hanım filmine (mesajına) direnen, AB’nin bölücü tavrına direnen, Kıbrıs’ta, Ege’de direnen, küreselleşmeye karşı direnen, MHP değil mi? Ben bu ülkeyi bir kadın göğsüne satarım diyen, Zaman gazetesinde Ermeni tasarılarını destekleyen yazılar yazan; AB kriteri değil MHP kriteri diye başlık atan gazeteler, Susurluk diye yırtınan ve kahramanlara her gün saldıran medya sizi rahatsız etmiyor mu? Ülke yeniden Kuvay-ı Milliye şartlarını yaşarken millî kuvvetlere saldırmak iş birlikçilik sayılabilir. Saflar belirginleşiyor. MHP, kadirî tarikatı (Haydar Baş), Perinçek grubu, DSP’nin bir kısmı; DYP’nin bir kısmı, Silâhlı Kuvvetler, millî devleti saldırıya karşı koruyorlar; direniyorlar. Şartlar böyleyken iş birlikçilerin ekmeğine yağ sürmeyelim.