Biz, bu büyük milletin evlâtları olarak, Hataî’nin ve Yavuz’un heykellerini yanyana koymalıyız (dikmeliyiz).
Sabir Rüstemhanlı
TÜRK-Oğuz soylu Türk devletlerinden biri olan (Kuzey) Azerbaycan 8.5 milyon nüfusu, zengin yer altı-yer üstü kaynakları, stratejik konumu nedeniyle Türkiye ve tüm dünya için vazgeçilmez öneme sahiptir. Bu yazımızda, Ağustos 2003 içerisinde 10 günlük bir süre ile yaşamak şansına eriştiğimiz bu kardeş ülke ile ilgili izlenimlerimizi ve devletimiz açısından düşüncelerimizi sunmaya çalışacağız. Hemen belirtelim ki bu konuda uzman olmak gibi bir iddiamız yoktur. Ancak Azerbaycan’da sokaktaki insan ve yöneticiler ve yöneticiliğe talip olanlarla yaptığımız görüşmelerin sonuçlarını paylaşmayı yararlı görüyoruz.
(Kuzey) Azerbaycan toplam 8.5 milyon nüfusa sahiptir. Bu nüfusun % 98’i Türk ve Müslümandır. Kesin rakam bilinmemekle birlikte 1.5-2 milyon civarında Azerbaycanlının yurt dışında bulunduğu ifade edilmektedir. Devlet memuriyeti en büyük iş sahasıdır. Bir milyona yakın kişi devlet memurudur.
Fert başına düşen millî gelir 300 dolar düzeylerindedir. Alt-üst gelir kesimleri arasındaki fark çok fazladır. Milletvekili maaşları 500 dolar iken en alt düzeydeki memur maaşı 10 dolardır. Gelir dağılımındaki bu yetersizlik ve uçurum, bilinen bürokratik zaafların rahatlıkla işlemesine sebep olmaktadır.
Nüfusun % 65-70’i Caferî, % 30’u Sünnîdir. İki milyonluk nüfusa sahip Bakü’de bulunan toplam 4 camiiden 3’ü şia-caferî, 1’i sünnî inanç sahiplerine yöneliktir.
Genelde inançlar noktasında halk arasında bir tartışma veya sıkıntı hissedilmemektedir. Ancak İran kaynaklı (siyasî-hoşgörüsüz) Şia akımının giderek yaygınlaştığı söylenmektedir. Bu çalışmanın daha çok gençler üzerinde yoğunlaştığı bildirilmektedir. Suudî kaynaklı Vehhabîliğin ise ülkenin kuzey kesimlerinde faaliyet gösterdiği belirtilmektedir.
Şehitler Hıyabanının hemen yanındaki Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yaptırılan camiinin önündeyiz. 1976’da DİB vakfı tarafından yaptırılmış. Görkemli ama küçük bir cami. Kapılar kapalı. Dışarıdan görüntü alıyoruz. Saat 12’ye yaklaşıyor. Bir görevli gelerek camiyi açıyor. İçerisi de aynı görkeme sahip. Yaklaşık 500 kişi alabilecek kapasitede. Ne avluda ne de cami içerisinde bizden başka kimseyi göremiyoruz. Kapıyı açan görevli de bir anda kayboldu.
Kafkaspirler Camiini geziyoruz. Yaklaşık 10 yıl önce restore edilmiş. İçerde 1-2 yaşlıca kişinin dışında tamamı genç olan 20-25 kişilik grup son derece soğuk davranmakta. Bakışlarındaki soğukluk çok açık ve rahatsız edici. Görüntü almaya çalışan arkadaşımıza derhal müdahale ederek engellemeye çalışıyorlar. Cami avlusunda oturan yaşlıca kişiler müdahale ediyorlar. Görevliyi memnun ederek yanımızdan uzaklaştırıyoruz. Müdahale eden yaşlıca kişiler bize karşı çok sıcak. Sohbet ediyoruz. Onlar da biraz önceki tavırdan şikâyetçi. Türkiye’ye karşı sevgi-saygı dolular.
Kız kulesinin yanındaki tarihî camideyiz. O da restore edilmiş. İçerde tamamı genç olan 30’un üzerinde kişiden oluşan -çoğu sakallı- topluluk var. Görüntü alıyoruz. İçerde Şia camisi olduğunu anlıyoruz. Verdiğimiz selâmı, gençlerden sadece 1-2’si ağız ucuyla alıyorlar. Bakışlar son derece soğuk ve düşmanca. Cuma hutbesinin metni çoğaltılmış ve cemaatin alması için çıkışa konmuş. Bir örneğini alıyoruz.
Siyasî Yapı:
Azerbaycan’ın sosyal ve siyasî hayatında 3 lobi grubu etkendir: Nahçıvan grubu, Ermenistan grubu (gaçgınlar), Kuzey grubu (Kuzey Azerbaycan’ın kuzey kesimi). Bu lobiler yaşamın her kesiminde etkilerini artırmak yönünde çalışmaktadır. Siyaset sahnesinde ise bu mücadele daha katıdır. Mevcut siyasî oluşumların tümünde bu lobiler mücadelesinin sürdüğü ifade edilmektedir.
Hâlen, Haydar Aliyev’in başkanlığını yürüttüğü Yeni Azerbaycan Partisi (YAP) iktidardadır. Başkanın hastalığı dolayısıyla, görev ve yetkilerini oğlu İlham Aliyev -fiilî başkan olarak- yürütmektedir. Muhalefet 30’a yakın partiden oluşmaktadır. Büyük bölümü parlâmentoda temsil edilme emektedir. Hâlen -125 üyeli- parlâmentoda sandalye dağılımı: Yeni Azerbaycan Partisi (YAP) 108, Halk Cephesi I (AXCP-I-Başkanı Ali Kerimov) 6, Halk Cephesi II (AXCP-II-Başkanı Kudret Hasan Guliyev) 1, Halkın Hemreyliyi Partisi (XHP-Başkanı Sabir Rüstemhanlı) 3, Komünist Partisi 2, Boş 1, Liberal Parti (LP-Başkanı Lale Şövket), Millî Vahdet (MVP-Başkanı Yunus Oğuz), Adalet Partisi (AP-Başkanı İlyas İsmailov) kalan diğer milletvekilliklerini paylaşmaktadır.
Partiler arasındaki siyasî mücadele “Monarşiye ölüm” sloganından, “Azerbaycan hepimizin” sloganına kadar farklı renklerde sürdürülmektedir. Türkiye’deki basına da yansıyan bazı iddiaların dışında, Rusya’yı da ilgilendiren çifte vatandaşlıktan dış devletlerle ilişkilere kadar sayısız suçlama yapılmaktadır. Belgeye dayanmayan bu iddiaların tamamını burada tekrarlamakta yarar görmüyoruz.
Azerbaycan’da bulunduğumuz süre içinde bu siyasî partilerden, YAP (Genel Sekreteri Ali Ahmedov), AXCP-I (Ali Kerimov), AXCP-II (Kudret Hasan Guliyev), XHP (Sabir Rüstemhalı), MİP (İtibar Memmedov), LP (Lale Şövket), MVP (Yunus Oğuz), AP (İlyas İsmailov) ile görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerden edindiğimiz izlenimleri, Azerbaycan’ın siyasî geleceği (Haydar-İlham Aliyev olayı ve seçgi), Türkiye’ye bakış, Türk milliyetçiliğine bakış noktalarından özetlemek istiyoruz.
Azerbaycan’ın siyasî geleceği: Haydar Aliyev’in sağlık durumundaki belirsizlik en büyük eleştiri-endişe kaynağıdır. Türkiye’de tedavi gördüğü sürece, gerek devletin üst düzey yöneticileri ve gerekse GATA yönetimi tarafından resmî açıklama yapılmamış olması, muhalefetin eleştirisine neden olmaktadır. Sert muhalefet taraftarı olan partiler tarafından Haydar Aliyev’in şuur durumunun yeterli olmadığı, İlham Aliyev’in atanma kararnamesinin usulsüz olduğu ifade edilmektedir. Buna karşılık bazı ılımlı muhalefet partileri bu atamayı yakışıksız olmakla hukukî olarak yorumlamaktadır. YAP ise konunun tamamen yasal olduğunu savunmaktadır. Bu konudaki en çarpıcı iddia LP Başkanı Lale Şövket’ten gelmiştir. Lale Şövket’in ifadesine göre: “Azerbaycan’daki eski başbakan görevden ayrılmadan tartışmalı bir kararname ile yeni başbakan atanmıştır. Bu ise Azerbaycan anayasasına aykırıdır”. (Bu iddia daha sonra görüştüğümüz bazı bürokratlar tarafından da desteklenmiştir.)
Haydar Aliyev döneminde yaşanan sıkıntılara rağmen, liderin kişiliği ve devlet tecrübesinden kaynaklanan denge faktörünün önemli olduğu genel kanıdır. Nitekim kendisine 1990’lı yılların başında yapılan teklifi, “Öncelikle Elçibey devletin başına gelmelidir. O devlet başkanlığı yapmadan benim devlet başkanı olmam sıkıntılar doğrurur.” ifadesi ile geri çevirdiği söylenmektedir. Haydar Aliyev dönemi ile ilgili olarak yapılan yorumlarda, komünizm döneminden kalan siyasetçi ve bürokratların etken olmasının yanı sıra; ülke içindeki lobilerin ve kişilerin etkinliğinin dengelenmesinin dikkatle yapıldığı vurgulanmaktadır.
ZİYA BÜNYADOV:
Azerbaycanlı savaş kahramanıdır. 2. Dünya Savaşı’nda en üst düzeyden kahramanlık madalyası kazanmıştır. Azerbaycan’ın yakın tarihteki kahramanlarından biridir.
Azerbaycan parlâmentosunun üyesidir. Başlangıçta Haydar Aliyev’i desteklemesine karşın uygulamalardaki keyfîliği, yolsuzlukları gördükten sonra açıkça eleştirmeye başlar. Kendisine “dikkatli olması” konusunda yapılan uyarıları ciddîye almaz. Tüm Azerbaycan’da sevildiğine ve kimsenin zarar vermeyeceğine inanmaktadır. Evine gidip gelmesinde millî reflekslere sahip diğer milletvekilleri kendisine eşlik etmektedir.
1999’da parlâmento kürsüsünden yaptığı konuşmada Haydar Aliyev’i antidemokratik olmakla ve Azerbaycan’a ihanet notasında olmakla suçlar.
Tartışırlar.
Tartışmadan 1 saat sonra parlâmento binasından evine gitmek üzere yola çıkar. Kendisine eşlik edecek milletvekilini beklememiştir.
Eşi meraklı ve endişeli şekilde kendisini beklemektedir. Apartmanın giriş kapısından girdiğini görür. Üst kattaki dairesine çıkması gecikince daire kapısını açar. Eşinin sesini duyar; “Çocuklar ne yapıyorsunuz?”
Kısa süreli boğuşma sesleri…. ve silâh sesleri….
Otopsi raporuna göre önce bıçaklanmış sonra kurşunlanmıştır.
Cinayet sorumlusu olarak CARULLAH örgütü gösterilir. (İran kökenli dinî bir örgüt). Ancak örgüt olayı üstlenmez. Aradan geçen 4 yıl içinde katiller bulunamaz.
Haydar Aliyev, tabutunun başında 1 saat süren bir konuşma yapar. Törende bulunan dostlarından birisi eğilir ve yandakinin kulağına mırıldanır: “Tilki hacca gidiyor.”
İlham Aliyev’in başbakan atanması sonrası gelişen olaylar resmî uygulamanın uluslararası plâtformda kabul gördüğü şeklinde yorumlanmaktadır. Ağustos ayı içinde Türkiye, ABD, Rusya ve diğer komşu-ilgili devletler tarafından kutlama mesajları; İlham Aliyev’in ABD ve Türkiye gezileri dikkatleri çekmiştir. Mevcut yönetim bu olayları propaganda malzemesi olarak kullanmaktadır.
Seçgilerde ılımlı ve katı muhalefetin temsilcileri farklı stratejiler izlemişlerdir. “Monarşiye ölüm” sloganlarının atıldığı Musavat Partisi önderliğindeki bloğun seçim sonrasında da bu stratejiyi sürdürmesi muhtemeldir. AXCP, XHP, LP, AP, MVP daha ılımlı politikalar izlemekte birlikte zaman zaman işbirliği görüşmelerinin yapıldığı bilinmektedir. Bu girişimlerin gecikmiş olması düşünülebilir. Öte yandan seçimlere hile karıştırılacağı endişesi seçgiden önce yaygındı. Hattâ bir muhalefet temsilcisinin iddiasına göre sonuçlar baştan belliydi. Buna göre İlham Aliyev % 70-75 oyla birinci, Sabir Rüstemhanlı ve Lale Şövket birbirlerine yakın oylarla ikinci ve üçüncü, İsa Gamber ise en iyi ihtimalle 4. olabilecekti. İsa Gamber’e çıkacak oyların % 5-6’yı geçmeyeceği iddia edilmekteydi. Sokakta yaptığımız tespitlerde ise, devlet memurlarının suskunluğuna karşın, serbest çalışanlarda “Bu sefer Musavat” ifadesi yaygındı.
Muhalefetin temel sorunu parçalanmışlıktır. Bu noktada, LP başkanı Lale Şövket’in muhalefetteki parçalanmışlığı vurgulamak için kullandığı, “Haydar Aliyev çok tecrübeli bir devlet adamı idi. Bunlar (muhalefet partileri) Haydar’ın çocukları” sözü dikkat çekicidir.
Adaylar ve ittifak konusunda Sayın Hüseyin Adıgüzel’in Orkun’un Eylül 2003 sayısındaki tespitlerine katılmamak mümkün değildir.
Türkiye’ye bakış: Azerbaycan halkında ve tüm siyasî kadrolarında Türkiye’ye karşı büyük bir ilgi ve sevgi bulunmaktadır. “Bir millet iki devlet” ifadesi yaygın ve içten söylenen bir ifadedir. Bu yaklaşım Azerbaycan siyasetinde solun değişik tonları diyebileceğimiz çizgilerdeki İlyas İsmailov ve Lale Şövket gibi liderlerde de gözlenmektedir. Millî takımlarımızın kazandığı maçlardan sonra ortaya çıkan tablo, Türkiye’dekinden daha coşkuludur. Bakü-Ceyhan boru hattının hâlâ gerçekleştirilememesi eleştirilmektedir. (YAP Azerbaycan petrollerinden Türkiye’ye verilen payın Haydar Aliyev tarafından artırıldığını ifade etmektedir).
Bununla beraber AB noktasındaki teslimiyetçi olarak yorumladıkları tutumumuz tüm siyasî kadrolarca tenkit edilmektedir. “AB sizi almayacak. Boşuna niye uğraşıyorsunuz ki? AB uğruna 250 milyonluk Türk dünyasına sırt çeviriyorsunuz.” eleştirisi oldukça yaygındır. Türkiye’deki siyasî kadrolara güven azalmıştır. Buna karşılık Silâhlı Kuvvetler adına yapılan her açıklama ve hareket dikkatle takip edilmektedir.
Daha önce belirttiğimiz gibi, Haydar Aliyev’in sağlığı konusunda resmî bir açıklamanın yapılmamış olması ciddî bir eleştiri konusudur.
Türk milliyetçiliğine bakış: Azerbaycan’daki siyasî kadroların tümünde değişik tonları ile milliyetçilik duygusu ifade edilmektedir. YAP devletin resmî partisi konumundadır. Genel Sekreter Ali Ahmedov tarafından resmî uslûpla kullanılan ifadelerde milliyetçilik duygusu vurgulanmaktadır.
Muhalefet partilerinin Türk milliyetçiliğine bakışları ideolojik yapılarına göre değişmektedir. Türkiye’de kullanılan anlamlarından ince farklılıklar taşısa da, Türkçü yorumunu yapabileceğimiz İsa Gamber, Ali Kerimli, Hasan Kudret Guliyev; Türk milliyetçiliğinin bayraktarlarından Sabir Rüstemhanlı, katıksız ve tavizsiz Yunus Oğuz, millî sol bir görüşe sahip Lale Şövket milliyetçi adaylar grubunu oluşturmaktadır.
Milliyetçilik dünya görüşünü benimsemeyen, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Sosyal Demokrat Parti ve Komünist Partinin ortak adayı olan Resul Guliyev’in ABD’ye gitmesi ve seçimlere katılmasının önlenmesinden sonra, etkileri azalmıştır. Adalet partisi Başkanı İlyas İsmailov’un alacağı oyların çok düşük olacağı önceden belliydi.
Peki, Ya Gelecek?
Haydar Aliyev’’in sıhhatlı olarak (hattâ muhtemelen sağ olarak) Azerbaycan’a dönmesi oldukça zordur. Sunî solunum cihazına bağlı olarak ABD’ye gönderildiği yaygın bir söylentidir. Bu şartlarda seçim sonrası oluşacak yeni yönetimde doğrudan rolü olmayacaktır.
Yazımızın yayınlanmasından hemen önce yapılan seçimlerde tahmin ettiğimiz şekilde İlham Aliyev oyların % 78.2’sini alarak cumhurbaşkanı seçildi. İsa Gamber, % 11.2, İtibar Memmedov % 3.6, Sabir Rüstemhanlı % 3.3, Lale Şövket % 3.2, geriye kalan diğer adaylar % 05 oy topladılar. Tabiî ki bu rakamlar Azerbaycan Seçgi Komisyonunun resmî rakamları. Ne kadar doğru bilinmez. Muhalefete göre İsa Gamber % 60’ın üzerinde oy topladı. Ama hile yapıldığı için, oylar İlham Aliyev’e sayıldı. AGİT, seçimlerde hile yapıldığını resmen açıkladı. Muhalefet sokağa çıktı ve seçimlere maalesef kan bulaştı. Resmî makamlara göre iki ölü var.
İlham Aliyev’in yönetimindeki Azerbaycan’ın yakın geleceğinde 3 faktör etken olacaktır. Başkanın devlet tecrübesi-muhalefetin tutumu-Haydar Aliyev’in eski ve yakın çalışma arkadaşlarının İlham Aliyev’e tavrı.
Seçim sonrası, Azerbaycan’ın sosyal-siyasî hayatındaki sorunların azalmayacağını, aksine artarak devam edeceğini düşünüyoruz. Haydar Aliyev’in hastalanmasından beri iktidar erkini elinde bulunduran İlham Aliyev’in, seçimle gelen başkan konumunda olunca, şimdiye kadar sürdürdüğü ılımlı politikalara devam etmeyeceğini tahmin ediyoruz. İlk 6-12 ay süresince diyaloga açık ılımlı politikalara yönelebilir. Bölgesinde sınırsız güce sahip olan ve devlet tecrübesinde eksiklikler bulunan tüm idarecilerde görülen iki hastalığın ortaya çıkma ihtimali yüksektir. Bunlar eleştiriye (muhalefete) tahammülsüzlük ve güç sarhoşluğudur. Kısacası bir yıl dolaylarında sürecek (Musavat Partisinin yürüteceği katı muhalefete bağlı olarak daha kısa da olabilir) nispeten ılımlı dönemden sonra demokrasi dışı uygulamalar ve insan hakları ihlâlleri oluşabilir. Burada hemen belirtmeliyiz ki: Konuyu bu aşamasında tartıştığımız bazı dostlarımızın, İlham Aliyev’in sürekli ılımlı ve diyaloga açık başkanlık yapacağı görüşlerine katılamıyoruz. Demokrasi tarihi, devlete ve onun gücüne aşina olmayan kişi ve kadroların uygulamalarının demokrasi dışına çıktığının örnekleri ile doludur.
Musavat eksenli muhalefet, seçim sonrasında, sonuçlara temizlik noktasında itiraz etmiştir. İlham Aliyev’in gelişini monarşi olarak gören kadroların bundan sonra daha katı olarak muhalefete devam etmeleri beklenebilir.
Öte yandan, başkanın, babası ile birlikte çalışmış kadrolara karşı yakın politikalar izleyeceği, düşünülebilir. Ancak çoğunluğu eski Komünist Partisinden yetişmiş olan kadronun, hiç muhalefet yapmadan sessizce başkanın etrafında olacakları da beklenmemelidir. Hayat boyu sıranın kendilerine gelmesini bekleyen kişilerin, tecrübesiz bir liderin kontrolsüz -demokrasi dışı- güç kullanımı karşısında muhalefet etmeleri mutlaktır. Nitekim şimdiden bunun örnekleri görülmektedir. Moskova günlerinde Haydar Aliyev’i evinde ağırlayan, hastalığında hazırladığı çorbayı kendi eliyle içiren Lale Şövket cumhurbaşkanı adaylarından biriydi. Dahası, aynı adayın bir önceki dönem milletvekilliği seçimlerinde tüm engellemelere rağmen, 2 televizyon konuşması ile % 15’e varan oy aldığı ifade edilmektedir. Lale Şövket ve şahsında temsil edilen kadro, lideri gözleyecek, iç politik dengelerin bozulmasıyla da tavrını koyacaktır.
AXCP I ve II ise ya birleşecek, ya birleşecek, ya da nostaljik bir kurum olarak kalacaktır.