ÖSYM, Türkiye’de her Türk’ün bildiği gibi Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin kısaltılmış şeklidir. İşte bu ÖSYM, 2010 yılının ağustos ayında birtakım sınav skandallarıyla gündeme geldi.
Kamuoyunca malûm olduğu üzere, önce en son yapılan KPSS’de (Kamu Personeli Seçme Sınavı) organize kopya çekildiği iddiaları ortaya çıktı, arkasından da ÖSYM’nin gerçekleştirdiği YGS (Yüksek Öğrenime Geçiş Sınavı), LGS (Liselere Geçiş Sınavı) ve hatta Açık Öğretim sınavlarında da usulsüzlüklerin olduğu öne sürüldü. Bunların nasıl yapıldığı ise basın-yayın organlarında ifşa edildi.
İddialara göre ÖSYM’den birisi veya birileri soruları dışarıya sızdırıyor ve bu sayede kopya çekiliyor, dolayısıyla haksız bir rekabet ortamı meydana geliyordu. İşin aslına baktığımızda gerçekten büyük bir skandal. Bugüne kadar kamuoyunda vazifesini doğru-dürüst yerine getiren müesseseler arasında gösterilen ÖSYM’nin böyle kirli şeylere bulaşması insanın midesini bulandırıyor. Türkiye şartlarında, birçok aile yemiyor, içmiyor, kimi binbir güçlükle çocuklarına iyi bir gelecek amacıyla dershanelere yollayıp, özel hocalar tutarak sınavlara hazırlıyor, öbür taraftan da bazı insanlar hiçbir gayret ve emek harcamadan parayı basıp, soruları veya cevaplarını alarak birdenbire yüzbinlerce kişinin önünde ipi göğüslemiş oluyor. Bu da tabiî ki kamuoyunda bir infiale sebeptir ve halkımız hakikaten buna kızmakta haklıdır.
Meselenin bir diğer yanı, insanlar yıllarca üniversite okuyor ve mezuniyetten sonra da iş-güç sahibi olabilmek için bir sınav daha başarmak zorundalar. Türkiye’de her üniversite mezunu devlet işine alınamayacağına göre, böyle bir sınavın yapılması da zaruridir. Ama bu eleme süreci herkese eşit uygulanıp, sonuçta hiçbir ayırıma mahal vermeden atamalar gerçekleşiyorsa, diyeceğimiz bir şey yok. Bunun yanısıra KPSS ismiyle anılan bu sınava hazırlık için de adaylar binlerce lira harcıyorlar. Fakat gördük ki, senelerdir insanların haberi olmadan, bu sınavların soruları ve cevapları ilgili kişilerin kendi yakınlarına veya para karşılığı değişik insanlara sızdırılıyor. Peki bu hadise yeni mi oldu? Hayır yıllardır bu kopya işi şöyle veya böyle yapılmaktadır. Devletin istihbarat birimleriyle ÖSYM yetkililerinin bunlardan haberi vardı. Ama ÖSYM’nin başındakiler kafalarını kuma soktuklarından ve devleti idare edenler de ortaya çıkacak sonuçları göze alamadıklarından dolayı meselenin üzerine gidemiyorlardı.
2010 senesinde bu usulsüzlükler basın ve yayın organlarına yansıdıktan sonra, ÖSYM başkanı yüzü kızarmadan televizyonların karşısına çıkıp, “bize şimdiye kadar ulaşan herhangi bir kopya olayı yok”, diye yalan söyledi.
Yine kamuoyunun bildiği üzere bu sınavlar eskiden Türkiye’nin birkaç büyük ilinde olurdu ve bunların denetimini de sadece üniversite hocaları yapardı. Fakat son yıllarda Türkiye’nin bütün illerinde, hatta ilçelerinde bile sınavlar var. Ayrıca bu sınavlarda görevli kişilerin pekçoğu o bölgedeki yerel vazifeliler ile ÖSYM’den gönderilen sıradan memurlar olmaya başladı. Dolayısıyla üniversite hocaları yavaş yavaş işin dışında tutuldu ve bu durum birtakım suistimallerin önünü açtı.
Biraz evvel ÖSYM başkanının hiç sıkılmadan “merkezimize ulaşan bir kopya hadisesi olmadı”, dediğine işaret ettik. Yıllarca bu sınavlarda görev yapan biri olarak, iddiada bulunuyorum ki, ÖSYM’ndeki temsilci raporları incelensin, daha önceki senelere ait bir sürü il ve ilçede kopya çekme teşebbüsleriyle, belgelerinin olduğu görülecektir. Bizzat bu satırların yazarı, Doğu’da vazife ifa ettiğimiz ÖSYM temsilcilikleri sırasında ki, bunlardan birisi güya sözde Kürdistan’ın başkenti diye dillendirilen, sürekli küfürleriyle ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne meydan okuyan belediye başkanıyla tanınan ilimizin, bir kasabasında gerçekleştirilen önceki KPSS’nda sadece bir okulda otuzdan fazla cep telefonuyla kopya çekilmeye çalışıldığına şahit olmuşuzdur. Hatta görev yaptığımız okulun müdürü tarafından üstü örtülü olarak tehdit dahi edildiğimiz halde, bu ilde ve ilçelerinde sınavın sağlıksız geçtiğini raporlarımızda ÖSYM’ne ilettik.
Umumiyetle terörün hâkim olduğu yörelerde bu tür işler örgüt kontrolünde tezgâhlanmaktadır. Sınav evrakları iller veya ilçelerdeki okullara en az yarım saat ya da kırkbeş dakika önceden gelmektedir. İşittiğimiz birtakım varsayımlara göre pilot okullarda soru kitapçıklarının bir destesi açılmakta ve sınav başlamadan evvelki bu zaman sürecinde çözülmekte, sınav başladıktan onbeş dakika sonra da cevaplar ilgili kişilere ya telefonla yahut da doğrudan verilmektedir. Tabi biz sadece bir ihtimali dile getirmekteyiz. Elbette gündeme düştüğü üzere, bir de meselenin ÖSYM boyutu var. Buradaki vazifelilerin bir şekilde bu soruları ve cevapları alarak, ismi mühim değil herhangi bir suç örgütüne ulaştırmaları söz konusudur.
ÖSYM ve devlet artık bu işin üstüne ciddi ciddi gitmelidir. Ülkemizin bazı geri kalmış yörelerindeki birtakım vatandaşlarımız sınav merkezlerine ulaşamıyor diye, her il ve ilçede sınav yapılmasından vazgeçilmelidir. Özellikle büyük illerin dışında sınav olmamalıdır. Mutlaka sınav düşünülen her okula, ÖSYM’den üniversite akademisyenlerinden seçilen temsilciler yollanıp, sınav evrakları onlara teslim edilmeli ve bunların gözü önünde açılmalıdır. Üzerine bir kez daha basa basa söylüyoruz ki, en azından belirli bir zaman geçene kadar yerel görevlilere müdür vs. asla evrak verilmemelidir. Yoksa eğitimde haksız rekabet veya fırsat eşitsizliği böyle oluyor. Bizden söylemesi.