1. Giriş:
Bir önceki yazımda Fetullah Gülen yönetimindeki Nurcular’ın Batı Türk Devleti/Türkiye’nin desteği ile Doğu Türk Devletleri’nde Saidi Kürdî (daha sonra Nursî olan)’nin düşüncesi doğrultusunda nasıl bir “Nurculuk” kavgası verdiklerini dile getirmiştim. Bu ikinci yazımda ise konunun günlük ömürdeki etkinliğini, düşünce özelliklerini, yerel yönetimlerle (Doğu Türk Devletleri’ndeki Hükûmetler) ilişkilerini, Fetullah Gülen’ce seçilip yönetici olarak bölgeye gönderilen bazı kişilerin özelliklerini, öğretmen ve öğrencilerin başarı durumlarını derinlemesine ortaya koymaya çalışacağım.
2. Doğu Türk Devletleri’ndeki Özel Türk Okulları’nın Bugünkü Durumları:
Doğu Türk Devletleri’ne ilk geldikleri yıllarda kendilerini Batı Türk Devleti’nin bir temsilcisi, okullarını da “Kazak-Türk” gibi (resmî) adlar altında anmaktaydılar. Bu okulların açıldığı yıllar Doğu Türk Devletleri’nin Rus yönetiminden yeni kurtuldukları yıllar olunca ne o dönemdeki yerel yöneticiler ne de bölge halkı; bu okulların perde arkasındaki amacını ve öğreticilerinin ne düşüncede kişiler olduklarını inceleme işlerine girişemediler. Özellikle Kazak-Türk ya da Kırgız-Türk gibi adlar, onlarda resmî okullar çağrışımı yapmıştı. Bölge halkı, bu okulların para kaynağını ve arkasında da Fetullah Gülen’in olduğunu ancak üç, dört yıl sonra sezebilmişti. Bu okulların gelirinin bir kısmının iş adamlarından, bir kısmının Avrupa’daki camiler aracılığı ile halktan toplandığını, kalan bir kısmının karanlık ellerden geldiğini geç de olsa öğrendiler. İşte dağdarış (kıriz) burada başlıyordu, bu konuda kişilerin içine kurt düşmüştü! Çünkü bu okullarda okuyan çocukların çoğunluğu varlıklı aile çocuklarıydılar. Yoksul aile ve köy çocukları pek azdı. Pek çoğu devlet görevlisi olan ana babalar, bu okulların geleceğinden, verilecek eğitimin seviyesinden, çocuklarına verilen kültürden şüphe etmeye başlamışlardı. Okullarda ders veren öğretmenlerin doğru dürüst Kazakça ya da Rusça bilmemeleri, eğitim alan öğrencilerin Türkiye Türkçesi’ni ya da İngilizce’yi bilmemeleri, öğreticilerin öğrencilerle el ayakla, kaş gözle anlaşmaları, hem Fetullah Gülen’in hem Batı Türkeli/Türkiye’de bu okulları devlet adına yıllarca körükleyenlerin hem de bu okulları para vererek destekleyenlerin eğitimden ne anladıklarını göstermiştir.
Bu okullar aracılığı ile “Nurculuğu” yayma olayına gelince; Fetullah Gülenciler Doğu Türk Devletleri’nde “ilayı kelimetullahı” yayma işini gizli tutmada başarılı olamamışlardır. Bütün çaba ve uyarılara karşı kendilerini “Allahın askeri, peygamberimizin vekili” gören genç öğretmenler; Pavlodar özel Kazak-Türk Lisesi’nde göreve yeni başlayan bütün Kazak Türk’ü çalışanlarına Atatürk’ün Türkiye’yi Batılılara esir ettiğini, dil ve giyim devrimi sebebi ile binlerce müslümanı kırdığını anlatmaktan kendilerini alamamışlardır.(1)
Özellikle bölge yönetimlerinin ağırlıklı olduğu başkentlerde okul içinde hiçbir dinî yayılmacılık yapılmaz iken yönetimin gözünden uzak olan yerlerde, meselâ Kazakeli’nin Pavlodar, Özkemen kentlerinde ve daha başka üç beş kentte okul içinde de din yasaları övgüsü yapılmaktadır. Bu nedenledir ki bazı yerli öğretmenlerle Batı Türkeli/Türkiye kökenli okul yöneticileri arasında aşırı anlaşmazlıklar çıkmış, Tatar Türkleri’nden Elmira Şeripova’ya elden rüşvet verilerek görevden ayrılması sağlanmıştır.(2) Elmira Şeripova her yerde “Kazak Türk liselerinde çalışan erkekler, kadınlara ellerini vermiyorlar. Günah diye dişlerini fırçalamıyorlar. Türk Devleti’nin amacı bizim çocuklarımıza iyi bir eğitim mi vermek, yoksa bizleri Talibanlaştırmak mı?” diye sormaktadır.(3)
Kazak Türk liselerinin günlük ömürdeki bir başka olumsuz etkisi ise pek çok öğretmenin ve eşlerinin ağızlarını yıkamayıp, dişlerini fırçalamamaları. Dişleri tez çürüyen eğitimcileri ve eşlerini doktora götüren tilmaç (tercüman) kişi olayı şöyle yorumlamaktadır: Ben, Kazak Türk lisesi öğretmenlerini doktora götürdüğümde doktorlar bana ‘Bu kişiler eğitimli kişiler olmalılar, öğretmenlik yapıyorlar, onlara iyi anlatın, dişlerini her yemekten sonra fırçalasınlar. Bunlar dişlerini neden temizlemiyorlar sor bakalım” deyince ben öğretmenlere bunu anlattıktan sonra karşılık (cevap) alamıyordum. Bu kişiler aynı diş doktoruna utançlarından iki kere gitmiyorlardı. Çünkü doktor; “ben size bir şey yapamam, siz dişlerinizi fırçalamalısınız.’ diyordu”.(4)
Batı Türkleri’nin bir başka ilginç olumsuz etkisi şu şekilde olmuş. Örneğin Kazakeli’nde Özel Türk Liselerinden sorumlu olduğunu belirten Yusuf Bekmezci adındaki kişi, yüksek eğitim görmemiş, iyi bir dinci kişi, sıradan bir meslek iyesi (sahibi). Bu kişi, bu Türk okullarını açma olayından eline geçen paralarla bugün iş yerleri açmış, iş adamlığına soyunmuş, günlük ömrünü bisküvi satımı gibi işlerle geçirmektedir.(5) Bu yüzden, “şeriat”, eğitim, “sermaye” yüklü para ilişkilerini çözebilmiş değiller. Özel Türk Lisesi öğretmenleri, Kırgız ya da Özbekelleri’nde bundan daha iyi bir iz bırakmamışlar. Buna karşılık kendilerini dışa karşı başarılı göstermek isteyen bu özel Türk Liseleri, ya da “Zaman”/Nurcular grubu, pek çok para döküp (reklâm) yapsalar da ilk başlangıçtaki olumlu etkilerini yitirmiş durumdadır. Artık olumlu yönde etkili olamamaktadırlar. Böylece Türk Devleti’de bölge halkının ve yöneticilerinin gözünde inanılırlığını yitirmiş durumdadır. Bu konuyla ilgili elimizde pek çok belge bulunsa da konu açıklığa kavuştuğundan yazımı bu yönde uzatmak istemiyorum.
Doğu Türk Devletleri’ndeki Özel Türk Liseleri’nde çalışan öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu din kurallarını yayma amacında ortak düşünceye iyedirler (sahip). Genelde “şeriat”ı temsil ediyor diye gerek özel ömürlerinde gerekse gözden uzak olan okullarda yeşil elbise giyiyorlar. Çoğunlukla erkekler bayanların, bayanlar erkeklerin ellerini sıkmıyorlar. Bulundukları bölgeden evlenenler, eşlerini baş örtmeye zorlamaktadır. Bu da ev içi geçimsizlikleri artırmaktadır. Namazlarını gizli kılmaktadırlar. Anlaşıldığına göre giyim kuşam konusunda öğretmenler arasında da bazı tartışmalar bulunmaktadır. Talgar’da bazı eğitimci bayanların 4 yıl önce göreve başladıklarında başlarının açık olduğu, üç yıl önce kapandıkları, bu yıl ise yeniden başları açık olarak çalıştıkları açıklanmaktadır.(6) Özellikle öğretmenlerin, okul yöneticilerinin iyi tanımadığı kişilerle iyi ilişki kurmaları yasak edilmiş durumdadır.
Ayrıca bugün için “Nurculuk” adı altında din yayılmacılığı eylemine karışan kişilerin pek çoğunun geçmişte ya ülkücü ya da akıncı akımlarda bulunmuş olmalarından, Fetullah Gülen’in verdiği buyruğun bazı okullarda uygulanamadığı görülmektedir. Özellikle Pavlodar, Bişkek ve Taşkent’te çalışan bazı öğretmenlerin Fetullah Gülen’in belirlediği çalışma biçiminden hoşlanmadıkları kendi anlatımlarından anlaşılmaktadır. Ancak öğretmenlerin ortak oldukları bir başka konu var, o da Batı Türkeli/Türkiye’de iş bulma zorluğu var iken, burada verilen işin ve aylığın iyi olduğu yönünde. Yine Fetullah Gülen’in görevlileri içinde sol kesimden kişilerin olduğunu belirtmekte yarar var. Bu sol kesim içinde gerçekten sol eğilimi bırakmış ve Nurculara uymuş, ya da bu kuruluş içinde geleceğini aramakta olan, ancak düşünce olarak sol eğilimde kalmış kişiler de bulunmaktadır.
Bu bakımdan bütün öğretmenleri aynı ölçülerde görmek doğru olmaz. Bu öğreticilerin değişik kesimlerden gelmiş olmaları, öğretmenlerin çalışmalarına da etki etmektedir. Bazı öğretmenler çalışma saati dışında bile öğrencilere yardımcı olmaya çalışırken, bazı öğretmenlerin vurdumduymaz davrandıkları görülmektedir. Bu tür öğretmenler için yalnızca “ilâyı kelimetullahı” duyurmak önemli bir iş sayılmaktadır. Bu okulları ve öğretmenleri yönetenler ise, yüksek eğitimli ya da uygun birer eğitimci değiller. Onlar, Nurculuğu yaymada Fetullah Gülen’in gözüne girebilenlerden oluşmaktadır. Öğretmenlerin okudukları eserler; genelde Saidî Kürdî’nin (Nursî) anlayışına ters düşmeyen din kitapları yada Zaman adı altında örgütlenen Nurcu kesimin el kitabı olan Saidi Kürdî (Nursî)’nin “risaleleri”nden oluşmaktadır. Nurcu kesimin çalışmalarında göze çarpan bir başka incelik ise, gerek Saidi Kürdî, gerekse Fetullah Gülen’in bölge halkına din savunucusu olarak değil, yazar ya da ilim adamı olarak tanıtılmasıdır.(7) Tanıtım ve gösteriş (reklâm) için büyük ölçüde paralar harcanmaktadır. Nurcu kesimin mektepler, iş alanları, devlet adamlarına v erdikleri rüşvetler üst üste konduğunda ortaya çıkan para birikimi, Türk iş adamlarının yardımları, Avrupa’daki Türklerden toplanan paralar, Türk Devleti’nin yardımı (eğer veriyorsa) nın çok üstünde görükmektedir. Ben Nurcu kesimin para kaynakları konusunda elimdeki bilgileri açıklamanın zamanı geldiğine inanmıyorum. Öylesi belgelerin başka konumdaki kuruluşlarca ortaya konması gerekir. Ben ne MİT’in ne KGB’nin, ne Mossad ve CIA’nın uyuduğuna inanmayanlardanım. Almatı Bölge Yönetimi’nde görevli bir kişi söz arasında şunu söyledi. “Enes Cansever bizde iyi tanınan bir kişi, o kişi istediği devlet yetkilisine ulaşabiliyor. Çünkü elini açık tutuyor. Gerekeni veriyor. Bu kişilerin saçtıkları paranın ölçüsü yok.” Ben aynı şeyleri, 1992’de Saka/Saha Türklei’nin Saka kenti eğitim işlerinden sorumlu kişiden de işitmiştim. KGB’nin bu kişilerin Türk kültüründen çok Arap sevgisini, din övgüsünü yaptıklarını belirtmişti.(58)
Kısacası bu kesimin düşünce yapısını, “Nurcu” olarak belirtsek onları suçlamış da, övmüş de olmayız. Tam anlatmış oluruz. Ancak içlerinde değişik yollarla, cemaat çalışmalarıyla yada politik partilerle şeriatı yönetim biçimi yapabileceklerine inananlar var. İşte o amaçlar doğrultusunda Doğu Türk Devletleri’ne gelen bu kişiler, ellerinden geldiğince bulundukları ellerde “İslâmî”/”ruhanî” uyanışı sağlamak istiyorlar.(9)
Fetullah Gülen’in yandaşlarının Doğu Türk Devletleri’nde bütün bu yaptıkları gün gibi açıkta iken, Fetullah Gülen, Batı Türkeli/Türkiye aydınlarından gelen baskılar karşısında Batı’daki yandaşlarının çıkardığı gazete aracılığı ile kendi sözlerini yalanlayan sözler de söylüyordu.(10) Belki de ona göre Kazakeli’ndeki bir gazete ile Avrupa’daki bir başka gazeteyi karşılaştıracak bir Türk yoktu. Tabiî ki Avrupa’da yaşayan ve ömrünü Avrupalının temizlik işlerini yaparak geçiren, ilkokulu bitirememiş ve İslâmî özlemlere umut bağlamış, yalnızlık duygusu içindeki kişiler bunu fark edemeyebilir. Peki ya Batı Türk Devleti’ni ve Cumhuriyetini korumakla ve kollamakla görevli, eğitimli kişilere nasıl yutturabiliyor? Ancak ben, Türkiye’yi yöneten kişilerin aynı seviyede olmadıklarını, basın ve yayın iyelerinin (sahipleri) çoğunluğunun gerçeği aradıklarını var sayarak bu yazıyı yazmaktayım.
3. Bölge Yöneticileriyle İlişkileri:
Fetullahçı grubun, Doğu Türk devletleri yöneticileri ile ilişkilerini çıkar ve rüşvet üstüne bina ettikleri anlaşılıyor. Böylesi bir ilişki, onlar için tek çıkar yol olsa gerek. Öyle olmasa Batı Türkeli/Türkiye kökenli olup da Arap kardeşliğini dilinden bırakmayan ve Doğu Türkelleri Türkleri’ne “Biz laik ve Batılı olduk, hiç olmazsa sizler bu batağa düşmeyiniz, Atatürk bizi dinden çıkardı.” diyerek yaklaşan bu kişilerin, Doğu Türkleri ile Türklük yönünden ilişki kuramayacakları açıktır. En üzücüsü de görünüşte olan bazı uygulamalar, halkı yanıltabilecek şekilde gerçekleştiriliyor. Arada bir yüksek çıkarlar sağlanarak Doğu Türk Devletleri’nden bazı yetkililer, gösteriş (reklâm) yapmak için Türkiye’ye ya da Batı ülkelerine, üstelik Batı Türk Devleti/Türkiye’nin Dış İşleri yetkilileri aracılığıyla çağrılıyorlar.(11) Bu kişiler, Türkiye Türkçesini bilmedikleri için, Nurcu kesim, bu kişilerin söylediklerini, istedikleri gibi çeviriyor. Kaldı ki Nurcularla ilgili olumlu sözler de söyleseler şaşmamak gerekir. Hem de Türk Dış İşleri Bakanlığı kuruluşları aracılığı ile Türkiye’ye gelmiş olan Doğu Türk Devletleri görevlilerinin doğrudan Nurculara karşı çıkmaları beklenemez. Çünkü onların seviyesindeki sorumlu kuruluş Türkiye Dış İşleri Bakanlığı’dır. Öyle olunca Nurcular, yarı resmî bir duruma getirilmişlerdir. Ancak sorumlulukları yoktur. Bunu Doğu Türk Devletleri’ndeki bütün yetkili kişiler bilmektedirler.(12) Aynı kişiler Cin’e de gitseler orayı öven sözler söylerler.(13) Bu türlü övgü ve gösteriş ortamlarından yararlanan Nurcu kesim, pek yaygın biçimde halktan paralar toplamaktadır. Benim işim Nurcuların kime ne kadar para sağladıklarını, kimi nereye, niçin çağırıp, yedirip içirdiklerini araştırmak değil, ilişkilerinin ne çeşit bir temele dayandığını ortaya koymaktır. Nurcular, Doğu Türk devletleri yöneticileri ile Türklük yönünden olamadığı gibi din yönünden de ilişki kuramazlar. Çünkü Türkiye Türklerinin İslâm anlayışı ile Doğu Türk Devletleri’ndeki kişilerin İslâm anlayışı arasında çok büyük farklılık var. Onlar “dualarını” ve dileklerini Türkçe okurlar. Kendilerine Arap büyüklerini önder olarak kabul etmezler. Oraların bir imamı bile, Doğu Türk Devletleri’ne gelip de “Nurculuğu” yayma girişiminde bulunan Türkiye kökenli kişileri “Türkiya Talibanları” (onların söylemi ile) olarak adlandırmaktadır.
Bu konuya açıklık getirebilecek bir başka bulgu da, din övgüsü yapan kişilerin Suudî Arabistan’a, da Türkiye’ye de aynı kişi ve kuruluşlarca çağırılıp ağırlanmış olmalarıdır.(14) Bu başlık altında anlattığım gibi Nurcular, Doğu Türkelleri ile ne Türklük ne de İslâm amacını ortaya koyarak anlaşamazlar. Onlar için tek açık kapı rüşvet vererek anlaşmaktır. İşte onlar da bunu yapıyorlar.
Nurcu kesimin bir başka tutarsızlığı da Türkiye’de Nurculuğun günümüzdeki temsilciliğini üstlenmiş olan Fetullah Gülen’i, Kazakeli’nden Türkiye’ye çağırdıkları Kazakeli gazetecilerine bir gazeteci olarak tanıtmalarıdır. Çünkü din yarışında olan bir kişi ile Kazakeli gazetecilerinin nasıl görüşecekleri pek belli olmazdı.(15)
Fetullah Gülen’in yandaşlarının, ayrıca Fetullah Gülenci olan devlet görevlilerini örgütlenmede çok iyi kullandıkları görülmektedir. 1992 yılında Saka (Yakut) Türkeli’nden Türkiye’ye çağrılan eğitim görevlilerinin Türkiye’de yalnızca Fetullah Gülen’in yandaşları olan eğitim görevlileri ve yetkilileri ile görüştürüldükleri anlaşılmaktadır.(18)
Nurcuların bazen karşılarına aldıkları yöneticiler de oluyor. Ancak o tür yöneticilerle tartışmak yerine onlardan uzak duruyorlar. Almatı’da Nurculuğu yaymalarına göz yummayan ve öğretmenleri Kazaklardan oluşan bir liseyi 1998 Ağustos ayında kapatarak okul yöneticilerinden ve öğretmenlerinden öçlerini almış oldular. Yine buna benzer başka bir lise de kapatılmak isteniyordu. Adı geçen liseler Bostandık avdanı/(Hürriyet bölgesi), Almatı’da bulunmaktadır. Bu liselerin yöneticileri Nurcuların temsilcilerini bir daha karşılarında görememişler. Bütün bu gelişmeleri bana aktaranlar bu liselerin yöneticileridir.
4. Fetullah Gülen’in Onayını Alarak Doğu Türk Devletleri’ne Gelen Kişilerin Yapıları:
Bu öğretmenlerin ya da eğitici (terbiyeci) adı altında görevlendirilen kişilerin aşağı yukarı hepsi; namaz kılan, oruç tutan, hacca giden, “zekât” alan kişilerden oluşmaktadır. (bunlar sürekli yardım toplayanlar) Pek çoğu kendi mesleği dışında çalışan kişilerdir. Doğu Türk Devletleri’ne gelenlerin büyük bir çoğunluğunun Türkiye’de yıllar boyunca işsiz kalmış, ya da Nurcu örgütlenme içinde yıllarını eskitmiş ancak işsiz kişiler olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle onlar için 400 dolar aylık az değildir. Aslında Doğu Türk Devletleri dürüst bir Nurcu için Afrika’nın bir köşesinden ya da Filistin’den daha önemli bir yer değildir. Çünkü dindeki ölçüye göre senin Doğu Türk Devletleri’ndeki kandaşından onun Suriye’deki din kardeşi daha önemli.
Fetullah Gülen’e ne oldu da Doğu Türk Devletleri’ne bunca kişileri gönderme işine girdi? Çünkü bu girişimi onun örgütlenmesinde ve örgütünün güçlenmesinde, örgütüne para kaynağı sağlamasında önemli bir neden sayılmıştır. Düşününüz, bir genç, yıllarını Nurculuğu yaymakla geçirse, liseyi ya da üniversiteyi bitirse, evlenme çağına gelse, iş de bulamasa örgüte nasıl bir etkisi olabilir? Fetullah Gülen işte bu özel okullar olayına girerek örgütü içindeki en önemli çıkmazın büyük bir bölümünü çözmüş oldu. İster Türk devlet görevlileri ona bu görevi vermiş olsun, ister kendisi bu işi Türk Devleti’ne teklif etmiş olsun, sonuçta Fetullah Gülen, kendi örgütü içinde büyüyen işsizler ordusunun “Nurculuğu” yayma yolunda kullanılmalarını sağlamıştır. Onun için Arap parası da, Türkiye’nin resmî kuruluşları da birer aracıdır. Eğer bu resmî kuruluşlar, Fetullah Gülen’i kullandıklarını sanarak, onun milyonları bağış adı altında toplamasına göz yumuyorlarsa, Türk Devleti’nin korumasında Doğu Türk Devletleri’ne Arap sevgisi iletmelerine sessiz kalıyorlarsa Türk Devleti ya da resmî kuruluşlar içinde Nurculaır esaslı yandaş buldu demektir.
Doğu Türk Devletleri’nde görevli kişilerin bir başka ortak özellikleri de köylülüktür.(17) Davranış biçimleri eğitim görmüş, yol yöntem öğrenmiş kişilere benzememektedir. Bunlar genelde Saidi Kürdî’nin (Nursî) risalelerinden başka eser okumayan kişilerdir.(18) Genel kültürleri eksik olduğundan, bulundukları toplumda kabul edilmediklerini kendi gazetelerinde sık sık açıklamışlardır.
Bu kesim içinde sessiz kalan ve iyi amaçlarla Fetullah Gülen’in Nurcu ordusu içinde yer alan azınlık ise yumuşak yollarla işlerin iyi gitmediğini söyleyebilmektedir. Ancak bu tür söylemler okul yetkililerinden yukarıya ulaşamamaktadır. Kişiler, kişiliklerini örterek görevlerini sürdürebilmektedirler. Gizlilik, örtbas, herşeyi “kadere” yükleme arasında yüzlerce genç insan kutsal görev adı altında Fetullah Gülen’e hizmete alıştırılmış durumdadır. Türk devleti, kendi eli ile, kendi yetkileri ile, Türkiye Cumhuriyeti dışında, kurucusu M.K. Atatürk’ü hiçe sayan kesimin yeni “Talibanlar” oluşturmasına göz yummaktadır. Bir başka sözle öğretmenler arasında “Talibanlaşma” oluşmaktadır. Bütün bu gelişmeleri göz önüne aldığımızda bizim politikacılarımız kendi elleri ile yüzlerce gencimizi devletin düşüncesi, resmî görüşü dışında işlere itmiş, onları iki yüzlü olma durumuna getirmiştir. Fetullah Gülen’e, Doğu Türk devletleri’nde eğitimi ele al diyen, Fetullah Gülen’in de Doğu Türk Devletleri’nde eğitim işlerini yürüt diye, ya bir çiftçi ya da bir bakkalı görevlendirmesine göz yuman kişi ve kuruluşlar kimlerdir? Kişiliksiz, kimliksiz, nereden geldiği, ne kadarının Türk, ne kadarının Arap parası olduğu belirsiz paraları aylık diye alan ve yiyen Anadolu çocuklarını nasıl, kimler diye anacağız?
5. Fetullah Gülen’in “Nurcular” Özel Okullarında Başarı Oranı Nasıl?
Çeşitli başlıklar altında belirtmiş olduğum gibi, her şeyden önce Fetullah Gülen bir eğitimci olmadığından, bir Teknik Üniversite, bir Siyasal Bilgiler, ya da üniversiteyi yarıda bırakmış kişileri Doğu Türkelleri’nde öğretmen olarak görevlendirmiştir. Bunun yanı sıra böylesi bir göreve gönderilen kişilere bölge, bölge halkının sosyal durumları, kısa tarihi öğretilmek yerine Nurculuk daha iyi öğretilerek yollanmışlardır. Bu görevlere atanan öğretmenler ne bölge halkının dilini ne de onların anladıkları dil olan Rusça’yı öğrenerek gitmişlerdir. Üstelik öğretmenleri yönetenler öğretmen olmayan Yusuf Bekmezci gibi kişilerden seçilmiştir.(19) Çünkü Fetullah Gülen için Türk Dünyası’nın öbür ucunda kişilerin iyi eğitim almasından, İlayı Kelimetullahı yaymak yolunda olan kişilerin kendi emirlerinden, örgüt çemberinden çıkmamaları da önemlidir. Özellikle Peygamber Efendimizin yaşadığı devre uyabilmek için dişlerini fırçalamamakta direnen öğretmenlerin verdiği eğitimden kimler, nasıl başarı bekliyorlar?
Ancak ben bu konuda yalnızca güdülen yolun, seçilen öğretmenin ya da para kaynağının yanlışlığıyla kötü eğitim olabileceği görüşünden başka elle tutulur, gözle görülür şekilde başarısızlıklarını ortaya koyuyorum.
Kazakeli’nde açılmış olan Talgar Kız Lisesi’ni bitiren 25 kızdan sadece biri üniversite sınavını kazanabildi. Kalanları ya azınlık hakkıyla(20) ya da para ödeyerek paralı üniversiteye girebildiler. (21)
Kaç yıldır Zaman gazetesinde bilgi yarışlarında (fizik) hep birincilik aldığı öne sürülen, yine Zaman Gazetesi’nin Türkiye ve Avrupa sayılarında gösterişi (reklâmı) yapılıp durulan ve Zamancıların Einstein diye adlandırılan Elmira Bibayeva adındaki kız öğrenci, fizik dalında 30 sorudan yalnızca 4’üne karşılık (cevap) verebilmiştir. Bu sonuç Nurcuları şaşırtmış, sonucu değiştirmek için her yola baş vursalar da başarılı olamamışlardır.
ÇEŞİTLİ TÜRK ELLERİ’NDE KONU ÜZERİNDE BİLGİLERİ OLANLARIN GÖRÜŞLERİ:
Dina, Almatı, 1980 doğumlu: Ben eskiden beri hukuk bölümünde okumak isterdim. Türk Lisesi’ne girerken iyi bilgilendirilmedim. Kazak Türk Lisesinde Türkçe, Bilgisayar, İngilizce temel eğitimi verilecekti. Böylece biz, bir lise bitirmiş olacaktık. Ancak, öyle olmadı. Ben, eksik lise bilgileriyle Hukuk öğrenimine başlıyorum. Kişiler bizim Türk sevgimizi öz amaçlarına bulaştırdılar. Bu liselerin ne doğru dürüst cosparı (plânı) ne de yeri, amacı belirlenmemişti. Son senede toplumda oluşacak kötü duyguları önlemek için öğrencileri sayısal ve sözel diye ikiye böldüler. Ancak ne sayısal ne de sözel bölüm öğrencilerine yeterli bilgi verilemedi. Üstelik bizler hazırlık yılı diye bir yılımızı kaybettik, öyle iken istenen seviyeye hâlâ gelemedik. Bizim okulun iyi yanı, öğrencileri yaz ayında Türkiye’de dinlendiriyorlar.(22)
Kazak-Türk Liseleri konusunda 1950, Doğu Kazakeli doğumlu, eğitim uzmanı, yazar Akış Babi Hanulı, şu görüşleri öne sürdü: “Kazak Türk Liseleri’nde yalnızca İngilizce’ye ve bilgisayara ağırlık verildi. Coğrafya, tarih, edebiyat, yurttaşlık çok az okutuldu. Buna karşılık bizim Kazak Liseleri’nde bu bölümler iyi okutuldu. Ayrıca Türk öğretmenlerinin verdikleri kimya ya da fizik derslerini Türkiye’den gelen öğretmenlerin dil eksikliklerinden dolayı çocuklarımız iyi anlayamadılar.”(23)
Akış sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz yapılan gösterişlere kanıp, çocuklarımızı bu okula verdik. Ancak beklediğimizi bulamadık. Onların din öğretmenlerine de karşı değildik, yalnız, o da Türkiye’de devletin onayladığı ölçülerde olmalıydı”.
Bir başka ilim adamı da Özel Türk Okulları’nın HAMLE adında bir şirketin yöneticilerince yönetilmesini, yönetenlerin sıradan alım-satım işleriyle uğraşan yüksek eğitimsiz kişilerden oluşmasını, Türkiye Devleti’nin tutarsızlığı olarak görüyordu.(24)
Bu tür karşı çıkmalar sadece Kazakeli’nden değil, Kırgıeli’ndeki aydınlardan da gelmektedir. Kurban Membetali, eğitimci/gazeteci: “Şimdilerde Türk-Kırgız Liseleri’ne ilgi azaldı. Nedeni, bilgi vermede seviyesi çok düşük. Bu yüzden bizim gençlerimiz Avrupa’ya dayanan eğitime gözlerini diktiler. Bundan 4-5 yıl önce pek çok Kırgız genç ve çocuğumuz, Batı Türkeli/Türkiye kaynaklı Nurcuların ellerindeki okullara giderlerdi. Şimdi ise yalnızca Oş ile Celalabad kentlerinden az gelişmiş, okumamış kesimin çocukları gitmektedir. Onlar da yakında uyanınca bu işin sonu gelecek diyebilirim.”
“Her şeyden önce belirteyim ki bu okulları yönetenler eğitimli değiller. Bizde Kırgız Türk Liseleri’ni SEBAT adında bir şirketin iyesi yönetir. Bunlar, alım-satım işleri ile uğraşan Nurcu kişilerdir. Bu kişiler bizlere ilim yaptıracağız diye geldiler, ancak ilim yerine “din yayılmacılığı” kavgasını getirdiler. Biz dine karşı değiliz, ancak ilim adı altında din yayılmacılığı oyununa karşıyız. (Kurban Membetali) Sebat denilen şirketin ne alıp sattığı halkça bilinmemektedir. Bu şirketin ana parasının da (sermayesi) Batı Türkeli/Türkiye olmadığını halkımız görüyor. Bu durumu Türk Devleti yöneticileri bilmiyorlar mı? Biliyorlarsa neden göz yumuyorlar? Onlar Türk Devleti’ne ve ulusuna leke getiriyorlar. Böylesi bir gizli amaçlı Nurcu ya da Zamancı adı altındaki çalışmalara karşı hem devletleri hem de halkı uyarmak gerek.” demektedir.
Cumagazı Çongayu, yazar, dernek başkanı: “Bu okullar ilk açıldığında Kırgızeli Ruslar’dan yeni bağımsız olmuş idi. Telekeyi (dünyayı) tanımadığımız dönemde Türk Devleti’ni aracı kılarak geldiler. az bir öyden (zaman) sonra gördük ki bu kişilerin amaçları eğitim değil, İslâm kanununu yaymakmış. Bu okullarda çalışan öğretmenler, kadınlara el vermiyorlarsa, kadınlara zorla başörtüsü taktırıyorlarsa, takunya ile sokaklarda dolaşmak istiyorlarsa Kırgızeli’nde başarılı olamazlar. Bunların çıkardıkları yayınlarda da dürüstlük göremezsiniz. Hükûmetleri överek bizim ellerde barınmaya çalışıyorlar. Bizdeki devlet adamlarına sağladıkları çıkarlar nedeniyle de onlara göz yumulmaktadır.”(25)
Bu tür yaklaşımı Özbeklerden de işitiyoruz. Özbekeli’nden Kişi Haklarını Koruma Uyumu (vakfı) Başkanı Marat Zahidov, Birlik Halk Kozgalışı (hareketi) Yöneticilerinden İbragim Boriyev de “Nurcular’ın (Zamancı) nereden geldiği belirsiz ana para ile şirketler kurup, bu şirketlerin eğitimci olmayan yöneticilerine okulları yönettirmek, ancak Fetullah Gülen’e özgü bir çalışmadır” diyorlar. Adlarının açıklamasını istemeyen pek çok yüksek seviyeli devlet adamı da eğer Türk Devleti Fetullah Gülen ve onun Nurculuğu yayma ordusunun eğitimine güveniyorsa, Fetullah Gülen’i eğitim bakanı yapsın görelim diyorlar.
Altay Türklerinin bu konudaki görüşleri; “Biz Nurcuların yönettikleri okulların bizim elimize girmesine karşı çıktık. Cünkü onlar daha tanışmaya geldiklerinde din yayılmacılığı işlerine girişip, özel görüşmeler sırasında sizler müslümanlığın yayılışına göz yumun, biz de size yardım edelim demeye başladılar. Türk kültürü, Türk dili ya da Türk Birliği’nden hiç söz etmediler.”
Ene/ana dili, Gökötöy, Aksana, Çin Col/Yol gibi kuruluşlar, İslâma değil Nurculuk adı altındaki bir oluşuma karşı olduklarını belirtiyorlar.(26) Onlar Nurcuların diğer Türk yurtlarındaki ana para (kapital), alım-satım, okul üçgeni arasındaki İslâm yayılmacılığını, okullardaki başarısızlığı görmüşler.
Bir başka yazar da olaya şöyle yaklaşmakta; Nurcuların okullarını, ana paralarını (kapital), alım-satım çalışmalarını, gazete yayınlarını bir bütün olarak görmek gerek. Öyle olunca da karşımıza karanlık ana para (sermaye) ve para ile İslâmı yaymaya çalışan Vahabistleri(27) görmek gerek. Ben sadece (Zaman) gazete için söyleyeyim. Bu gazetenin bizim ele bir çıkarı yok, zararı çok. Yalnızca hükûmeti över ve Fetullah Gülen’i bizlere bir melek, bir kurtarıcı gibi tanıtmaya çalışır. Bir günden bir güne Atatürk’ü tanıtmaz. Çünkü, o zaman Araplar onlara gücenir. Türk Devleti’nin görevlileri yıllardır bu gidişe göz yumuyorlar.(28) Okullarına gelince, onlar bu toplumda Vahabist gibi çalışmalar yaptılar. Onun için de Doğu Türkelleri toplulukları onları Çağdaş Vahabistler olarak adlandırdılar.(29)
Sonuç:
Yukardaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi Fetullah Gülen’in kendilerine güvenip görevlendirdiği yandaşları Türkelleri’nde eğitimden çok “Nurculuğu” yayma işine önem vermişlerdir. Ancak ne eğitimde ne de Nurculuğu yaymada başarılı olamamışlardır. Doğu Türkelleri’nde yaptıkları Atatürk düşmanlığı, Nurculuk övgüleri ve kurdukları ilişkiler onlara Modern Talibanlar ya da Vahabistler adını kazandırmıştır. Başarılı oldukları bir alan var, o da alım-satım işleridir. Onların çalıştıkları Türkelleri’nde hiç kimse onların Müslüman olmalarına karşı değil. Ancak eğitim amaçlı olarak ellerine gelen kişilerin de kendilerine, amaçlarını aşarak din öğretimi vermelerine karşılar. Nurcu öğretmenlerin gizli tuttuklarını sandıkları yüzleri daha oralara gittikleri yıllardan beri açığa çıkmıştır. Açığa çıkmayan yalnızca onların ellerinde bulundurdukları kara paralardır. Bu konuda toplumda oluşan düşünce ise para kaynağının arkasında Arapların bulunduğu şeklindedir. Kaldı ki Nurcu kesimin elindeki tek güç, para gücüdür. Yıllardır saçılan paraların saçılması sürdükçe onlar bulundukları Türkelleri’nden kovulmazlar. Ancak, bugünkü şartlarda amaçları doğrultusunda etkili olmaları da düşünülemez.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten bugünkü güçler, Fetullah Gülen olayını yeniden gözden geçirmelidirler. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam olarak alınmadığı bir dönemden sonra Türkiye, Doğu Türk Devletleri’nde şüpheli işlere, yol yada yön vermemelidir diye düşünüyorum. Batı Türkeli/Türkiye’nin Türkiye’de aklamadığı Saidi Kürdî (Nursî)nin ortaya koyduğu çizgiden giden ve mesleği “hocalık” olarak bilinen Fetullah Gülen’in elinden bir meslek geliyorsa onu önce Batı Türkeli/Türkiye’de görevlendirmeliler. Yoksa beklenmedik anda Orta ve Doğu Asya Türk Yurttaşları’ndan gelebilecek bir tepkiden sonra, yanlışı düzeltme işinde geç kalınmış olunacaktır diye düşünüyorum. Özbekeli Başkanı İslâm Kerimov’u Türkiye ile karşı karşıya getiren nedenlerden birisi de Türk-Özbek Liseleri’nin Özbekeli’ndeki uygulamalarıdır.
Bu yazının ilk bölümü, öncelikli olarak Özbek ve Kazak devlet yetkililerince sevinçle karşılanmış, Batı Türkeli Türkiye’deki basın ve yayın organları ise yer vermekten çekinmişlerdir. Yalnızca bir kuruluş sevincini bildirmiştir. Bu da Fetullah Gülen’in Türkiye’deki gücünü göstermek bakımından ilginçtir. Eğer Fetullah Gülen Türkiye’de yargılanırsa yazımızda adı geçen kişiler, yargıçlar önünde bildiklerini anlatmak istemektedirler.
DİPNOTLARI
(1) Aynı düşünceleri Pavlodar şehri dışındaki Özel Türk okulları öğretmenlerinin büyük bir çoğunluğunun okul dışında yaydıkları bilinen bir gerçektir.
(2) Elmira Şeripova, kendisinin okul müdürünce okul dışında bir kahveye çağırılıp orada çıkışının verildiğini, buna karşılık kendisininde çıkışı kabul etmesi için elden 30.000 tenge ödendiğini belirtmektedir. Bu olay Pavlodar şehrinde olmuştur.
(3) Elmira Şeripova, Kazak Türk Lisesi eski eğitimcisi, Pavlodar/Kazakeli.
(4) B. Şakenkızı, tilmaç, Kazak Türk Lisesi, Pavlodar/Kazakeli.
(5) Yusuf Bekmezci, Özel Türk liselerinin Kazakeli yöneticisi (kendi anlatımınca) Generalniy Direktör, Almatinskaya obl. Kaskelen, Almatinskaya köşesi 3/a Kazakeli, tel;-851284
(6) Akış Babihanoğlu, Kazak-Türk Lisesi’ni bitiren bir kız öğrencinin babası, Almatı/Kazakeli.
(7) Zaman Kazakstan Gazetesi, 14 Ağustos 1998, s.7, 480100, Dostık Dangılı 106, 2. kabat, Almatı/Kazakeli.
(8) Batı Türkeli Türkleri’nin Özel Okullar Çıkartması 1. makalası, kaynakça 9.
(9) Fetullah Gülen’in kendi açıklaması, Zaman Kazakstan Gazetesi, 14 Ağustos 1998, s.7, 480100, Dostık Dangılı 106, 2. kabet, Almatı/Kazakeli.
(10) Euro Zaman 2, ücretsiz Reklam ve Haber Gazetesi, Yıl 2, sayı 15, 1998. Türkiye Türkçe şivesi ile basılan bu gazetenin basıldığı yer belirtilmemiş. Gazetenin 15 beti/sayfası Fetullah Gülen’in kendini aklamasına ayrılmış.
(11) Ne kadar Atatürk ve Türk düşmanlığı yapsalar da Nurculara karşı sert çıkış yapmak zor olacaktır. Çünkü pek çok konuda çalışmalarını bir kısım politikacılar vasıtasıyla yürütüyorlar. Yine bu nedenle camilerden çok yüksek değerde para toplamalarına göz yumulduğu inancındayım. Üstelik toplanan paraların büyük bir kısmının yerine ulaşmadığı, devletin yetkili kuruluşlarınca bilinmektedir.
(12) Konuşbayev SaparRataulı, 2. Almatı, 480046, Turgut Özal Köşesi 242, bölüm: 8, Kazakeli.
(13) 1997 yılında Askar Akayev Ermenistan’a vardığında Ermenileri övmüştü. Bir başka Kırgız yönetici de Zaman adı altında örgütlenen Nurcuları övebilir. Ancak bunu bir Batı Türk’ünün (Türkiye) anlaması kolay değildir.
Üç yıl önce yaptığım bir görüşmede Kazakeli’nde din yönünden örgütlenmeyi üstlenmiş olan A. Asılbek kendisini Zamancılarla çalışmaya iten gücün Arap Emiratı yakası olduğunu, Enes ile iyi ilişkisini sürdürmez ise ABD yolculuğunun gerçekleşemeyeceğini belirtmişti. O yıl ABD dönüşü Zaman görevlisi E. Cansever ile Asılbek’in para ve cospar (plân) yüzünden arasının açık olduğu görüldü. Bu kişilerin ikisinin de hem Arabistan’da hem Türkiye’de aynı kişilerle ilişkide olmaları ilgi çekicidir.
(15) Zaman Kazakstan, 14.08.1998, s. 7, Almatı.(16) M. Agamali, Respublika Saha, 677000, Lenina 30, tel; 2 72 01. (bize verdiği bilgi ve belgeler bu yöndedir).
(17) Köylü Türkçe’de iki anlamda kullanılır. 1) Köyde doğduğu için köylü olan kişi, 2) İlme ve öğrenime kapıları kapamış olan kişi.
(18) Bu bilgiler, doğrudan gözleme dayanan bilgilerdir. Sürekli öğretmenlerin evine gidip gelen bir eğiticinin gözlemlerine dayanır.
(19) Yusuf Bekmezci, Özel Türk Okulları Genel Müdürü, Almatinskiy köşesi 3/a, Kasgelen/Kazakeli
(20) Kazakeli’ndeki yasaya göre azınlık olarak görülen toplumdan gelen öğrencilere özel giriş hakkı tanınmaktadır. Bu durumdaki kişilere sınav başarısı gözetilmez.
(21) Dina Nurdavlat, 1994 yılında Kazak-Türk Lisesine sınavla alındı, 1998’de okulu bitirdi, Talgar/Kazakeli
(22) a.g.k.
(23) Akış Babihanulı, DAT Gazetesi 2. sorumlusu, 480096, Kocamkulov köşesi 159, tel; 689622, Almatı/Kazakeli
(24) Konuşbay Sapar Rataulı, 2. Almatı, 480046, Turgut Özal Köşesi 242, bölme: 8, Kazakeli.
(25) Cumagazı Çongayu, Çıkış 5, bölmesi: 7, Bişkek/Kırgızeli
(26) Çiçek Tadina, Gökötöy Aydınlar Derneği/Janna Aleksiyevka, Ak Sana Derneği/Andre Adarın, Çın Col Gençlik Derneği yöneticileri Nurcular’ın kendilerini para ve yardımlar vererek Müslüman yapmak istediklerini, Türklüğün onların ilişkilerinde bir etken olamayacağını belirttiklerini dile getirmişlerdir. Ben aynı tepkileri Tuva Türkleri’nin de gösterdiğini gördüm.
(27) Doğu Türk Devletleri’ndeki Türkler, Nurcuların Vahabîler ile birlikte çalıştıklarına inanıyorlar. O sebeple de Nurcuları “modern Talibanlar” olarak adlandırmışlar.
(28) Şerip Kurakbay, yıllarca okul yöneticiliği yapmış bir eğitimci, Başyazar, DAT Gazetesi, 480096, Kocamkulov köşesi 159, Almatı/Kazakeli.
(29) agk…, bak. kaynakça 27.