Ana Sayfa 1998-2012 Orkun’a ara veriyoruz

Orkun’a ara veriyoruz

Orkun’lu yıllar, hayatımıza şeref katan bir dönemi ifade

ediyor. Şimdi nöbet değiştirme zamanıdır. Üzerine titreyerek muhafaza ettiğimiz Türkçülük bayrağını artık başka ellere

devrediyoruz. Bu emanet nesillerden nesillere aktarıla aktarıla sonsuza kadar yaşayacak, yaşatılacaktır.

Orkun’a ara veriyoruz

ORKUN, elinizdeki bu son sayısı ile yayımına ara veriyor. Sebebi, dağıtım şirketinin her sayı için ilâve “sabit dağıtım ücreti” talep etmesidir. Orkun’un malî bünyesi, hem satış komisyonu hem de yüksek miktarda dağıtım ücreti ödemeye imkân vermiyor. Zaten ilk sayısından beri kardeş firmadan aktarım yapılarak karşılanan giderler, şimdi bu boyutu da çok aşmış bulunuyor. Böyle olunca, dergiyi tatile sokmaktan başka çaremiz de kalmıyor.

“Orkun’u kapatıyoruz” demeye dilimiz varmıyor. Orkun geleneği, yetmiş yıldan beri akan bir ırmağa benziyor. Bazen suları azalıyor, nehir yatağı kurur gibi oluyor. Fakat sonra yeni bir canlanmayla ırmak coşuyor ve bereketli toprakları suluyor. Onun için, Orkun’un bir süre sonra yeniden ve daha olgun şekilde yayınlanacağını düşünüyoruz. Bunu hangi Türkçü, ne zaman başaracak, bilmiyoruz. Ama, yakın zamanda veya yıllar sonra olsa da bunun günün birinde mutlaka gerçekleşeceğine inanıyoruz.

Orkun’un son dönemi l Mart l988’den Temmuz 2006’ya kadar 101 ay, yani sekiz buçuk yıl kadar sürmüştür. Bütün Orkun dönemleri içinde en uzunu, Türkçü dergiler arasında da Ötüken’den sonra ikinci uzun ömürlü dergi olmuştur. 101 sayısı da, her ayın ilk günü, muntazaman yayınlanmıştır. İki sayı birleştirilerek hiç çıkmamış, yayımını yaz-kış aksatmadan sürdürmüştür. Ayrıca, bütün yurt sathında, dağıtım şirketleri eliyle dağıtılan ilk ve tek Türkçü dergi de Orkun’dur. Böylece, geniş bir Türkçü aydın kesimine ulaşabilmiştir.

Orkun mükemmel miydi? Daha iyisi yapılamaz mıydı? Bu sorunun cevabı, ilerde, Türkçülük tarihi incelenirken, belki de bizim dışımızdakiler tarafından verilecektir. Bizim kanaatimiz ise şudur: Orkun, teknik kalite ve muhteva bakımlarından hiçbir zaman bizim gönlümüzdeki seviyeye ulaşamadı. Çok daha iyisi yapılabilirdi. Ancak, hesabı iyi yapılmamış ve finansmanı sağlanmamış böyle pahalı bir denemeye girişildiği zaman dergiyi birkaç sayı sonra kapamak durumunda kalabilirdik. Daha orta kalitede fakat daha uzun ömürlü olması bizim tercihimizdir.

Açık yürekle söyleyelim ki, Orkun, bugüne kadar yayınlanmış bütün Türkçü dergiler arasında yine de en kalitelisi olmuştur. Bunun ilk sebebi, evvelki dergilerin iyi niyetli, fedakâr, fakat basım-yayın tekniğine vakıf olmayan Türkçüler tarafından çıkarılmış olmasıdır. Orkun ise, en az kırk yıllık bir yayıncılık ve dergicilik deneyiminden güç alıyordu. İkinci sebebi ise, aradan geçen zaman zarfında basım-yayın teknolojisindeki gelişmeler olmuştur. Orkun, bu gelişmeye ayak uydurabilmiş, teknik imkânları olabildiğince kullanmıştır.

Bu sekiz buçuk yıllık zaman içinde basım ve dağıtım bakımlarından sıkıntılarımız olmuştur. Teknolojik donanımı üstün bir matbaada basılmasına rağmen, insan unsurundaki eksiklikler yüzünden baskı ve renk kalitesi çok zaman vasatın altında kalmıştır. Bunu iyileştirmek imkânı bulamadık. Dağıtım açısından da başka zorluklarla karşılaştık. Dergi, her yere aynı zamanda ve istikrarlı olarak ulaştırılamadı. Bazı yerlere bir sayı gitti, ertesi sayı gitmedi. Veya ayın ortasında geri toplandı. Almakta geç kalanlar dergi bulamadı. Dağıtım şirketi, bu aksaklığın sebebini, her ay başında 800 çeşit dergi dağıttıkları, satıcıların bunları koyacak yer bulamadıkları, bu yüzden bazen müşteriye “yok” dedikleri şeklinde açıklamaktadır. Sonuçta, bütün bu unsurlar, satışları geliştirmeyi önleyen etkiler yapmıştır.

Bazı temsilcilerimiz, derginin satışına fiilen de destek verdiler. Kendi bölgelerinde bir miktar dergi satışını üstlendiler. Bazısı bunu bir süre yapıp vazgeçti, bazısı ise sebat edip sürdürdü. Ancak, bu konuda da zorluklar yaşadık. Bir kısım temsilci, satışını yaptıkları dergilerin parasını ödemedi. Böylece, Orkun’a iyilik değil kötülük yapmış oldular. Buna karşılık Polatlı, Çankırı ve Antalya temsilcilerimiz muntazam bir hizmet örneği verdiler. Kendilerine bu son sayımızda teşekkür ediyoruz.

Orkun okuyucuları dergi fiyatının uzun zamandır değişmediğini fark etmişlerdir. Her yıl artan maliyetlere rağmen dergi fiyatına zam yapmayı uygun bulmadık. Okuyucularımızın Orkun’a en düşük fiyatla ulaşmalarını sağlamaya çalıştık. Ancak, dağıtım şirketinin son talebine ilâveten yabancı para kurlarındaki yükselişin kâğıt ve baskı giderlerini artırması yapılacak bir zammı dahi anlamsız hâle getirdi. Yani satış fiyatını artırarak yayıma devam edilmesi imkânı da bulunmamaktadır.

•••

Yayın politikamıza gelince: Bu konuyu, Türkçülüğün genel stratejisi içinde planlayıp yürütmemiz gerekiyordu. Orkun, Türkçülük ülküsünün sözcüsü durumunda olduğu için, onun tavrı Türkçülüğe mal edilecekti. Buna dikkat edilmesi gerekiyordu. O sebeple, bazı temel ilkeleri göz önünde bulundurduk:

• Türkçü dergilerin mutlaka kavgacı ve aykırı bir görünüm taşıması eğilimine kendimizi kaptırmadık. Görüşlerimizi ve duygularımızı haykırarak değil, makul bir ses tonu ile ifade etmenin daha uygun olacağına inandık. Görüşümüzün haklı olduğuna inanıyorsak bunu ikna edici bir üslûpla ifade etmenin önem taşıdığını düşündük. Türkçülüğün genel tavrının da her zaman ve her yerde kavgacı, uzlaşmaz, saldırgan olması doğru değildir. Türkçü yayın organlarının bu hususta dikkatli olmaları gerekir.

• Türkçülük, önümüzdeki yüz yıllara uzanan bir inanç sistemi ve dünya görüşüdür. Uzun soluklu olması gereken bir ülküdür. Bu sebeple, günlük meselelerin ve siyasetin dar, çapraşık yollarında vakit kaybetmemelidir. Dikkatini bunlara verirse, asıl hedefine varması gecikir. Küçük meseleler hiç bitmez. Bunlarla oyalanmak bize bir şey kazandırmaz. Orkun’u, bu gibi basit konuların mümkün olduğu kadar dışında tutmaya çalıştık. Bu tutumumuz, Türkiye ve Türklük için önemli gördüğümüz meselelerle ilgilenmemizi önlemedi. Aksine, onlara verdiğimiz önceliği artırdı.

• Fikir ve ülkü dergileri, tabiatları icabı mücadelecidir. Ancak, bu mücadelenin yapılış şekli önemlidir. Dar düşünceli adamların şahıslarla, orta çaplıların olaylarla, geniş çaplı düşünenlerin ise fikirlerle meşgul olduklarını daima hatırda tuttuk. Biz de tenkitlerimizi şahıslara değil, bazen olaylara, fakat daha çok fikirlere ve onların etkilerine yönelttik. Bu yolda, ara sıra yazarlarımızın yazılarına dahi müdahale etmek zorunda kaldık.

• Önceliğimiz, kendi görüş ve düşüncelerimizi zamanında, açık ve net olarak ifade etmektir. Gelişmeler karşısındaki tutumumuz tutarlı ve istikrarlı olmalıdır. Tespitlerimizin isabetli ve kabul görecek şekilde olması gerekir. O zaman bunları ısrarla, inançla savunmaktan usanmamalıyız. Türkçülüğe aykırı tutum ve görüşlerle mücadele elbette gereklidir. Ama, bu mücadeleyi kendi görüşümüzü lâyıkı ile belirtmeden yaparsak fikren zayıf görünürüz. Halbuki Türkçülük, Türk milletinin geleceğine ışık tutan, sağlam temellere dayalı ve millî olan yegâne ülküdür. Orkun’da bu hususa da dikkat edilmiştir.

• Orkun’da riayet ettiğimiz bir başka husus, Türkçülüğün hayrına olacak her fikre yer vermek olmuştur. Bunların içinde katılmadıklarımız olsa bile, samimiyetine inandığımız takdirde onlara da yer vermekten çekinmedik. Bu gibi yazılara tepki olarak gönderilen cevapları da “Serbest Kürsü” esasına göre yayınladık. Türkçülüğe renk ve zenginlik katacak teklifleri ve düşünceleri tartışmaktan kaçınmadık. Bu alışılmamış tutum, bazı okurlarımız tarafından yadırganmakla beraber genelde olumlu karşılandı ve zamanla kökleşti.

•••

1950-1952 döneminin Orkun’u, Atsız Bey’in 68. sayıda yayınlanan “Veda” başlıklı yazısı ile kapanmıştı (O yazının bir bölümünü genç okuyucularımız için bu sayımızda yayınlıyoruz.) Birçok Türkçünün hâfızasında silinmez izler bırakan “Veda”daki görüşlerin çoğu bugün için de geçerlidir.

1952’de Orkun’un kapanması biz genç Türkçülerin yüreklerine zehir gibi çökmüştü. Sağır bir sessizliğin ve yalnızlığın içinde kalmış gibiydik. Birçok yılımızı Orkun’u özleyerek geçirdik. Uzun yıllar sonra Orkun bayrağını teslim almak 1988-1990 yıllarında Yeni Orkun’la, 1998’den sonra da bu defa Orkun’la bizlere nasip oldu. Türkçülüğe bu şekilde hizmet etmiş olmaktan gurur duymaktayız. Orkun’lu yıllar, hayatımıza şeref katan bir dönemi ifade ediyor. Şimdi nöbet değiştirme zamanıdır. Üzerine titreyerek muhafaza ettiğimiz Türkçülük bayrağını artık başka ellere devrediyoruz. Bu emanet nesillerden nesillere aktarıla aktarıla sonsuza kadar yaşayacak, yaşatılacaktır.

Sizlerle bu son buluşmamızda bazı hususlara değinmek istiyoruz.

• Kamuoyunda Türkçülükle diğer bazı akımlar karıştırılmaya başlanmıştır. Bu durum, zihinlerde bulanıklık yaratmak isteyenlere fırsat vermektedir. Türkçülük, başka hiçbir fikir ve eğilimle bağlantılı değildir. Dışardan desteğe ihtiyacı yoktur. Hayatiyetini sürdürecek ölçüde güçlüdür. Eski görüşlerini millî çıkarların savunulması eğilimine çeviren ve kendilerini “ulusalcı” olarak adlandıranlar, Türkçülüğün temel görüşlerine yabancıdır. Günlük bazı olaylarda görüşlerin çakışması, bir kısım toplantılarda yan yana görünmek, Türkçülükte bir değişimi ifade etmiyor. Türk ülküsü yerli yerinde ve sapasağlam duruyor.

• Orada burada, kendilerine “Türkçü” adını veren birtakım şahıslar veya gruplar ortaya çıkıyor. Bunlar, garip düşünceleri, tavırları, hatta kılıkları ile Türkçülüğün yanlış bir görüntü vermesine sebep oluyorlar. Ülkemizde sisli bir ortam mevcuttur. Kimin kime hizmet ettiğini kestirmek gittikçe güçleşmektedir. İyi niyetli bazı kimseler bile neye alet olduklarını bilmemektedir. Gerçek Türkçüler, bunlara karşı dikkatli olmalıdır.

• Türkçülük, kurumlaşmak zorundadır. Türkçülerin kendi bankaları, eğitim kuruluşları, şirketleri, iş ve istihdam alanları bulunmalıdır. Haftalık siyasî yorum dergileri, çocuklar, gençler ve hanımlar için ayrı dergiler, günlük gazeteler olmalıdır. Sözlü ve görüntülü yayın alanında mesafe alınmalıdır. Yani radyolar ve televizyonlar kurulmalıdır. Bir ülkünün kendisini topluma kabul ettirmesi ancak bu yollarla mümkün olabilmektedir.

• Türkçülük, kendisini yenilemek ihtiyacındadır. Muhatap olunan meseleler değişmiş, çeşitlenmiş, yenileri ortaya çıkmıştır. Bu kadar değişik konularda fikirler üretmek, çözüm yolları araştırmak ancak ilmî ve yetkili bir Türkçü kadro tarafından yapılabilir. Bu bakımdan Türkçülük Araştırma Merkezi kurulması gereklidir. Bu merkez, kütüphanesi, büroları, toplantı salonları ile ilmî çalışma yapılmasına elverişli olmalıdır. Orkun Vakfı’nın çalışma programında yer alan bu teşebbüs bugüne kadar gerçekleştirilememiştir.

• Orkun Vakfı’nın gerçekleştirmek istediği bir başka proje Türkçülük Müzesidir. Bu müzenin yer alacağı binada Türkçülüğün geçmişten günümüze panoraması çeşitli araçlarla belirtilecek, tanınmış Türkçülerin hayatlarından kesitler sunulacak, kullandıkları bazı eşyalar sergilenecek, kısacası ziyaretçilere Türkçülük hakkında tanıtıcı bilgiler verilecektir.

• Önemli bir nokta da şudur: Türkçüler birbirleriyle iyi geçinmeli, yok yere küskünlük ve ayrılık çıkarmamalı, birlik ruhunu bozmamalıdır. Küçük meseleleri anlaşmazlık konusu yapacak ölçüde büyütmek yanlıştır. Ana meselelerde bir ve mutabık olduktan sonra, her Türkçüye daha geniş bir düşünce ve hareket alanı bırakılmalıdır. Uygun bulmadıkları teşebbüslere katılmamak herkesin hakkıdır. Ancak, katılanları eleştirmek ve Türkçülük dışı saymak doğru değildir. Bunun aksi de aynı şekilde geçerlidir.

•••

Orkun, 100 sayılık yayın süresi içinde çok sayıda genç yazarı okuyucuyla buluşturmuştur. Eski ve yeni Türkçüler arasında bir bağ oluşturmuş, yeni tanışıklıklara ve dostluklara vesile olmuştur. Birçok makale, daha sonra başka araştırmalarda kaynak olarak gösterilmiştir. Bu durum, uzunca bir süre devam edeceğe benzemektedir. Orkun dergisi ve Orkun Vakfı ile bağlantı kurmak isteyen okurlarımız bundan sonra orkun@orkun.com.tr e-posta adresini kullanabilirler.

İmkânı olan okurlarımız www.orkun.com.tr aresindeki sitemizi ziyaret etsinler. Orkun’u ilerde burada ekran dergisi olarak yayınlamayı tasarlıyoruz. Bu tarz da ülkü yolunda bir görevi yerine getirebilir.

Orkun’un yayınına ara vermekten duyduğumuz üzüntü büyüktür. Bu üzüntüyü pek çok ülküdaşımızın bizimle paylaşacağına inanıyoruz. Ancak, üzüntü duymak bundan sonraki çalışmalar için engel değil, aksine itici güç olmalıdır. Bunu özellikle yeni yetişen Türkçü nesillere hatırlatmayı yararlı görüyoruz.

Veda ederken teşekkür borçlarımızı unutmayalım: Bize değerli şahsiyetleri ve imzaları ile ilk sayımızdan bu yana destek vermiş olan bilim, danışma ve yazı yarışması değerlendirme kurulu üyelerimize, yazarlarımıza, katkı sağlayan temsilcilerimize ve yayın kurulunu teşkil eden arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Orkun’u kuran, ona hayat veren, başyazarlığını yapan Atsız Hocamızın aziz hâtırasını rahmetle ve minnetle anıyoruz. Bir dönem Orkun’u yayınlayan, yazı işleri müdürlüğünü yapan, ona fedakârca hizmet eden İsmet Tümtürk’ü unutmamız imkânsızdır. Son dönem Orkun’un hazırlık çalışmalarına katılmış, yazı kurulunda yer almış, ilk yazılarını yazıp vermiş olan İsmet Tümtürk, Derginin ilk sayısının çıkacağı gün talihsiz bir trafik kazasında hayata veda etmişti. Ruhunun bizimle beraber olduğu inancıyla -ve farklı bir renkle göstermek suretiyle- adını yazı kurulumuzda daima muhafaza ettik.

Vefakâr okurlarımızla 100 sayı boyunca beraber olmanın şerefli hâtırası bu zor günümüzde bize teselli veriyor. Kim bilir, ömrümüz vefa ederse bir gün bir yerlerde yine buluşabiliriz. Şimdi Allahaısmarladık.

Tanrı Türk’ü Korusun

Altan Deliorman

 

Orkun'dan Seçmeler