Bu benim Orkun’un son sayısına son yazım değil, bundan
sonra her yazdığım yayın organında, her konuştuğum
televizyon programında, her yazdığım bilgisayar iletisinde, Türk’ün bulunduğu her yerde Orkun fikren olacaktır.
Türk milletinin varlığı Türk Devleti’ne bağlıdır. İlk çağlardan başlayarak küçük topluluklar hâlinde yaşayan insanları milletleşme sürecine sokan, maya-hars-kültür adlı manevî bulutun içinde toplumsal yapılanmasıdır. İnsan topluluklarını milletleşme sürecinde mayalayan ana ögeleri; dili, inançları, âdetleri, görenekleri, tarih şuurları, vatanları ve ortak çıkarlarıdır. Bu unsurların bileşkesi olarak ortaya çıkan milleti savunan, milliyetçidir. Milletin fertlerinin ortaklaşa meydana getirdiği bileşke gücün adı da devlettir. Devletin birinci görevi de milletin ve vatanın korunmasını sağlamaktır.
Millet, vatan ve devlet bu üç unsur insan için bağımsızlık, hürriyet ve namus demektir. Devlet kurulur, vatan elde edilir, millet denilen en yüksek toplum yapısına ulaşılır, ama bu üç unsurun da muhafazası ve geliştirilmesi gerekir. İSTİKLÂL SAVAŞI örneğinde olduğu gibi, o milletin mensubu edebiyat ve fikir adamlarının edebi eserleri ile vatan topraklarına fikir ağaçları dikmeleri gerekir.
Ziya GÖKALP, Gaspıralı İSMAİL , Ömer SEYFEDDİN, Namık KEMAL ve daha nice millî aydının fikir önderliğinde İstiklâl Savaşı azmi doğmuştur. Millî fikir birliğini harekete geçirip Türk Devleti’ni kuran da Mustafa Kemal ATATÜRK’tür.
Harekete geçen fikirlerin hamurunun karıldığı, fikirlerin birbiri ile mücadele ettiği ve yeni fikirlerin ortaya çıktığı zemin de yayın organlarıdır, kitaplardır.
Orkun bu yayın organlarından biridir. Orkun Türk Milletinin fikrî hayatında olduğu süre içerisinde, dün bu devlete ilk fikrî temelleri koyanların sesiydi, bugünde de bu devleti savunanların sesi olmaktadır.
Ama bugün insanımızın fikir hayatına Batının ve onun yerli işbirlikçilerinin yayın organları yön vermektedir. Bu basın top ve pop ile milleti meşgul etmektedir. Sonuçta insanlarımız temel değerlerine arkasını döndüğü için, Orkun’a da kayıtsız kalmasını anlamak zor değildir.
Türk milletinin varlıklarına göz dikenler, onun temelindeki maya-hars-kültür birliğini bozmayı hedefleyen dış güçlerdir. Onlar bu amaçla Türkiye’yi şeytan üçgenine alıp yok etme yolunda çalışıyorlar.
Millî bünye Atatürk sonrasında rahatsızdır; bu günlere doğru gelindiğinde ateşi giderek yükselmektedir; AB sürecinde millî konulara duyarlılık bakımından eli kolu kalkmamaktadır ve hatta AB bayrağını Türkiye’de göndere çekme noktasına gelinmiştir. Bu inanılmaz gelişmeyi dahi millet içine sindirmektedir. Özetle yabancı doktorların yanlış ilaç tedavisi ile gidişi de iyiye doğru değildir. Bu tespitlerimizin en belirgin göstergesinden birisi de milletimizin Orkun ve aynı çizgideki diğer yayın organlarına olan ilgisizliğidir.
Önceki birçok yazımızda bilgisayar ile insan arasında bir benzetme yapıp demiştik ki; insan bedenini yaratan Allah’tır ve tüm insanları eşit yaratır . İnsan herhangi mevcut bir bilgi donanımı ile birlikte doğmaz . Anne ve babasını tanımak, dillerini öğrenmek gibi her konu yeni doğan çocuğa en baştan öğretilir . Anne babadan, soydan gelen resim veya müzik kabiliyeti şişmanlık, zayıflık, uzun boyluluk gibi fizikî özellikler, inatçılık, konuşkanlık gibi yetenekler yaratılıştan gelir.
Öğretmek bir anlamda aklına yazmak demektir . Bilgisayar kasasını ise ortak insanlık aklı ile biz insanlar, mühendisliğimizi kullanarak yapıyoruz. Bilgisayar kasası tek başına boş bir metal yığınıdır. Onun işlem yapmasını, yazı yazmasını, hesap yapmasını sağlayan belleğine yüklenen yazılımdır.
Eşit yaratılan insanı diğerlerinden farklı kılan da doğumdan itibaren ilk önce ailesi sonra çevresi ve eğitim kurumları ile yüklenen bilgilerin tümü olan yazılımdır. İnsan bildiği kadar yapar. Yazılım, yani bilgilendirme okuldaki eğitimini bitimi ile sona ermez, hayatı boyunca basın organları ile sürekli olarak insanlara verilir. Orkun insanımızı doğru bilgilendirmede görevini yapmıştır. Gün gelecek, şafak sökecek ve o yarınlarda Orkun yine görevinin başında olacaktır. Bugünkü gibi sıkıntılı günlerde ise herkes kendine yakışanı yapacaktır.
Sayın A. Nedim ÇAKMAK’IN Manisa’da 1917-1922 yıllarında mutasarrıflık yapan Hüsnü Bey’in ibret dolu Yunan işbirliğini, Yunan ordusu ile birlikte Yunanistan’a gidip Hüsniyadis adını almasını, Hristiyan olup bir Yunanlı ile evlenmesini anlattığı belgesel kitabı mutlaka okunmalı. Bu kitaptan alınan aşağıdaki alıntılar kitabın önemini göstermeye yeter sanırım:
Dün olduğu gibi bugün de Hüsnüyadis* gibi işbirlikçiler olacaktır.
Dün; Manisa Mutasarrıfı Hüsnüyadis “Yunan işgal ordusu ile egemenliğimizi paylaşabiliriz” demişti !!!
Dün; 1 Kasım 1918 Anadolu Gazetesi- Eski Mütareke Gazetesi “Vilayet-i Sitte’nin (Van , Bitlis , Erzurum , Diyarbakır , Elazığ ,Sivas, Maraş) ile Antalya-Mersin ve İzmir’in işgal edileceği yalandır. Yalnız Çanakkale Boğazı’na bir İngiliz üssü kurulacaktır; o da bizim iyiliğimiz içindir…
Dün; 2 Kasım 1918 İzmir Köylü Gazetesi’nde Emin Süreyya “İngilizlere teşekkür ederiz. Mondros Mütarekesi sözleşmesinde çok emekleri oldu, Hülâsa ; ziraî , sınaî , ticari yönden gelişmenin yolu açıldı…
Dün; 6 Kasım 1918/ Anadolu Gazetesi. “bundan sonra…” başlıklı makale:
“Mademki Mondros Mütarekesi prensiplerini kabul ettik, o hâlde fedakârlık yapmak zorundayız . Özerk eyaletler konusunda bize yeni görevler düşmektedir. Topraklarımızın bir kısmının verilmesi sorun yaratmayacaktır.”
Dün ; 20 Mart 1919 /Köylü GAZETESİ/ eski mütareke basını… “ Mukadderatımız..” başmakale:
…İngiltere , Fransa , Amerika ve İtalya gibi devletlerden iyilik göreceğimizi ümit etmekte çok haklıyız, pek parlak olan istikbalimiz, onlara istihkakta ispat edeceğimiz ehliyetle bizi kucaklayacaktır !
Dün; 17 Mayıs 1919 Ahenk Gazetesi.
Yunan işgal kumandanı bir bildiri yayınlar: bu topraklar 3 bin yıldan beri Yunan milletinindir , kimse taşkınlık yapmasın , herkes işine baksın !
Dün; 25 Nisan 1920 , Peyam-i Sabah Gazetesi Ali Kemal
“İdam, İdam, İdam…”, Mustafa Kemal cezasını bulacak (!)
Dün; 6 Mayıs 1920 , Peyam-i Sabah Gazetesi, Ali Kemal
“Kemal’in maskaralıkları…”
Dün bunları yazanların içimizdeki bugünkü yerli uzantıları bilsinler ki, Türk evlâtları üstüne düşeni sonuna kadar yapacaktır. Hüsnüyadis’in patronlarına ve akrabalarına bir kez daha duyurulur.
Bu benim Orkun’un son sayısına son yazım değil, bundan sonra her yazdığım yayın organında, her konuştuğum televizyon programında, her yazdığım bilgisayar iletisinde, Türk’ün bulunduğu her yerde Orkun fikren olacaktır.
Orkun okuyucusunun en sık “Peki şimdi biz ne yapalım?” sorusuna bir kez daha cevap vermek istiyorum. Sayın okuyucu şu anda gönderdeki şanlı bayrağının yerini AB bayrağı almak üzere. Basında bu konu için yönerge hazırlandığı haberleri çıkmakta. Bugün yapılacak en önemli iş, bayrağına sahip çıkmaktır. Çünkü kağnısının önünde cephane taşıyan Şerife Bacı ve daha niceleri 12 havariyi temsil eden AB bayrağı Türkiye’de gönderde olsun diye can vermedi. Türk milletinin, şehitlerinin emaneti olan bayrağına sahip çıkmak birinci görevi değil mi?
DİPNOTU
*ÇAKMAK , A . Nedim . İşgal Günlerindeki İşbirlikçiler Hüsniyadis Hortladı , Kum Saati Yayınları 2 . Baskı İstanbul 2006