4 Haziran 2005 tarihli video gazetesinde Yorgo Kırbaki imzasıyla keşkek üzerine bir yazı yayınlandı. Söz konusu yazıda, Türkiye’den Yunanistan’ a 1922 de göç eden bir gurubun geleneksel keşkek yapımını sürdürdükleri ve bunu bir festival halinde her yıl tekrarladıkları anlatıldı. Yazar, gurubun Urla yakınlarındaki Güllübahçe’den göç ettiklerini; keşkeki beraberlerinde Yunanistan’a götürdüklerini ifade etmektedir.
Yazara göre “Güllübahçeli Adiyos Gergios Derneği” nin başkanı olan Hristos Kazos, -ki göç edenlerin 3. neslidir- dedelerinin Türkiyeden göç ettiğini, keşkeki Türkiye’den getirdiklerini belirtmektedir. Günde 3 bin porsiyon keşkek dağıtılan festivali geleneksel olarak devam ettirdiklerini ileri sürmüştür. Tariflerden belirlenen tek fark “keşkek” olan Türkçe adın “keskeki” olarak değiştirildiğidir.
Yazar, keşkeğin Yunanistan daki adının keskeki olarak bilindiğini, Türkiye’de kuzu ya da tavuk eti ve aşure buğdayına sarılıp beklenerek yapıldığını Yunanistanda ise böyle olmadığını ve etinin sığır olduğunu vurgulamaktadır. Ve en önemlisi de Yunanistan’daki söz konusu dernek başkanının Türkiye ile Yunanistan arasında ortaklaşa keskek festivalinin yapılması teklifini dile getirmektedir.
Cacıktan köfteye, musakkadan Türk kahvesine kadar değişen yüzlerce yemek ve içeceğe Yunanca isimler takarak sahip çıkmaya çalışan bir ulusun, keşkeki ortak kültür olarak önermesi anlamlıdır.
Hemen belirtelim ki, bu yazının konusu ağırlıklı olarak keşkek olacaktır. Keşkek, Türk dünyasında Oğuz boylarınca yaygın olarak bilinen ve bayram-düğünlerde sıkça yapılan ulusal yemeğimizdir. Ahmet Yesevî dergâhından Balkanlara kadar uzanan coğrafyada keşkeğin yapıldığı bilinmektedir. Nitekim. Yesevî dergahında kesilen kurbanların buğdayla beraber büyük kazanlarda kaynatıldığı ve pişen yemeğin bütün ziyaretçilere ve müritlere dağıtıldığı bilinmektedir. Oğuz boylarının Anadolu’ya gelişiyle birlikte keşkek de Anadolu’ya gelmiş daha sonra Balkanlara kadar uzanmıştır. Günümüzde, Türkistan’dan Balkanlara kadar uzanan bir coğrafyada, keşkeğin olduğu her yerde Oğuz boyları vardır ve Oğuz boylarının dediğimiz gibi bir bayram ve düğün yemeğidir.
Keşkek yapımında bölgesel olarak bazı ufak farklılıklar olmasına karşın; Batı Türklüğünün tüm kesimleri tarafından pişirilmektedir. Gazetede Türkiye’deki keşkek yapımı ile ilgili olarak verilen bilgi tüm gerçekleri kapsamamaktadır. Yazara göre Türkiye’de keşkek, kuzu ya da tavuk eti, aşurelik buğday ve nohutla yapılmakta; Yunanistan’da ise nohut konmamakta ve sığır etiyle yapılmakta imiş.
Keşkekin batı Türklüğündeki ortak malzemeleri et, buğday, yağ ve sudur. Eskiden fırınlarda uzun süreli pişirmelerle gerçekleştirilen keşkek; günümüzde ocaklarda kısık ateşte 3-4 saat pişirilerek yapılmaktadır. Hatta düdüklü tencerelerde de keşkek yapıldığını bilmekteyiz. Kullanılan malzemeler ailenin ekonomik durumuna bağlı olarak değişmektedir. Bir güvercin etiyle 10 kişiye keşkek pişirilebileceği gibi; Bir kuzunun tümünün keşkek kazanına konmasıyla 30 kişilik keşkek te yapılabilmektedir. Bu durum, göçebe yaşamın getirdiği sıkıntılarla açıklanabilir.
Türk Ocakları Samsun Şubesince geleneksel olarak kutladığımız Türkçülük gününde Keşkeki millî bir yemeğimiz olarak misafirlerimize sunmaktayız.
Kişisel olarak: -Çocukluğundan beri keşkekle büyümüş bir Türk olarak- en lezzetli keşkeğin malzemelerini de vurgulayalım: Ördek eti- buğday- tereyağı (az miktarda)- toprak çömleklerde ekmek fırınlarına akşamdan sürülmesi.-Keşkeğin servis öncesi iyice döğülmesi (karıştırılması).
Servisin pilavla birlikte yapılmasını tercih edenler de bulunmasına karşın; bu satırların yazarı keşkeği sade olarak üzerine tereyağı ve pul biberle yemeği tercih etmektedir.
Orta Asya’dan kaynaklanan geleneksel Türk mutfağı üzerine geniş bilgilerin olmamasını önemli bir eksikliğimiz olarak görmekteyiz. Göçebe kültürünün esas gıda maddeleri olan hayvanî ürünler yani et, süt, yağ yanına un ve unun ilk maddesi olan buğday ve undan üretilen diğer gıdalarla birlikte esas mutfak kültürünü oluşturmaktadır. Nitekim süt, et ve un birlikteliğinden Türk coğrafyasında sadece Anadolu’dan değil Türk coğrafyasında çok değişik yemekler yapılmaktadır. Sebzelere dayanan mutfak kültürü daha ziyade batı Türklüğünde vardır. Kurutulmuş meyve ve sebzeler ise Orta Asya’dan beri yemek kültürümüzün önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Orta Asya’daki Türk Devlet ve topluluklarına yaptığımız gezilerde aradan geçen 1000 yılı aşkın süreye ve binlerce kilometrelik uzaklığa rağmen kültürümüzde kopmaların olmamasına coşku dolu sevincimi hatırlıyorum. Anamın ve eşimin pişirdiği “bişi” (yumuşak mayalı hamurun kızgın yağa dökülmesiyle yapılan 10-15 cm çaplı gevrek kızarmış ekmek) Isık Göl’de ve Tanrı Dağları’nda daha küçük ve üçgen şekillerde karşıma çıkmıştı. Tıpkı köyde yediğimiz gibi; çay, kaymak (tereyağı) ve reçelle sunulmuştu. Sığır-koyun barsağı ve kıyma ile yapılmış “sucuk”, Bişkek ve Almatı’da “cucuk” olarak at barsağı ile yapılmış olarak karşımıza çıkmıştı. Kaşığa 40 tanesi sığan ve suda haşlanarak pişirilen Anadolu Mantısı, Kırgızistan’da porsiyona 4 tane konan ve buharla pişen Kırgız mantısı idi. Yoğurtlu çorba, un kavurması (çorbası), hıngel, beşparmak ve diğerleri ninelerimizin ninelerinin ninelerinin pişire pişire bizlere bıraktıkları kökenlerimizden gelen kültür miraslarımızdır. Onları kimseyle paylaşmaya niyetimiz yoktur.
Yunanistan’daki sosyal yapı ve Türk düşmanlığı konusundaki tespit, bilgi ve yorumlarımızı ayrı bir yazının konusu olarak bırakıyoruz. Mübadil Rumlara bakış da bu kapsamdadır.
Biz Türk Ocakları Samsun Şubesi olarak Türkçüler gününde keşkek festivali de yapıyoruz. Eğer Sayın Kırbaki ve Sayın Kazos misafirimiz olurlarsa onlara da ikram edecek keşkek, Türkistan pilavı ve kımızımız olacaktır.
3 Mayıs 2006’da bekleriz.
Türk televizyonlarının batı yakalı şişman ve komik çocuğu, oynadığı televizyon dizisinde, üzerinde İngilizce slogan yazılı tişörtle gözüktü. Tombul çocuğun göğsünde “Georgia Buldog” yazıyordu. Herhalde bir yerlere veya bir takım mahfillere mesaj veriyordu. “Gördük” ve “Not” ettik.