Ana Sayfa 1998-2012 Müzakere tarihi alma sürüngenliği

Müzakere tarihi alma sürüngenliği

Birileri, yabancıların talimatlarıyla, onların içerideki paralı uşaklarının alkışlarıyla hiç sıkılmadan/yılmadan el kapılarında sürünürken koskoca milleti de sefaletle süründürmektedirler.

Bu söz konusu birileri, önde gelen bir Yunanlı’nın “ilk defa Attila olmayan bir Türk’le karşılaşıyorum” sözlerine de muhatap olmuşlardır. Bu sözleri duyduktan sonra öyle büyük bir acı hissettik ki; anlatılamaz… Çünkü bu sözler net bir biçimde kimler tarafından yönetildiğimizi ortaya koymuştur.

Bir defa en baştan; Türk olmayan zaten Attila olamaz, Türk olan Attila olur…

Attila, Tuğrul, Alparslan, Kılıçarslan ve Atatürk Türk’ün özüdür. Çünkü her biri Türk’ün özelliklerini kendi kişiliklerinde bütünleştirmişlerdir. En önemlisi onurlarından taviz vermemişler, bundan dolayı Avrupa’yla hesaplaşarak, haddini bildirmişlerdir.

Attila kendisini küçük gören Avrupalı’ya; “hanedan ailesi mensubu değilim, fakat asil bir milletin evlâdıyım” diyerek tavır koymuş, onurundan zerrece taviz vermediğini göstermiştir. Fakat söz konusu birileri Attila gibi asil bir milletin evlâdı olmakla asla iftihar etmemişlerdir.

Çünkü onlar, Türklüğü benimsemeyen Türkiyeli (Türkümsü)lerdir. Türk, bu vatana (Türkiye’ye) hem adını, hem ruhunu velhasılı toprağın ın her zerresine varlığını verendir. Fakat Türkiyeli sadece zaman ve koşullar icabı Türk’ün vatan yaptığı bu ülkede hayatını sürdüren, bu topraklarda ikamet edendir. Bu vatan zor durumda kaldığında, fizikî işgale uğradığında bir turist gibi kolayca bu vatanı terk edebilir.

Bu aradaki derin uçurumu iyi fark etmek gerekir.

* * *

Aşağılık Haçlı zihniyetinin dayatmalarının bir zamanların İslam mücahitleri (!) tarafından halktan saklanarak yerine getirilmesine alıştık. Fakat bu son talebin yerine getirilecek olması artık “bıçağın kemiğe dayandığı an”a geldiğimizi gösterir.

“Türkiye, Ermeni soykırımını tanıyacak”

Bu haberin alındığı kaynak Hürriyet Gazetesi’nin bir köşe yazarıdır. Söz konusu şahıs bu haberi koca harflerle başlık yaparak sanki bir bayram sevinciyle kutluyor.

Haberin geçerliliğine dayanak gösterilen sözler Fransa Demokratik Birliği lideri François Bayrou’ya ait:

“Türkiye kendisinden istenen kriterleri yerine getirecek. Hatta, bizim gözümüzde vazgeçilmez bir koşul olan Ermeni soykırımının tanınması konusunda bir çözüm (düzenleme) bulunacağına da inanmış bulunuyorum. Gerçek soru şu: Türkiye’nin adaylığı Avrupa’nın siyasal birliği projesi ile bağdaşıyor mu? Benim yanıtım: Hayır!”

Bu sözlerin anlamı aynen şudur:

“Biz, Ermeni soykırımının tanınacağına dair gerekli yetkililerden gereken, sağlam garantiyi aldık. Ama Ermeni soykırımı tanınsa da Türkiye’yi AB’ye almayacağız.”

Şu küstahlığa, şu utanmazlığa bakın!…

François Bayrou’ya göre Türkiye’nin AB’ye üye olamayacağının sebebi Tayyip Erdoğan’ın “Bizim için, Avrupa’nın farklı uygarlıkların bir buluşma yeri olması gerekir” sözleri.

Yani Tayyip Erdoğan’a göre arada bir uygarlık farkı varmış…

Söz konusu yazar Avrupa dalkavukluğunda daha da ileri giderek Tayyip Erdoğan’ı “bir başka uygarlığa ait olduğu”nu söylemesinden dolayı cumhuriyetin bütün kazanımlarını içine sindirememekle suçluyor.

Yani yazara göre; cumhuriyetin bütün kazanımları=Avrupa’yı taklit.

Şu çarpık cumhuriyet anlayışının ötesinde uşaklaşan beyine bakın!..

Güya François Bayrou’nun eline müthiş bir koz verilmiş olunuyor: “Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Avrupa uygarlık ailesine mensup olmadıklarını kabul etti!”

Bize göre ise;

Yüce Türk Milleti ne Avrupa (uygarlığı değil) uygarsızlığı içerisindedir, ne de Avrupa Birliği farklı uygarlıkların bir buluşma yeridir.

Tarih boyunca zaten Yüce Türk Milleti en büyük uygarlıkları yaratmıştır.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giriş süreci demek Avrupa’nın Türkiye’yi sömürgeleştirme ve işgal stratejisi demektir.

“AB’ye girmek için daha verecek neyimiz kaldı?” sorusuna “hiçbir şeyimiz kalmadı” cevabı verildiğinde AB’ye girmiş olacağız.

Bunu akıl ve mantık sahibi her Türk anlamalıdır.

Türkiye, şu an bir yol ayrımına gelmiştir. Önünde iki yol vardır; ya “AB’ye girişe evet” diyecektir, ya da “tam bağımsızlığa evet” diyecektir. Her ikisine hiçbir surette “evet” denilemez. Üçüncü bir alternatif asla yoktur, olamaz! “AB’ye girişe evet” denildiğinde “tam bağımsızlığa hayır” denmiş olacak, “tam bağımsızlığa evet” denilirse bunun sonucu “AB’ye girişe hayır” olacaktır.

Avrupa muhipleri (sevenleri), Amerika muhipleri bundan sonra meydanı boş bulduklarını sanmamalıdırlar. Bu vatanın aslî sahipleri uzun zamandır savunma, sinme durumunda kalmışlardır. En iyi savunma saldırıdır mantığıyla hareket ederek vaktinde ve etkili tepkiler geliştirerek, çeşitli kampanyalar düzenleyerek gündem yaratılmalıdır.

Bu büyük millet yine gerekeni yapmalı ve kendisini AB kapısında uşaklaşmaya, yok olmaya sürükleyenlere tavır koymalı, casus kılıklı, dışarıdan ödenekli basın-yayın tayfasının yönlendirmesine de kanmamalıdır.

TAM BAĞIMSIZLIĞA EVET

AB’YE GİRİŞE HAYIR

 

Orkun'dan Seçmeler

Yeni hedefimiz neresi?

PETROL KANUNU