Ana Sayfa 1998-2012 MUHSİN YAZICIOĞLU

MUHSİN YAZICIOĞLU

Kendisiyle aynı mekânda bulunmadım. Fakat politikacılarda ender bulunan samimiyeti, mertliği ve dürüstlüğü sebebiyle şahsiyet olarak ilgi alanımdaydı. Hayranlık duyuyordum. Bu sebeple devamlı tâkip ettim.

İki olay, O’na olan ilgi ve hayranlığımı derinleştirdi:

1990’lı yılların sonlarında bir gün eve geldiğimde, Muhsin Yazıcıoğlu tarafından arandığımı söylediler. Sonradan öğrendim, ofis telefonumdan da aramış. Her iki arayışında da bizzat kendisi konuşmuş. Yarım saat sonra telefonun zili çaldığında, ‘O olmalı’ Diye düşünerek ben açtım. Yanılmamışım. Çok eskiden beri tanışıyormuşuz intibaını veren konuşma tarzı ile beni, partisinin Ankara’da yapılacak büyük kurultayına dâvet ediyordu. Görüşmenin, partiye yeni intisap eden ve eski bir dostum olan milletvekilinin tavsiyesi üzerine gerçekleştiğini tahmin ediyorum. Nezâket ve teşekkür cümleleriyle, başarı dilekleriyle görüşmemiz sona erdi.

İkinci olay; İstanbul’da Süleymaniye Camii karşısındaki meşhur kurufasulyecide yaşandı:

Günümüzde; hükümette çok önemli bir konumda bulunan ve o dönemde, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kurulmadığı için bağımsız milletvekili olarak parlamentoda bulunan bir tanıdığımın dâvetlisi idim. Sözünü ettiğim kişi; yemek sırasında aynen şunları söyledi: ‘Türkiye’de mevcut parti liderleri içerisinde mert, güvenilir, her türlü övgüye layık bir tek isim var: Muhsin Yazıcıoğlu.’

Masamızda bulunan AKP’nin birinci iktidar döneminde tam süre bakanlık yaptıktan sonra 2007 seçimlerinde aday gösterilmeyen dostum da söylenenleri tasdik etti.

Türkiye’de bir politikacının, başka bir politikacıyı; eğer bir beklenti içerisinde değilse, bu cümlelerle anması az görülen olaylardandır.

Temiz toplumlarda şaibeli olmak, siyasî hayatı bitirir. Türkiye’mizde, Maalesef… bırakınız şaibeli olmayı, sâbıkalı olmak bile bir mânâ taşımıyor. Hatta, siyâset ve devlet kademelerinde yükselmek için bu küçültücü sıfatlar, aranılır hâle geldi. Muhsin Yazıcıoğlu’nun duruşunda ve ifâdelerinde, dürüstlüğü, mertliği, güvenilirliği… meziyet değil, me cburiyet olarak kabullenen bir tavır vardı. Denilir ki; ‘Eline imkân geçmemiş, dolayısıyla imtihana girmemiş insanın dürüstlüğü kalıcı değildir.’ Bu sözün, Muhsin Başkan için de geçerli olabileceğini söyleyen bir tek kişiye rastlamadım.

Böyle bir ortamda temiz kalabilen çok az siyâset adamı var. O, çok az sayıdaki dürüst politikacıların en önde yürüyeni idi. Böylesine değerli bir siyâset adamımızı, akıl-hafsala almaz tedbirsizlikler ve beceriksizlikler sonunda kaybettik.

O; ölümü vuslat olarak kabullenmiş bir mümin idi. Gönüldaşı şair Erdem Beyazıd’ın ifâdesiyle;

Ölüm bize ne uzak, / Bize ne yakın ölüm.

Ölümsüzlüğü tattık / Bize ne yapsın ölüm.

Diyordu âdeta.

* * *

1954 yılında Sivas’ın Şarkışla İlçesi’ne bağlı Elmalı Köyü’nde, bir çiftçi ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta tahsilini Şarkışla’da tamamladı. 1968 yılında 14 yaşında iken Ülkü Ocakları Şarkışla Şubesi’ne üye oldu. 1972’de Ankara’ya gelip Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne girdi ve oradan diploma aldı. 1978 yılında, 24 yaşında iken Ankara’da Ülkü Ocakları’nın genel başkanı oldu. 1980 yılının başlarında Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Danışmanlığı görevine getirildi. 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi’nden sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Dâvâsı’nın sanığı olarak hapse atıldı. Hapis hayatının ikinci yılında, sol görüşlü bir sanığa işkence edilmesini protesto ettiği için hücreye konuldu. 5,5 yılı 3 metrekarelik hücrede geçti.

Ceza almadan serbest bırakıldığında, mağdur ülkücülere yardım amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı’nın Başkanlığı’na getirildi. 1987’de arkadaşlarıyla birlikte Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) saflarında tekrar siyâsete girdi. 1991 yılında Sivas’tan milletvekili seçildi. 1992 yılının Temmuz ayında, görüş ayrılıkları sebebiyle, berâber olduğu arkadaşları ile birlikte MÇP’den ayrıldı. 29 Ocak 1993 tarihinde Büyük Birlik Partisi (BBP)’ni kurdu ve partinin Genel Başkanlığı’na getirildi. 24 Aralık 1995’te yapılan milletvekili genel seçimlerinde ANAP-BBP ittifakı ile 20. dönem Sivas milletvekili olarak yeniden Meclis’e girdi. 28 Şubat 1996 tarihinde ANAP’tan istifa ederek partisine döndü. 26 Nisan 1998, 8 Ekim 2000, 2 Haziran 2002, 20 Temmuz 2003, 30 Nisan 2006 ve 15 Nisan 2007 tarihlerinde yapılan BBP genel kurullarında da başkanlık seçimlerini kazandı. 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılacak milletvekili seçimlerine bağımsız aday olarak katılabilmek için partisinden ve genel başkanlıktan istifa etti. Sivas bağımsız milletvekili seçildikten sonra, 19 Ağustos 2007 tarihinde BBP’de yeniden genel başkanlık görevini üstlendi.

29 Mart 2009 tarihinde yapılacak mahallî idâreler seçimi sebebiyle, 27 Mart 2009 günü, partisinin Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde düzenlenen propaganda toplantısından sonra Yozgat’taki toplantıya yetişmesi için kiralanan helikopterde yolculuk yaparken, kötü hava şartları sebebiyle helikopter düştü. Kendisinden ve berâberindeki 5 kişiden 47 saat haber alınamadı. 18 Mart günü saat 17 sıralarında, donmuş bir vaziyette bulunduğu ve ebedî âleme intikal ettiği açıklandı.

Böylesine acı bir kaybın tekrarlanmaması için, yazımın ilk bölümünde sözünü ettiğim tedbirsizlik ve beceriksizlik üzerinde durmak gerekiyor:

Kiralanan helikopter, tek motorlu ve tek pilotludur. Böyle bir helikopter ile ancak şehir üzerinde kısa turlar yapılabilir. İstanbul’dan Kahramanmaraş’a gitmesi bile başarı iken, kontrolden geçmeden Yozgat’a gitmek üzere havalanması, aklın kabul edebileceği bir hareket olmasa gerek. Üstelik hava şartlarının kötülüğü bilinerek…

Kazanın haber alınmasından 15 dakika sonra olay mahalline ekip gönderilmesindeki beceri, maalesef, sonraki 47 saatte gösterilemedi. Umulur ki bir soruşturma açılır, varsa suçlu bulunanlar cezalandırılır ve yeni değerlerimizin aynı şekilde kaybolmaları önlenir.

* * *

Tanıyanlarının ve dostlarının ifâdesiyle Muhsin Başkan, vasıflı bir insan, üstün vasıflı bir politikacıydı. Kendisine zulmedenlere karşı gönlünde, bırakınız intikam duygusunu, öfke kıvılcımı bile oluşmamıştı.

Türkiye Cumhuriyeti’ni; yalnız Osmanlı’nın değil, Selçuklu’nun da devamı olarak görüyordu. O’nda, Nizamülmülk ahlakı ve idealizmi, Köprülü Mehmed Paşa’nın devlet ve hizmet anlayışı vardı. Bir idealist olarak vatan-millet için başlattığı mücâdeleyi, içerisinde bulunduğu siyâset çevresinin kirliliğine rağmen temiz ve dürüst kalarak devam ettirebildi. Siyasette Muhsin Başkan ayarında politikacılara çok ihtiyacımız var. Bu ihtiyaç sonraki yıllarda daha da artacağa benziyor.

Katı ve acımasız mücâdelelerin mengenesinde geçen en verimli ve değerli 7,5 yıllık döneme rağmen duygu insanı idi. Şu şiir, O’nun bu yönünü ortaya koyuyor:

ÜŞÜYORUM

Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır,

Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum.

Gözlerim parke parke taş duvarlarda

Açılıyor hayal pencerelerim.

Hafif bir rüzgâr gibi süzülüyorum,

Kekik kokulu koyaklardan (1) aşarak

Güvercinler ülkesinde dolaşıyor

Bir çeşme başı arıyorum.

Yarpuzlar (2) arasında kendimi bırakıp

Mis gibi nane kokuları arasında

Ruhumu dinlemek istiyorum.

Zikre dalmış her şey,

Güne gülümserken papatyalar

Dualar gibi yükselir ümitlerim.

Güneşle kol kola kırlarda koşarak

Siz peygamber çiçekleri toplarken

Ben çeşme başında uzanmak istiyorum.

Huzur dolu içimde,

Ben sonsuzluğu düşünüyorum,

Ey sonsuzluğun sâhibi, sana ulaşmak istiyorum!

Durun kapanmayın pencerelerim,

Güneşimi kapatmayın,

Beton çok soğuk, üşüyorum…

MUHSİN YAZICIOĞLU

(1) Koyak: İki dağ arasında kalan büyük çukur, dağlar üstünde bol otlu çukurluklar.

(2) Yarpuz: Dere kenarlarında yetişen leylak rengi çiçeği olan, güzel kokulu çok yıllık otsu bitki.

* * *

Dâvâ adamları hep uzatmalarla yaşarmış. Ankara-Kahramanmaraş yolculuğu O’nun son uzatma dönemi imiş. Kahramanmaraş-Yozgat-Ankara yolculuğu başlarken… uzatmalarla birlikte her şey bitiverdi.

Mekânı cennet olur inşallah. Geride kalanlarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

 

Orkun'dan Seçmeler