Ana Sayfa 1998-2012 MİLLİ GÜVENLİK KURULU BİLDİRİSİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

MİLLİ GÜVENLİK KURULU BİLDİRİSİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

(E) Alb. İsmail Tansu

MGK’nın 20 Haziran günkü toplantısından sonra yapılan açıklamada, terör ve Kıbrıs sorunu’nun konuşulduğu bildirildi.Terörle mücadele konusunda; “Terörizm’le mücadelenin gerektirdiği tüm önlemlerin, koşullar ne olursa olsun alınmaya devam ediliceği” vurgulanmıştır.MGK bildirisinde, Kıbrıs sorunu konusunda ise, 2 önemli husus üzerinde görüşmeler yapıldığı ve bazı kararlar alındığı belirtilmiş ve şu görüşlere yer verilmiştir: “Çözüm iradesi göstermesine reğmen, Kıbrıslı Türkler üzerindeki kısıtlamarın sürdürülmesi’nin kabul edilemiyeceğinin altı çizilmiş ve KKTC’nin Uluslararası alanda yalıtılılmışlığının giderilmesi amacıyla alınıcak önlemler üzerinde durulmuştu”

İç politikadaki gergin gelişmeler, terörün tırmanışı ve erken genel seçimler dolayısıyla yaşanmakta olan kritik günlerde, MGK toplantısında. Kıbrıs sorununun da gündeme alınması ve durumdan ciddi olarak sikayetçi olunması, önemli kararlar ve önlemler alınması, dikkat çekici ve sevindirici işaretlerdir. Çünkü; MGK toplantılarından sonra yapılan açıklamalarda, Kıbrıs konusunun da görüşüldüğüne pek yer verilmezdi. Bu defaki açıklamada özellikle, “Türklerin çözüm iradelerini göstermelerine rağmen” ifadesine yer verilmesi çok ilginçtir. Bu ifadenin aslında “Çözümlenecek bir sorun olmadiğı halde” anlamına geld diği açıktır.Bütün bunlar Devlet’in Kıbrıs konsunda daha aktif ve daha etkin bir politika izleyeceğinin işareti sayılabilir.Ayrıca; MGK açıklamasında, “KKTC’nin Uluslararası alanda tanınmazlığının giderilmesi amacıyla alınacak önlemler üzerinde durulması” kararı’da şimdiye kadar duymadığımız son derece önemli, doğru ve rahatlatıcı bir gelişmedir.

MGK gibi, Devletimizin çok etkin bir kuruluşunun Kuzey Kıbrıs için savunduğumuz fikirlere eğilim göstermesi de, KKTC’nin bağımsızlığının zedelenmemesi için mücadele etmekte olanları umutlandırmıştır.

Türkiye’nin Kıbrıs davasında başındakî dert aslında Rum ve Yunanlılar değildir, Başı emperyalist devletlerdir.Türkiye’nin müttefiki oldukları için dostları sayılan bazı emperyalist devletler, Kıbrıs’ta bağımsız bir Türk Devleti’nin varlığını istemiyorlar. Onlar, stratejik çıkarları gerektirdiği zaman düşmanca davranışlardan çekinmiyorlar. Bu gerçek apaçık ortada iken, 2002 yılından beri iktidarda bulunan TC ve KKTC Hükümetleri, hem millî çıkarımıza aykırı, hem de birbirinden farklı politikalar güderek, sanki düşmanlarımızın çıkarlarına hizmet etmektedirler. Bu görüşümü, altını çizerek kaydediyorum.Bu politikaların içeriğini kısaca belirtmek gerekirse, söyleyebileceklerimiz şunlardır: Türkiye Hükümeti’nin, AB üyeliği politikasına, Kuzey Kıbrıs hükümetinin ise Güney Kıbrıs Rumlarıyla birleşip bütünleşmek heves ve arzularına “Kara sevdalılar gibi” kapılmış olmalarıdır.

Bugünkü Hükümetlerimizin Kıbrıs davamıza bakış açıları böyle iken kuşkusuz endişeli ve huzursuzduk. Ancak şimdilerde karamsarlığa kapılmaya gerek yoktur. Turkiye’de 22 Temmuzda Genel seçimler yapılacaktır. Son 6 ayda Türkiyede olan bitenlerden sonra, seçim sonuçlarının ne gösterecegi çok önemlidir.

22 Temmuz seçimlerinden sonra iktidara gelecek olan TC hükümetinin, eğer yine bir süpriz olmazsa, Türkiye’nin her türlü millî çıkarlarını, bu arada Kıbrıs sorununu da rayına oturtacağını umuyoruz. Bunun tersinin de olabileceği düşünülerek uyanık olunması gerekir.

İktidara gelecek TC Hükümetinden beklentimiz, emperyalist devletlerin, sun’i olarak yaratıp burunlarını soktukları ve kör düğüm haline getirdikleri Kıbrıs sorununu, “Artık bukadar yeter bizim Kıbrıs sorunumuz yoktur” diyerek, elinin tersiyle itip red etmesidir. İşte bu Kıbrıs sorunun kökünden çözümü demektir. Bu atağı yapmak için TC Devleti her türlü haklılığa, güce ve insiyatife sahiptir. Yeter ki Türkiye’yi yönetenler, bunların bilincinde olarak, o millî şuuru idrak etsinler.

Peki âlâ seçimden sonra iktidara gelecek hükümet o atağı nasıl yapmalıdır.Mesela hayalimde canlandırdığım şöyle bir mizanseni sahneye koyabilir:Yeni hükümetin başbakanı, tıpkı Büyük İskender’in “hiç kimsenin çözemediği söylenen efsanevî GORDİUM düğümünü çözmeye kararlılıkla gidip, bir kılıç darbesiyle o kör düğümü çözdüğü” gibi çözüp atabilir. Yeni başbakan hükümetini kurduktan sonra, TBMM’den güven oyu almak için, hükümet programını okurken, dış politika bölümüne de, Kıbrıs’a sıra gelince, yukarıda belirttiğimiz sözlere, “KKTC sonsuza kadar yaşıyacaktır” sözlerini de ilave ederek açıklar ve artık ortada Kıbrıs sorunu diye, müziç bir sorun kalmaz. Böyle bir davranışa hiçbir devletin karşı çıkmaya hakkı yoktur.

Farzedelim ki şimdi de yine, Birleşmiş Milletlerden taraflara, ANNAN planı gibi bir çözüm önerileri paketi sunuldu.Eğer bu pakette de, KKTC’nin bağımsızlık ve egemenlik haklarını kaybettirecek hükümler bulunur ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti bu planı aynen kabul etmek isterse ne olacaktır.Türkiye Cumhuriyeti hükümeti buna göz yumup izin verecek midir? Şayet TC Hükümeti Kuzey Kıbrıs Hükümetini serbest bırakır kendiside planı uygun bulursa, her iki hükümettende bu gaflet, bu fahiş hatanın, Türk Ulusu ve Devleti tarafından hesabı sorulmaz, her iki tarafın da defteri dürülmezmi?Bu soruların yanıtını Yüce Türk Ulusu’nun kamuoyu verecektir.

Doğrusu ve bize düşeni, karamsarlığa kapılmamak, beklemek ve uyanık olmaktır.

 

Orkun'dan Seçmeler