Sevgide muhabbet, sözde çıkar yok
Erenlerden aldım, özde çıkar yok
O ocakta piştim, közde çıkar yok
Ayıranı sevmem, insan ayırmam.
Sev dedikçe sevdim bu güzel yurdu
Paylaşarak kardeş, azalır derdi,
Yabancılar sana, deva mı verdi?
Vefasızı sevmem, vefa ararım.
Bu duyguları bana veren, gönlümü sevgi öz suyu ile yoğuran elbette ki eğitim kurumudur.
Bu kurum bir zamanlar zeki öğrencileri öğretmen yaptı. Daha çok çalışanları da “Yüksek Öğretmen Okulunda kendi kültürümüzle” işleyerek, öğretmenine, öğretmen yetiştirdi.
Bu seçkin insanlar Hoca Ahmet Yesevî’nin müridi, Yunus’un, Mevlânâ’nın ve Hacı Bektaş-i Velî’nin sözcüsü oldular.
“Sev, dediler r, sevmez isen, sevilmezsin, sevilmeyince de başaramazsın” dediler.
Bizleri sevgi ile yuğurdular. Türkçemizin genel kurallarını çok iyi verdiler. Yazılı anlatımı ön plânda tuttular. Kelime dağarcığımızı zenginleştirmek için çok okumamızı, şiir ezberlememizi tavsiye ettiler.
– Neden sevgi hocam dedim. Cevap verdi:
“- Benim akıllı oğlum,
Seven sevdiğine hiçbir zaman ihanet etmez, Biz Allah sevgisini veriyoruz. Siz de, O’nu sevdiğiniz için hata etmekten, yani yanlış yapmaktan uzak duruyorsunuz. Böylece ne seven ne de sevilen inciliyor”. İşte biz vatan, millet, bayrak diyoruz. Bu değerlerle yoğrulan sizlerden bu ülkeye kötülük gelmez.
İyi ve güzeli düşünen zekâ da sürekli güzel şeyler üretme gayreti içerisinde olur. Zekânız da sürekli gelişir. Sizler birer dahi olursunuz.
Hep öğretmen olacaksınız, telkini ile yetiştirildik.
Sürekli öğrenen kişi olduk. Mesleğimizi de başarıyla yürüttük. Biz de sevgi aşıladık. Sevginin zekâyı besleyen en güzel gıda olduğunu biliyorduk. Çok zeki çocuklarımıza özel kurslar düzenledik. Onları devlet yurtlarında, devletçi yurtlarda barındırarak bu milletin sevdalısı yaptık.
Bazıları da yanlış yaptı… Oyuna geldiler. Ezilen kendileri oldu. Dayanamadım onlara türkü yaktım:
Ovayı çiçek bürüdü
Bu atılan taşlar niye?
Dağlarda karlar eridi,
Aradaki kışlar niye?
Sevgiden yoksun canım
Aç değil, toksun canım
Seni, benden ayıranı
Yılanlar soksun canım.
Nasıl bu sıkıntıları dile getirmeyim?
Şair diyor ki:
“Yoksa şu yaprakta Oğuz
Yoksa şu mermerde Yavuz,
Biz de yoğuz, biz de yoğuz.”
Aynı değerlerden zevk alan milleti, özünde bir olan milleti, bak yabancılar ne hâle getirmek istiyor.
“Millî benliğini bilmeyen milletler başkalarına yem olur” sözü Atatürk’ündür.
“Kendi değerlerinden zevk almayan ruhen hastadır” sözü de bir sosyologumuzundur.
Milleti, millet yapan kurum-kuruluş millî eğitimdir.
Bu kuruma zeki insanları yerleştirelim. Onlar bizi nasıl işleyeceklerini bilirler. Ondan sonra müsterih olalım.