GEÇMİŞ zamanlarda, hele Yakut olduğumuz dönemlerde Yölken Bıraaya adında bir şaman yaşıyordu. Bizim Oltek cemaatinin ecdâdı olan bu şaman katil bir kişiydi, çok şaman yiyip canını almıştı. Kimi gönlünden geçirmişse onu yerdi. bu özelliğinden dolayı diğer şamanlar ona düşman oldular ve onu yok etmeyi düşündüler. Dokuz şamanın abaası’ları (kötü ruhları) bir yere toplanıp onun üzerine yürüdüler. Onlar hemen her dona girdiler, ayı, kurt, köpek, hattâ öküz bile oldular. Çok olduklarından hemen şamanı yemeye başladılar. bu durum karşısında şaman canını kurtarmak için korkunç bir kuşa dönüp Lena ırmağına doğru uçtu. Bunu gören diğer şamanlar kuş donuna girip onun ardınca gittiler ve onu kovdular.1
Kütahya -Altıntaş yöresindeki bir köyde zalim bir bey vardı. Resul Baba bu bey ve adamları avda iken altın boynuzlu bir geyik donuna girer, bey ve adamları onu yakalayamazlar, geyik oradan bey için yapılmış kilisenin yanına kaçar, kiliseye gelince bu sefer güvercin donuna girip kilisenin damına konar. Tekrar duvarın dibine inip insan şeklini alır. Bey ve adamları kendisine saygı gösterirler, Müslüman olurlar.2
•••
Kısince adlı bir şaman büyük bir kuş donuna girip uçarak Hık-Haya dağına geldi, kondu.3
Develi ilçesi Epçe köyünde medfun Epçe Sultan günlerden bir gün aynı ilçenin Havadan köyü zaviyesinde bulunan şeyhi ziyaret etmek ister. Epçe Sultan koca bir kuşa binerek uçar ve Havadan köyüne yönelir. Epce Sultan’ın kendini ziyarete gelmekte olduğunu anlayan Havadan Şeyhi ise, Epçe Sultan’ı karşılamak için bir kaya parçasına biner ve uçar. Her iki veli de belli bir noktada karşılaşırlar. Veliler birbirlerini selâmlarlar.
Ancak Epçe Sultan, Havadan Şeyhinin kendisinden daha üstün olduğunu onun bir kaya parçasına binip gelmiş olmasında anlamış olur ve hayatı boyunca ona saygı ve hürmette kusur etmez.4
•••
Bir gün Küsteh, Terbet Mihail’in evine misafirliğe geldi. Terbet Mihail’in karısı çok cimri idi. Şaman bu kadından et pişirmesini istedi. Fakat hanım etlerinin olmadığını söyledi ve şamana et pişirmedi. Şaman karıya”biraz bekleyin, etiniz olacak” dedi, çıkıp gitti. Şamanın evi terketmesinden sonra ev sahibinin öküzü ve inekleri öldü.5
Uşak’ın Sivaslı ilçesinde Ayse Ceylan adlı bir kadın evde yufka açarken yaşlı bir adam (Hızır) gelip pekmez ister. İşi biraz acele olan kadın yaşlı adama pekmezinin olmadığını söyleyip başından gönderir. Bir kaç gün sonra işi dolayısıyla çatı katına çıkan kadın 4-5 pekmez küpünün tamtakır olduğunu görür.
•••
Eski zamanlarda Bergese Oyun adlı bir şaman vardı. Onunla aynı zamanda Hoçın ulusundan Hamnatçık Oyun adında bir başka şaman da yaşardı. Bergese Oyun’un bir dostu vardı. Bir gün dostunun biricik oğlu verem hastalığına tutuldu. Dostu, Vilyuy’da oturan Bergese’ye bir adam gönderdi ve Bergese’den oğlunu hastalıktan kurtarmasını istedi. Bergese şaman daveti getiren adama “ben hastayım, gidemem. Hoçin’de benden hiç de geri olmayan Hamnatçıt adlı bir şaman var, onu götürün” dedi. Hemen adam Bergese’nin söylediği üzere Hamnatçıt’a müracaat etti. Şaman da gitmeye razı oldu. Yola koyuldular. Baktılar ki İnahat’ın oğlu henüz ölmüş. Evde bir çok adam vardı. Onların arasında beş şaman da bulunuyordu. Oradakiler ağlıyordu. Bunlar şamanı görünce, onun boş yere geldiğini ifade ettiler. Buna aldırmayan Hamnatçık kamlığa başladı. İlk önce ev sahibinden süt pişirmesini istedi. Şaman kamlık ederken ölü dirildi ve süt istedi. Ölü sütten biraz tattıktan sonra “anlamıyorum, ya ölmüş, ya da bayılmışım” dedi. Hamnatçıt da “ben hele dönem özüm barede ruhlara haber verip onun canını saklamıştım, hasta ölmemiş kendinden geçmişti” dedi. Daha sonra şaman hastanın babasına dönerek oğlunun üç yıldan önce ölmeyeceğini söyledi.6
Pirab Sultan üç oğlu ve eşini alarak Konya’ya yerleşir, saygı görür. Söylerler ki, Konya’da çıkan bir veba salgını iki oğlunu elinden almıştır. Üçüncü oğlu da hastalığa yakalanır. Onun da göçüşü üzerine eşi çok ağlar, sızlar. Bunun üzerine Pirab Sultan teneşir tahtası üzerinde yatan oğlunun yanına gidip, yüzünü göğe tutarak, “ilâhi, ikisini aldın, birini bize bağışla” der ve oğlunun elinden yapışıp, “kalk oğul, Allah’ın emri ile” der. Oğul kalkar. Pirab Sultan onu eşine götürür. Biz sabır ettük, Hakka yalvarıp niyaz ettik. Lütfundan, kereminden, niyazımızı kabul etti”, der.
•••
Kam’ın (Şaman) giyimi, diz hizasından aşağıya yüzlerce ip ve göğsünde de deri püskülleri bulunan kemerden madenî plaka parçaları sarkmakta, başında alnını kaplayan kadifeden bir baat bulunmakta ve üzerine cam, ayna ve boncuktan süslerle tezyin edilmiş olup, üzerindeki uzun tüylerin başının üst kısmını örttüğü görülmekte idi.8
Pazar günü Deliler kenti denilen bir köye geldik. Bu Müslüman köyünde zahitler gibi yaşarlar… Hastaları tedavi ederler. Bu âşıklar saç ve sakallarını tıraş eder. sokaklarda çırılçıplak gezip, gece-gündüz davul çalıp türkü söylerler. Evlerinin önünde siyah bayrak asılıdır. Bayrağın altında geyik, koç, teke boynuzları asılı bulunur, sokaklarda gezdiklerinde, bunları beraberlerinde taşırlar.9
KAYNAKLAR
1-3-6- Şaman Efsaneleri ve Söylemleri (Tercüme ve tertib-Fuzulî Gözelov, Celâl Mehmedov) Bakü, 1993, say, 84, 64, 111.
2-7- Bektaşilik-Alevilik Nedir? Doç. Dr. Bedri Noyan, ANT/Can Yayınları, İstanbul, 1995, s. 545, 546.
4- Asya’dan Anadolu’ya Taşınanlar. Harun Güngör Abdurrahim Küçük, Atatürk Kültür Mrk. Başkanlığı Yayınları, Ankara 1997, sayfa 17.
5- Şamanizm Izbaane Trdy, Gavcil V. Ksenofonto, Yakutsk, 1992, sayfa 184
8. Hun Sanatı, Nejat Diyarbekirli, İstanbul, 1972, sayfa 9.
9- Claviyo Seyahatnamesi, Rus İlimler Akademisi Yayını, 1881, sayfa 151.