Ana Sayfa 1998-2012 Hüsamettin Gülcür’ün ardından

Hüsamettin Gülcür’ün ardından

Bu merhum büyüğümüzü 1962 senesinde tanımıştım. Her zaman spor giyinen, maddeye ve lükse pek değer vermeyen, daima okuyan, gezen ve en mühimi de düşünen bir insandı. İzmir Milliyetçiler Derneğinin kurucularından olup idare heyetinde vazifeli idi. Diğer kurucular ve o zamanın idare heyeti mensupları ise şunlardı: Merhum Öğr. Kemal Fedai Coşkuner, Merhum Ecz. Nejat Halil Pala, Merhum Halil Tireli, Kazak Türklerinden Hasan Oraltay (hâlen Almanya’dadır); gençlerden ise Ömer Işık, Özer Hiçyılmaz, Ahmet Bican Ercilasun, İskender Öksüz, Mete Timuçin vs. daha bazıları bulunuyor, merhum hukukçu Galip Erdem ise o sıralarda yeni mezun olup, hukuk stajını İzmir’de ikmal ediyor ve sık sık geliyordu.

Gülcür Ağabeyimiz aslen Erzincanlı olup sonraları İzmir’e gelip yerleşmişti. Kendi ifadesine göre, önceleri bir müddet Menemen ilçesinin Vergi Dairesinde memur olarak çalışmış, sonra istifa ederek İzmir Gazi Bulvarındaki bir iş hanında bir ortakla beraber muhasebe ve malî müşavirlik bürosu kurmuş ve çalışmaya başlamıştır. Benden 10 yaş büyük olan ağabeyimizi o zamanlar bürosunda sık sık ziyaret eder, sohbet havasında dâvamıza ait t meseleleri geçer, saatlerce tartışırdık. Onun işyeri âdeta bir misafirhane ve ilim meclisi idi.

O, asker menşeli değildi amma dernekte yapılan seminer ve sohbetlerde onun başkanlığında -zaten toplantıları hiç aksatmazdı – daima sükûnet hâkim olur, ayak ayak üstüne atılmaz, izin almadan katiyyen konuşulmaz, konu dışı söze girilmez ve saygı sınırlarının dışını çıkılmazdı. O, böylesine bir disiplin havası oluşturmuştu. Önceleri bu disiplin havasına alışamayan genç arkadaşlarımız, sonraları bunun çok doğru ve isabetli olduğunu kabul etmişlerdi. Ancak, birkaç sene sonra dernek idare heyeti mensupları binanın masraflarını karşılayamadığı için şubenin kapandığını üzüntü ile öğrendik. Akabinde merkezi İzmir olan Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği yurt içinde kuruldu ve kısa zaman içinde hemen her bölgede şube açarak büyüdü (1963 yılında). Aynı seneler içinde mevcut olan Türk Ocağı İzmir Şubesi de yoğun çalışmalar yapmaktaydı. Fakat, bu iki güzide dernek, 1971 muhtırası sonucu resmen kapanmıştı (T.Kom.Müc.Der.’nin kurucusu ve Genel Bşk. olan İlhan Egemen Darendelioğlu ile İzmir Bşk. Burhanettin Semerkantlı, 1970’li yıllarda azgın PKK ve komünist militanlar tarafından vurulmuş, Darendelioğlu ağabeyimiz maalesef ölmüş, Semerkantlı ise hasbelkader ölmemiş, uzun tedavi sonucu ameliyat olarak şans eseri kurtulabilmiş, yine o seneler içinde vurulan Öğr. Kemal Fedai Coşkuner ağabeyimiz ise kurtarılamayarak ölmüştür).

Konuya dönmek isterim; İşte, Milliyetçiler Derneği şubesi kapanınca Gülcür Beğ biz gençleri yine yukarıda adı geçen derneklerde, çok defa da MHP’nin çatısı altında toplayıp millî kültürümüze dair sohbetler altında millî şuur ve tarih şuuru veriyor, Türklüğü tahrip eden yabancı cereyan ve ideolojileri tanıtıyor ve tarihî misâller vererek bunlarla mücadele metodlarını öğretiyordu. Bu müsbet ve faydalı çalışmalarımız devam ederken, bilindiği gibi ülkenin sosyal ve siyasî durumunda bazı değişmeler oluyor, komünistler ve bölücüler sık sık olaylar çıkararak ülkücü öğrencilere saldırıp dövüyor ve öldürüyorlardı. Hemen her gün devam eden bu kargaşa ve anarşik ortam sonucu 1971’e kadar ülke içinde 2000’den fazla genç ülkücü şehit edilmişti.

1980 senesinin başlarında Merhum Ağabeyimiz emekli olup işyerini kapamıştı. Çocuksuz olduğu için fazla bir aile sorumluluğu da yoktu, fırsat buldukça kafa dengi eşiyle beraber daha çok yurt içinde geziyor, ülkemizi baştan başa kat ediyor, gezdikleri tarihî yerlerin fotoğraflarını çekiyor, albüm yapıyordu. Ben de 1983’te emekli olduğumda onlarla daha sık görüşüyor, karşılıklı aile ziyaretlerinde bulunarak sohbet ediyorduk. Ancak, sonraları kader yakasına kötü yapıştı ve 1990’lı senelerde sağlığı yavaş yavaş bozulmaya başladı. Gözlerindeki zafiyet kendini gösterince önce katarakt, sonra birkaç defa Bursa ve Ankara’da dekolman ameliyatı olmuş, ardından şeker ve tansiyon da yakasına yapışınca bedenen çökme alâmetleri başlamıştı. Sonraları tam 45 senelik sevgili eşi Olcay Hanım da hastalanmış ve takriben 2 sene kadar çeşitli tedavi gördüğü hâlde 2000 senesinin başlarında iyileşemeyerek vefat etmiştir. Sakat doğan çocuğunu küçük yaşta kaybeden Gülcür Ağabeyimiz, eşinin ölümüyle de iyice yıpranmış, kitap vs. okumayı ve gezmeyi tamamen bırakarak evinde tek başına köşesine çekilmiş ve hastalığı her geçen gün şiddetlenerek nihayet 2005’in Mart ayında iyileşmeyip 77 yaşında Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.

 

Orkun'dan Seçmeler