Lokman Uzel’in, Orkun’un 28. sayısında yayınlanan yazısı ile başlayan “Fethullahçı Okullar” tartışmasında, her iki taraf da olumlu ve olumsuz görüşlerini serbestçe açıklamış bulunuyorlar. Orkun, tartışmanın tam tarafsız bir ortamda cerayan etmesi için, herhangi bir görüş belirtmeyi uygun bulmamıştır. Bu bakımdan, lehte veya aleyhte olan yazıların, açıklamaların, cevapların üslûbuna ve tarzına müdahale etmekten kaçınmıştır. Hassasiyet gösterilen konuların dahi tartışmaya açık tutulmasını, dürüst ve korkusuz yayın politikasının gereği saymıştır. Elbette ki, Orkun Yazı Kurulu da, olayların seyrini ve elindeki belgeleri değerlendirmek hakkını saklı tutmaktadır. Gerekirse bu konuya ilerde dönülmesi yolu açık bulunmaktadır.
Tartışmanın, ana ilkelerden uzaklaşarak şahıslar arasında polemik konusu hâline gelme eğilimi göstermesi, biraz da, Orkun’un herkese cevap hakkı tanıma açıklığından kaynak-
lanmaktadır. Ancak, temelde doğru ve isabetli olan bu tutumun, konuyu şahıslar plânına indirmek gibi yanlış bir mecrâya sürükleme tehlikesi de vardır.
Lokman Uzel’in iki bölümden meydana gelen yazısının ilk bölümünü 28. sayımızda yayınlamış; olumlu ve olumsuz tepkilerin yoğunluğu karşısında, bu tepkilere öncelikle yer vermek ihtiyacını duymuştuk. Uzel’in yazısının sırada bekleyen ikinci bölümünü de bu sayımızda yayınlıyoruz. Yavuz Bülent Bâkiler’in, kendisine yöneltilen suçlamalara verdiği cevap da sayfalarımızda yer alıyor. Bu yazı ve bu cevapla “Fethullahçı Okullar” tartışmasını kapatıyoruz.
Yedi sayı devam eden yazıları tam olarak takip edememiş okuyucularımız için, tartışmada değişik bakış açılarından ileri sürülen görüşleri kısaca özetlemeyi uygun bulduk.
En doğru kararı, şüphesiz değerli okurlarımız vereceklerdir.
“Fethullahçı okullar”ın eğitimden ziyade Nurculuğu yayma amacına yönelik olduğunu iddia edenler şu görüşleri ileri sürmüşlerdir:
• Türk ellerinde okul açmaktan asıl maksadın “İlây ı kelimetullah” sloganı altında Nurculuğun yayılması olduğu anlaşılmaktadır.
• Özel okulların dış görünüşü güven verici, temiz ve düzenlidir. Atatürk köşeleri ve resimleri bulunmaktadır. Bütün bunlar, propaganda için elverişli bir ortam oluşturmaktadır. Türkiye’den ve yabancı ülkelerden getirtilip ağırlanan konuklara bunlar gösterilmekte ve hizmetin ne kadar kaliteli olduğu anlatılmaktadır. Ancak, Nurculuk eğitimi okullarda değil, yurtlarda yapılmaktadır. Okulları denetleyen yerli yönetim, yurtlara karışmamaktadır. Bundan yararlanılarak, yurtlarda Said-i Nursî’nin veya onun yolundan gidenlerin kitapları okutulmaktadır.
• Fethullahçılar, özellikle yurt dışındaki okulları, Türk kültürünü yaymak, İstiklâl Marşı okutmak, Atatürk ilkelerini benimsetmek gayeleriyle açtıklarını ileri sürüyorlar. Halbuki bütün bunlar Nurculuğun özünde ve uygulamasında yer almıyor. Şu hâlde asıl amacın gizlendiği anlaşılıyor.
• Gülen’in okullarında görev yapan genel müdür veya müdürlere “başimam” veya “imam” olarak hitap edilmektedir.
• Türk ellerinde görevli Türkiye büyükelçileri, öğrenci velilerinden çok sayıda şikâyet alıyorlar. Bu şikâyetlerin başında, yatılı okuyan öğrencilerin, bir süre sonra annelerine başlarını örtmeleri yolunda telkinlere kalkışmaları geliyor. Yurtlarda kendilerine anlatılanlar ve okutulan kitaplar, bu sonucu veriyor.
• Gülen’in Türk ellerinde okullar açması, İslâmı savunduğundan değil, Türk milliyetçiliğini eritme amacıyla, dünyada Türk’e doğru değişen dengeden rahatsız olan ülkelerin telâşa kapılarak ortaklaşa buldukları bir çözümdür. Bu bakımdan, Fethullahçı cemaat okullarıdır.
• Fethullahçı okullarda okuyanlara liberal, hoşgörü sahibi, uzlaşmacı, para kazanmayı bilen insan olunması öğretilmektedir. Bu sebeple, o mekteplerden mezun olanların yüzde 99’u vatan, millet, bayrak, bağımsızlık gibi temel insanî ve vicdanî kavramlardan habersizdir.
• Bütün Fethullahçı okullarda eğitim dili İngilizcedir. Türk dili, bir yabancı dil gibi haftada ancak 2-3 saat öğretilmektedir.
• A.B.D. Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nun, kim tarafından yapılırsa yapılsın, İngilizce eğitimin desteklenmesi ve bölgeye kolayca girebileceklere destek sağlanması kararı ile Fethullahçı okulların varlığı ve gelişmesi paralellik içindedir.
• Türk ellerindeki ailelere yapılacak ziyaretlerde uyulması gereken konular arasında şunlar vardır: “Hepimiz Türk ataların uşaklarıyız denmemeli. Milliyetçilik nazara verilmemeli. Rusları kesinlikle tenkit etmemeli.” (39, 40 ve 41. maddeler).
• Sovyet Rusya’nın çökeceğinin anlaşılması üzerine, Asya’da ve Orta Doğu’da bazı dış merkezler tarafından oluşturulan “Yeşil Kuşak Projesi” ile Fethullahçı okulların Türk ellerinde yayılma olgusu arasında sebep-sonuç bağlantısı vardır.
• Okullardaki öğretmenlerin bir kısmı ancak lise mezunu, bir kısmı da başka mesleklerdendir. Çoğunun öğretmenlik diploması yoktur. Bulundukları ülkeye üniversite öğrenimi görmeye gelmişlerdir. Diplomalı olanlar azınlıktadır. Bu öğretmenlerin çoğu, görevli geldikleri ülkenin dilini konuşamamaktadır. Öğretmen eşleri de yeterli öğrenim görmemiş oldukları için, yerli halkla iletişim kuramamakta, kapalı bir çevrede yaşamak zorunda kalmaktadır.
• Görevliler, bulundukları ülkeye kendilerini para gücü ile kabul ettiriyorlar. Türk kültüründen söz etmiyor, İngilizce veya Arapçanın övgüsünü yapıyorlar. Türklük sevgisi olanlar çok az. Bu kesim, Türkiye’nin Kemalistlerle dinsizlerin elinde olduğunu söylüyor.
• Türk ellerinde Nurculuğu yayma görevini üstlenenler, amaçlarına, hesapsız para harcayarak ulaşmaya çalışmaktadırlar. Alım satımda hiçbir kural tanımamaktadırlar. Ancak, bölgede yatırım yapmaktan çok, tüketime yönelik faaliyet göstermektedirler.
• Nurcu kesim, işlerinin aksamaması için, ellerindeki gazete ile, yönetimdeki eski Komünistleri destekliyor. Hattâ, eski Dev Solcuları bile yönetici olarak çalıştırıyorlar.
Fethullah Gülen cemaatinin yurt dışında açtığı okulları savunanlar şu görüşleri ileri sürmüşlerdir:
• Türk cumhuriyetlerindeki okullar, mahallî devletlerin sıkı denetimi altındadır. Bu sebeple, bu okullarda şeriat propagandası yapılması imkânsızdır.
• Türk cumhuriyetlerindeki okullarda çalışan öğretmenler, bölge dillerini çok iyi bir şekilde konuşabilmektedir.
• Marksist yönetimin Ateizm propagandasıyla yetişmiş yöneticilerin, kendi cumhuriyetlerinde ümmetçilik, şeriatçılık propagandasına göz yummaları söz konusu olamaz.
• Türk cumhuriyetlerinde açılan okulların sahibi olarak Fethullah Gülen’in gösterilmesi gerçek dışıdır. Bunun aksini iddia etmek, Türk milletinin iftiharı olan okulların karalanması anlamına gelir.
• Fethullah Gülen okullarının gerek bilimsel kalitesinin yüksekliği, gerek eğitim alanındaki başarıları, başta Bülent Ecevit olmak üzere, çeşitli kişi ve kuruluşlarca ifade edilmiştir.
• Fethullah Gülen okulları, Türkçemizi dünyanın her köşesinde terennüm edilen bir dil olarak yaygınlaştırmakta, toplumlar arasında dostluk ve kardeşlik bağlarını pekiştirmektedir.
• Fethullah Gülen, millî kültürümüzün teminatlarından biridir. Başka bir ülkeyle iş birliği içinde değildir.
• Fethullah Gülen okulları, müspet ilimlerin ve bizim kültür değerlerimizin ata yurdumuzda açan mübarek çiçekleri, ışığın gülleridir. Işık, müspet ilimdir, bizim kültür değerlerimizdir.
• Fethullah Gülen’in denetimindeki yayın organlarının, 70 yıllık diktatörlüğün yetiştirdiği idarecilere karşı muhalefet yapmaması aklın ve basiretin gereğidir.
• Türkiye’de ve Türkiye dışında “Fethullahçılık” diye bir fikir, bir inanç sistemi yoktur. Fethullah Gülen, Türkiye’nin, Türkistan’la, bütün Türk cumhuriyetleriyle siyasî, iktisadî ve kültür münasebetleri kurarak çağdaş medeniyet seviyesine ulaşacağına inanmış bir büyük gönül ve dâva adamıdır.