Bâzen öyle sıkıntılı ânlar yaşanır ki, her bucaktan kuşatıldığınızı ve çıkış kapısı bulamadığınızı hissedersiniz. Çâresizlikten, ne yapacağınızı bilemezsiniz. İşte o bunaltıcı, her şeyin kaybedildiği sanılan sâniyelerde, Kur’ân’dan mülhem iki kelime dudaklardan dökülüverir: “Eynel Mefer?”. Kıyâmet Sûresi’nde geçen bu soru ifâdesi, “Kaçacak yer neresi?-Nereye kaçılabilir?-Sığınılacak yer var mı?” kalıplarıyla dilimize aktarılabilir. İlâhî menşe’li olduğundan, asıl mânâsını, elbette Allah bilir.
“Bâis-i şekvâ bize hüzn-i umûmîdir Kemâl,
Kendi derdi gönlümün billâh gelmez yâdına!”
diyen N âmık Kemâl’in içinde bulunduğu hâlet-i rûhîye, gâliba böyle bir “Eynel Mefer” manzarasından nişâneler taşıyordu.
Türk milletinin ortasına sürüklenmeye çalışıldığı hâilenin, bütün ümit ve ilticâ mahâllerine kara perde çeken tezgâhı, her çeşit idrâk formülünü berhavâ eyliyor. Çepeçevre kuşatılmış ve çıkış kapısı bırakılmamış böylesi vaziyetlere, hakikî de olsa, mecâzî de olsa, “Ergenekon” adını veren; bu ismin tılsımından ilhâm alıp silkinme hareketlerine girişen bu azîz millet, şimdilerde, göğsünü gere gere “Ergenekon” lâfzını diline alamaz, kalemine yazdıramaz oldu.
“Ergenekon” kelimesine sâbıka kaydı çıkarıp, aklınca onu lekelemeye çalışan kumpas ehli, farkında olmadan, niyetinin özünü fâş eyliyor. Usta nişancı, hedefinin en hassas ve öldürücü noktasını keşfedip orayı vurur. Bahsedilen nişan noktası, “kalb, böğür, döş” gibi, insan vücûdunun nâzik bölgeleridir. Aynı uzuvlar, mânen millet yapısında da bulunur. Bu cümleden olarak, “Ergenekon”, Türk milletinin kalbi, böğrü ve döşüdür. Zîrâ, aynı isimle anılan destanın bahsettiği “Börteçene”den Selçuk Bey’e, Ertuğrul Gâzî’ye, Çelebî Sultan Mehmed’e, Tiryâkî Hasan Paşa’ya, Plevne Kahramânı Gâzî Osman Paşa’ya, Çanakkale Zaferi’ni İstiklâl Harbi’ne bağlayan bütün şanlı Mehmedçiklere, taşıdıkları o hayret-efzâ millî rûhu veren menbâ, “Ergenekon” iksîridir.
Birinci ve İkinci Kök Türk devletlerinin zaman arasına esâret zinciri çeken elli yıllık zulmet dönemini anlatırken, o bilgeler bilgesi Koca Tonyukuk: “Etrâfımızı çeviren baca idi, biz, o bacadan çıkan ateş olduk…” diyor.
Bu yüksek râkımlı millî istiklâl azmini yok etmeye çalışanlar, Türk milletinin bir daha “Ergenekon”la fikren dahî temâsa geçmesini, iftirâ müsâbakalarıyla temine yelteniyor. Yakında, “Eynel Mefer?” sorusuna da mahkeme celbi çıkarılırsa şaşırmayın…