DÜZELTME

Orkun’un 93. sayısındaki “Türk-İslam Sentezi “Üzerine” başlıklı yazıda atlanmış olan iki paragraf makalenin anlamında eksikliğe yol açmıştır. Bu paragrafların, yazıdaki yerlerine konularak “Türk-İslam Sentezi Üzerine” başlıklı makalenin o şekilde okunması gerekmektedir.

Yazarımız Prof. Dr. Kenan Erzurumlu’dan ve okurlarımızdan özür dileyerek düzeltiriz.

19. sayfadaki 3. sütunun 4. satırından sonra aşağıdaki paragraf yer alacaktır.

“Türklük gurur ve şuuru, İslâm ahlâk ve fazileti” deyimin in vurguladığı fikre, yine diyalektik metodoloji açısından bakıldığında: Türklüğün ahlâk ve fazileti, İslâm’ın gurur ve şuuru -hadi en basit ifadeyle söyleyelim -göz ardı edilmektedir. İslâmiyet öncesindeki Türklerin ahlâk ve faziletten, İslamiyet’in de gurur ve şuurdan yoksun (fakir) olduğu gibi bir mâna çıkmaktadır. Bunu kabul etmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir. Tarihin her döneminde Türk milletindeki ahlâk ve fazilet kesinlikle diğer milletlerden çok daha üstündür. Günümüzde milletimizin yaşadığı ahlâk ve fazilet dışı birçok davranış, öncelikle İslâm başlığı altında Arap ve Fars kültürlerinin, daha sonra da batılı yaşam tarzının bize bulaştırdığı hastalıklardır. Öte yandan İslâm’ın gurur ve şuuru yok mudur? Şüphesiz vardır. Peki maddî ve manevî iki kavramı bir araya getirirken birinden gurur ve şuuru, öbüründen ahlâk ve fazileti almakla nasıl bir sentez olacaktır?

20. sayfanın 1. sütunundaki 13. satırdan sonra şu paragraf konulacaktır.

Bir çok araştırıcı ve yazar, “İslâm tektir” diyecektir. Ancak bu cevap, gerçeklerden uzak teorik bir ifadedir. Tek olan Yüce Allah ve O’nun biz Müslümanlara gönderdiği Kur’an-ı Kerim’dir. İslamiyet eğer cami ve mezarlıklardan ibaretse sözümüz olamaz. Ancak, eğer İslamiyet hayatın tamamını kapsayan ve insanlığa mutluluk vadeden bir dinse (bizim inancımız o yöndedir) Kur’an-ı Kerim Tanrı’nın koyduğu temel kuralları kapsar. Coğrafya’ya, zamana ve mekâna göre koyulması gereken kurallar için esaslar da “asr-ı saadet”ten beri bellidir.

 

Orkun'dan Seçmeler