AŞAĞI – yukarı 1950’den beri müttefikimiz ve dostumuz olarak gözüken Amerika Birleşik Devletleri’yle son Irak Savaşı’ndan sonra yaşanan olaylar, iki ülke arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirmiştir.
ABD, Irak’ta başarılı olmanın verdiği gururla, dünyaya kafa tutup, önüne gelene küstahça davranmaya başladı. Tabiî ki bu durum, Amerika’nın gerçek mânâda bir devlet olgunluğuna erişmediğini de gösteriyor. Para ve gücün verdiği şımarıklıkla sokak kabadayıları endamıyla sağa, sola saldırıyor. Başta Amerikalı yöneticiler olmak üzere üst veya alt düzey memurları fark etmeksizin, son günlerde Türkiye’ye hesap sormaya kalkıştılar. Sebep de, Irak Savaşı’nda efendilerin bütün isteklerine evet demedik, diye! Burada bizim idarecilerimizde de büyük suç vardır. Şimdiye kadar ABD, Türkiye’den ne istediyse peki denmiş; NATO ve Amerika’ya alternatif bir politika araştırılmamış veya takip edilmemiştir. Durum böyle olunca, en ufak karşı bir harekette dünyanın efendileri rahatsız oldu.
Bu sun’i devletin tarihi şöyle-böyle 200 yıl ile sınırlıdır. Fakat ilginç olan karma bir halktan, Amerikalı bilincinin ön plâna çıktığı bir milletin yaratılmasını da takdirle karşılamak gerekir. Türkler ise, tarihin en eski iki milletinden birisidir. Dünya yaratılalı beri tarih sah nesinde olmuş, ortaya koyduğu yüksek Türk kültürüyle dünya medeniyetlerine pek çok zamanlar yön vermiş bir ırktır. Geçmişte dünyayı asırlarca yöneten Türklerin rolünü bugün ABD üstlenmek istiyor. Fakat iki milletin dünya görüşü tamamen farklı. Türklerdeki “cihan hâkimiyeti düşüncesi”nin temelinde Tanrı’nın ve Türk’ün adaletini dünyanın dört-bir yanına yaymak var iken; Amerikalılar güç kullanarak kendilerinin daha rahat etmeleri için insanları sömürüyorlar, baskı yapıyorlar ve bu kuvvet gösterisini de büyüklük olarak algılıyorlar.
I. ve II. Dünya Savaşlarında şimdiki Avrupa’nın birbirine girmesi ve bu savaşlara müdahale eden ABD’nin muzafferiyeti, onları ön plâna çıkarmış ise de; II. Dünya Savaşı sonrasındaki kamplaşmayla oluşan Sovyetler Birliği neredeyse 20. yüzyılın sonuna değin bu ülkeyi frenlemişti. Ancak komünist idarecilerin düşüncesizce davranışları, rejimi insanların önüne çıkarmaları, bütün yatırımların harp sanayiine aktarılması, bunun yanında gelişen teknolojiye ayak uydurulamayarak bilimden uzaklaşılması ülkelerinin sıkıntıya düşmesine, özellikle de Amerika ve Avrupa karşısındaki ekonomik yetersizlikler komünist bloğun dağılmasına ve ABD’nin tek süper güç olarak sivrilmesine neden teşkil etmiştir. Bu yüzden meydanı boş bulan Amerika istediği gibi at oynatmaya başladı. Daha önce de pek çok yazımızda işaret ettiğimiz üzere, dünyadaki enerji kaynaklarına birer birer sahip olma yolunu aradı ve bunda da başarılı oldu.
Güney Amerika ülkeleri zaten ABD’nin güdümüne girmiş durumda idi. Sovyetlerin parçalanmasından sonra başı-boş kalan Orta Asya’nın bu enerji koridorunda da ABD nüfuzunu hissettirdi. Hususiyetle Türk Cumhuriyetlerini yanına çekti. Doğuyla-Batı arasında bu enerjinin nakledilmesinde merkez rolü oynayabilecek olan Afganistan’a askerî anlamda yerleşince, Orta Doğu’ya da parmağını attı. Hepimizin gözü önünde cereyan eden olaylar neticesinde, sudan sebeplerle Irak bölgesini işgal etti ve Orta Doğu’da ileriye dönük plânlarını uygulamaya başladı. Bugün Irak fiilen Amerika tarafından parçalanmıştır. Burada İsrail’den sonra Amerika yeni bir müttefik yaratmıştır ki, o da; Kürtlerdir. Elbette ki bu vaziyet Kürtlerin geleceğinde ne dereceye kadar müspet bir sonuç doğurur, onu tarih gösterecek.
Şu anda Amerika’nın sıradaki hedefinin İran ve Suriye olduğu anlaşılıyor, ama peşinden Türkiye’nin de nasibini alacağı bir gerçektir. İran ve Suriye’yle baş etmek ABD için problem değil. Onları bir çırpıda yutabilir. Fakat Türkiye için aynı şeyleri söylemek mümkün mü kestiremeyiz. Amerikalı idareciler dünya tarihindeki 80-90 yıllık başarılarına bakarak ukalaca davranışlarda bulunuyorlar ve Türkiye’yi bir hasım olarak dikkate bile almıyorlar. Ancak hesaba katmadıkları bir şey var ki, Türkiye ile ABD şimdiye kadar hiç açık düşman olmadılar ve silâhlı güçleri karşı karşıya gelmedi.
Türkiye’nin bugün Amerika’dan askerî ve ekonomik olarak güçsüz görünmesi, bizim kolay bir lokma olduğumuz anlamına gelmez. Bununla beraber ABD’nin akıllı politikacılarının dünya ve Türk tarihini çok iyi bildiklerine de inanıyoruz. Türkler mazilerinde nice güçlü devletlerle bire-bir veya üçü-beşi bir arada olduğu hâlde savaşmasını bilmiş ve onlara kök söktürmüştür. Defalarca ihanete uğramasına rağmen her kavganın sonunda bir şekilde daha kuvvetli olarak çıkmasını bilmiştir. En son olarak I. Dünya Savaşı’nda, Amerika’nın bugün en büyük müttefiki olan İngiltere başta olmak üzere pek çok ülkeye bu toprakları dar ettik. ABD’nin dışında Avrupa’da ve Asya’da yaşan milletlerin hemen hemen tamamı Türk tokadını daha önceden yediklerinden, Türklerle dalaşmayı öyle kolay kolay göze alamazlar. Çünkü Türk tokadının ne kadar acı verdiğini çok iyi bilirler.
Herhalde bu gidişle ABD’ne de Türk’ün ne olduğunu hatırlatmak için bir tokat atmak gerekiyor. Ne diyelim; kaşınanı kaşırız!