10 Ağustos 1914 tarihinde başlayan Birinci Dünya Savaşı’na Osmanlı Devleti 11 Aralık 1914 tarihinde katıldı. Almanya ve Avusturya – Macaristan imparatorluklarının müttefiki olarak İttifak Devletleri cephesinde yer almıştık. İtilâf Devletleri olarak anılan karşı cephede; (sonradan gerçekleşen katılımlarla) Fransa, İngiltere, Rusya, İtalya, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) vardı.
İtilâf Devletleri’nden Rusya, Kinezlik döneminden beri, Türk Boğazları olarak bilinen İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’nı aşarak sıcak denizlere ulaşmayı hayâl ediyordu. İngiltere; müttefikinin bu arzusunun gerçekleşmesine katkıda bulunmak, İtilâf Devletleri arasında yardımlaşmayı sağlamak ve Osmanlı Devleti’ne gözdağı vermek için 2 Eylül 1914’te bir karar aldı. O tarihte İngiltere Denizcilik Bakanı olan Winston Churchill tarafından hazırlanan plâna göre, İngiliz ve Fransız donanması Karadeniz’e çıkmak için Çanakkale Boğazı’ndan geçecek, harekât karadan da desteklenecekti.
3 Kasım 1914’te İngiliz ve Fransız savaş gemileri Çanakkale Boğazı’nın iki yakasındaki tabyaları bombaladılar. Böylece Çanakkale Savaşları başlamış oldu. Gelenler, İtilâf Devletleri’nin öncü kuvvetleriydi. Sonuç alamadılar. Asıl hücum, 19 Şubat 1915’te gerçekleşti. 26 Nisan’da Seddülbahir Cephesi’nde, 6 Mayıs’ta açık arazide, 5 Haziran’da denizde, Arıburnu’nda, Koca Çimen Tepesi’nde, Suvla Limanı’nda, 7 Ağustos’ta Anafartalar’da 20 Ağustos 1915 günü tekrar Anafartalar’da yaşanan çarpışmalarla savaşlar 9 Ocak 1916 sabahına kadar devam etti.
İtilâf Devletleri Çanakkale’ye 410.000 İngiliz, 80.000 Fransız, 15.000 Anzak olmak üzere yarım milyondan fazla askerle geldiler. Türk kuvvetleri bu rakamın çok altında idi. Silâh ve teçhizat olarak da Türk askeri çok fakir durumdaydı. Çanakkale Savaşlarında 205.000 İngiliz askeri öldü. Fransızların kaybı 47.000’dir. Anzaklar’dan 12.000 kişi toprağa verildi. Türk askerlerinden şehit olanların sayısı 253.000 ‘nen fazladır.
Savaşın kendisi kadar sonuçları da çok önemli idi. İtilâf Devletleri’nin başarısızlığı, Birinci Dünya Savaşı’nın uzamasına sebep oldu ve savaşın seyrini değiştirdi. Türkiye açısından önemi ise çok daha büyüktü. Bu bir ölüm kalım savaşı idi. Savaş kaybedilirse, Kurtuluş Savaşı olmayacak, İtilâf Devletleri Anadolu’yu aralarında paylaşacaklar, Osmanlı Devleti’nin tarihe karışması daha erkene alınacağı gibi, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, imkânsız hâle gelecekti.
259 gün süren çarpışmaların içerisinde, 18 Mart 1915 tarihinde elde edilen zafer destanlaşmış, Çanakkale’de kazanılan diğer başarılarımıza tac olmuştur. Bu sebeple Çanakkale Zaferi, 18 Mart günü kutlanmaktadır.
ANZAKLAR
İtilâf Devletleri, birleştirilmiş güçleriyle savaşa katılmakla yetinmediler. İngiltere, uzak diyarlardan takviye kuvvet aldı. Bu takviye birliklerine ANZAK denilmektedir. ANZAK: Avustralya – Yeni Zelânda Ordu Birlikleri isminin, İngilizce söylenişinin kısaltılmışıdır. Adı geçen ülkeler o tarihte, İngiliz yönetimi altında idi. Anzak denilen paralı askerler, kahramanca savaşmalarına rağmen, Çanakkale’yi geçilmez kılmaya azimli Türk Ordusu karşısında başarılı olamadılar. On binlercesi; hiç tanımadıkları topraklarda, düşman olmadıkları bir milletle savaşırken hayatlarını kaybetti. Anzakların savaştan sonra, hayatta kalan piyade birlikleri Fransa’da, süvari birlikleri Orta Doğu’da görevlendirildi. Her yıl 25 Nisan’da, Avustralya ve Yeni Zelânda’dan binlerce kişi Çanakkale’ye gelir, ölen yakınlarının 1915’teki gelişlerini anarlar, mezarlarını ziyaret ederler. Alicenap Türk Milleti, sırf İngiltere istedi diye, hiç uğruna ölen Anzak askerlerini kendi şehitleriyle yan yana gömmüş, âdeta onları bağrına basmıştır.
ÇANAKKALE ZAFERİ’NİN BÜYÜKLÜĞÜ
Çanakkale Savaşları’nın yalnızca askerî yönü ele alınırsa noksan ve yanlış olur. Bu savaşta Mehmetçiğin iman gücü ve vatan aşkı, teknik bilgilerden çok daha önemlidir. Sessiz, mütevekkil ve fakat kararlı Anadolu çocuğu; göğsünü çelikten kale hâline getirmiş, en modern silâhlarla donanmış düşman ordularına geçit vermiyordu. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Paşa, bu savaşta ismini duyurup Türk milletine ümit oldu.
Savaşta kullanılan silâhların hiçbir önemi yoktu. İmandan sayılan vatan sevgisi, en önemli etkendi. Bu etken, Çanakkale Edebiyatı diye adlandırılabilecek bir hazine oluşturdu. Hiçbir savaş hakkında bu kadar çok sayıda kitap, makale, şiir, destan, hâtıra, roman ve hikâye yazılmamıştır. Mehmet Âkif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” başlıklı şiiri, başlı başına bir şaheserdir. Ersoy, bu şiirdeki duygu seliyle İstiklâl Marşı’nı yazmıştır. Dönemin Osmanlı Padişahı Sultan 5. Mehmed Reşad Han da Türk askerinin kahramanlığından etkilenerek, beş beyitlik bir gazel kaleme aldı. Yahya Kemal Beyatlı, edebî değeri hayli yüksek olan bu gazele, bir tahmis (*) yazdı. Çanakkale Savaşları üzerine tablolar yapan ressamlarımız, marşlar-şarkılar besteleyen müzisyenlerimiz, türküler, ağıtlar düzen ozanlarımız ve edebî eserler veren edebiyatçılarımız sayılamayacak kadar çoktur. Belli başlılarını şöyle sıralayabiliriz: Necmeddin Halil Onan’ın Bir Yolcuya, Abdülhak Hâmit Tarhan’ın İlham-ı Nusret ve Millî Tekbir, Ziya Gökalp’ın Çanakkale, Ahmet Nedim’in Namaz başlıklı şiirleri yanında Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Celâl Sâhir Erozan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ömer Seyfeddin, Mehmed Emin Yurdakul, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Mehmet Niyazi Özdemir ve daha yüzlerce kalem erbabı Çanakkale üzerine eserler vermişlerdir. Şiirlerin bir kısmı, Çanakkale Şiirleri Antolojisi isimli kitapta toplanmıştır.
FARKLI BİR KUTLAMA
Anzak torunlarının, her yıl 25 Nisan’da on binlerce kilometre uzaktan binlerce kişi olarak Çanakkale’ye gelmeleri yanında, milletimizin 18 Mart Çanakkale Zaferi’ni kutlama törenlerine gösterdiği ilginin yetersizliği senelerden beri dikkat çekiyor, tarih şuuruna sahip insanlarımızı üzüyordu.
Bu yıl, ülkemizin önde gelen holdinglerinin ve kadirşinas iş adamlarımızın katkıları ile 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin parlak bir şekilde kutlanması kararlaştırıldı. Hazırlanan programa göre;
16 Mart 2003 Pazar günü, yurdumuzun dört bir yanından zaferi kutlama törenlerine katılmak için Çanakkale’ye gelen öğrenciler otellere yerleştirilecek.
17 Mart 2003 Pazartesi günü, sabah kahvaltısından sonra profesyonel rehberler eşliğinde, savaşların yaşandığı bölgelerde kültür turu düzenlenecek. Öğle yemeği gezi sırasında kumanya olarak, akşam yemeği otellerde ikram edilecek.
18 Mart 2003 Salı günü, otellerdeki sabah kahvaltısından sonra, 18 Mart Stadyumu’nda yapılacak törene iştirak edilecek. Öğleden sonra Çanakkale 18 Mart Kapalı Spor salonu’nda bir konser düzenlenecek. Konserden sonra Çanakkale şehri içerisinde bir tur atılacak ve misafirler, geldikleri şehirlere uğurlanacak.
Aziz şehitlerimizin, kahraman gazilerimizin şânına lâyık böyle bir programı düzenleyenlere, programın uygulamasına katkıda bulunanlara gönül dolusu şükran borçlarımız vardır. Sağ olsunlar, var olsunlar.
DİPNOT
(*) Tahmis: Bir şiirin iki mısrâdan oluşan her beytinin üzerine, üç mısra katarak her beyiti beşer mısra hâline getirmek.