Dr. Yağmur ÇAVUŞOĞLU
Türkiye’deki özel televizyonlardan birisinde 24 Nisan 2008 tarihinde Çanakkale Kara Savaşları’nın 93. yılı münasebetiyle hazırlanan bir haber programında, buradaki şehitliklerden görüntüler, “Bu Utancın Sahibi Kim?” diye kamuoyuna yansıtıldı. Gerçekten mezarlar tüyler ürpertici ve biz Türkler açısından utanç vericiydi. Varlığımızın sebebi olan atalarımızın kemikleri her tarafa saçılmış, üzerinde kediler, köpekler yatıyor, pislik diz boyu idi. Anzakların torunları ise, onbinlerce km öteden düzenli bir biçimde gelmişler, hükümetlerinin yaptırdığı, adeta bir gül bahçesi gibi olan dedelerinin kabirlerinde, savaş kazanmış bir ülkenin fertleri gibi günü ve geçmişi yad ediyorlardı.
Hakikaten bravo! Hem bizim televizyona, çünkü çarpıcı bir haber yapmışlardı, hem de Anzakların torunlarına.
Son yıllarda birtakım eğitim kurumlarının girişimi ve ordumuzun da desteğiyle, Çanakkale Savaşları ve Sarıkamış Faciası’nın anılması, gençlerimize oralarda neler olduğunun hatırlatılması sevindirici şeylerdir. Ama geçmişimize sahip olmak için sadece bu yapılanlar yeterli değildir. Bütün bunlardan ayrı olarak, Türk gençlerine onların bizim için öldükleri bilinci verilirken, Türklük gururu aşılanmalı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sonuna kadar sadık kalmak ve onun için mücadele etmek şuuru da kazandırılmalıdır. Yoksa, bu savaşların her yıldönümünde göstermelik törenler icra edilerek, kabirlere üç-beş çiçek konularak geçiştirilemez. Keza, Türk gençliğinin içine düştüğü durum, başı-bozukluk ve ülküsüzlük göz önünde bulundurulunca buna bile memnunuz diyenleriniz olabilir.
Mazisine, yani tarihine, değerlerine sahip çıkmayan bir halk, tarihin tozlu sayfaları arasında yok olup gitmeye mahkûmdur. Tarih bunun örnekleriyle dolu.
Bu meşhur TV kanalı, flash haber diye, neredeyse yarım saat, Çanakkale’deki bu mezarlıkların hâlinin perişanlığı üzerine yayın yaptı. Şehitlerimizin şuraya-buraya dağılmış kemiklerinin görüntülerini veren kanal ve gazeteci, bir sorumluluk örneği sergilemenin rahatlığı içindeydiler. Acaba sadece bunları aktarmakla vazifelerini yerine getirdiler mi? Bunun da üzerinde durulması gerekir.
Elbette ki devletin ilgili kurumları bu şehit kabirlerine sahip çıkmalıdır. Fakat bir aksaklık olmuş veya yöneticilerin bir kısmının aptal ve gafilliğinden, bu gibi konulara hassasiyet gösterilmemiş olabilirler. Türkiye’deki televizyon kanalları, ki bunların arasında bu haberi gerçekleştiren kuruluş da vardır, aşağı-yukarı hepsinde istisnasız, her akşam bir yarışma programı düzenleniyor ve buralarda her gün milyarlarca lira para dağıtılıyor. Halbuki o yaptıkları programların bir gecelik parasıyla şehitlerimizin mezarlarının tamamı bir gül bahçesine dönüştürülebilir.
Dolayısıyla bu ülkenin bir ferdi olduğuna inanan herkes elini taşın altına sokmak zorundadır. O şehitler, hepimizin şehiti. Biz Türkler onların sayesinde varız. Televizyonlar ve gazeteler de bugün rahatça yayın yapabiliyorlarsa onların sayesindedir. Biz onlara sahip çıkarsak, yarın çocuklarımız da bize sahip çıkacaklardır. Kimse bunu unutmasın!