Anadolu ve Balkanları bizlere ebedî “vatan” olarak bırakanların arasında çok büyük payları bulunan Türk akıncılarının seferlerinin birisinde Bizanslılara esir düşen bir Türk kahramanıdır,Çaka Beğ.
İç Anadolu’dan, tâ İstanbul hudutlarına kadar gazalarda bulunan bu idealist devlet adamı, kendi hayatını şu cümlelerle anlatmakta dır:
“Ben vaktiyle Anadolu’da akınlar yapan ve kahramanca savaş eden bir genç idim. Fakat o tecrübesizliğin kurbanı olarak Aleksandros Kabilaka tarafından esir edildim. Sonra da N.Botaniates’e sunuldum; ben derhal âsalet (protonobilissimos) rütbesine ve zengin hediyelere naîl oldum. Fakat Alexis Komnenos İmparator olduktan sonra her şey koptu..” demektedir.
Anadolu (İznik)’da Selçuklu Türk Devleti’ni (1075) kuran Süleymanşah’ın,1078 yılında Bizans tahtına çıkardıkları Botaniates tarafından asalet rütbesi verilen Çaka Beğ, 1081 yılında saraydan kaçarak İzmir’e geldi. Ayrıca ifâde etmek gerekir ki, tarihte ilk def’a,Türk askerlerinin Üsküdar’da “Ordugâh” kurmaları da, Bo taniates’in taht’a çıkıp Bizans İmparatoru oluşu esnasında olmuştu.
Çaka Beğ, Ege Bölgesi’ne gelen Türkleri teşkilâtlandırarak bir “Türk Beğliği” kurarken, diğer taraftan da muazzam bir donanma hazırladı. Foça ve Urla’yı Bizanslıların elinden aldı. Ege Denizi’nde bulunan adalara tekerteker ve süratle kudretli pençesini geçirdi. Bu gelişmelere seyirci kalamayan İmparator, Kasatmonili Nikephoros adındaki kumandanı kuvvetli bir donanma ile Çaka Beğ’e karşı gönderdi ise de, Nikephoros mağlûp ve perişan oldu.
Büyük Türk dâhîlerinden olan Çaka Beğ, büyük ülküsü gereği, Türk denizcilik tarihinde ilk def’a olacak olan bir harekâta girişti; kendisinden 372 yıl sonra, Fatih Sultan Mehmed Hân tarafında gerçekleştirilecek olan bu harekâtla İstanbul’u, dolayısıyla Bizans İmparatorluğu’nu ele geçirip fethetmek istiyordu. Sırf Türkler tarafından bile yedi def’a kuşatılan bu şehir için, Peygamberler Peygamberi’nin:
“Letuftahannel-Kostantiniyyetü feleni’mel emîr-u emîruhâ ve len’imel ceyş-u zâlikelceyş.” müjdesi, Çaka Beğ’in “kızılelma”sı idi.
Anadolu Selçuklu Türk Devleti Sultanı Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın, Antakya seferine çıkması münasebetiyle yerine bıraktığı Ebul Kasım ve Balkanlara yıllar önce gelmiş, fakat Bizanslılar ile muharebeleri eksik olmayan Peçenek Türkleri ile irtibata geçip Bizans’ın merkezini karadan ve denizden vurup “Kızılelma”ya kavuşacaktı.
Lâkin Ebul Kasım’ın, Büyük Selçuklu Sultanı’nın kendi üzerine gönderdiği Porsuk ve Bozan ismindeki namları büyük kumandanlara karşı, Bizanslılar ile yapmış olduğu antlaşmalar yüzünden Çaka’ya yardım edemeyeceğini bildirmesi, geç kalan Türk zaferi adına gerçekten üzüntü veriyordu. Bir diğer husus da,1087 yılında, Silistre’de yapılan “Peçenek-Bizans Savaşı” esnasında, müthiş bir mağlubiyete uğrayan Bizanslılardan kalan ganimetlerden, Peçeneklere yardıma gelen Kuman Türkleri’nin “ pay” istemeleri idi. Bu savaşta hiç bir rolleri olmayan Kumanların ganimet payı istemeleri yüzünden Peçenekler ile araları açılmış, hatta kendi soylarının amansız düşmanı olmuşlardı. Bunu fırsat bilen Bizanslılar, Kumanları Peçenekler aleyhine durmadan kışkırtıyorlardı. Ezelî düşman Bizans’a karşı Çaka Beğ ile ittifak neticesi Edirne’nin Keşan ilçesine gelen Peçenek Türkleri, Gelibolu’ya yaklaşan Çaka Beğ’i beklerken, 40.000 kişilik Kuman ordusu ile Bizanslıların müşterek saldırısına mâruz kaldılar. 29 Nisan 1091 yılında, Meriç nehri boyunda meydana gelen bu savaşta Peçenekler âdeta topyekûn imhâ edildiler. Müttefiki Peçenekler’in mağlubiyetine çok üzülen Çaka Beğ geriye, İzmir’e döndü.
Donanmasını kuvvetlendirerek tekrar Bizans’ı alma ülküsü güden Çaka Beğ, düşman donanmalarına karşı üstün başarılar sağladı, lâkin düzenlediği muhtelif harekâtlara rağmen bir türlü o ulvî mefkûresine kavuşamadı. 1097-98 yıllarında karadan ve denizden gönderilen Bizans kuvvetlerine karşı İzmir boşaltıldı. Talih ve tarih yâr olmamıştı, nihayet o büyük Türk denizcisi ve devlet adamımızın ölümü bir sır olarak kalıp gitti (Bu cesur Türk milliyetçisine rahmetler niyaz ederim.).