Hürriyet gazetesinin 28.08.2002 tarihli haberine göre ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage ABD’nin, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele eden Doğu Türkistan İslâmî Hareketi’ni terör örgütleri listesine aldığını açıkladı.
Çin’i daha önce terörist ülke olmakla ya da Beyaz Saray’ın “sakıncalı” gördüğü ülkelerle işbirliği içinde olmakla suçlayan Beyaz Saray’ın bu davranışı, en hafif söylemle iki yüzlülük olarak adlandırılabilir. Oysa ki 2001 Kasımında Çin’i ziyaret eden Amerikan Senatörü Francis Taylor, Pekin’de yaptığı basın toplantısında Beyaz Saray’ın Doğu Türkistan Hareketi’ni terörist bir örgüt olarak görmediğini söylemişti.
Armitage, Beyaz Saray’ı bu görüş değişikliğine iten sebebin ne olduğu sorusuna ise şu cevabı vermiş. “Bu iş böyle”.
Önce terörün tanımını yapalım. Türkçe konuştuğumuza göre de kaynağımız Türk Dil Kurumu’nun sözlüğü olsun:
terör is Fr. terreur Yıldırma, korkutma, tedhiş.
Türk dışişlerinden Beyaz Saray’a sormasını beklerdik:
“Daha bir iki ay önce Doğu Türkistan’da Hun tarihi ve Uygur edebiyatına ait binlerce kitabı yakarak yok eden Çin yönetimi mi terörist, yoksa Doğu Türkistan özgürlük savaşçıları mı?”
Aynı kıyımda kâğıt, mu m yapma teknikleri, marangozluk, halıcılık üzerine yüzlerce tarihî doküman içeren Eski Uygur Zanaatları kitabının 32.320 kopyasını yakan Çin yönetimi mi terörist, yoksa Doğu Türkistan özgürlük savaşçıları mı?
Doğum yasağı koyarak, hâmile kadınların karınlarından çocukları zorla çıkararak öldüren1, kural dışı doğan çocuklara ad vermeyen, vatandaşlık hakkı tanımayan bebek katili Çin yönetimi mi teröristtir, yoksa Doğu Türkistan özgürlük savaşçıları mı?
Türk neslini kurutmak için 1964’ten bu yana, 11’i yer altında olmak üzere bugüne kadar (bilinen) 46 nükleer deneme yapan, diğer ülkelerin nükleer artıklarını ve çöplerini ekonomik menfaat karşılığı kabul etmiş ve bu konuda antlaşmalar imzalamış olan Çin yönetimi mi teröristtir, yoksa Doğu Türkistan özgürlük savaşçıları mı?
Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin “Şincang’ın İstikrarının Korunması” hakkındaki çok gizlilik dereceli 19.3.1996 tarihli kararında din ve eğitimle ilgili maddeler şöyledir: “Dinî faaliyetler mutlaka devletçe kontrol edilmelidir. Bütün özel dinî eğitim kurumları kapatılmalıdır. ÇKP üyelerinin dinî faaliyetlerle uğraşmaları kesinlikle yasaklanmalıdır. Halk kesinlikle dinî propagandalara karşı korunmalıdır. ÇKP faaliyetlerine katılmayanlar derhal partiden ihraç edilmelidir”. Bu yıldırma, bu korkutma, bu tedhiş değil midir?
Rusların Tatar Elini işgalinden sonraki ilk işleri Kazan Kütüphanesini yakmak olmamış mıydı? Yağı hep aynı, değişmiyor, dün kahpece çoluk çocuk, kadın kız demeden kesiyordu, bugün nükleer deneler yapıyor, doğmamış çocukları öldürüyor. Doğmayı başaranlara da yaşama şansı vermiyor. Dün kütüphane yakıyordu, bugün de yakıyor.
Peki, başımızdakiler ne yapıyor? Çinli teröriste devlet onurunu veriyor, düzeltiyorum “devlet onur nişanı” veriyor. Gizli genelgelerle Gökbayrağı yasaklıyor, devlet görevlilerinin Doğu Türkistan ile ilgili vakıflara gitmelerini önlüyor.
M.Ö. 8-3 asırlarda İskitlere, M.Ö. 300-M.S. 93 yıllarında Hunlara, 552-745 döneminde Göktürk İmparatorluğu’na, 745-840 devresinde Uygur Devleti’ne, 751-870 Karluk ve Karahanlılar İmparatorluğu’na ve Saidiye Hanlığı’na (1509-1679) merkezlik yapmış, Avrupalı stratejistlerce “Asya’nın kalbi” olarak nitelendirilen işgal altındaki Türk Toprağı için düşündükleri nedir Dışişleri Bakanlığının?
Kaşgarlı Mahmud’un, Yusuf Has Hâcib’in, Ali Şîr Nevâî’nin, Ay Tengride Kut Bulmış Alp Külüg Bilge Kagan’ın, Ay Tengride Ülug Bulmuş Küçlüg Bilge’nin diyarı Doğu Türkistan.
Doğu Türkistan geçmişimiz, hâfızamız. Divan-ü Lugati’t-Türk, Kutadgu Bilig’in olmadığı bir Türk tarihi düşünebiliyor musunuz?
Eş Şark al-Awsat gazetesine göre, siyasî gözlemciler bu değişikliği şöyle yorumladı: Çin, Uyguristan’daki Türkleri ezmesini meşrulaştırmak amacıyla ABD’nin terörizmle mücadele hamlesine destek verdi. ABD de buna karşılık, bir jest olsun diye özgürlük hareketini karaladı. Türkiye olarak bu hamleye en büyük desteği biz vermiştik. Türk ordusu gene fedakârlık yaparak kendi üstüne düşeni yaptı ama maalesef “sirtaki” öğrenmekle meşgul olan ve bize göre Türklük bilinci gelişmemiş dışişleri ne konjonktörü değerlendirecek mânevî yapıya ne de yeteneğe sahip.
Bu iş böyle değil, böyle de olmamalı. Olmadığı da gerekli yerlere öğretilmeli.
Birileri hâlâ farkedememiş olsa da hem tarihimiz hem geleceğimiz işgal altında.
Tanrı Türk’ü Korusun.
DİPNOT
1. 1991 yılında Hoten vilâyetinin Karakaş ilçesinde zorunlu kürtaja tabi tutulan annelerin sayısı 18.765’tir. Bu rakam, ilçede anne adaylarının %49’unu teşkil eder. Doğum yasağını tam kontrol edebilmek için 1992’de bu bölgeye 432 Çinli memur tayin edilmiştir.