Ana Sayfa 1998-2012 Boyumuzun Ölçüsünü Aldık

Boyumuzun Ölçüsünü Aldık

2000 Olimpiyatlarını, “seçicilere rüşvet vermediği için” bir tek oyla kaybeden PEKİN 2008 OLİMPİYATLARINI DAHA İKİNCİ TUR DA HAKKI İLE VE BÜYÜK FARKLA ALDI.

Biz üç kere ve üst üste 2000-2004-2008 olimpiyatlarına aday olduk. Hepsinden boyumuzun ölçüsü aldık. Bu netice, spor yöneticileri için şaşırtıcı değildir. Çünkü biliyoruz ki; OLİMPİYAT ORGANİZE ETMEK BİZE GÖRE DEĞİLDİR. Sporu “Futbol oyunu bilenlere” olimpiyat yakışmaz. Bütün spor branşlarında DÜNYA ŞAMPİYONALARI VE AVRUPA ŞAMPİYONALARInı yapmayan, özellikle ana spor dallarında “atletizm, yüzme, cimnastik” de bugüne kadar hiç adaylığını bile teklif etmeyen, ömründe bir defa 1971’de bir iç deniz olan AKDENİZ OYUNLARINI yüzüne gözüne bulaştırarak tertipleyen ve 30 yıldır hiçbir büyük spor organizasyonuna soyunmayanların dünya spor adamlarından oy istemeye hakları olmamalıdır. Bu gerçeği bütün spor dünyası ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyeleri bilir. Siz bakmayın yeni Uluslararası Olimpiyat Komitesi başkanının umut dolu beyanatlarına. Onların mesleği budur. Eşleri ile bütün dünyayı bedava dolaşıp hediye toplarlar. Ve herkesin ağzına “bir parmak bal” sürerler. Ayrıca kendilerine oy veren bizimkileri takviye etmek görevleridir. “Türkiye kaybetmedi”, “2012 için aday olduğunuz takdirde favoriler arasında yer alırsınız”, “Moskova’da yapılan seçimlerde adaylık boşa gitmedi” gibi yalanlarına yetkili devlet adamlarımızın aldırmamaları gerekir.

Olimpiyatlar hiç şüphesiz düzenleyen ülkeler için KAZANÇLI BİR İŞtir ve tahminlerimizin çok üstünde de sarfları gerektirmektedir. İlk olimpiyata 14 millet 245 sporcu ile katılmışken son olimpiyada 199 millet ve 10.382 sporcu katılmış, faaliyet 40 misli büyümüştür. Artık, OLİMPİYAT ORGANİZASYONUNA TEŞEBBÜS ETMEK ANCAK EKONOMİSİ ÇOK İYİ OLAN MİLLETLERİN İŞİDİR. Bizim gibi, yirmi yıldır har vurup harman savuran, israf ve faiz ekonomisinin esiri olmuş, faizle aldığı BORÇLARLA YAŞAYAN MİLLETLERİN OLİMPİYAT ORGANİZE ETME TEKLİFİNDE BULUNMA HAKLARI YOKTUR. Olimpiyat Değerlendirme Komitesi, adaylardan Kanada’nın Toronto kentinde “Bu paraları evsiz olanlara harcayın” diyen halk mitingi ile karşılaşmış ve İstanbul için de “Kriz engeli”nden dem vurmuştur.

Memleketimi zin siyasetine tüketim ekonomisinin hâkim olduğu, bilgisiz ve tedbirsiz politikacıların da bakan olduğu 1992’li yıllarda çıkartılan İSTANBUL’DA YAPILACAK OLİMPİYAT OYUNLARI KANUNLARI sayesinde büyük bir devlet desteği ve finansal kaynak temin edilmiştir. Elde edilen gelir, ölçülerimizin çok üstünde ve fakir halkımızın cebinden çıkmıştır. Spor-Toto hasılatından, Millî Piyangodan, konut fonundan, İstanbul Belediyesi bütçesinden, at yarışlarından, her yıl konsolide bütçeden, kanunun G fıkrasına göre “Diğer gelirler” den elde edildi. Memleketimizin spor ihtiyaçlarının temel alt yapılarını hazırlayacak girişimler yerine gerçekleşmesi bugün için imkânsız OLİMPİYAT SEVDASI adına faydasız büyük beton yapılara harcandı. Ve “Bu kanun yolu ile devletimizi haraca bağlama yolu açılmıştır” diyen Metin Toker’i haklı çıkardı.

Kanunun bitiş süreci belirlenmediği için bizim açıkgözler her dönem adaylığımızı koyacaklarına göre inşallah, bundan sonra kaynaklarımızı yerinde kullanacaklar ve çar çur etmeyeceklerdir.

Peki, öyle ise BİZE NİÇİN OLİMPİYAT ORGANİZASYONU VERMEZLER? Ve biz bu en büyük sportif hadiseye için NİÇİN ADAY DAHİ OLMAMALIYIZ? Anlatalım…

1- Herşeyden önce, İNSANIMIZA OLİMPİYAT BİLİNCİ VEREMEDİK. Sporu seven, yapan ve takip eden insan sayımız çok düşük.

2- Ayrıca, “atletizm, yüzme, cimnastik” gibi ana spor dallarında olimpiyat organizasyonunun denemesi sayılan DÜNYA ŞAMPİYONALARInı, AVRUPA ŞAMPİYONALARInı, bugüne kadar bir kere olsun YAPAMADIK. Hattâ tertiplemek için talepte dahi bulunmadık. Dolayısıyla ULUSLARARASI SPOR ORGANİZASYONLARINDA TECRÜBEMİZ YOK denecek kadar az oldu.

3- Yine ayrıca, tertiplediğimiz spor faaliyetlerini bile cazip hâle getiremediğimiz gibi imkânlarımız daha çok olmasına rağmen, otuz yılın gerisine gittik. Neticede, SPOR SEYİRCİSİNİ KAYBETTİK ve sporun sadece “futbol oyunu” olarak algılandığı toplum olmaktan kurtulamadık. Sporun bir yaşam felsefesi olduğunu unutarak, seyircisiz veya futbol seyircisiyle olimpiyat yapabileceğimizi zannediyoruz.

4- Ayrıca, SPOR PAZARLAMACILIĞI SEKTÖRÜMÜZ oluşmadığı için BÜYÜK KURULUŞLARIMIZIN BİLİNÇLİ KATKILARINDAN MAHRUMUZ. Atina’ya destek veren Rum asıllı Amerika çelik kralı gibi iş adamlarımız yok. Olanları da spor kültüründen nasipsiz. Bu boşluğumuzu siyasî arena ile dolduruyoruz. 2000 olimpiyatlarının oylama yarışında Türkiyemizden getirilen Savarona yatı ile oy kullanacak üyelere Monaco’da verilecek kokteyle ev sahipliği yapacak devrin başbakanı Tansu Çiller hanım toplantıya 45 dakika geç geldi2 ve oylamada, elenen tek aday olduk. Bu kerre de, adını gündemde tutmak için fırsıt kaçırmayan ve spor kültürünü Kırkpınar yağlı güreşlerinde unutan Süleyman Demirel’i tanıtma faaliyetinin başına getirme gibi yanlışlığı yaptık. “Kapıdan olursa kapıdan, bacadan olursa bacadan gireceğim ve olimpiyatları İstanbul’a getireceğim” diyerek 13 Aralık 2000’de Lozan’da yapılan en büyük tanıtma toplantısına bile katılmamış, yerine futbol topuna güzel vurduğunu fotoğrafta gördüğümüz Mesut Yılmaz’ı görevlendirmiştir.

İstanbul olimpiyatlarının ev sahibi olması gereken belediye başkanımız Ali Müfit Gürtuna da 1950’lerin Komünist Rus ajanı Nazım Hikmet’in Moskova’daki mezar ziyaretinden döner dönmez, Olimpiyat Hazırlama Komitesi ile ters düşüyor ve kendisine aktif rol verilmediğinden yakınıyor.

5- Ayrıca, parasını siz ödedikten sonra büyük spor tesislerini yapmak ancak bir müteahhitlik hizmetidir ve bizim insanımız bu sektörde çok yeteneklidir. Ama SPOR TESİSLERİ TAMAMLAYAN HERKESE OLİMPİYAT VERMEZLER.

6- Ayrıca, olimpiyat seyircisinin günde ortalama iki-üç kere, sabahları seçmeler, öğleden sonra müsabakalar, gece de salon yarışmaları için gidip-geleceği spor tesisleri ve özellikle olimpiyat stadyumu ana tesisi, şehir merkezinden 40 km. dışarda ve gecekondular içindeki semtlerde kurulursa ULAŞIMI NASIL ÇÖZECEĞİZ? Taksim-Levent metrosunu 10 yılda yapanlar İkitelli metrosunu kırk yılda bitirebilecekler midir?

7- Ayrıca olimpiyat organizasyonuna talip olanların her şeyden önce, BİRÇOK BRANŞTA ŞEREF KÜRSÜSÜNE ÇIKABİLECEK SPORCULARININ OLMASI GEREKİR. Aksi takdirde, insanlarımızı hayâl kırıklığına uğratmaya ve aşağılık duygusuna sokmaya hakkımız olmamalıdır. Oysa, belki güreş-halter-boks gibi birkaç branşta adımızın geçmesi bizi sevindirebilir ama diğerlerinde ilk seçmelerden sonra yok oluruz. Biz, 28 spor branşında yapılan 24 olimpiyatta şimdiye kadar 33 altın, 16 gümüş ve 15 bronz olmak üzere toplam 64 madalya aldık. Yani ortalama her olimpiyatta 3 madalya. Son olimpiyatlarda; Amerika 97, Rusya 88, Çin 59, Avustralya 58, Almanya 57 vs. alırken biz 4 madalyada kaldık.

8- Ayrıca 2004 oyunlarını Atina aldığına göre bizim artık 2008-2012 için namzet olmamamız gerekir. Çünkü, 5 kıt’alı koca dünyada iki olimpiyatın aynı kıt’adaki üstelik Atina ve İstanbul gibi yan yana duran iki şehirde yapıldığı görülmemiş bir hadisedir.

Artık, “ayrıcaları” uzatmak istemiyorum. Ve iyi niyetli temennilerimi sunuyorum. Çünkü millî olimpiyat komitemiz geçirdiğimiz Haziran ayı başında bana, 2000 YILI SPORTİF FAİR PLAY KARİYER DALI BÜYÜK ÖDÜLÜNÜ olimpiyat evindeki büyük törenle verdi. Ben de onlara, artık kaynaklarımızı geleceğimiz için uygun spor yatırımlarına dönüştürmeleri, sporu inkişaf ettirecek bütün unsurlara “tesis- malzeme- antrenör- hakem vs.” değer vermek, sağlıklı nesiller yetiştirmeyi hedeflemek, yılda 200 gün tatil yapan öğrenim yaşındaki yavrularımızın boş zamanlarını kültür ve sporla değerlendirmelerine yardımcı olmak, ülke genelinde insanımıza tahsis edilen tesis sayısını artırarak uluslararası spor kamuoyunda saygın bir Türkiye yaratmalarını isteyerek TÜRKÇÜLER ADINA DA, MİLLÎ OLİMPİYAT KOMİTEMİZDEN OLİMPİYAT OYUNLARI TERTİPLEMEYİ BIRAKIP HEDEF OLARAK, ŞİMDİYE KADAR HİÇBİR ÇABA GÖSTERMEDİKLERİ TÜRK ATA SPORLARINI DA İÇİNE ALAN I. TÜRK DÜNYASI SPOR ŞÖLENİ veya 1995’de Spordan Sorumlu Devlet Bakanının Olimpiyat denemesi olarak ortaya attığı Avrasya Oyunları’nın organizasyonuna öncülük etmelerini diliyorum. Ve kendilerine dünyada üç-beş milyonu zor bulan Ermenilerin onbeş gün evvel 18-28 Ağustos’ta DÜNYA ERMENİ OYUNLARIna iştirak için İstanbul’dan Erivan’a giden 150 vatandaşımız gibi, bize de Türk dünyasından gelecek kan ve can kardeşlerimizi ağırlama imkânı yaratmalarını arzu ediyorum. TÜRKİYE’Yİ TÜRKÇÜLERİN İDARE ETTİĞİ GÜNLER GELDİĞİNDE ZATEN İLK SPOR ŞÖLENİMİZ I. TÜRK DÜNYASI SPOR ŞÖLENİ OLACAKTIR VE O ZAMAN KIMIZ İÇEREK SERİNLEYECEĞİZ.

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN.

DİPNOTLARI

1. 14/7/1998 Milliyet.

2. 23/9/2000 Hürriyet.

3. 12/2/2001 Zaman.
 

Orkun'dan Seçmeler