Ana Sayfa 1998-2012 Börte Çine ve Alan- Kuva efsaneleri (2)

Börte Çine ve Alan- Kuva efsaneleri (2)

Börte Çine ile ilgili diğer bir efsane de Moğolların kökeni konusuna kadar inmek eğilimindedir. Moğol tarihinin ana kaynağı olan Moğolların Gizli Tarihi’nde Börte-Çine ile ilgili olarak şöyle denmektedir: “Cengiz Han’ın ilk atası Tanrının takdiriyle yaratılmış bir Börte-Çine idi, eşi beyaz bir geyik idi. Onlar denizi geçerek geldiler. Onan nehri menbaı ile Burhan-haldun dağı civarına yerleştiklerinde, Bataçihan adlı bir oğulları oldu”14 .

Burada Ahmet Temir’in dipnotta izah ettiğine göre, boz kurt “Börte-Çine” anlamına gelmektedir ve E. Haenisch bu tabiri harfiyyen tercüme edip, bozkurt şeklinde yazdığı hâlde, S. Kozin özel bir ad olarak telâkki ediyor ve Börte-Çine şeklinde yazarak, kelimenin anlamını tercüme etmeden geçiyor. Kaynakta belirtildiğine göre Cengiz Han’ın ceddi bir bozkurdun oğludur. İlk annesi güzel bir geyik imiş. Ahmet Temir, dişi geyiğin karşılığı olan Hoai Maral tabirini Haenisch’e göre tercüme etmiştir. S. Kozin ise bunu da özel bir isim olarak ele alıyor ve tercüme etmeden Goa-maral şeklinde naklediyor. Bu Moğol efsanesidir.

Gizli Tarih’in baş kısmında bulunan bu bilgi, çok kısa olmakla beraber, mitolojik açıdan oldukça çarpıcı unsurlar içermektedir. Burada hayvanlardan biri boz (börte), diğeri de goa (beyazımsı) renklerle imgelenmektedir. Tabiatta birbirine taban tabana zıt karakterli iki hayvan türüyle karşılaşıyoruz; biri avlayan kurt (Çino), diğeri de avlanan dişi geyik (Maral). Efsane iki düşman hayvanı bir araya getirmiş ve iki düşman arasında dövüş yerine cinsel birleşmeyi konu almıştır. Baba rolüne kurdun konulması elbette ki rastlantı değildir. Her nasılsa mitolojide kurt motifi Hunlar, Köktürkler ve hattâ Moğollar arasında yayılmıştır. Böylece bozkırın bu efsanevî kahramanlık timsali hayvanı, bu kavimlerin başarılarıyla bütünleşmiştir. Börte Çine ve Goa-Maral’dan doğma Bataci Han, birçok Moğol boyunun kökenini açıklayan uzun bir soy ağacının başındadır. Bu soy ağacı bizi ilgilendiren kısmıyla Duva Sokor ve Dobun Mergen adlarındaki iki kardeşle sona ermektedir15.

Alnının ortasındaki tek gözü sayesinde üç erimlik mesafeyi görebilen tek gözlü Duva Sokor, vaktiyle Börte Çine’nin kampını kurduğu kutsal Burhan Haldun dağında bulunduğu bir gün, Tunggelik nehri boyunca yaylaya çıkan bir sürü insanın arasında bir genç kız gördü ve “Genç kız henüz bir erkeğe verilmemişse, onu senin için isteriz küçük kardeşim Dobun Mergen” diyerek kızı görmek için küçük kardeşi Dobun Mergen’i gönderdi. Dobun Mergen bu kabilenin yanına vardığında, Alan-Kuva* adındaki bu güzel kızın henüz hiçbir erkeğe verilmemiş olduğunu gördü. Böylece bu ikisi evlenerek Bugunotay ve Belgunotay adlarında iki oğulları oldu16.

Böylece yaşayıp giderlerken Dobun-mergen öldü. Dobun Mergen’in ölümünden sonra, Alan-Kuva kocasız olduğu hâlde üç oğul daha dünyaya getirdi. Bunların isimleri Buhu-hadagi, Buhatu-salci ve Bodonçar-munghah idi. Bunlardan büyük olan Dobun Mergen’in oğulları anneleri Alan-Kuva hakkında dedikodu yaparak. “Bizim annemiz, kocası olmadığı hâlde üç erkek çocuk doğurdu. Evde tek erkek şu Maalih Baiyautlarından olan kimsedir. Bu üç çocuk ondan olsa gerektir” dediler. Bu dedikoduları duyan Alan-Kuva, çocuklarına bir gün bir ziyafet çektikten sonra anlatma ya başladı: “İki oğlum annelerinden şüphe duyarak hakkımda dedikodu yaptılar. Şüphenizde haklısınız. Fakat, her gece sarışın bir adam çadırın bacasından sızan ışık vasıtasıyla girerek karnımı okşuyor ve onun nuru vücuduma geçiyordu. Çıkarken de sarı bir kurt misali güneş ve ay ışığı altında gidiyordu. Siz düşünmeden konuşuyorsunuz. Düşünenler için onların Gök’ün oğulları olduğuna dair işaretler vardır. Onlar bütün insanlar üzerine hükümdar oldukları zaman, ulus da bunu anlayacaktır”17.

Alan-Kuva’nın ortaya çıkışı hakkında da Han-nâme müellifi İmâmî tarafından iki rivayet kaydedilmiştir. İmâmî, bu bölümleri Tarih-i Güzide’den aldığını söylüyorsa da, bunlara Tacik ve Kıpçak rivayetlerini de eklemiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu söylentilerin biri şöyledir: “Buyan Han, hamile kalan karılarından birinin erkek doğuracağına dair bahse girmiş. Karısına kız doğuracak olduğu takdirde kendisini de kızını da öldüreceğini söyleyip, Uygur seferine gitmiş. Kadın kız doğurunca, kocasının korkusundan çocuğu bir erkek gibi giydirip, erkek gibi büyütmüş. Adını da Alan-Kuva koymuş. Buyan Han Uygurlarla savaşla meşgul olurken, kız da 15 yaşında bir yiğit oluyor, avlanıyor, arslanlarla, kaplanlarla döğüşüyor”18.

İkinci söylenti, doğrudan doğruya Alan-Kuva’nın kocasının ölümüyle başlamakta ve ışıktan gebe kaldıktan sonra, kızın annesi tarafından bir sandığa konulup nehre bırakıldığı anlatılmaktadır. Sonra nehirde bulunduktan üç yıl sonra Dobun Mergen ile evlendirildiği ifade edildiği için biraz karışıktır. Bu rivayete bakılırsa Reşidüddîn ve diğer kaynakların anlattığı Dobun Mergen ile evlendiği sırada kızın dul olması gerekiyor. Diğer bir husus da burada Alan-Kuva’nın Dobun Mergen ile evlenmeden önce ışıktan gebe kaldığıdır. Halbuki diğer kaynaklarda Alan-Kuva, Dobun Mergen’in ölümünden sonra ışıktan gebe kalmıştır. Yine bu ikinci söylentide ışığın çadıra girdikten sonra Arslan veya Kurt şeklinde çıkıp gitmiş olduğu kaydedilmektedir. Gizli Tarih’te ise arslan veya kurttan söz edilmemekte, ışığın şekline büründüğü bu hayvan sarı köpeğe benzetilmektedir. Nitekim Proto-Türklerde Kurt motifinin, Proto-Moğollarda ise köpek motifinin, daha yaygın olduğu bilinmektedir.

Börte Çine efsanesinden sonra Alan-Kuva efsanesi de Cengiz Han’ın soy kütüğünün menşelerinden sayılmıştır. Bu efsane daha sonra daha geniş kitlelere ulaşmış ve birçok kaynak tarafından zikredilmiştir. Işıktan türeme motifi, ruhanî olan ışığın evrene müdahalesini yansıtmaktadır. Cengiz Han’ın babası olan Yesügey Bahadır’ın Nirun kabilesinden olduğu düşünülürse, bu adın Alan Kuva’nın tüm soyuna verilen ad olduğu anlaşılır. Reşidüddîn, Mirhond, Ermeni Kaynakları, Mong Kuço-hi-p’u ile Çin kaynakları hatta Ebû’l Gâzî Bahadır Han tarafından da bu ad teyit edilmektedir.

Mirhond, Alan Kuva’nın Oğuz Han’ın oğullarından Yıldız Han’ın neslinden geldiğini ve Kıyat kavminden olduğunu belirttikten sonra, onu çok güzel bir kız olarak tasvir ediyor. Altan Tobçi gibi, evlendikten sonra iki çocuğu olduğunu ve kocasının ölümünden sonra bir ışıktan hamile kaldığını anlatıyor. Böylece geceleyin çadırına giren bu ışıktan üç çocuğu olmuş. İşte bu üç çocuktan gelen nesle Nirun adı veriliyor. Ayrıca Moğol hanları da bu üç çocuktan Bodoncar’ın neslinden geliyormuş19.

Reşidüddîn de Cengiz Han’ın Alan-Kuva neslinden geldiğini ifade etmektedir. Müellife göre; Alan Kuva Cengiz Han’dan yaklaşık 300 sene önce -yani Cengiz Han 1155’lerde doğduğuna göre IX. Asırda- yaşamıştır. Ayrıca Reşidüddîn, Alan-Kuva’nın Kurulas boyundan olduğunu belirtiyor. Kurulas, Moğolların Durlukin şubesinden idi. Kocasız bir şekilde, bir ışıktan hamile kalıp üç çocuk doğurduğu için, bu çocukların neslinden gelenlere nurdan doğan anlamında Nirun adı verilmiştir20.

XVII. yüzyıl Türk tarihçisi Ebû’l-Gâzî de yukarıda aktardığımız kaynaklar gibi ışıktan hamile kalma olayını anlattıktan sonra, şunları ekliyor: “Bu olay Alan-Kuva’nın yakınlarını olayın doğruluğunu araştırmaya yöneltti. Çadırın yakınlarına nöbetçiler yerleştirdiler ve bir gün nöbetçi bir ışık huzmesinin çadırın üst aralığından içeri girdiğini gördü. Hemen arkadaşlarını uyandırdı. Aralarından sadece birkaçı bu ışığın içeri girdiğini görmeyi başardı. Ancak, bir süre sonra hepsi birden çadırdan çıkan bu ışığı gördüler, fakat bir insan sureti göremediler”21.

Bu konudaki diğer bir eser de Çingiz-nâme’dir. Çingiz-nâme yukarıda Alan-Kuva rivayetlerini aktardığımız kaynakların verdiği bilgileri aynen tekrarladıktan sonra, sadece farklı olarak çadıra düşen ışığın bir müddet sonra oradan Bozkurt şeklinde çıkarak ve “Çingiz” diye bağırarak ormana doğru uzaklaştığını kaydetmektedir ki, doğan çocuğa Çingiz ismi verilmiş ve o daha genç yaşında ülkeyi âdil bir şekilde idare etmiştir22. Buradaki haberler daha önceki destanlardan alınmış ve Cengiz Han’a nisbet edilmiş bilgilerden ibarettir.

Çingiz-nâmelerin çeşitli değişik şekilleri vardır. Başkurt rivayeti olanı Kazan Üniversitesi öğretim üyelerinden Halfin tarafından 1819’da neşrolunmuştur. Başkurtlarda bulunan ve Çingiznâmeci denilen ihtiyarlar, kuşaktan kuşağa bu rivayetleri aktarmakla tanınmışlardır23.

Börte Çine adının doğrudan yer aldığı en önemli kaynaklardan birisi de Câmiü’t-tevârîh’dir ki, müellifleri bu efsaneye inanmışlar ve Börte Çine adını insan adı mertebesine çıkarmışlardır. Bu eserde Börte Çine adı bir yerde geçmekte ve bununla ilgili haberler daha çok Moğollarla Türklerin aynı soydan geldiklerini kanıtlama gayretleri taşımaktadır. Reşîdüddîn bu konuda şunları yazmaktadır: “Güvenilir Türk müverrihleri yazarlar ki, Moğol kavimlerinin tamamı Ergenekon’a giden iki kişinin neslinden türemiştir. Bu cümleden olarak oradan dışarıya çıkarken, Börte Çine namındaki Dubun Bayan ile karısı Alan Kuva’dan birkaç nesil çıkmıştır. En büyük karısı Kuva Maral’dan da oğulları olmuştur ki, en kıymetli çocukları idiler ve bunlardan biri Bataçikan adıyla padişahlık mertebesine erişmiştir”24.

Adı geçen tarih eserinin yazıldığı XIII. asırdan XVII. asra kadar başka hiçbir Moğol tarihi kaynağı elimizde değildir. Moğol dinî (Budist) edebiyatının tomurcuklanma devri olan XVII. asırda birkaç tarihî eser telif edildi. O zamanlar Moğolistan’da yayılan Tibet Budistlerinin ayinleri ve sayısız Budist resimli suretleri buna çok büyük tesirler yapmıştır.

Bu tarihler iki kısımdır:

1. kısım: kaynak eserler

2. kısım: şifahî rivayetler

Altan Tobçi (Gizli Tarih) Moğol tarihinin büyük bir kısmını içerisine alan ilk Moğolca kaynaktır. 1240 veya 1241’de yazılmış olan bu eser eldeki kaynakların en önemlisidir. Bu eserde Cengiz Han’ın atası, Tibet bölgesi padişahı Küçügün Sandalitu Kaan’dan başlamakta, ayrıca onun oğlu Dalay Subin Altan Sandalitu Kaan’ın üç oğlu olduğu belirtilmektedir. Bunlardan en büyüğü Boroçu, ortanca Sibaguçi ve en küçüğü Otkan-Otçigin veya Börte Çinu-a idi.

Börte Çinu-a kardeşleriyle anlaşamadığından denizi geçti ve yabancı bir yere gidip, Ku-amral adında bir kızla evlendi. Bu yabancı yer Moğolistan idi. Eğer bunlar Budistlerin sözleri ise, Cengiz Han’ın ceddi hakkındaki rivayetler, Tibet’ten Moğolistan’a gelmiş olmalıdır.

Altan Tobçi’de yazılı olmayan, ikinci kısım rivayetleri ihtiva eden ve tarihî kaynaklarda az bulunan rivayet, 1956’de Bavden tarafından Almanya’nın Wiesbaden eyaletinde İngilizce tercüme ve metin ile birlikte yayınlandı25. Cengiz Han’ın atalarının destanı Mahasamadi tarafından da Hind padişahlarının başlangıcı yazısıyla yayınlandı. Burada Buda başa alındı. O zamanlar onun hanedanından bir şahıs nehre atılmış. Bu şahıs, Tibet’de sudan çıkarılmış ve Tibet hükümdarı yapılmış. Ona, “Küçügün Sandali-tu Kaan” adı verilmiş ki, nesebinin başlangıcı buna dayanır. Altan Tobçi’de nesebnâmesi Blu-Bzan’dır. Cengiz Han hakkındaki bu rivayeti Budist rahipler ve azizler ayinlerde sıkça zikretmişlerdir26.

Cengiz Han’ın ataları hakkındaki rivayeti içinde bulunduran Erdeni-yin Tobçi kitabının Almanca tercümesi 1829’da J. Schmidt tarafından yapıldı ve Petersburg’da yayınlandı. Schmidt tarafından neşrolunan “Sanang Seçen”de Börte Çine, Câmiü’t-tevârîh ve Gizli Tarih’te olduğu gibi, isim olarak zikrolunur27. Bunun özeti, 1959’da E. Haenisch tarafından Wiesbaden’de fotoğraf suretiyle yayınlandı28. Ancak, Bawden’in yayınladığı Altan Tobçi bundan daha ayrıntılıdır.

DİPNOTLARI

14- Manghol-un Niuça Tobça’an, Moğolların Gizli Tarihi, I, Terc. Ahmet Temir, Ankara 1995, s. 3.

15- Moğolların Gizli Tarihi, I, Prg. 3; Reşidüddîn Fazlullah, Câmiü’t-tevârîh, I, neşr. Muhammed Rûşen-Mustafa Musevî, Tahran 1373 hş., s. 44’de Dobun Bayan şeklindedir.

*Hamdullah Müstevfî-i Kazvînî (Tarih-i Güzîde, ed. E.G. Browne, London 1913, s. 140) de Cengiz Han’ın nesebinin, Kongırat kabilesinin bir kolu olan Kerules boyundan Alan-Kuva’dan geldiğini ifade ediyor.

16- Moğolların Gizli Tarihi, I, Prg. 4-10.

17- Moğolların Gizli Tarihi, I, Prg. 17-21.

18- B. Ögel, s. 413 vd.

19- Mîrhond, Ravzatu’s-Safâ, II, neşr. Abbâs Zeryâb, Tahran 1358, s. 821 vd..

20- Reşidüddîn, I, s. 78, 183.

21- Ebû’l-Gâzî Bahadır Han, Şecere-i Türk, Almatı 1992, s. 46 vd.

22- M.A. Osmanov, Tatarskie İstoriçeskie İstoçniki VII-VIII vv., (Kazan Üniversitesi Yayını) Kazan 1972, s. 107 vd.

23- Bu konuda bkz. A. İnan, “Türk Rivayetlerinde Bozkurt”, Türkiyat Mecmuası, c. II, 1926-1928.

24- Reşidüddîn, I, 218, III, s. 2114.

25- C.R. Bawden, The Mongol Chronicle Altan Tobdi, Wiesbaden 1956.

26- Reşidüddîn, IV, açıklamalar, s. 2114 vd.

27- Sanang Secen, Geschichte der Ostmongolen und Ihres Fürstenhauses, (1662), Moğolca metin Almanca tercümesi ile birlikte Schmidt tarafından neşredilmiştir (1829).

28- E. Haenisch, Die Gheime Geschichte der Mongolen, I, Leipzig 1935-1937.

 

Orkun'dan Seçmeler

Millî timsalimiz bayrak

Enerji