BOR, bor, bor… Nedir bu bor muhabbeti? Kimilerine göre üç harflik sihirli bir kelime, kimilerine göre paylaşılamayan, paha biçilemeyen bir değer. Ama asıl önemlisi ve doğrusu; üzerinde uluslararası oyunların, taktiklerin döndüğü bir stratejik maden. Nasıl mı? İşte bor ve borun hikâyesi…
Borun hikâyesi 1882’lere kadar uzanıyor. 1967’de tabiî senatör Haydar Tunçkanat, Türkiye’deki bor madeni üzerine oynanan oyunları anlatıyor. İlhan Selçuk, 33 yıldır yazıyor; “Petrolde ne kadar oyun varsa, bor madeninde de o kadar oyun oynanıyor” diyor. Dünya bor rezervinin yüzde 70’i ülkemizdedir. Buna karşılık 1.3 milyar dolarlık dünya bor pazarındaki payımız ancak 250 milyon dolardır. El dahi sürülmeyen maden ve enerjinin değeri. 2 trilyon 180 milyar doları buluyor. Rafine bor üretim kapasitesi 500 bin ton/yıl civarında olan Türkiye’nin yeraltı zenginlikleri, 2001 yılı bütçesinin 34 katını geçiyor. Yüzlerce bilim adamının “21. yüzyılın petrolü” diye tanımladığı ve uzay teknolojisinden, bilişim sektörüne, nükleer teknolojiden savaş sanayiine kadar pek çok alanın vazgeçilmez hammaddesi durumuna gelen bor madeni ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği. “Stratejik” bor madenleri devletin elinde kalmalı, ancak deterjandan ilâca, füze yakıtından gübreye birçok alanda kullanılan borun işlenmesi özel sektöre bırakılabilir. Bor fiberglasta kullanıldığında 100 kat, KİT’lere girdiğinde ise bin kat değer kazanıyor. Böylece, çoğunluğu yalın maden olarak satılan borun işlenmesi ile ortalama olarak bugün elde edilenin 150 katı gelir kazanılabilir.
Bor mineralleri ve ürünlerinin kullanıldığı sanayi dallarını aşağıdaki gruplarda toplamak mümkündür.
– Cam sanayii
– Seramik sanayii
– Temizleme ve beyazlatma sanayii
– Yanmayı önleyici (geciktirici) maddeler
– Tarım
– Metalurji
– Nükleer uygulamalar
– Diğer kullanım alanları.
Türkiye’deki bor madenleri hammadde olarak uluslararası yabancı kuruluşlara gidiyor. Eti Holding, yabancı şirketlere 110 dolara sattığı bor madenini Türk sanayicisine 250 dolara satıyor. ABD, Türkiye’nin stratejik bor madenine ‘özel’ ilgi gösteriyor. Anadolu Ajansı’nın Enerji Bakanlığı kaynaklı 26 Şubat 2002 tarihinde yaptığı habere göre; Eti Holding üretimini ve ihracatını özellikle işlenmiş ürün bazında artırmak amacıyla a bir dizi yatırım plânladı. Devam etmekte olan bu yatırımlar sonucunda hâlen 500 bin ton/yıl civarında olan rafine bor üretim kapasitesi önce 800 bin ton/yıl, daha sonra da 1 milyon 200 bin ton/yıl seviyelerine yükseltilecek.
Eti Holding’in kendi kaynaklarından sağlayacağı toplam 200 milyon dolarlık kaynakla, Emet Yeni Borik Asit Tesisi, Kırsa 3. Bor Türevleri Tesisi, Yeni Sülfirik Asit Tesisi ve Tek Kademede Penta Üretim Tesisi’nden oluşan rafine bor ürünleri yatırımları gerçekleştiriliyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, ülkenin heba edilen yeraltı kaynaklarının rakamlarını çıkardı.
Türkiye, bir an önce ham ve öğütülmüş bor ihracatını kesmelidir. Bor tuzlarının taşıdığı stratejik önem ve bu önemin her geçen gün arttığı dikkate alınarak bor tuzlarının devlet eliyle işletilmesini sağlayan 2840 sayılı yasa korunmalıdır. 3213 sayılı Maden Kanununun 79. maddesindeki düzenleme kaldırılarak bor tuzları işletim tekel hakkının istisnasız bir şekilde devlet elinde toplanması sağlanmalıdır. Dünya bor pazarında ortaya çıkacak boşluğun hızla özel sektör tarafından kurulacak ileri bor endüstrileri ile doldurulması gerekir. Bu hususun süratle gerçekleştirilmesi için özel sektör teşvik edilmelidir. Ham ve öğütülmüş bor ihracatının kesilmesi bor endüstrisi yatırımları açısından ülkemizi bir cazibe merkezi hâline getirecektir.
Dünya bor rezervinin yüzde 70’ine sahip Türkiye’nin yılık ihracat geliri sadece 250 milyon dolar. Oysa nükleer teknolojiden, bilgisayar ve silâh sanayiine kadar pekçok alanda kullanılan bu madeni Türkiye’den alıp işleyerek satan ülkeler kat kat fazlasını kazanıyor. Devlet tekeli altındaki madenler özelleştirilmediği gibi, ham borun işlenerek dünyaya satılmasını sağlayacak yatırımlar da yapılamıyor.
Millî özel sermayenin ve sektörünün istediği gerçek anlamda “millîleşme”dir.
ETİ Holding A.Ş. tarafından yapılan son tespitlere göre, Türkiye, dünya bor rezervlerinin yüzde 63’üne sahip olmasına rağmen, pazarda söz sahibi değildir. Dünya bor pazarının parasal olarak ancak yüzde 19’una, satılan ürün miktarı olarak da yüzde 36’sına sahip bulunan Türkiye’de bor madeni işletmeciliği ile ilgili sorunlar bulunmaktadır.
Dünya bor pazarında fiyatlar Eti Holding ve Amerikan firması olan US Borax tarafından belirlenmektedir. Yaklaşık 1.5 milyon ton olan dünya bor üretiminden Eti Holding yüzde 31, US Borax yüzde 37 gibi birbirlerine yakın paylar alırken, yaklaşık 1.2 milyar dolar olan parasal büyüklükten; yani, pazardan US Borax yüzde 65 pay alırken, Eti Holding yüzde 21 civarında pay almaktadır. 21’inci yüzyılın petrolü olarak tanımlanan bor, pek çok alanın vazgeçilmez hammaddesi. Bugün pek çok stratejist, 20. yüzyıl boyunca dünyada yaşanan her türlü siyasî, iktisadî ve askerî gelişmenin baş aktörü durumunda olan petrolün, yerini bor madenine bıraktığında hem fikir.
Anayasanın 168’inci maddesine göre, tabiî kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altında. Kendisini güçsüz hisseden kurumlarımız kendilerine 2480 sayılı yasayı dayanak alıyorlar.
Bor madenleri eğer özelleştirilirse, bu büyük ulusal servet yabancı sermayenin eline geçecek. Dünyadaki diğer örneklerde olduğu gibi yabancı sermaye de bu stratejik maddeyi işlemek için kaynağında tesis kurmak yerine, kendi ülkesine götürerek işleyecek ve Türkiye, servetini kendi elleriyle teslim etmiş olacak.
İktidar olan AK Parti’nin bor görüşleri şöyle:
Bor İşletmeleri Eti Holding bünyesinde özerk bir yapıya kavuşturulacak. Bor madeninin kullanım alanını araştırmak amacıyla, Bor Araştırma Enstitüsü kurulacak. Özel sektörün, bor cevherinin hammadde olarak kullanıldığı uç ürünlerin (cam elyafı, perborat gibi) üretimine girmesi özendirilecek. Hidrojen enerjisi sektöründe bor kullanımıyla ilgili çalışmalar izlenecek. AK Parti lideri Tayyip Erdoğan önceki gün hükûmetin acil eylem plânını açıkladı. Erdoğan, ‘millî maden’ ilân edilen borla ilgili bir araştırma enstitüsü kurulacağı ve bor işletmesinin özerk yapıya kavuşturulacağı sözünü verdi. Erdoğan, bor madeni sözünü altı aylık bir takvime bile bağladı.
AKP ve CHP’nin söylemleri ise politikadan çok, yıllardır sürdürülen Eti Holding uygulamalarının “Seçim Bildirgesi” ya da “Bor Rapor”una dönüşmüş şekli. Bu partilerin görüşlerini üç ana başlıkta toplayabiliriz:
1- Bor İşletmeleri Eti Holding bünyesinde özerk bir yapıya kavuşturulmalı;
Oysa, Eti Holding’in bor ürünleri piyasasından yeterli pay almamasının nedeni, bu kuruluşa yapıyan politik müdalaleler değil. Eti Holding bor konusunda devlet içinde devlet olabilecek kadar zaten özerk. İlgili bakanlar her zaman Eti Holding’in avukatı oldu.
2- Eti Holding, rafine bor üretiminin artırılmasına yönelik yatırımlar yapmalı;
Oysa, bor ürünü satışlarının düşüklüğü yetersiz üretim değil, Eti Holding ile US Borax arasındaki özel ilişki. Eti Holding’in bor ürünü üreten fabrikaları hâlen yarı kapasitede çalışıyor.
3- Bor madeninin kullanım alanını artırmak amacıyla, Bor Araştırma Enstitüsü kurulmalı.
Oysa, Türkiye’de eksik olan bor üretimi teknolojileri değil. Eksik olan, uygulanacak işletmelerin bulunmaması. İstanbul Teknik Üniversitesi, ODTÜ, ve TÜBİTAK’ta yeterli teknoloji zaten var. Eti Holding daha önce de Bor Enstitüsü kurdu ama enstitü sürgün yeri olarak kullanıldı.
Çok geniş ve çeşitli alanlarda ticarî olarak kullanılan bor mineralleri ve ürünlerinin kullanım alanları giderek artmaktadır. Üretilen bor minerallerinin % 10’a yakın bir bölümü doğrudan mineral olarak tüketilirken geriye kalan kısmı bor ürünleri elde etmek için kullanılmaktadır.
Bor madenlerinin sanayide kullanılması çok büyük bir teknoloji gerektirmiyor. Bu teknoloji zaten ülkemizde fazlasıyla var. TÜBİTAK ve baza üniversitelerimizin bu konularda araştırma-geliştirme faaliyetleri içinde olduğunu biliyoruz. Öyle ki, bu madenin otomotiv sektöründe petrol yerine enerji olarak kullanılması hâlinde Antalya-Ankara arasında bir otomobilin yaklaşık 2 kg bor ile (yani iki milyona) gidiş dönüş yapabileceği söyleniyor.
Gelişmiş ülkeler her türlü zenginlikleri için kısa, orta, uzun vadeli politikalar hazırlarken, biz günübirlik gidiyoruz. Antalya’da kurulmuş bulunan Ekonomik Varlıklarımızı Koruma ve Değerlendirme Derneği hâlen bu konularda ilmî ve fikrî araştırmalar yapmakta olup kamuoyu desteği beklemektedir. Web adresimiz: www.evkd.org, E-mail adresimiz: info@evkd.org. Bor madenlerimizin ve diğer yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizin ülke yararına kullanılmasını sağlamak hepimizin ulusal görevidir. Biz istiyoruz ki bor madenleri ne devletleştirilsin, ne de özelleştirilsin. Sivil toplum kuruluşlarının da görüşleri alınarak MİLLÎLEŞTİRİLSİN. Devletleştirilip de dış borçlar karşılığında yabancı ülke ve kuruluşlara peşkeş çekilmesin, özelleştirilip yine yabancı firmaların eline geçmesin. Yani devlet ve özel sektör beraber işletsin ve geliri de halka böylece paylaştırılabilsin.