İnceleyeceğimiz bölge, coğrafya dili ile, Balkan Yarımadası olarak anılır. Bölge; Tuna’nın aşağı kesimleri ve Sava Irmağı, güneyde: Ege Denizi ve Akdeniz, batıda: Adriyatik Denizi, doğuda: Karadeniz ile çevrilidir. Yüzölçülmü yaklaşık 760.000 kilometrekaredir. Balkanlarda 100.000.000 insan yaşamaktadır. Bölge, adını Bulgaristan’ı ikiye bölen ve doğudan batıya uzanan dağ silsilesinden alır.
Bugünkü siyasî taksimata göre bölgede yer alan devletler: Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Türkiye’nin Trakya kesimi ve eski Yugoslavya Federasyonu’nun dağılmasıyla, bağımsız devletler olarak tarih sahnesinde yer alan: Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Makedonya, Slovenya ve Karadağ’dır. Bunlara yakın bir gelecekte, Kosova’nın da bağımsız bir devlet olarak katılacağı temennî ve tahmin edilebilir.
Balkanlarda; Romenler, Almanlar, Ruslar, Türkler, Macarlar, Slovaklar, Çekler ve Polonyalılar başta olmak üzere 20’ye yakın etnik grup yaşamaktadır. Müslümanlarla birlikte, Ortodokslar ve Katolikler başta olmak üzere Hıristiyanlığın bütün mezheplerinin mensupları ve Musevîler vardır.
Balkanlarda, (şayet böyle bir kavramın varlığı kabul edilebilirse) Avrupa Medeniyeti’ne en yakın topluluk, Müslüman Türklerdir. Onların karşısında yer alan etnik grupların (bir-iki istisnası ile) hemen hemen hepsi, insanlık ve medeniyet adın a, dünyanın kabul ettiği değerleri hiçe sayan uygulamalar içerisinde bulunmuşlardır. Şiddet kullanarak toprak kazanmak, diğer ırka mensup insanlar üzerinde mutlak otorite tesis etmek, etnik temizlik adı altında kendi ırkından olmayanlara, soykırım dahil her türlü zalim baskılar… başta Sırplar olmak üzere (Müslüman Türkler dışındaki) bölge halkının, medeniyet ve insanlıkla bağdaşmayacak çarpık yönetim anlayışının göstergeleridir.
Bizim İnsanlarımız dizisinde, Balkan Yarımadası’nda yer alan Batı Trakya Türkleri, ayrı bir yazının konusu olacaktır. Türkiye’nin Trakya kesimi de hariç tutulacak olursa, Balkanlar Coğrafyası’nda 5.000.000’a yakın Türk yaşamaktadır. Batılı kaynaklarca Türk kabul edilen Türklük’ten uzaklaştırılmış Slav kökenli Müslümanlarla birlikte sayı 9.000.000 civarındadır.
Balkanlardaki yaygın yönetim anlayışına göre insanların dinleri ile milliyetleri bir bütün olarak kabul edilmektedir. Bosna Müslümanları’nın dilleri Sırpça ve Hırvatça olduğu hâlde, nüfus cüzdanlarında milliyeti bölümünde: ‘Müslüman’ yazılıdır.
Balkanlarda, Bulgaristan başta olmak üzere komünist yönetimler, din eğitimini şiddetle yasakladılar. Buna rağmen dinin, millî kültür ve gelenek şekline bürünerek yaşamasını engelleyemediler. Konuştuğu dil ne olursa olsun, Müslümanlar, Türk kültüründen tamamen kopmamış diğer Müslümanları kardeş olarak görmüşlerdir. Balkanlarda Türklük ve Müslümanlık iç içedir. Biri diğerinden ayrılamaz. Çocuklara; Türklüğün beş şartı olarak İslâmiyet’in beş temel esası öğretilir.
Balkanlardaki 9.000.000 Müslüman Türk’ün ülkelere göre dağılımı çizelgede gösterilmiştir.
Osmanlı idaresinin gelmesiyle Balkanlarda gerçek bir sosyal ilerleme kaydedilmiş, feodalizm denilen kaba kuvvete dayalı beylik yönetiminden devlet sistemine geçilmiştir. Lâtince ‘Pax Ottomanica’ olarak isimlendirilen Osmanlı Barışı, bölgeye 200 yıl süren huzur ve barış getirmiştir. Bu 200 yıl içerisinde Balkanlar ekonomik açıdan çok gelişmiş, birçok yeni şehirler kurulmuş, günümüzde hâlâ ayakta durabileen köprüler, camiler, saraylar ve tarihî eserler, yollar inşa edilmiştir.
Günümüzde Balkanlarda yaşayan Türklerin ekonomik, sosyal ve kültürel problemleri vardır. Balkanlarda yaşayan Müslüman Türklere karşı büyük çapta insan hakları ihlâlleri uygulanıyor.
Balkanlarda yaşayan Türklerden daha fazla Balkan kökenli Türk, Anadolu’muzda yaşıyor. Tarihî, kültürel ve dinî-ırkî bağlarımızla birlikte, akrabalık bağlarımız var. Bu sebeple, Balkanlarla sosyal ilişkilerimizi canlı tutmak hem hakkımız hem de vazifemizdir. Şahısların ve kültür-yardımlaşma derneklerinin gayretleri ile sürdürülen ilişkilerin, devletçe de desteklenmesine ihtiyaç var.
Balkanlardan Türkiye’ye göçün önlenmesi, oradaki kardeşlerimizin baba ocağında rahat, huzurlu, mutlu ve güvenli yaşamalarını temin etmek, ancak milletlerarası diplomasi yöntemi ile mümkün olabilir.
Balkanların kapısını bize, 1389 yılında Sultan Birinci Murat Han açtı. Sultan Yıldırım Bayazıt Han, 1396’da Niğbolu önlerinde Haçlı Ordusu’nu hezimete uğratarak Türklerin Balkan hâkimiyetini perçinledi. Menemen ve Akhisar’dan Türkmen kardeşlerimizi Üsküp’e yerleştirdi.
Bugün Balkanlarda yaşayan soydaşlarımız, Evlâd-ı Fâtihan’ın torunlarıdır. Onlar, vatan yetimi, ezan öksüzü kardeşlerimizdir. Onları bilmek, tanımak, sevmek ve dertleriyle dertlenmek mecburiyetindeyiz. Mecburiyetimizin gereğini yapamadığımız takdirde, bizler de güzel yurdumuzda -Allah korusun- vatan yetimi, ezan öksüzü durumuna düşeriz. Çünkü bizim insanlarımız; Saraybosna’dan – Üsküp’ten, Kaşkar’a – Urumçi’ye, Kazan ve Ufa’dan Kerkük ve Musul’a kadar uzanan bir tesbihtir. Tesbihin ipi Türklük Şuuru, Türk Dili ve temelinde İslâm bulunan Türk Kültürü’dür. O ip koparsa, inci tesbihin taneleri, dağılır ve yok olur.
NOT: Balkanların hangi bölgesinde, hangi Türk boyundan ne kadar insan yaşadığı konusuna (tekrardan kaçınmak için) bu yazıda yer verilmemiştir. Bilgilenmek isteyenler Orkun Dergisi’nin 21. sayısının 38. ve 39. sayfalarında yayınlanan “BALKAN TÜRKLERİ” başlıklı yazıdan yararlanabilirler.