“Türk birliğine inanıyor, onu görüyorum” diyen büyük Atatürk, geleceğin büyük Turan devletini işaret ederek, Rusya’nın çökeceğini görmüş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu tarihî fırsatı değerlendirmesi için siyasî, ekonomik ve kültürel açıdan hazırlıklı olmasını istemişti. Ne yazık ki, doksanlı yılların başında bu fırsat, AB Hristiyan kulübüne girmek için çırpınan iktidarlar tarafından kaçırılmış, kültürel açıdan bile gereken ilgi ve yakınlık yeni doğan Türk cumhuriyetlerinden esirgenmişti.
Atatürk’ün işaret ettiği Turan devleti tarihten önceki devirlerde vardı. Bazı devlet adamlarımızın bir zaman, Ergenekondan çıkışımızı canlandıran Örs-Çekiç olayı, Adriyatik’ten Çin Seddine, hattâ Büyük Okyanusa kadar ulaşan Turan devletinin hudutlarını işaret ile, hedefimizi gösteriyordu. Son yıllarda Örs-Çekiç olayını AB hayranlığına feda ettik. Böylece AB’nin, Türkiye’den kovun dediği Atatürk’ün işaret ettiği yoldan da saptık.
Şimdi de, büyük Turan devletinin yıkılışını hazırlayan sebep ve olaylara yaşadığımız Türkiye Cumhuriyetini de teslim e tmeye çalışıyoruz. Yabancılara mülk edinme kanunu bunun en açık delilidir. Son on beş yıl içinde Alanya ilçemiz ve etrafında elli binin üstünde Almanın ev, toprak satın alarak yerleşmelerine ve nerede ise Federal Alman devleti’nin bir eyaleti hâline gelmesine seyirci kaldık.
Gerek GAP bölgesinde, gerekse doğuda ve batı sahil şeridindeki topraklarımız yoksul ve işsiz bırakılmış vatandaşlarımız tarafından yabancılara satılmaktadır. Bütün bu olaylar, bilerek hazırlanmış bir ihanet senaryosunun parçaları değilse, nedir? AKP iktidarı durup dudurken niçin yabancılara mülk edinme hakkı tanıyan kanunu çıkartmış? Bu kanuna evet diyenleri tarihimiz ergeç bir gün sanık sandalyesine oturtacaktır.
Büyük Turan devleti de böyle parçalanmıştı. Zaman içinde Türk milletinin merhametine, hoşgörüsüne sığınarak, başka devletlerin zulmünden kaçarak, topraklarımıza kabul ettiğimiz, nesiller boyu beslediğimiz, hür havasını teneffüs ettirdiğimiz birçok derme çatma azınlıklar, bünyemize giren mikroplar gibi, millî vücudumuza zarar vermişlerdir. Daha sonraları da, zayıf düştüğümüz anda düşmanlarımızla birleşerek yurdumuzun parçalanmasına sebep olmuşlardır. Turan devleti, Osmanlı Devleti gibi.
Parçalanan Turan devletinin toprakları dört düşman millet arasında paylaşılmıştır. Bunlar: Çin, Rus, Acem (İran) ve Bizans’tır. Çinliler Karahıtay, Hıtay, Moğalistan, Türkistan’ı, yani Uygur Türk yurdunu ilhak etmiş; Ruslar, Ordu, Sibirya, Türkistan, Buhara, Türkmenistan, Kırgızistan, Başkurdistan, Tataristan, Kazakistan, Dağıstan ve Azerbaycan’ı ilhak etmiş, bunlardan Tataristan ve Kazakistan kısmen Ruslaştırılmıştır. Acemler kendi vatanları olan Basra Körfezindeki FARS’tan gelip Horasan ile Tahran civarını ele geçirerek Acemleştirmişlerdir.
Bizanslılar ise Anadolu’yu olduğu gibi istilâ ederek Rumeli adını vermiş ve dolayısıyla bugünkü Yunanistan’a hizmet etmiştir. Bu kısa bilgiler ışığında, Türklerin ve dünya Türklüğünün nasıl ortadan kaldırılmak istendiğini anlamış oluyoruz. Bu arada AB’nin de asıl hedefi bu yolda zaman içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni aralarına alarak (tabiî ki kendi istedikleri şartlar dahilinde) Türk dünyasından tamamen koparmak ve asimile etmektir. Son yüzyıldan beri Türkiye üzerinde uygulanan ve hiçbir Türk hükûmetinin ses çıkartmadığı Hristiyan misyonerlik hareketleri boşuna değildir. Filistin’de devlet kurmak istiyen Yahudilerin teklif ettikleri altınları reddederek “O topraklar Türk milletinindir, satılamaz” diyen İkinci Abdülhamid’in vatansever davranışı da hatırlanması gereken bir olaydır, unutmayalım.
Demek ki, bir milletin yaşayabilmesi için kendini bilmesi lâzımdır. Kendini bilmesi için de kendi tarihini çok iyi bilmesi şarttır. Şunu açık açık söylemek gerekiyor ki, bugün Türkiye’de “Türk olmadığı için iftihar ettiğini” söyleyen siyasîler değil, METE HAN’ın kanını taşıdığına inanan siyasîlerin yönetici olmasına ihtiyacımız vardır. Turan devletinden koparılan topraklar üzerinde, Bizans’ın inşa ettiği batık kiliseleri Türk milletinin hazinesinden restore ederek batılılara tapu gibi sunmak yerine, bu toprakların büyük Turan devletine ait olduğunu dünyaya haykırmak, genç Türk nesillerine öğretmek lâzımdır.