Ana Sayfa 1998-2012 BİR DÖNÜŞÜN ÖYKÜSÜ

BİR DÖNÜŞÜN ÖYKÜSÜ

“İtibar Kazanmak”

Son günlerin bir konusu da Şair Nazım Hikmet’in Türkiye’de itibar kazanmışlığı üzerinedir. Gelecek bir yılda da onun ismine dayalı ortamın geliştirilmesidir.

Her şey güzel de, neden Türkiye Cumhuriyeti Devleti içindeki bölücülerin ve de sol sempatizanı kişilerin sevdiği, diğer deyimle Lenin tutkunu insanımızın seviciliği daha güzel sayılıyor? Anlaşılmayan taraf bu olsa gerek.

Bir Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılacak ve bir kişi yeniden Türk vatandaşı sayılıp itibarı geri döndürülecek ve öyle itibar görecek. Dahası, günümüze dek komünist tavırlarıyla itibar gören o ortamda ün salan; sonra da, komünislik çökünce Lenin yönetimi bitince, itibarı geri döndürülecek. Bu nasıl bir iştir?

Sav olarak ve örnek olarak bazıları çıkıp Almanya’nın bölünüp ve sonra birleştirilmesini bir Alman şairine bağlayıp fikir yürütebilirler. Ama o anlayışta bizler Nazım Hikmet’i karıştırmamamız gereğine inanıyoruz.

Zira ikinci Dünya Savaşı sonrası Doğu-Batı diye Almanya’nın, bölünmesinde başrolü oynadığı söylenen Alman Şair Bertholt Brecht’in Doğu’da kalmışlığı, sonra bu şairin kitaplarının Batı Almanya’da öğrencilere edebiyat kitaplarında yer verilerek öğretilmişliği. Almanya duvarlarının yıkıp birleştirilmişliği konumuz ile uzaktan ve yakından ilişkilendirilemez.

Gerçeği inkâr edemeyiz ama, Lenin devri bitip Rusya parçalanmaya başlayınca, bu durum oluşmuştu. Birleşik kültür bunu yaptırdı denilebilir.

Ama, Nazım Hikmet’te öyle bir durum oluşmamıştır. Çünkü Rusya’nın gücü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bölmeye yetmemişti. Rusya ile bir kültür birliğimiz de olmadığına göre bu tez ne kadar kabul görür onu kestirmek çok zordur.

Sonra Nazım Hikmet acaba komünist olmasaydı, bu kadar tanınır mıydı?. Nazım Hikmet’in tüm yaşamında Türkiye’yi bir komünist blok şeklinde görmek istediğini kim inkar edebilir ki?

Türk milleti Türkiye’yi terk etmeyen ve Türkiye’de İstiklal savaşında kanını akıtan gazi ve şehidimizin yanında bir Nazım Hikmet görseydi, (ki Nazım Hikmet İnebolu’ya deniz yoluyla geldiğinde o saflarda yer almayı düşlemişti.) onu bağrına basardı. Dünya tanıyor, o bir Türk idi demekle iş bitirilmez. İş dahili ve harici bedhahlar, çizgisinde değer lendirilmelidir.

Türk Milletinin büyüklüğü, kültürü yalnız Nazım Hikmet ile gelişmediği de bilinmelidir. Türkiye’de Hacı Bektaş-ı Veli Mevlana Bir dergah Kapısından çevrilen Yunus Emre gibi ünlüler Türklerin vicdanında büyüklüğünce yer tutmuştur Onlar gözden ırak değildir. Bu gerçekler unutulmamalıdır. Komünistlerin savında bu gerçeği bulmak zordur. Bütün ömrü içinde Rusya’ya bağlı kalacaksın, onun ideolojisine methiye ve ihtilal şiirleri yazacaksın,zamanın unutmuşluğundan faydanılıp bu kişiyi Türkiye’de itibarlı sayacaksın… Olmaz öyle şey!..

İtibar verilecek kişiler; Türk’e Türkiye’ye vatan içinde ve de dışında önce o safta yer alarak hizmet eden, ömrünü bu şekilde harcayan, gösteren kişilerindir. Bir Kültür birliği savı ile işin çözümüne girişmek, gerçeklerden uzaklaşmaktır. Çünkü Nazım Hikmet Şiirlerinde komünist ideolojisini yansıttığı gözlenmektedir. Büyük Atatürk Nazım Hikmetin şiir plağının içinde dinlediği iki şiirinden sonra getirdiği yorumda; (Bu şiirlerde Türk Milletinin hayatına kasteden bir bomba var” sözleri olmuştur. Şimdi kalkacağız bu zatı Türk Vatandaşı sayacağız, itibarını geri vereceğiz. Olmaz öyle şey…

Bir gerçek şu ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin cumhuriyetçi kimliğini Türkiye’de komünist kimliği ile birleştirmek isteyenlerin çalışmaları henüz bitmediğidir.

Görevde iken komünist kişilerin soruşturması sırasında Zanlı olarak beyanı alınan bir kişiye soruduğumuz soruya aldığımız cevap halen belleğimizdedir.

Soru: “Rusya’da komünist idare sona erdi siz hala bu fikrin takipçisi oluşunuz nedendir?”

Alınan Cevaptaki “Türkiye’de Kürtler var biz onların bundan sonra savunucusu olacağız.” sözleri bir bölünme istemi olmadığını kim söyleyebilir ki;

Şimdi ortamı bir kez de bu soru ve cevap içinde değerlendirirsek; verilecek itibarın Türk Toplumu üstündeki yerini tayin ve tespitte güçlük çekmeyiz. Nazım Hikmetin ve halen Türkiye’de yaşayan bir kısım aşırı sol düşünürlerin günümüzde bile soyadı kanununa uymayıp isimleriyle kendilerine hitabı sağlamaya kalkışmaları ve öyle anılmaları önemli bir not olarak tartışma konusudur.

Büyük ATATÜRK’ün ilke ve İnkılaplarını şemsiye edip ATATÜRKÇÜLÜĞÜ savunan sol sempatizanlar ne kadar ATATÜRK’çü, ne kadar ATATÜRK’çü değiller? Onu bilmek güç olmasa gerek.

Oysa Türk milliyetçiliğindeki çizgide ülkünün:

“Aynı terbiyeyi alarak, aynı örf ve adetler içinde geleneklerini sürdürerek, birlikte yaşama ortamı kurup bütünleşen, Anadolu ve Trakya’da yedi bin yılı aşan bir zaman dilimi içinde bu toprakları vatan bilip büyük Türk milletinin adının” oluşmasını sağlamış olmasıdır.

Ayrıca genelde milliyetçilik bağı “millete bağlılık milleti yüceltme ve yükseltme anlayışı demektir.” Acaba itibarı geri döndürülecek kişilerde bu aranmıyor mu?. Nazım Hikmet Türkiye’de kalıp gene sol fantezi içinde bir şair olsaydı, kendisine kim serzenişte bulunabilirdi ki.

Sen Türkiye’den kaçıp Türkiye’yi kötüleyerek Rusya’nın bölücü mihmandarlığını seçecek ve bu ortamda Rusya’yı vatan bileceksin, öyle kabul göreceksin. Sağlığında neden bu yolu seçmedi merhum zat, hiç bu sorunun cevabı alınabilir mi ki?

İşte bilinen gerçek ve durum bu ise; Türkiye’den kaçıp bölücülüğü kendine rehber edip Rusya’yı vatan sayan ve o devlet yönetimine yazdığı bir istemle vatandaş sayılması beyanındaki

“19 yaşından beri yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler birliğine bağlıyım. Bolşevik Partisine 1923 yılında üye oldum. 1925 yılı başında da TKP üyesi oldum… Ben sayılı komünist şairlerdenim… ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum…” sözleri Türkiye’de yaşayan her Türkün halen belleğinden çıkmadığı da bir gerçektir.

Bu yalvarışın yanında Türk milleti acaba Nazım Hikmet’in 1921 yılı ilk günlerinde Milli Mücadeleye katılmak için Vâlâ Nurettin ile İstanbul’dan Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in bulunduğu Yeni Dünya adındaki bir vapurla ayrılıp İnebolu’ya gelişini,

Büyük ATATÜRK’ÜN İstiklal Savası için geliştirdiği kurtuluş hareketi sırasında, Nazım Hikmet’in “Sadık Abi (ki bu zat Almanya’da yüksek öğrenim görmüş bir genç olup İnebolu’da tuttukları evde Karl Marx’tan, Engels’ten, Kautzsky’den söz açıp onların fikirlerini gençlere aşılıyordu.) denilen bir zatın aşılamasıyla kırmızı bir boyun atkısı taktığı, böyle bir boyun atkısıyla İstiklal Şiirleri yerine ihtilal şiirleri okunması kendisine yakışacağı ortamının geliştiğini de görerek, Marx’ın ideolojisini, benimsediğini,

Daha sonra 10 gün süren bir yolculuk yapıp Ankara’ya ulaştığını, Ankara’da çıktığı kırlarda Sadık Abisinin tekrar ettiği Marx’ın cümlelerini hadis gibi yorumlayarak yıllar sonra bir şiirine Marx’ın ismini yakıştırdığını (Duyuldu kabuğuna tık ettiği civcivin) sözlerini şiirine soktuğunu,

Dahası; Ankara’dan Öğretmen olarak gittiği Bolu’da, babasının gönderdiği kitaplar arasındaki Fransız İhtilalinden esinlenip 1921 eylülünde Trabzon’dan bir görevliyi arkadaşı Vâlâ ile aldatarak önce Batum’a oradan da Tiflis’e giden babasının yanına ulaşmayı başardığını,

Tiflis’te Ahmet Cevat (Emre) ile birlikte (Yeni Dünya), gazetesini çıkararak Marksist fikirleri yaydıklarını,

Şevket Süreyya ile tanışıp Moskova’ya geçerek, orada da 1922 yıllarında (24 saat Marx-24 saat Lenin) şiirlerini yazdığını,

Anadolu ve Trakya’da Türk insanının canına dişini takarak kurtuluş mücadelesinde bulunduğu sırada Onun Moskova’da ihtilal şiirleri yazdığını”…

Kendini Türk bilen, “Ne Mutlu Türküm Diyen” hangi Türk insanı böyle bir tavır içindeki Nazım Hikmetin bethahlığını nasıl unutabilir?..

Şimdi siz bu zatı her yerde Türk diye anıldığını öyle tanındığını neden gösterip, Türk vatandaşlığından çıkaran önceki Hükümet Kararını kaldırıp, İtibarını iade edeceksiniz. Sizin Türklüğünüzden hicap duyulmaz mı? Öyle bir tavra ne kadar hoşgörülü olursak olalım biz Türkler izin verebilir miyiz?

Büyük ATATÜRK’ün dahili ve harici BEDHAHLAR sözünün çözümünü Türk vatandaşlarına bırakıyorum. İtibarı onlar iade edip etmemekte özürlü değillerdir.

Sözümüz Övün Sevin Güven!..

İle başlayan dizelerimizdir:

Türk olduğuna ne kadar övünsen azdır,

Bilesin Türk’ün alın yazısı beyazdır.

Kanı saf, dostluğu emin, güveni tamdır,

Taviz vermez, heyecanlı temiz insandır.

•••

Devletini sever, vatanına bağlıdır,

Ayak bastığı yeri vatan sayandır,

Uğrunda kan dökeceği yer vatandır,

Düşmana bile,dost elini uzatandır.

•••

Dinine bağlı, Allahına inanandır,

Yobazı sevmez, Laikliğe uyandır,

Baskıya karşı yürekli atılgandır,

Ne mutlu Ben bir Türküm diye haykırandır.

Nazım için takdir yüce Türk milletinindir. Yanlışlık daima görülen görülecek olandır.

 

Orkun'dan Seçmeler