Bayrak

Bayrakları bayrak yapan,

üstündeki kandır.Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır!

Bayrağı tarif etmek için herhalde en güzel sözlerden birisi, M.Cemal Kuntay’ın bu mısraları olsa gerek. Millet dediğimiz sosyal olguyu temsil eden göstergelerin başında ise vatan, dil, devlet ve bayrak başta gelir. Bunlar millet olmanın vazgeçilmez şartlarındandır.

Türk milletinin vatanı Çin Seddi’nden, Tuna Nehri’ne kadar uzanan geniş bir coğrafyadır. Bugün bu muazzam toprak parçası üzerinde hâlâ Türkler yaşıyorsa da, onların büyük bir kısmı, çeşitli sebeplerden dolayı başka devletlerin ve milletlerin hâkimiyeti altında bulunuyor. Netice itibarıyla “Bayrak Bayramını” kutladığımız Türkmenistan da benim vatanımdır. Yani orası sadece Türkmenlere ait değildir. Kazak Türkü’nün, Kırgız Türkü’nün, Özbek Türkü’nün, Azerbaycan Türkü’nün, Tatar Türkü’nün, Başkurt Türkü’ünün hülasa bütün Türklerin öz yurdudur. Benim doğup, büyüdüğüm, ekmeğini yeyip, suyunu içtiğim Türkiye de onların vatanıdır. Benim sahip olduğum her hakka, onlar da sahiptir. Bu vesileyle belki şunu da söylemek gerekir: Türk milletine mensup herkes, bir gün bütün Türk ülkelerine sorgusuz, sualsiz girebilmelidir. Türk yurtlarında, Türklere pasaportun sorulmadığı günler, en büyük özlemlerimizden birisidir.

Türk’ün yaşadığı topraklarda, onu bir arada tutan en kuvvetli bağ dilidir. Millet olma şuuruna erişmiş insan topluluklarını dilleri ve bayrakları temsil eder. Biri olmadan, diğeri olmaz. Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan vs. için de böyle, Türkmenistan için de böyledir. Dilini kaybeden bir milletin dünyada yaşaması mümkün gözükmüyor. Tarih bunların örnekleriyle doludur. Türkiye Cumhuriyeti millî devl etinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün dil ve tarihe verdiği önemi hepimiz biliyoruz. Dilimizin sadeleşmesi ve başka lisanların tahakkümünden kurtulması amacıyla yaptığı çalışmalar ortada olmasına rağmen, bugün adeta devlet eliyle Türk dilinin mahvına gayret ediliyor. Üniversitelerden tutun, ana okullarına değin her tarafta yabancı dil eğitiminin zorunlu hâle getirilmesi, Anadolu Türkü’nün ilerlemesini önlemek için yabancı dil bilmenin şart koşulması buna bir örnektir. Türkiye’de, müstemleke okullarında bile olmayan bir durum söz konusudur. Genç Türkmenistan Cumhuriyeti, Türkiye’nin başından geçenleri ve yaşadıklarını iyi süzmek zorundadır.

Dil, tarih, vatan, bayrak bunlar kutsal şeylerdir ve her ne pahasına olursa olsun korunmaları gerekir. Yakın dönem Türk tarihini birazcık bilenler hatırlayacaklar. Türk milleti diline ve vatanına sahip çıktığı gibi, bayrağının da alelade bir kumaş parçası olmadığını göstermek için, 29 Mayıs 1936’da “Bayrak Kanunu”nu çıkarmıştı. Fakat son zamanlarda ne yazık ki, Türk bayrağının manevî değerinin düşürülmesi amacıyla, kasıtlı bir propagandanın yapıldığına hepimiz şahitiz. Şu zamanlarda gündemde olan bir eski başbakan bile, bayrağımızla alay edercesine, “bırakın bu bayrak, mayrak; vatan, millet, Sakarya ayaklarını” diyebilmiştir. Türk milletinin mukaddesatıyla kimse dalga geçemez. Bunun hesabı elbet tarih önünde verilecektir.

Biz Türkler üç şey üzerine yemin ederiz. Kuran, silâh ve bayrak. Düğünlerimizde bayrağımız vardır. Düğün evlerine, düğün alaylarına o çekilir. Askerlerimiz vatan savunmasına davulla, zurnayla, bayrakla uğurlanırlar. Düşmana savaş ilân ettiğimizde en önde bayrağımız durur. Dünyada hiçbir halk bayrağını Türk milleti gibi aşk ile sevemez. Bu bizim genlerimizde olan bir özelliktir. Ve Akif misâli biz de;

“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak”, diyoruz.

Bugün bazı hain güçler ve kişiler tarafından bilerek bayrağımız üzerine kirli oyunlar oynanıyor. 1966 senesinde, Malatya’nın bir köyünde Atatürk büstünü kıran ve Türk bayrağını yırtan kendini bilmez bir alçağın hakkında yazı yazdı, Türkiye’yi bekleyen bölücülük tehlikesine haber verdi diye, rahmetli Atsız Beg’in mahkûm edildiğini unutmadık. Şu an başımıza örülmek istenen felâketlerin pek çoğu daha o günlerde gaflet ve hıyanet içindeki birtakım yöneticilerin gerçekleri kulak-ardı ederek, tedbirler almaması yüzündendir. Yoksa ki değil sıradan bir kişi, devletin en yüksek makamındaki insan dahi benim bayrağım hakkında böyle şeyler yapamaz veya söyleyemezdi.

Türkiye’nin ekmeğiyle beslenen, kazandığı paraları kendi ülkelerine aktaran bir hamburger şirketi, havaalanındaki şubesinin yön tabelasını yere çizdiriyor ve üzerine de Türk bayrağını koyabiliyor. Herhalde her gelen geçen üzerine bassın diye! Muhtemelen bunu yapan da, o firmanın güya yaratıcı zekâya sahip olduğunu sanan, geri zekâlı Türk yetkilisidir. Bu adama neden yaptığı haltın yanında bir güzel meydan dayağı çekilmiyor? Bazı şeylerin demokrasiyle, insan haklarıyla, düşünce hürriyetiyle izahını yapamazsınız. Her şeyi buna göre yapmaya kalktığınızda da, gün olur bir bakarsınız savunacak hiçbir şeyiniz kalmaz.

Yine Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarına bağlı olduğunu iddia eden bir partinin kongresinde, birkaç şahıs benim canımdan çok sevdiğim, bakmaya bile kıyamadığım bayrağımı yere indiriyor, ayaklar altına alıp, paçavraya çeviriyor. Benim “kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü” olan şanlı bayrağım, bütün dünyanın gözü önünde, yakıldı. Savaş kazanan bir komutan olarak; düşmanımız Yunanistan’ın bayrağını ayağının altına sermeye yeltenenlere, “kaldırın onu yerden, bu bir milleti temsil ediyor” diyebilecek bir âlicenaplığı gösteren ırkın evlâdı, biz Mustafa Kemal’in askerleri neredeyiz? Acaba devleti ve milleti korumak, kollamak vazifesiyle yükümlü kuruluşlar ne yaptılar?

Büyük milletlerin düşmanları da fazla olur. Türk milletinin içerisinde de o kadar çok kendini bilmez ve hain var ki, bundan utanç duyuyoruz. Bugün yüce Türk milleti tarafından kendisine lâyık olduğu ceza verilen bir partimizin, bazı ne yaptığının farkında olmayan milletvekilleri, birtakım giysi ve aksesuarlarda Türk bayrağı deseninin kullanılması için TBMM’ne bir tarihte yasa önergesi verdiler. Bütün dünyada bayrak bu şekilde kullanılabiliyormuş, gerekçesiyle. O elbise eskidiğinde ne olacak, düşündünüz mü? Tuvalet temizleyeceksin, paspas yapacaksın, ayaklar altına alacaksın. Benim bayrağım o kadar ucuz mu? Ben tarih boyunca, bayrağıma sadakatle bağlı kaldığım için, bugünlere gelebildim. Dünyanın var oluşundan beri yaşayan iki millet vardır ki, bunlardan birisi Çinliler, diğeri de Türklerdir. Öbür kavimlere tarihte ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Ya silinip gittiler, ya da başları sıkışınca, başka bir devletin hâkimiyetine girdiler.

Bayrak sadece Türk milleti için değil, her toplum için mübarek olmalı. O ayaklar altına alınmak için değil, göklere yükseltilmek içindir. Bayraklar, milletin tarihte döktüğü kanlarla şekillenir. Bu vesileyle, “ona bizim gözümüzle bakmayanın, mezarını kazarız”.

 

Orkun'dan Seçmeler