Dışişleri Bakanı Abdullah GÜL, Kuzey Kıbrıs’a yaptığı son ziyaretinden önce bir gazetecinin sorusunu şöyle cevaplamıştı; “Elbette oraya yalnız bir otelin açılması için gitmiyorum. Oradan dünyaya bir mesaj vereceğim. Türkiye, Kıbrıs sorununda anlaşmacı bir noktadadır. Ama Türkiye’nin bulunduğu bu nokta, KKTC’nin bir taviz olarak görülmesi yanlışlığına neden olmamalıdır. Ben oradan dünyaya sonuna kadar uzlaşmadan yana olduğumuzu açıklayacağım. Uzlaşma olmazsa, kimse KKTC’yi geçici bir devlet gibi görmesin demek için Kuzey Kıbrıs’a gidiyorum.”
O günlerde Ankara gerçekten Cumhuriyet tarihinde nadir görülen kritik günlere sahne oluyordu. Yoğun Cumhurbaşkanlığına adaylık tartışmaları, Başbakan ERDOĞAN’ın aday olma çırpınışları, TBMM Başkan ı ARINÇ’ın onu destekleme çabaları, Genelkurmay Başkanı Orgeneral BÜYÜKANIT’ın ilginç basın toplantısı, Cumhurbaşkanı SEZER’in Harp Akademileri’ndeki sert ve uyarıcı tarihî konuşması ve nihayet 14 Nisan Cumartesi günü yüzbinlerce vatandaşımızın katıldığı Anıtkabir’deki görülmemiş büyüklükteki tarihi ATATÜRK ilke ve devrimlerinin savunulduğu Cumhuriyet mitingi.
İşte siyasî gayelana damgasını vuran ve onu doruk noktasına çıkaran bu olaylar sırasında, Dışişleri Bakanı ve Başbakan yardımcısı GÜL’ün KKTC’ye giderek “dünyaya mesaj vereceğim” demesi dikkatimizi çekti, meraklandık. Doğrusu biraz da umatlandık. İzledikleri AB’ye bağımlı Kıbrıs politikasının rotasını acaba millî çıkarlar istikametine mi çeviriyorlar diye düşündük ve GÜL’ün dünyaya vereceği mesajı bekledik.
GÜL, 13 Nisan günü Lefkoşa’da Cumhurbaşkanı TALÂT ile görüşmesinden sonra yaptığı ortak basın toplantısında dünyaya, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs kamu oyuna beklenen mesajını verdi ve şu açıklamayı yaptı; “Güney Kıbrıs yönetiminin Kuzey Kıbrıs’a uyguladığı izolasyonun kaldırılacağını vaadeden Avrupa Birliği, hâlâ bu haksız uygulamayı kaldırtamadı. Biz Kıbrıs’da iki toplumun anlaşmalarından yana olduğumuzu ve birlikte yaşamaları gerektiğini daima söylüyoruz. Bu sorunun çözümlenmesine kadar da KKTC ile beraber olacağız.”
İşte GÜL’ün dünyaya verdiği ve bizi hayâl kırıklığına uğratan mesajı böyle idi. Kıbrıs politikasında hiçbir değişiklik olmadığı anlaşılmıştı.
Gerek Kuzey Kıbrıs gerekse Türkiye hükûmetleri devlet adamlarından hiçbirinin “artık bir Kıbrıs sorunu yoktur, KKTC sonsuza dek yaşatılacaktır” demeye dili varmıyor.
GÜL, şimdi anlaşmaya kadar KKTC ile beraberiz diyor, şayet bir anlaşmaya varılır ise, Kıbrıs Türk toplumu heralde “AYRILSAK DA BERABERİZ” şarkısını söylemeye başlayacaktır.
Biz inanıyoruz ki Kıbrıs millî davamızda böyle şarkıların yeri yoktur. Bizim hedefimiz bellidir, hükûmetlerimizi İSTİKLÂL yolundan saptırmama hedefidir.
14 Nisan Cumartesi günü Ankara’da Anıtkabir’e koşan yüzbinlerce vatandaşımızın, ATATÜRKCÜ Düşünce Derneği’nin düzenlediği Cumhuriyet mitingi, kulaklara küpe olmalıdır.
KKTC’nin bağımsızlık ve egemenliğini korumak için de aynı potansiyelin varlığı ve göreve hazır olduğu bilinmelidir.