HERKESİN çok net anlaması gerekiyor ki, Avrupa Birliği bizi tam üye olarak almaz. Aslında bunu halk çok iyi biliyor. Bürokratlar da kesin bu sonucu biliyor. İşin aslı siyasîler de bunu biliyor. Ama siyaset adamları ve bürokratlar bu kanuda bile bile oyun oynuyorlar. Halka da bu oyunlarını gelişme, bol kazanç, özgürlük hamasîleri ve yalanları ile perdelemeye çalışıyorlar. Tabiî ki bu oyunun içinde bir takım sermayeyi de göz ardı edemeyiz. Bu etkili devşirme sermaye de, siyaset ve bürokrasi yanında yer alarak, ya takiyye yapanlarla yada görmek istemeyenlerle halkımızı uyutuyor.
Bakınız şimdi bu uyutma işlemlerinde içimizde ve Avrupa’da neler yapılıyor bir göz atalım.
Avrupa Birliği, siyasîleri ile, parlâmentosu ile Türkiye’nin tam üyeliğine nasıl bakıyor acaba?
Almanya eski başbakanı; Helmut Schmidt: “Avrupa’nın geleceğinde ne olursa olsun Türkiye’nin yeri yoktur. Türklerin genç ve hızla büyüyen nüfusunun satın alma gücünden faydalanmalı, bu ülkeye ihracatımızı sürdürmeliyiz, ancak 70 milyon Türk vatandaşını Avrupa içinde dolaştırmamalıyız. Türkiye’ye adaylık statüsü verilmesi hatadır. Hattâ, Sevr Antlaşması’nın imzalanmış olmasına rağmen Türkiye’nin bölünmemiş olması da bir hatadır.”
Almanya eski dışişleri bakanı; Hans Dietrich Genscher: “Türkiye için bir Yugoslavya modeli öngörülmelidir.”
Almanya CDU/CSU koalisyonu meclis grubu başkanı; Wolfgang Schaeuble: “Türkiye’ye kesinlikle AB üyesi olamayacağı söylenmelidir. Böylece Türkiye’ye iyilik yapmış oluruz. Müslüman Türkiye ve Asyalı Rusya AB üyesi asla olamazlar.”
Avrupa konvan siyonu başkanı ve Fransa eski Cumhurbaşkanı; D’Estaing: “Türkiye’nin AB adaylığını destekleyenler AB düşmanıdır.”
Biraz da Avrupa Parlâmentosu kararlarına bakalım:
“Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarının % 37’sini yasadışı bir biçimde işgal etmektedir, işgal güçlerini geri çekme çağrısında bulunur.”
“Türkiye’nin Ermeni soykırımı yaptığını ilân eder ve Türk hükûmetinin bunu kabul etmesini ister, bu olguyu reddetmesinin Avrupa Birliği üyeliğinin kesin engeli olduğunu açıklar.”
Kürt meselesinde, dış siyaset konusunda, askerî konularda, hatta Atatürk sevgimiz ve ilkeleri konusunda, ekonomik konularda pek çok iç işlerimize müdahale eden kararları ile gerçek niyetlerini ortaya koymuşlar ve nihaî hedeflerini de 1982 yılında haritalaştırıp parlâmentoda dağıtmışlardır. Bu haritaya göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürdistan, Ermenistan, İyonya, Kilikya, Pontus, Marmara, Anadolu diye 7 ayrı parçaya ayrılmış ve Sevr Antlaşması’na olan bağlılıklarını açıkça göstermişlerdir.
Aslında buradan Avrupalılara çok teşekkür ediyorum. Çünkü, hedeflerini ve düşüncelerini açıkça ifade ediyorlar. Ama bizim Avrupalılar bunu görmüyor, duymuyor, söylemiyorlar. Peki kim bu bizim Avrupalılar ve ne istiyorlar?
Bunlar; 1- Devşirme ve dönme sermaye, 2- Takiyyeci elit tabaka, 3- Bölücüler. Bunların tamamının ortak özelliği Türk milletinin ve devletinin yok edilmesine hizmet etmek ve bu amaca” sivil darbe” ile ulaşmak istemeleridir. Yani savaş açıktan değil, gizliden yapılmalıdır ve en önemlisi de yandaşlık iyi kullanılmalıdır. Şimdi gelin bunları biraz açalım.
1- Devşirme ve dönme sermaye kim ve ne istiyor? Demokrasi adına yapılan bazı uygulamalar ve globalizm masalı ile uyutulan Türk milletinin öteden beri kanını emen ve asla millî sermaye olmayan bazı sermayedarlar, bu yok etme projesinin sivil darbe özelliğini en iyi uygulayan ayaklarıdır. Ülke ekonomisi, piyasa ekonomisi ve liberalizm adı altında tamamen batı kapitalizmine bağlanmış, sömürgeleştirmenin en önemli ve en etkili kısmını bu sivil darbe ile gerçekleştirmişlerdir. Bakın şöyle etrafınıza lütfen, bir tane büyümüş Türk sermayesi var mı? Özelleştirme adı altında KİT olarak büyüttüğümüz şirketleri kimler, kaç paraya, niçin alıyorlar? Unutmayın ki; bizi sömürge devlet hâline getiren, tek taraflı çıkar sağlayan Gümrük Birliği anlaşması bu gurubun isteği ile gerçekleşmiştir. Siz o zamanlar bu halka vaat edilenlerin hangisini yaşıyorsunuz? Serbest dolaşım var mı? Çiftçimiz kalkındı mı? Sanayimiz çağ atladı mı? İhracat, ithalat açığımız kapandı, hattâ ihracat fazlamız oluştu mu?
2- Takiyyeci elit tabakanın içinde devşirme ve Sabatayistlerin bulunmasına rağmen, en önemli kısım kökten dinci yapılanmayı hedefleyen bir kısım rejim düşmanlarıdır. Bunların hedefi de aynı ama görevleri AB ve ABD’yi hamilenerek, başta cumhuriyet rejimimizi ve Atatürk ilkelerini yok etmek, ordunun etkinliğini ve gücünü zayıflatmak, milliyetçi politikaları ve millî değerlerimizi yok etmek, sosyal devlet anlayışını ve toplumsal demokrasinin özelliği olan sivil teşkilâtlanmayı yok ederek, millet ya da toplum anlayışı yerine bireyciliği öne çıkararak toplumsal direnci kırmak; tarihi, kültürel ve ahlâkî çöküntülerin yaşanmasını sağlayıcı bir örnekleme ile “Türk gibi görünerek” yaşayıp, sonra da bunu dejenere etmek.
3- Bölücüler: Aslında en masum olan kitle bunlar. Neden derseniz; açıkça amaçlarını ortaya koyup bu konuda mücadele ediyorlar. Dış odaklarla birlik, beraberlik içerisinde Türkiye’nin bölünmesine, yok edilmesine ve Türk milletinin yok edilmesine hizmet etmeyi kendilerine ilke edinmişler, hainliklerini açıkça ifşa ediyorlar.
Şöylece toparlamaya çalışalım. Biz, bilinçli Türk milletinin birer ferdi olarak, bize açıkça bölünmemizi, parçalanmamızı ve millî devlet anlayışımızı yok etmemizi emreden, üniter devletten vazgeçmemizi, Atatürk ilkelerinden ve rejimimizden vazgeçmemizi isteyen, Müslümanlığımızı ve dinî inancımızı engel kabul eden, dinimizden, kültürümüzden, tarihimizden, millî ve mânevî değerlerimizden vazgeçmemizi emreden, millî sanayimizi tavsiye etmemizi, yer altı ve yer üstü bütün zenginliklerimizin kullanımını yabancılara bırakmamızı isteyen, bireycilik anlayışı ile bizi tekilleştirerek yok etmek isteyen bu anlayıştan yana mı olmalıyız, yoksa Atatürk ve silâh arkadaşlarının, dedelerimizin, canları kanları pahasına bağımsız ve millî bir devlet yarattıkları Türkiye Cumhuriyeti’nden yana mı olacağız? Lütfen aklımızı başımıza devşirelim. Bu işgal ve yokedilme projesini yenmemiz kimin ne tarafta olduğuna bağlı.
Ben tek dil, tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek vatandan yanayım. Ben Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk milletinin ilelebet pâyidar kalmasından yanayım.
Ya siz ?!…