Daha düne kadar A.B.’nin Türkiye’ye dayatmalarına karşı ancak birkaç kişi ile birlikte mücadele ediyorduk. Bugün “A.B.”nin giderek “Avrupa Birleşik Devletleri” hâlini alması ile Türkiye’nin bu oluşum içinde egemenliğini kaybetme tehlikesi artık ayan beyan ortaya çıktı. A.B.’nin egemenliğimize el atması, kör vicdanlılar hariç milletin büyük çoğunluğu tarafından açıkça görülen bir tehlike hâlini aldı.
Mayıs 2001’de İstanbul’da “Türkiye ve Avrupa” adlı bir seminer yapıldı. Bu toplantıda konuşulanlar içinde bizim için çok önemli olan Türkiye’nin egemenliğini kaybetmesi konusu da vardı. “Daimler Chrysler” firmasının İstanbul’da düzenlediği toplantının bence iki yıldız konuşmacısı vardı; biri Avrupa Birliği’nden sorumlu Başbakan Yardımcısı, ANAP genel başkanı Mesut YILMAZ, diğeri de Avrupa Parlâmentosu üyesi Dr. Renate SOMMER. Toplantıda konuşulanlara gelince: Önce Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması erdemlerini anlata anlata bitiremeyen Mesut YILMAZ tam üyelik için her fedakârlığı yapmaya hazır olduğumuzu özellikle vurguladı. Arkasından kürsüye Avrupa Parlâmentosunda Alman Hristiyan Demokrat Birlik üyesi Dr. Renata SOMMER çıktı ve “altın hissenin” konuşulduğu, altının giderek meşhur olduğu bu dönemde başta Mesut YILMAZ’ı hedef alarak şu “altın soruyu” sordu: “Tam üyeliğin size nelere mâl olacağını biliyor musunuz? Egemenliğinizi kaybedeceğinizin farkında mısınız?” Benim “Altın soru” olarak adlandırdığım bu soruya Mesut YILMAZ’dan gelen cevap: “Biz farkıdayız, partim farkındadır. Türkiye’nin dinamikleri farkındadır. Lütfen, zaten içeride sorunlarımız var. Bizi daha da zor durumlara sokmayın” olmuştur.
Soru “altın soruydu”, cevabın ne olduğunu ise okuyuculara bırakıyorum!
Bence Alman Milletvekili Dr. Renata SOMMER altın sorusuna doğru cevabı almak istiyorsa Türkiye’nin gerçek sahibine yani Türk milletinin bizzat kendisine sormalıdır. Belki o zaman Türk milleti içinden bayan SOMMER’in karşısına Çanakkale Savaşları’nın, Dumlupınar Savaşları’nın şehitlerinin ve gazilerinin çocukları çıkacaktır ve onun Türk milletinin egemenliği konusundaki merakını tam olarak biri ci ağızdan giderecektirler…
Şimdiye kadar “Avrupa Birliği”nin sonunda Türkiye için millî egemenlik kaybı olduğunu defalarca yazdık, şimdi ise İstanbul’da Avrupalı bir parlâmenterin ağzından en açık şekliyle Türkiye’nin egemenlik kaybı konusu yüzümüze karşı dile getiriliyor. Bizlerin şimdiye kadar A.B. konusundaki uyarılarımızı duymayan bazı kulaklar umarız artık duyacaklar ve konunun vahametini geç olmadan anlayacaklardır.
Başbakan Yardımcısı Mesut YILMAZ’ı A.B. ile olan tutumunda yalnız bırakmayan bakanlarımız da var. İşte size iki örnek:
Dışişleri Bakanı İsmail CEM’in 09.05.2001’de NTV televizyonunda “Türkiye için amaçlarımızda “Avrupa Birliği” bizim için bir araçtır” sözü yanında “Türkiye Yunanistan’la arasındaki Ege kıta sahanlığı sorununu Avrupa’nın adalet sistemiyle çözmeye hazır olduğunda bitirecektir.” dedi. Aynı Avrupa adalet sistemi 10 Mayıs’ta Kıbrıs’ta Türkiye’nin haksız olduğuna hükmetmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupalılığını bir kez daha göstermiş, Türkiye’yi bir anlamda “Sen neden Kıbrıs’ta E.O.K.A.’nın yaptığı Türk katliamını önledin” diye Türkiye’yi haksız bulma rezilliğini göstermiştir. Aynı A.İ.H.M.’nin Kıbrıs ve Ege kıta sahanlığı için alacağı yeni kararları -hiç merak etmeyin- mutlaka Türkiye aleyhine olacaktır.
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal DERVİŞ’in televizyonculara söylediği: “Benim gönlümdeki, Türk parası yerine EURO’nun kullanılmasıdır.” sözleri yakın arkadaşı ve tam destekçisi Prof. Asaf Savaş AKAT tarafından Türk parası (DANDİK!) paradır diye desteklenmektedir. Bu söylemleri uzatmak mümkündür, ama bütün bunlar, Türk egemenliğinin ne denli tehdit altında olduğunu açıkça göstermektedir.
Bu konudaki en son yürek burkan gelişme de A.B.’nin Türkiye masası şefi Karen FOGG’un 10.05.2001’de Hürriyet gazetesindeki Uğur ERGAN, Metehan DEMİR’in haberine göre: bizzat Cumhurbaşkanımıza hitaben: “A.B. üyeliği için gereken şartlardan birisi bazı konularda egemenliği paylaşmak. Bu paylaşım şekline nasıl bakıyorsunuz? sorusuna Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER, Türkiye’nin Avrupa Birliği (A.B.) yolunda kat etmesi gereken konular arasında “egemenlik paylaşımı” da dahil olmak üzere birçok düzenlemenin gözden geçirileceğini söyledi haberiydi.
1995’te Avrupa Birliği’ne girme uğruna Gümrük Birliği Anlaşması ile millî sanayimizin belini kırdık. Gümrük Birliği’nin ülke ekonomisine verdiği zararı açıkça gösteren en son kesinleşmiş rakamlar aşağıdadır:
53,893 milyar dolar-62 katrilyon Türk lirası=6.400 ton altın (Para cinsinden büyüklüklerin TL veya altın cinsinden verilmesi gereğine inanmaktayım. Doların günlük hayatımıza bu derece girişini her bakımdan sakıncalı bulmaktayım.)
Gümrük Birliği’nden doğan bugüne kadarki maddî kaybımızın tutarı yukarıdaki tabloda açıkça görüldüğü gibi 62 katrilyon lirayı yani, 54 milyar doları bulmaktadır. Yaşadığımız son malî krizin en büyük sebebi işte buradaki milyarlarca dolarlık açıklarda yatmaktadır.
Gümrük Birliği’nin Türkiye’ye verdiği 62 katrilyon lira zararı görmeyip de, son malî krizi fakir köylüye kişi başına verilen 5-10 milyon TL’lik pancar ve tütün ön ödeme parasında arayanlar varsa, bir de bunların isimlerinin önünde ekonomi profesörü yazıyorsa o zaman büyük Atatürk’ün Gençliğe hitabesinde geçen GAFLET, DALÂLET ve HIYANET kelimelerinin anlamlarını Türkçe sözlükten bir daha hatırlayalım ki bu gibilere doğru ad koyabilelim.
GAFLET: Dalgınlık, dikkatsizlik, boş bulunma, aymazlık, ihtiyatsızlık, bilmeden yanlışlıkla hata yapmak.
DALÂLET: Doğru yoldan ayrılmak, sapkınlık etmek, yanlış olduğunu bildiği hâlde elinden bir şey gelmeme.
İHANET: Hıyanet, hainlik, kötülük etmek. Yanlış olduğunu bile bile isteyerek suç işleme.
Bor ve petrol başta olmak üzere Türkiye’nin her türlü yer altı ve yer üstü zenginliğine bizi iktisadî iflâsa sürükleyen dış güçler tarafından el konulmak isteniyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin içi boşaltılıp bitirilmek isteniyor.
Türk milletinin her ferdi artık çok iyi anlamaktadır ki ceplerimizin boşaltılmasından, milletimizin soyulmasından, yerli sanayimizin ve bankalarımızın çökertilmesinden sonra sıra canımızı almaya gelmiştir. O can Türk milletinin bağımsızlığıdır, egemenlik haklarıdır, iç işlerine sonuna kadar karışılmasıdır. Batının hedefi açıkca budur. Türkiye’nin esas sorunu ise Prof. Dr. Orhan TÜRKDOĞAN hocamızın da tespit ettiği gibi millî aydınımızı yetiştirememiş olmamızdır. Bugünkü aydınlarımızın çoğu esas sorunu ekonomide görmekteler, ona çare arama çabasındalar ama asıl sorun sosyolojik yapıdadır, kültürel bozulmadadır, ahlâkî çöküntüdedir.
Öyleyse büyük Atatürk’ün “Ey Türk Gençliği!” diye başlayan nuktunda şu satırları hatırlama ve gereğini yapma zamanı gelmiştir.
………….. istiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile (son iktisadî krizde olduğu gibi) aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanalerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir….
………….. vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
M. Kemal ATATÜRK
Büyük Türk milliyetçisi Atatürk’ün Türk Gençliğine verdiği emri alınmıştır, gereğinin yapılacağından hiç kimsenin şüphesi de olmamalıdır. Bor madenlerimizin dünya rezervlerinin % 70’i olduğunu ve değerinin 1 trilyon doları bulduğunu biliyoruz. 04.05.2001’de Adıyaman Cendere 17 kuyusunda günde 500 varil petrol veren yeni petrol yataklarının bulunduğunu biliyoruz, Türkiye’nin tarım ve turizm gücünü, genç nüfusunun verdiği imkânları biliyoruz. Manavgat ırmağına 40 yıllığına kiralanması adı altında el konulması tehlikesinin farkındayız… Atalarımızın yadigârı olan bu gibi tüm zenginliklerimizi Batılı holdinglere kaptırmaya hiç niyetimiz yok. Durum her türden ve dereceden yerli ve yabancı işbirlikçilere duyurulur.
TÜRKİYE’NİN A.B İLE DIŞ TİCARET AÇIĞI
(GÜMRÜK BİRLİĞİ SÜRESİNCE)
(Milyon Dolar)
YIL İHRACAT İTHALAT AÇIK
1996 11.548 23.138 11.590
1997 12.248 24.870 12.622
1998 13.498 24.075 10.577
1999 14.348 21.416 7.068
2000 14.352 26.388 12.036
TOPLAM 65.994 119.887 53.893