Ana Sayfa 1998-2012 Ahmet Karaca

Ahmet Karaca

O, çalışma hayatına muhabir olarak başlayıp mesleğinin son kademesine kadar yükselen bir ‘habercilik ustası’ idi. Türkçü çevrelerde ise Türkçülük ve -Azerbaycan başta olmak üzere- Türk dünyası alanlarındaki değerli ve önemli hizmetleri ile tanındı.

* * *

Kendisinin yazdığı hayat öyküsüne göre1, Ahmet Karaca 1924 yılında Azerbaycan’dan Türkiye’ye göç eden bir Türk ailesinin çocuğu olarak 29 Eylül 1929 günü Iğdır’ın Hakveyis köyünde doğdu. Aybike Hanım ile evli idi; Alp Er Tunga adlı bir oğlu, Melda (Araz) adlı bir kızı, Gül Gonca Araz adlı bir torunu var.

İlk ve orta okulları Iğdır’da okuduktan sonra 1947 yılında Ankara Atatürk Lisesini bitirdi. Yüksek öğrenimini ise, Ankara Üniversitesi DTCF Klasik Filoloji Bölümünde okuyarak tamamladı.

Çalışma hayatına 27 Nisan 1953’te Anadolu Ajansı’nda ‘iç haberler muhabiri’ olarak başladı. Ajansta parlâmento muhabiri, Parlâmento Büro-su şefi, İç Haberler müdür yardımcısı, Merkez İç Haberler müdürü, Haber Dairesi başkanı, kısa bir süre de Genel Müdür vekili olarak hizmet etti. Böylece “iç haberler” alanının bütün kademelerinde görev yaptı. Fakat, 1978-79’da Anadolu Ajansı genel müdürlüğüne ve İdare Meclisi üyeliklerine CHP eğilimli kişilerin getirilmesi üzerine, kimi meslektaşlarıyla birlik-te, iş sözleşmesi iptal ve kendisi emekli edildi.

O dönemde Genel Başkan rahmetli Alparslan Türkeş’in isteğine uyarak MHP’nin basın danışmanlığı görevini üstlendi. İktidarın değişmesi ve yapılan çağrı üzerine, öteki arkadaşları ile birlikte A.A.’na dönüp Daire Başkanlığı görevini sürdürmeğe başladı. Fakat, 12 Eylül 1980 darbesi üzerine, MHP’de danışmanlık yaptığı gerekçesi ile, 17 Eylül 1980 günü gözaltına alındı. Ardından da idam cezası istemi ile tutuklandı. Dört ay 22 gün süren “tutsak”lıktan sonra, “delil yetersizliği” sebebiyle serbest bırakıldı ve Ajans’taki görevine yeniden döndü. Anadolu Ajansı’na genel müdür olarak bir emekli generalin atanması ve yönetim kurulunun da değişmesi üzerine, kurumda 2. adam konumunda bulunan A. Karaca’ya baskı uygulanmağa başlandı. O, iki yıl süren mücadelelerden sonra, mücadele ettiği konuları dile getirdiği bir dilekçe ile istifa etti ve Ekim 1982’de ikinci kez emekli ye ayrıldı.

Çok partili hayatın yeniden başlamasından sonra A. Karaca, rahmetli Türkeş’in isteği ile, MHP’nin yerine kurulan “Cumhuriyetçi Muhafazakâr Parti”nin kurucuları arasında yer aldı; orada genel başkan yardımcısı ve genel sekreter olarak bir süre hizmet ettikten sonra, maddî durumu imkân vermediği için siyaseti bıraktı. Bundan sonraki yıllarda, on yılı aşkın bir süre boyunca Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde “Haber toplama ve yazma tekniği” ile “Siyasî habercilik” derslerini okuttu. Ayrıca, Türkiye Kamu İşverenleri Sendikası, Türk Kamu-Sen ve Kamu-İş adlı kuruluşların basın danışmanlıklarını yaptı. Kısa bir kalb hastalığı döneminden sonra, 16 Mayıs 2005 günü uçmağa vardı.

* * *

Resmî görevleri dışında, Türkçü kuruluşlara ilgi duyan Ahmet Karaca, 1951-53 yıllarında faaliyet gösteren Türk Milliyetçiler Derneği’nin etkin bir üyesi idi. Bu alandaki en sürekli ve başarılı çalışmalarını ise, 1949 yılında kurulan Azerbaycan Kültür Derneği’nde gösterdi, 1953 yılında “kamu yararına çalışır” konumdaki bu derneğin yönetim kurulunda görev aldı ve 1955’de üstlendiği ‘genel sekreter’lik görevini, ömrünün sonuna kadar, elli yıl başarı ile yürüttü. Azerbaycan Türklerinin hürriyet ve istiklâl mücadelesinde bütün varlığı ile yer aldı. Bu bağlamda Azerbaycan’ın millî kurtuluş dâvâsını ülke dışında savunan Millî Müsavat Partisi’nin ve Azerbaycan Millî Merkezi’nin genel sekreterliklerini büyük bir özveri ile sürdürdü. Bu görevleri, ülkenin bağımsızlığa kavuştuğu 1992 yılında, Azerbaycan’daki dâvâ arkadaşlarına devretti. Böylece, Azerbaycan millî hareketini yürüten ve yönlendiren önemli kişilerden biri sıfatını kazandı. 1982-84 döneminde de Türk Ocakları Merkez Hars Heyeti üyeliğinde bulundu.

1965’te, kurucularından olduğu Türkiye Fikir İşçileri Sendikası’nın genel başkanlığına seçildi. Bu görevde iken, basın tarihinde ilk kez, A.A.’nın merkez ve şubelerini içine alan ve 18 gün süren bir ‘Hak grevi’ düzen-ledi ve uyguladı. Sendikaların, gönüllü toplum kuruluşlarının, sanatçıların, siyasî parti yöneticilerinin ve milletvekillerinin büyük ilgisini çeken bu eylem, “beyaz gömleklilerin de grev yapabileceğini göstermiş oldu”. Kendisi, merkezi Ankara’da bulunan Gazeteciler Cemiyeti’nin de üyesi idi; bu meslek kuruluşunda uzun süre ‘onur üyesi’ olarak hizmet etti.

* * *

Ahmet Karaca ile 1951 yılında tanıştım. İkimiz de Türk Miliyetçiler Derneği’nin üyesi idik. O, ayrıca, T.M.D. Ankara Şubesi ile aynı yönetim yerini paylaşan Azerbaycan Kültür Derneği’nde de üye idi. Bundan dolayı zamanının büyük bölümünü, benim gibi, Anafartalar Caddesi üzerindeki Vakıf İş Hanı’nın ikinci katında bulunan bu ortak yönetim yerinde geçirirdi. Orası, iş hanındaki odaların iki-üç katı büyüklükte bir salondu. Derneklerimizin küçük çapta toplantıları, sohbetleri orada yapılırdı. Biz de böylece birbirimiz ile görüşebilme imkânını bulurduk. Türk Milliyetçiler Derneği’nin açık olabildiği iki yıl içinde Onunla çok iyi bir dostluk dönemi geçirdik.

Daha sonraki yıllarda, fırsat buldukça, Karaca’yı çalıştığı Anadolu Ajansı’na uğrayarak ziyaret ederdim. Tabiî, çalıştığı iş yerinin niteliği, onun işinden ve iş yerinden ayrılmasına imkân vermezdi. Bundan dolayı onu aramak görevi çoklukla bana düşerdi. Tabiî başta Türk Ocağı’nın, Azerbaycan Kültür Derneği’nin2 ve başka milliyetçi kuruluşların düzenlediği değişik toplantılarda da bir araya gelir, böylece özlem giderme fırsatını bulurduk.

Karaca ile, on yıla yakın da iş arkadaşlığımız oldu. Gazi Üniversitesinde görev aldığımda değerli ülküdeşimiz Ahmet Bican Ercilasun Basın-Yayın Y. Okulu müdürü idi. Ona da iki önemli dersin öğretim görevliliğini vermişti. Ben de 1987 yılında aynı okula atanıp Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü başkanlığına getirildim. Böylece aynı bölümde, birlikte çalışma durumu doğdu. Onun bu dersleri, yüksek okul İletişim Fakültesi’ne dönüştürüldükten ve ‘Gazetecilik’ bana bağlı olmayan, ayrı bir bölüm konumuna geçtikten sonra da, yıllarca sürdü. Bu görevi boyunca Ahmet Karaca, ders saatlerinin öncesinde ve/ya sonrasında mutlaka odama uğrar, bir çayımı içerdi. Tabiî çay bir bahane idi. Amaç Onunla tatlı sohbetler yapmak, kendisinden o günlerin ilgi çekici haberlerini dinlemekti. Ondan, bir haberci olarak, Türkiye ve başta Azerbaycan olmak üzere, Türk dünyası ile ilgili birçok önemli olayları öğrenmek fırsatını bulurdum.

Kendisi ile, 1982-84 döneminde, iki yıl da Türk Ocakları Merkez Hars Heyeti’nde birlikte olduk. Bu kurulun ayda bir yapılan toplantılarında onun konuşulan konulardaki görüş ve düşüncelerini dinlemek de benim ve öteki kurul üyeleri için ayrı bir zevkti.

Ne yazık ki, son zamanlarda görüşemedik. Azerbaycan Kültür Derneği’nin Kızılay’daki merkezine yaptığım bir-iki ziyarette ve telefonla aramalarımda kendisini bulamamştım. Evdeşi Aybike Hanımın rahatsızlığını biliyordum, fakat kendisinin rahatsızlığını duymamıştım. Tabiî uçmağa varışı ile vatan toprağına karıştırılışından da haberim olmamıştı. Bu çok üzücü olayı, kendisinin yazdığı öz geçmişinin yayınlandığı Türk Yurdu dergisinden öğrendim.

* * *

Ahmet Karaca yirmi beş yıl Azerbaycan Kültür Derneği’nin genel sekreterliğini ve bir o kadar yıl da Azerbaycan Türk Kültür Dergisi’nin sorumlu yönetmenliğini ve başyazarlığını yaptı. Ayrıca, ilgili sendikaların basın danışmanı olduğu dönemde, onların yayın organları olan TUHİS, Kamu-Sen ve Kamu-İş dergilerinin yazı işleri müdürlüğünü de yürüttü. Değişik dergi ve gazetelerde yüzlerce yazısı yayınlandı. Yüzlerce şiirde, binlerce haberde imzası var. Azerbaycan’nın kısa tarihine kısa bir bakış (1982) ve oluşumuna önemli katkılarda bulunduğu Azerbaycan Türk Edebiyat Tarihinde Âbide Şahsiyetler (2 c. Ankara, 1987) adlı eserleri var.

* * *

İmrenilecek alçak gönüllükte ve dürüstlükte bir insandı. Yüreği sevgi doluydu. Yüzünden gülümseme hiç eksilmezdi. En üzücü olayları bile sağduyu ve soğukkanlılıkla karşılayabilme yeteneği vardı. İnançlı bir Türk milliyetçisi idi. Mükemmel bir yönetici idi. Kuşkusuz daha başka birçok güzel nitelikleri de vardı. Onun gibi bir ülkü adamının bıraktığı boşluğu doldurmak kolay olmasa gerek.

Tanrı Onu yarlıgasın!

DİPNOTLARI

1- Bu yazı, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi’nin 360. (Mayıs-Haziran 2005, 6-7.) ve Türk Yurdu’nun 214. (Haziran 2005, 68-69.) sayılarında yayınlandı.

2- Rahmetli, AKD’nin düzenlediği etkinlikler için davetiye göndermeyi aslâ ihmal etmezdi; ben de çağrılara uymayı görev bilirdim. Beni, çıkardıkları Azerbaycan Türk Kültürü Dergisi’nden de yoksun bırakmazdı.

 

Orkun'dan Seçmeler