Ana Sayfa 1998-2012 Cumhuriyet ve Anayasa Açısından Cumhurbaşkanı Değişimi

Cumhuriyet ve Anayasa Açısından Cumhurbaşkanı Değişimi

Son günlerin, hattâ ayların koyusu olarak 15 Mayıs 2000 ‘ tarihinde Türkiye Cumhuriyeti devletine yeni bir cumhurbaşkanı seçilmesi gündeme sıkça getirilmektedir.

İktidarda ve muhalefette bulunan TBMM içindeki siyasî parti sayın başkanlarının kim cumhurbaşkanı olmalıdır düşüncesini sürekli gündemde tutmalarının devletin daha önemli sayılacak işlerini aksattığından da söz edilmektedir.

1982 Anayasası içinde cumhurbaşkanlığı için ana kural “Cumhurbaşkanının iki kere seçilemeyeceği” yönündedir. Şimdi bu kuralı kaldırmanın veya bir başka deyimle yeni bir kural oluşturarak anayasa değişikliği yapmanın ne derece faydalı veya olumsuz olacağı münazaraları karşısında bu durumun neden kaynaklandığını saptamak önem taşımaktadır. Ana kuralı değiştirme düşüncesinin kaynağı nedir şeklindeki sorular cevap aramaktadır.

Kaynak aranırsa bir çok tez ileri sürülebilir.

Örneğin;

Halen görevde bulunan Sayın Cumhurbaşkanımız, geçen zaman dilimi içinde üstlendiği görevler dolayısıyla deneyimli bir kişiliğe sahiptir. Bu duruma olumsuz yönde etki, anayasanın mevcut iki kere seçilmeyi önleyen kuralıdır.

Bir başka düşünce de Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Asya Türk ve Avrupa devlet toplulukları içinde, demokrasi çizgisinde önemli bir

süreçten geçmektedir. Dolayısıyla, deneyimli bir kişinin cumhurbaşkanlığını üstlenmesi gereği duyulmaktadır.

Deneyim; özellikle yalnız politikada değil, gerek görevde gerek politikada bulunurken, (a) Atatürk İlke ve İnkılâpları çerçevesinde gösterilen Atatürk milliyetçiliğini benimsemiş, (b) lâik devlet düzeninde koruma kollama çalışmaları olan, (c) üniter devlet yapısını bozanlara karşı hukuk içinde savaş veren ve başarısı da görülen, hoşgörü dışında taviz vermeden çağdaş hukuk bilgisini taşıdığı (d) ekonomik ve devletlerarası konularda geniş bilgi, görgü ve becerisi olduğu saptanan, ayrıca (e) askerî yöntemleri başarıyla görüntülemiş deneyimi olan ve (f) Anayasa şartlarını kişiliğinde bulunduran bir Türk vatandaşının cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi

imkânının da araştırılmasının büyük bir önem taşıdığı kabul edilmelidir.

Keza Büyük Atatürk’ün Türk milletinin devletin üniter yapısında görev vereceği kişilerde aramasını tavsiye ettiği şartlan anımsamak ve o şartları da göz önüne almak önemlidir.

“Muhterem Milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki cevheri aslîyi, çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an feragat etmesin!. .”

Görülüyor ki büyük Atatürk, devletin başında görev alacak kişilerde bazı araştırmalar yapılmasını sonra da seçimde bulunulmasını istemekte ve gerekli görmektedir.

Atatürk’ün Türkiye Cumhuriye-ti’ni kurduğu sıralarda oluşan olaylar ile zamanımızda oluşan olaylar sürekli Türk milleti aleyhine işletilmek istenmiştir.

Anımsamak gerekirse 1917 yılından itibaren Türklerin ismini lü-gattan çıkarmak için uğraş veren devletler olmuştur. Son 20 yıl içinde bağımsızlığına kavuşarak yeni kurulmuş Türk devletlerini gözlediğimizde, orada Türk asıllı insanımıza kendi kabile isimleri öğretilmiş ve bu isimlerle kendilerini tanıtma yolu seçilerek Türk ismi silinmeye kalkışılmıştır. Yetmiş yıl bu uğraş gösterilmiş ve de başarıya ulaşılmıştır.

Bizler bugün bu yörelerde ben Azerîyim, ben Türkmenim, ben Ka-zakım, ben Gagauzum, ben Tatarım diye hâlâ kabile isimlerini kullananları görüyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti devletinde son kırk yıl içinde de üniter yapıyı bozucu bu tür çalışmaların vatan hainlerince dış düşmanların katkısıyla yapıldığı gözlenmektedir. Bu durum çok büyük kayıplarımıza, şehitlerimizin kanının akıtılmasına neden olmuştur.

Oysa bağımsız ve bağımlı Türk devletlerinde, Anadolu’da ve Trakya’da yaşayan insanların büyük ismi TÜRK’tür. Orta Asya’dan çıkan boyların tümü Türk ismini kullanmayı düşünmelidir.

Cumhurbaşkanı değişimi

Bütün olumsuz nedenler dışında,

Yurdumuzda siyasî partilerce politikaya getirilen yalan ve dolambaçlı düşünceler, dolayısıyla düzendeki çatlaklar, hukuk içinde oluşan karmaşa, özgürlüklerin içindeki çelişkiler, laiklik anlayışında yapılan ve Atatürk ilke ve inkılâplarına konan karanlıklar, devletimizi bekleyen her türlü tehlikeler ve yabancı devlet yönlendirmesi, terör, irtica, enflasyon mücadelesi gibi zarar getiren etkenler karşısında cesaretle ve devlet yapımızı çok iyi bilen ve de mücadeleden yılmayan bir kişiliğe sahip her TÜRK vatandaşı cumhurbaşkanlığı adayı olmaktan çekinmemelidir.

İşte cumhurbaşkanı seçilecek kişi; Türkiye Cumhuriyeti devletinde din düşüncesinin yozlaşmasını önleyecek vasıfları sinesinde ve vicdanında toplayan insanımız olmalıdır. İlk başta görev alma şartında bu özellik aranmalıdır.

Yine cumhurbaşkanı adayında ayrıca Anadolu ve Trakya’da yaşayan Türk insanımız ile kardeşlik ve birlikte yaşam bağını, Türk asıllı devletler arasında birlik ve beraberlik esasını benimseyen kişiliğe sahip olma şartı da önem taşımalıdır.

İşte bu düşünceler çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinde bir cumhurbaşkanının göreve getirilmesini, istemek her Türk vatandaşının özel istemi olmalıdır. Esas şart budur.

Bütün bu yorumlar ile gündemde olan, gündeme sokulan Sayın Cumhurbaşkanının yeniden seçilmesi için 5+5 kuralını içerecek Anayasa değişikliği yapılmak istenirse, bu hareket çok iyi ve hassas düşünülerek ön plânda görüntü-lenmelidir.

Asıl sürenin yedi yılı zaten geçmiştir. İş üç yıl meselesidir. Siyasî parti liderleri kişisel düşünme yerine 67 milyon Türk insanının düşüncesi olacak şekilde fikir geliştirmelidir.

Sayın Cumhurbaşkanının çoğu kez görevin kendisine verilmesi ya

da görevinin daha üç yıl sürüme sokulmasını istemesi diye bir tavrı olduğu ileri sürülerek iş karıştırılmamalıdır. Güniz sokak onun için son duraktır. Devletin onu bağrında tutacağım kabulde güçlük yoktur. Zira kendisi her yolda işlerin yanlışlığını ve de bozukluğunu önleyecek deneyim içinde görev yapmış ve bu tavrında başarılı olmuştur. Görevde yolun sonunu görecek olgun bir karaktere sahip olmadığı da iddia edilemez.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 101. maddesi cumhurbaşkanının İkinci kez seçilemeyeceği kuralı değiştirilmek istenir ve 5+5 kuralı benimsenirse Büyük Millet Meclisinin oylamasına sunulabilir. TBMM’de 3/5 oy oranı bulunarak bu teklif kaideleşir. Yine anayasaya bir ek madde ilâvesiyle görevde bulunan cumhurbaşkanının -istemi olursa- görev süresinin üç yıl daha uzatılması gündeme getirilerek gizli oylanıp 2/3 oy sağlanırsa cumhurbaşkanı seçilmiş sayılır.

Ana kaide “Anayasanın anılan maddesi şartlarını taşıyan TBMM üyeleri ve dışındaki her Türk vatandaşı” istekleri üzerine cumhurbaşkanı olma talebinde bulunabilir şeklindedir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi cumhurbaşkanının görev süresi bitmeden otuz gün önce güncellesin Otuz gün içinde de seçimin bitirilmesi gerekir.

Sıraya gelince; en az üçer gün ara ile oylama yapılır. İlk ikisinde üye tam sayısının 2/3 çoğunluğu sağlanamaz ise üçüncü oylamaya geçilir. Üçüncü oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu sağlanırsa bu oyu alan cumhurbaşkanı seçilmiş sayılır. Aksi hâlde üçüncü oylamada en çok oy alan iki aday arasında dördüncü oylama yapılır. Bu oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu kadar oy alan cumhurbaşkanı seçilir. Bu oylamada da salt çoğunluk sağlanamaz ise TBMM seçimleri yenilenir.

Büyük Atatürk’ün bıraktığı mirasta işaret ettiği durumun gözden uzak tutulmaması gerekir kanısını

kaybetmeden işin bitirilmesi de önemsenmelidir…

Bakınız Büyük Ata ne diyor!..

“Ben, manevî miras olarak hiç-t$r ayet, hiç&ir doğma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen eremediği-mizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman sür’at-le ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur.

Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.”

İşte şimdi cumhurbaşkanı seçilecek kişiler kendi mazilerini çok iyi değerlendirmelidirler. Dahası, Atatürk’ün sözlerinde işaret ettiği gerçeklerin kendi benliklerinde oluşup oluşmadığını hassasiyetle ve öncelikle incelemelidirler.

Seçimde oy kullanmak görevini üstlenmiş olan Türk milletinin vekilleri, çizilen şartları taşıyan adayları herhangi bir ideolojik ve siyasal görüşü karıştırmadan, politika kazancı da yapmadan oylarını kullanmalarıdır. Bu yöndeki hareket, Türk milleti için maddî ve manevî bir yapılanmanın temeli olacaktır.

Zira büyük Atatürk’ün iç ve dış tehlike olarak gördüğü bölücü ve ümmetçi örgütlenmelerin engellenmesi, bu oylar ile kesinlik kazanacaktır. Daha önemlisi, henüz cumhurbaşkanlığı seçiminde halkın oyunu isteme ortamında şartları oluşturmamış Türkiye Cumhuriyeti devleti için, belki de önemli bir devrim, halkın oyu ile cumhurbaşkanı seçme devrinin yolunu açacaktır.
 

Orkun'dan Seçmeler