Ana Sayfa 1998-2012 Kahramanın Hikâyesi

Kahramanın Hikâyesi

O bir kahramandı ve biz onu hapse mahkûm ettik.

Toplumların hafızası nisyanla malûldür ama böylesi ne görülmüştür, ne de duyulmuştur. Tarih sahnesine çıktığı günden beri dününü unutmak, dostunu düşmanını karıştırmak şu bizim milletin ezelî ve ebedî huyudur ama, bu sefer tam anlamıyla tüy diktik.

1993 yılı sonları. Ankara’da siyasetin oldukça içinde ve bürokrasinin oldukça yakınında bir dostumla konuşuyorum. “Verelim gitsin” diyor ve sonra başlıyor bir takım il ve ilçe adlarını sıralamaya. Gabar, Cudi ve Herakol’dan yayılan hava Ankara’yı kaplamış; bir çok kimsede savaşın kaybedildiği inancıyla moraller son derece bozuk. PKK terör örgütünün başlattığı ayrılıkçı kalkışma artık karşıtlarınca da “savaş” olarak kabulleniliyor ve ülkenin bir bölümünün -nasıl olsa kaybedilecek gerekçesiyle ve şimdiden- terk edilmesi dillendiriliyor.

İnançla inançsızlığın, dirençle çözülmenin bir arada yaşandığı bu günlerde duyduk onun adını. Ben de bir derginin yaptığı uzun ve geniş kapsamlı bir röportajda tanımıştım. “Efsane subay” diye bilinirmiş ve dünyanın önde gelen ilk on “özel harekât” uzmanından biriymiş. Kara Harp Okulu’nu bitirdikten sonra “özel harp” eğitimi almış, uzun yıllar orduda ve MİT’te başarılı hizmetler yapmış. 1974 yazından çok önce Kıbrıs’a giden ve Barış Harekâtı’nın alt yapısını hazırlayanlardan birisi. 1979’da Diyarbakır’a kaçırılan THY uçağına başarılı bir operasyon düzenleyen ekibin başında da o varmış.

O sadece iyi bir uygulayıcı değil, aynı zamanda çok iyi de bir öğreticiymiş. Öyle olduğu için de o umutsuzluk günlerinde akla yine ve en önce o gelmiş. Bugün çoğu, hâtıralarıyla ve sırlarıyla başbaşa emniyetin diğer birimlerinde başarılı hizmetlerine devam eden “özel harekâtçıların” hocası, komutanı, ağabeyi ve onların tabiriyle babası.

Zaman ve tarih neyi açıklar, neyi açıklayamaz bilmiyorum, ama o karanlık günler sivil, polis ve asker inanmış kadroların hizmet ve himmeti ile aşıldı. Aşıldı ve hafızalar geçmişi büyük bir hızla, daha doğrusu sorumlulukla unuttu ve önce o mahkûm oldu.

Eski MİT’çi ve “özel harpçi” Emekli Yarbay Korkut Eken’den bahsediyorum.

Olayın adliye boyutunda değilim. Yargının kararını tartışmak hem söz konusu değil, hem de yararı yok. Ben olayın bir başka boyutu üzerinde, yargı öncesi ve sonrası üzerinde duracağım.

Kahramanların savaş şartlarında yetiştikleri ve zaman zaman genel kabule ters düşse bile savaş şartlarını uygulamak zorunda oldukları bir gerçektir. Halka anlatılamaz, yargıya karşı ileri sürülemez savaş şartları. Ve kaçınılmaz akıbet hak edilmemiş acıları ve hattâ bir açıklanabilse, ah bir açıklanabilse belki de yargıya bile kabullendirilecek gerçekleri mezara kadar taşıyarak günleri tamamlamaktır.

SON SÖZ VE BİR ÖNERİ: Adaletin kestiği parmak acımaz ve de yargının karşısında cümlenin boynu kıldan ince. Kahraman da olsa hapse girecek ve günlerini tamamlayacak. Bu konuda kimsenin yapabileceği bir şey yok. Cumhurbaşkanının özel affından başka.

Ama toplumun yapabileceği bir şey var ve önerimiz de o şey üzerindedir: Korkut Eken’in ÜSTÜN HİZMET yahut KAHRAMANLIK madalyasını hapse girmeden önce devlet töreni ile verelim ve ondan sonra da hapse gönderelim.

Mesaj iki yönlü olacaktır. Devlet ve millet, kahramanlarını asla unutmaz ve kahramanların boynu da yargının karşısında kıldan incedir.

Sırf böyle bir mesaj için bile böylesine bir tören her gayrete değmez mi?
 

Orkun'dan Seçmeler