Ana Sayfa 1998-2012 Yolun Düzü"Nasıl Çıkılır?"

Yolun Düzü”Nasıl Çıkılır?”

Yurdumuzdaki ekonominin zik zaklı olduğunu ve çamurlaşan yolun yeniden çizileceğini düşünürsek, çamurunu temizlemek için oluşturacağımız eylemler ne olmalıdır sorusu son günlerde gündeme getirilmeye çalışılıyor.

Günümüzde yönetimi üstlenenler, itibar ve itimat giderilmiş bir ortam içinde olduklarını unutmuş olacaklar ki; bir kesim politik ağızlar yeni bir ekonomik çizgi çizilmesini ve de ekonomi içinde af getirilmesini önermeye başladılar. Oysa yol halk deyimi ile çamur mu, çamur. Bu yolu nasıl temiz bir ortama çekebilecekler? O merak konusu. Duyarlı olan ve duyarlılığında daha da hassaslaşan halkımız bu düzeltme istemini kimlere verecek? Acaba yönetimde olanlar işin bu yönünü düşünüyorlar mı?

Geçen on beş yıl içinde gelişen ve devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik terörü önlemek, durdurmak için alınan askerî ve siyasî tedbirlerin geliştirdiği düzenin sonuçta bilinen şekliyle karşımıza ekonomik krizi diktiği açık ve seçik ortadadır. İş, her yönüyle düzlüğe çekilmek istendiğinde, yolların yeniden yapılanması, çehresi, çizgisi nedir, nasıl oluşturulacaktır? Yeni bir yapıya mı gidilmelidir? Yoksa mevcut yapıda tamire mi baş vurulmalıdır? Ama biz bir düşünce olarak öncelikle ekonomide üretimin nasıl, verimin nasıl çoğalacağı yollarını hukuk ve ceza içinde aramaya kalkmalıyız.

Halkın kendi diliyle elinde olan ve yastığı altına koyduğu para ve mal varlığını üretimde kullanmak üzere ortaya çıkarmasını ne şekil ve şartlar geliştirerek nasıl sağlayacağız? Yönetime karşı itimat yokluğunu, itibar eksikliğini nasıl itimada ve itibara döndürebilme yolunu araştırmakla işe koyulmalıyız? Kanımız odur ki ilkten halkımızdan gerek vergi dışı gerek vergilendirdiği ve fakat üretim dışı koyarak sakladığı parasını ortaya çıkarmasını istemeliyiz. Bunun için de önce para kapmaca oyununu bozmalıyız. Kişinin parasını serbestçe kullanmasını sağlayan ortam geliştirmeliyiz. İtibarlı, itimatlı kişilerin yönetimde olduğunu veya yönetimi üstleneceğini vatandaşımıza aktarmak için bire bir iknaya çalışmalıyız. Siyasî hayatın açmazlarını önleyecek yeni seçim ve yeni bir ekonomik düzenin getirilmesi, çizilmesi yolunu aramakla işe koyulmalıyız.

Örneğin kara para dediğimiz vergi dışı kazanılan veya yasadışı elde olunan parayı aklama yolunu bulmalıyız. Bir yeni yasa ile ekonomi çıkmazını düze dönüştürmek için vatandaşımıza bir teklif götürmeliyiz. O teklifimiz de, elindeki malını, paranı ortaya koy, hesap veremeyecek durumda isen malının ve de paranın % 10’nu devlete ver, senin paranı aklayacağız, yok eğer benim malım ve param normal yoldan elimdedir derse, o zaman kendisine ispat yolunu göstermeliyiz. İspat eder kendini aklarsa takibini bırakıp onu temize götürmeliyiz. Yok eğer bu çağrıya icabet etmediği görülürse o zaman kendisine ceza getirecek yolu çizip elindeki malın bir kısmına ceza çerçevesinde el koyma yolunu seçip bir düzen çizmeliyiz.

Devletimizi dışarıya muhtaç duruma sokmuş olan yönetim vatandaşımızın yakasından elini çekmelidir. Çünkü itibar ve itimat etmediği yönetime ve de yöneticilere vatandaşımızın kesesini açacağını düşlemek yanlış bir yoldur.

Hâlen yarım kalmış teşvik işlemlerini ve teşvik içindeki üretimi serbest bırakıp devlette tahakkuk etmiş alacaklarını hemen ödeme yolunu bulmalıyız. Aksi hâl işin daha da batık olacağının işaretini göstereceğini görmeliyiz, bilmeliyiz.

Bir başka seçenek de, maddî yapımız içinde; devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmezliğini bozacak hareketler karşısında daha kararlı ve tutarlı bir yol içine kendimizi çekmeliyiz.

Bilinmelidir ki son yıl içinde devletimiz içte ve dışta ekonomik düzende sürekli olumsuz ortam dolayısıyla itibar ve itimadını aksatmıştır. Bu nedenle gündeme sokulmak istenen oluşumları ve kişileri değerlendirmeye çalışan ve dolayısıyla yeni oluşumları geliştirip yönetime talip olan kişilerin eski yanlışları yapacaklarından halkımızın haklı olarak kuşkusu vardır.

Bundan sonra göreve talip olacakların, halkımızın ve toplumsal örgütlerin istemi dışında hiçbir girişimde bulunmadan en tutarlı yolu seçmeleri önem taşımaktadır. Geçmişte yapılan yanlışların, üniter devlet yapımızı bozmaya kalkışanların yolu olduğunu unutmamalıyız.

Diğer bir seçenek ise mânevî yapımız içinde; sahip olduğumuz dinimizi korumalıyız. Bu yolda yürürken de dinci bezirgânların ağına düşmeden kendi dilimizde dinimizi öğrenmeye çalışarak yolumuzu çizmeliyiz. Bilinen odur ki; din insanların Tanrısı ile kendi arasında kurdukları bir köprüdür. O yoldan Kur’anın öğreticisi olan yüce Peygamberimizin göstergesi içinde geçmeye çalışmalıyız. Gerçek mümin olma yolunu seçerek kendimizi bu dünyada iken ahrete hazırlamalıyız. Bir velimizin veciz sözü ile o yolda “elimize, dilimize, belimize sahip olarak” yürümek zorunluluğunu duymalıyız.

Biz yeni yolumuzda giderken “ATATÜRKÇÜ BİR HAREKETLE” dinimizi yobazın elinden, Atatürk ilke ve inkılâplarını bölücülerin elinden alıp, Kur’anı ve Atatürk’ün nutkunu, bilelim öğrenelim. Şu yaşadığımız dünyada, hem dinimize hem devletimize sahip olmaya çalışalım. İşte o zaman ne dincilerin, din bezirgânlarının, ne de bölücülerin tuzağına düşmeyiz. Böyle bir düşünce içinde hem dinimize hem devletimizin lâik ve sosyal yapısına, doğru ve dürüst şekilde sahip çıkabiliriz. Bu bizim gittiğimiz yolun düzü olacak ve yolu nasıl çizdiğimiz görülecektir.
 

Orkun'dan Seçmeler