GİRİŞ
Yenigün/Nevruz’a çeşitli tanımlar getirilmiştir. Biz bunları tekrarlamayacağız. Ancak bugünün mahiyetini ortaya koyarak konumuza girmek zorunda olduğumuzdan, tanımlarda ortak paydayı belirleyen hususlara değineceğiz.
Yenigün/Nevruz, sadece bir etnosa veya milliyete ait değildir. Bugün ile ilgili inançlar, doğu, Orta Doğu, Uzak Doğu ve bu bölgelerin komşusu olan coğrafyaların halkında da görülmektedir. Bu tanım kapsamına giren toplulukların göç ettikleri yörelere taşıdıkları da gözlemlenmektedir. Bu arada Türk soylu topluluklardan Yenigün/Nevruz’u tanıyıp yaşatmayan topluluk yoktur. Türkler bu noktada Yenigün/Nevruz’un sahibi veya sahiplerindendir. Nitekim bugünü Türklerin girmiş oldukları İsevî, Musevî ve Muhammedî dinlerde de görüyoruz. Bu özelliği ile Yenigün/Nevruz, kendisini yeni inanç sistemlerinde yaşatmasını bilmiştir. Böylece Nevruz muhtemelen Türklerin de mensubu bulundukları tarihî dinlerden birinin günümüze uzanan bir hâtırasıdır. Onu sadece dinî kimliği ile değil, Ergenekon örneğinde olduğu gibi millî kimliği ile de tanıyoruz. Aynı zamanda halk kültürünün müzik, eğlence, edebiyat, iklim bilgisi, tababet gibi alanlarında da yaşatabilmişiz. Böylece söylenebilir ki; Nevruz/Yenigün diğer bazı halklarla birlikte bizim dinî ve millî güzergâhlardan kültürümüze mâl olmuş, kültürel hayatımızın çeşitli alanlarında yaşayan bir gün, bir şölen günü, bayram günüdür.
Yenigün/Nevruz asırlar boyunca çeşitli uy gulama biçimleri ile halkımızın arasında yaşarken son 3-5 yıldan beri kültür şölenleri şeklinde yaşatılmaktadır. Bu gün münasebeti ile yapılan kültürel etkinliklere Türk halkları ağırlıklı olmak üzere katılan bilim adamları bazen katıldıkları ülkeden, bazen tarihten ve bazen de tespitini yaptıkları bir belgeden hareketle bu güne dair açıklamaları aktarmaktadırlar.
Yenigün/Nevruz kültür şenlikleri bu anlamda düşünülünce Türk halklarının kendi aralarında ve birlikte yaşadıkları halklar itibariyle sosyal barışa daha dönük olabilmeli. Toplum kesimleri arasında özellikle etnik farklılıklara yönelik tutumlarda daha özverili, daha paylaşımcı olunabilmelidir.
Yenigün/Nevruz, barış ve gönül alma günüdür. Bu gün insanlar aile içinde, mahalle veya köyün fertleri arasında bayramlaşarak küslükleri kaldırmaktadırlar. Büyükleri ziyaret, küçükleri sevindirme, hasta ve yası olan kimselere gidilmesi, kabir ziyaretleri ile ölülerin de âdeta gönüllerinin yapıldığı bu günde, toplumsal barışın çareleri de aranılabilmelidir.
Yenigün/Nevruz bayramları; aklanma, paklanma günüdür. Bu güne hazırlıklı olma itibariyle evler, ambarlar, barınaklar, insanlar çeşitli temizlikler yaparlar. Küslerme barışmak gönül temizliğidir. Bu gibi günler kişinin nefsinde yaşadığı, toplu miraçlarıdır. Kültür şölenleri toplumların karşılıklı ilişkilerinde de aklanma paklanma günleri olmasını sağlamaya yönelik araştırmalara vesile olmalıdır.
Günümüzde lastik yakmak, ateşten atlamak, kortej oluşturmak şeklinde yapılan uygulamalar daha ziyade Yenigün/Nevruz uygulamalarının kan dökme, öç alma şeklindeki tezahürlere bir tepki olarak geliştirilmiş yüzeysel taklitlerdir. Teorik boyutlu olmayan, fikrî içeriği bulunmayan oyalanmalardır. Sadece maddî kayba değil, birikmiş kültür değerlerinin de israfına yol açarlar. Türk halkları, içeriği itibariyle çözüm üretebilecek bir gün olan Yenigün’ü, kültür şenlikleri gibi bir yapı ile ilim adamının istifadesine sunmuştur. Bu günü gerçeğine uygun normlarla ele alıp bu büyük imkândan yararlanmak gerektiği inancındayız.
Konuya girerken metot ve teorinin yanısıra mitolojik boyuttan da söz etmiştik. Konuya mitolojik boyut eklemekten muradımız, Türk halkları arasında ortak bir tarihî başlangıç döneminin tespiti içindi. Bu tarihî dönem, ortak yani Türk halkları itibariyle birlikte kabul gören bir başlangıç olmalıydı. Bize göre Türk Ata bu başlangıcın simgesi olarak ele alınabilir. Yenigün/Nevruz Türk Ata’nın şeriatından mı idi? Bu konuda kimse kesin konuşamaz. Ancak Türk Ata’nın akaidi arasında olduğu kabul edilen ve günümüze kadar akaid-i töre olarak gelen sosyal nizam, çağdaş normlar içermektedir ve Yenigün/Nevruz esprisi ile çelişmemektedir.
Türk sosyal estetiğinde kin yoktur. Egoizm, inkârcılık, zayıfı ezmek, emanete ihanet, adaletsizlik yoktur. Sevecenlik, paylaşmacılık, hoşgörü, af, tolerans, âdil olma, gözü tokluk vardır. Yenigün/Nevruz zemininde Türklüğün yeni stratejisi belirlenirken, Türk töresi Türklüğün geliştirdiği bu tür muhteva ile beslenip pekiştirilmelidir.
Yeni anlamı ile Türklük, ona mensup olmakla onur duyulacak bir yapıya kavuşturulmalıdır. Türkler her nerede olurlarsa olsunlar kendileri ve çevreleri ile ilişkilerini bu normlara göre sağlamalıdırlar.
SONUÇ
Nevruz kültür şöleni katılımcıları, Nevruz’u çıkış noktası alarak Türklüğün çağa ayak uydurabilmesini sağlayabilmek için çalışmaları sürdürmeliyiz. Stratejik zemin, bu şölenler olmalı. Teorimize göre Türklük kültür olarak bir bütündür.
Bu bütün sağlanılabildiği nispette Türk halkları kültürel kimliklerini koruyabilirler. Türk kültürel kimliğinin kaynağı Türk halk kültürüdür. Yenigün/Nevruz kültür şölenleri bu kültür itibariyle bir hazinedir.
Uygulanacak metot olarak konuyu ele alacak olur isek; Yenigün/Nevruz Kültür Şölenini badema düzenleyen ve katılımcı uzmanlar olarak bu zihniyetten hareket eder isek, yani Yenigün/Nevruz’un toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde de bir formül olabileceğini, bu formülün Türk estetiğinin bir ürünü olarak ele alınabileceğini, Türk töresinin Türk Ata’dan itibaren var olduğunu benimser isek; Nevruz’u sadece şık giyinilen, türkü söylenilen, yenilen, içilen, folklorik uygulamaların yaşandığı bir gün olmaktan çıkarır, halkların kardeşçe, âdil, barış içerisinde yaşadığı, üretken ve paylaşımcı bir Türk günü olduğunu anlatmış oluruz.