Ana Sayfa 1998-2012 Şer Cephesi Karşımızda

Şer Cephesi Karşımızda

Dikkatlerden kaçmaması gereken bir olay: Geçenlerde halk, bir milletvekilinin arabasını tahrip etti. Sonradan anlaşıldı ki, halk bu milletvekilini ismen bile tanımıyor. Sadece milletvekili olması, tepki için yeterli. Halk, sistemin çarpıklığına, beceriksizliğe, yolsuzluklara karşı öfkesini bu şekilde belirtiyor.

Şimdi milletvekillerinin çoğu, halkın arasına girerken -tanınmamak için- arabalarındaki plaketleri kaldırıyorlar. Hatta daha da ileri gidip yakalarındaki -bir zamanlar iftiharla taşıdıkları- milletvekilliği rozetini de çıkarıyorlar. Korku dağları bekliyor.

Bazı parti liderlerinin, katıldıkları toplantılarda protesto edilmeleri, yuhalanmaları da işin cabas ı.

Halk, fakirleşmenin, ezilmenin, hakarete uğramanın acısını -ne yapsın- işte böyle çıkarıyor.

Kamuoyu yoklamaları ise en iyi durumdaki partinin bile ancak baraj sınırında dolaştığını gösteriyor.

Tam bu sırada, bir parti başkanı çıkıp “ulusal güvenlik” kararlarının sivil politikacıların yetkisinde olması gerektiğini ileri sürüyor. Nazlı demokrasi ancak böyle tatmin edilirmiş. Hatta “ulusal güvenlik” de neymiş? Ancak, bir “sendrom”muş.

Bu gibiler, halkın güvenini tamamen kaybettiklerini, temsil güçlerinin kalmadığını görmüyorlar mı? Onlara arkalarını dönen millet adına yetki kullanmaya kalkışmanın demokrasiyle falan hiçbir ilgisi bulunmadığını artık anlamıyorlar mı?

Ulusal güvenlik stratejimizin kendi irademiz ve çıkarımız doğrultusunda değil de, Avrupa Birliği’nin talimatları istikametinde belirlenmesini isteyen ittifaka bir bakınız: HADEP, Erbakan emanetçisi yobaz takımı, TÜSİAD ve dibe vurmuş bir partinin başkanı. Aslında, her birinin çıkar hesabı var. Biri, terörle ulaşamadığı emellerini siyasî alanda gerçekleştirmeye çalışıyor. Diğeri şeriatçı devlet düzeni getirebilmek için Avrupa Birliği’ni manivela olarak kullanmak istiyor. Her ikisi de Silâhlı Kuvvetler’i önlerindeki en büyük engel olarak görüyor. İlki yenilmişliğin, ikincisi 28 Şubat’ın öcünü almaya niyetleniyor. Bir başkası, kasasına girecek banknotların hesabını yapıyor. Sonuncusu ise, kaybettiği oyları, HADEP’ten çalabilmek için bölücülüğe göz kırpıyor.

Millî hayatımız için vazgeçilmez önem taşıyan “ulusal güvenlik” konusunun böyle ayağa düşürülmüş olması son derece tehlikeli ve kaygı verici. Niyetler gizlense de kartlar açık oynanıyor.

“Ulusal güvenlik” hayatî değer taşıyan, ciddî bir mesele. Bağımsızlığımız ve geleceğimiz buna bağlı. Onun için, milletimiz, ulusal güvenliğimizle oynamaya kalkışan sahte demokrasi havarilerine bu defa altından kalkamayacakları, ağır bir ders vermeye hazır olmalıdır. Onları Türkiye’nin siyasî haritasından silmek için irademizin keskin yüzünü bilemek zamanıdır.

Çan seslerini duymuyor musunuz?

 

Orkun'dan Seçmeler